Biraz dedikodu...

Kişiler: Monica, Michelle, Mnuela
Yer: Starbucks
Kaçıncı şahıs: I. Şahıs
Zaman: 14.00



Saçlarımı dağınık bir topuz yaptıktan sonra üzerime pembe elbisemi geçirdim. Beyaz ayakkabım ve çantamı da aldıktan sonra Starbucks'a gitmek için topuklu ayakkabılarımı çıtlatarak limuzine doğru yürüdüm. Ani bir kararla yürümek istediğime karar verdim. Kaldırımdan hızlı adımlarla yürümeye başladım. Etraftaki selvi ağacının kokusu insana çok iyi geliyordu. Durup gözlerime kapattım ve kokunun içime dolmasını sağlayarak derin bir nefes aldım. Koku yüzümün gülümsemesine neden olmuştu. Sırıtarak yürümeye devam ettim. Starbucksa yetişmeden önce karşıdan gelen genç ve yakışıklı biri gözüme takıldı. Sanırım bana bakıyordu. Üstünde sade siyah bir tişört ve bir kot pantolon vardı. Kaslıydı da biraz. İstifimi hiç bozmadan yeniden sırıttım ve yoluma devam ettim. Starbucksa varmıştım. Cafeye geçip bir masaya oturdum ve kızların gelmesini bekledim. Ahşap sandalyelerin üstündeki yastıklar insanın rahatlığı için birebirdi. Kollarımı ahşap sandalyenin üstüne istifledikten sonra garsondan bir bardak nescafe rica ettim.

Kızlara mesaj attıktan sonra telefonumu çantama attım ve en uygun kıyafeti bulmak için dolabımın karşısına geçtim. Kısa bi' süre sonra kararımı vermiştin. Tek kol bi' bluz, kot pantolon ve gümüşi topuklularımı giyecektim. Hızlı bi' şekilde üstümü giyindikten sonra aynanın karşısına geçip saçlarımı ve kıyafetlerime uygun makyajımı yaptım. Parfümümü sıktıktan sonra hazırdım.
Yukarı Doğu Yakası'nda her zaman bir dedikodu olur. Bunu herkes bilir. Çünkü bizim bir Gossip Girl' ümüz var ve en önemli dedikodulardan haberdar eder. Fakat bu sefer dedikodu Gossip Girl'den değil Michelle'den yani Mi'den geliyordu. Evim, Starbucks'a yakın olduğu için yürümeyi tercih ettim. Arabaya binmek ahmaklık olurdu herhalde. Ayrıca bu sıralar kilo aldım biraz. Onları vermem, pek de kötü bir şey olmaz herhalde.
Starbucks'a geldiğimde Monica'nın benden önce gelip, bir masaya yerleşmiş olduğunu gördüm. Masaya doğru ilerlerken garsona; "Bir Frappucino lütfen." dedim. Başıyla onayladı beni. "Bil bakalım ben kimim?" Ellerim, Monica'nın gözlerini sıkı sıkıya kapatmıştı. Sesimi kalınlaştırmama rağmen; "Ah, Ri. Hoşgeldin" dedi Monica. Ellerimi gözlerinden alıp karşısındaki boş sandalyeye oturdum. Süper zamanlamasıyla Mi'de kapıda belirdi.

Monicadan gelen mesajı okuduktan sonra hemen ayağa kalktım ve giyinmeye başladım.Şortuu, desenli kilotlu çorabımı ve kırmızı tunikimi giydim.Siyah ayakkabılarımı ayağıma geçirdikten sonra limuzunime atladım ve hemen Starbucks'un yolunu tuttum.Elimde süper dedikodular vardı ve bunları Gossip Girl'den önce kızlara yaymalıydım.Starbucks'un önünde limuzin durdu ve şoför kapımı açtı.Şoförün eline bahşiş olarak 50$ sıkıştırdım.Ardından arkama bakmadan salınarak Starbucks'tan içeri girdim.Geniş çerçeveli gözlüğümü çıkardım ve kızların yanına geçtim.
"Selam kızlar...Elimde süper dedikodular var" dedim.Garson geldiğinde "Bir Mochachino.Double çikolata az krema" diyerek kızlara döndüm.Aynamı çıkardım ve saçlarımı düzeltirken konuşmaya başladım."Okuldaki dedikodu kazanına kömür atmanın zamanı geldi." dedim ve heyecanlı gözleri tek tek süzdüm

Sandalyeme yaslanmış bir şekilde otururken. Birinin elini gözlerimin üstünde hissettim.

"Bil bakalım ben kimim?" Sesini ne kadar kalınlaştırırsa kalınlaştırsın. Ri'nin sesini tanırdım.

"Ah, Ri. Hoşgeldin!" Güler bir surat ifadesiyle karşıma oturdu. Daha sohbete başlamamıştık ki Michelle'nin sesi duyuldu.

"Selam kızlar elimde süper dedikodular var." dedi. Üçümüz kıkırdadık. Garsona

"Bir Mochachino.Double çikolata az krema" dedikten sonra bize döndü. Michel hepimizden daha fazla güzellik meraklısıydı. Aynasını çıkardı ve saçlarını düzeltirken konuşmaya devam etti. Bu arada ben ve Ri birbirimize bakıp kıkırdadık.

"Okuldaki dedikodu kazanına kömür atmanın zamanı geldi." dedi. Hepimiz kulak kesilmiştik. Sessizliği ben bozdum.

"Dur bi' saniye. Önce bana sırrını vermen gerekecek. Bu kadar nol yağlı şeyleri yiyip içiyorsun ve bu kilodasın. Seni dinliyorum." dedim.

Mi de masamıza gelince kadromuz tamamlanmış oldu. Üzerinde kırmızı bir tunik ve yeni aldığımız şortu vardı. Yine her zamanki gibi şık ve formundaydı. Tanrım ! Nasıl oluyordu da bu kız hiç kilo almıyordu? Beni tek kelime ile şaşırtıyordu. Masaya oturur oturmaz; "Selam kızlar...Elimde süper dedikodular var" dedi neşeli bir ses tonuyla. Buna şaşırmamak gerekirdi. Her gün elinde o kadar çok dedikodu oluyor ki, bazen Gossip Girl o diye şüphelenesim geiyor. Garson benim Frappucino'mu getirmek için masamıza yaklaştığında Mi; "Bir Mochachino. Double çikolata az krema" dedi. Üçümüzde genelde aynı şeyleri içerdik. Ama asla Mochachino'yu double çikolatalı içemem. Alacağım kiloları düşündükçe daralıyorum. Diyorum ya, bu kızda bir şeyler var. Yiyip yiyip kilo almamak diye buna denir. Gözlerini kırpıştırdı Mi ve çantasından bir ayna çıkararak saçlarını düzeltmeye başladı. Sonra bakışlarını bize çevirerek ; "Okuldaki dedikodu kazanına kömür atmanın zamanı geldi." Gözlerimi ve kulaklarımı dört açarak Mi'ye odaklanmıştım ki Monica'nın sorusu konsantrasyonumu dağıttı; "Dur bi' saniye. Önce bana sırrını vermen gerekecek. Bu kadar nol yağlı şeyleri yiyip içiyorsun ve bu kilodasın. Seni dinliyorum." Ah, Monica. Sen mükemmelsin hayatım. Diye geçirdim içimden. Mi'nin cevabından önce lafa dalarak ; "Evet Mi. Nasıl oluyorda hiç kilo almıyorsun? Şu göbeğime bak. Yakında patlayacağından korkuyorum inan ki." Bunu üzerine üçümüzde güldük. Mi; "madem çok merak ediyorsunuz, öyleyse söyleyeceğim." bakışı attıktan sonra sağ eliyle saçını düzeltip konuşmaya başladı.

'Dur bi' saniye. Önce bana sırrını vermen gerekecek. Bu kadar nol yağlı şeyleri yiyip içiyorsun ve bu kilodasın. Seni dinliyorum." dedi.Ardindan Manuela ekledi:Evet Mi. Nasıl oluyorda hiç kilo almıyorsun? Şu göbeğime bak. Yakında patlayacağından korkuyorum inan ki." dedi.Guldum ve "Ri! Sen kilolu degilsin!Ayrica benim kilo almamamin sebebi ise alisveris ve kucuk koklasmalar.Anladin?"Dedim ve goz kirptim.Ardindan iceceklerimiz geldi.Mochachinomu iciyordumki icinde fazla krema oldugunu anladim.Garsonu cagirdim ve ''Hey sersem!O beynin kucuk mu yoksa ben daha kuculteyim mi?Ben sana az kremali dedim fakat sen kremayla doldurmussun.Git degistir! '' dedim.Ardindan kizlara dondum ve ''Dedikodu basliyor.Gecen gun St Jude bolumunde bir kac kizla karsilastim.Bilin bakalim kimdi?!'' dedim.Ardindan Mochachinom geldi.Garsona oldurucu bakislar attiktan sonra icmeye basladim.Kizlarin kucuk kikirtilarini dinledikten sonra cevaplarini ve tahminlerini bekledim.Gercekten dedikodu kazani kaynamaya hazirdi....

Michelle güldükten sonra şifreli cevabı verdi.

"Ri! Sen kilolu degilsin!Ayrica benim kilo almamamin sebebi ise alisveris ve kucuk koklasmalar.Anladinız mı?" Kıkırdadık. Arada garson Michella'nın içeceğini getirdi. Mi bir yudum aldıktan sonra yüzünü limon yemiş gibi ekşitti. Garsonu çağırdı ve;

'Hey sersem!O beynin kucuk mu yoksa ben daha kuculteyim mi?Ben sana az kremali dedim fakat sen kremayla doldurmussun.Git degistir! '' dedi. Garsonu azarladıktan sonra bize döndü.

''Dedikodu basliyor.Gecen gun St Jude bolumunde bir kac kizla karsilastim.Bilin bakalim kimdi?!'' sorusu bitince garson yeni içeceğini getirmişti. Garsona attığı bakışlar Ri'yle gülümsememize neden oldu.

"Hey! Biliyorsunuz Miami'den yeni geldim neler olduğunu bilmiyorum bende tahmin yok." dedim ve arkama yaslandım. Garson içeceğimi getirdi.

"Teşekkür ederim" dedim ve garsona gülümsedim. Oda bana gülümsemişti.

Çocukla olan bakışmamıza Ri sinsi bir gülümsemeyle karşılık vermişti. Bende ona karşılığında "ne" diye bir bakış attım. Nescafemden bir yudum daha aldıktan sonraRi konuşmaya başladı.

"Aklımıza gelmiyor işte. Anlat bir an önce yoksa çatlayacağım." dedi. Parmaklarını onaylamaz şekilde salladı. Gözlerimi kısarak "seni öldürürüm" bakışı attım. Mi böyle şeylere bayılıyordu. Ama ben de yapım gereği meraklıydım. İnsanları çatlatmak zorunda mıydı? Aramızdaki sessizliği Mi'nin telefonu bozdu." Mesajı okur okumaz ayağa kalktı.

"Michaél'le buluşacağım.Sizi seviyorum" Allahım bu kızı parçalayacaktım. Arkasından gözlerimi açarak ve ağzım açık bir şekilde baktım. Topuklu aykkabılarının sesi bizi tınlamadığının resmiydi. Ri'ye döndüm ve gözlerimi kısarak

"Bu kızı öldüreceğim." dedim. İkizde kıkırdadıktan sonra. Çantamı kaptım.

"Her neyse. Benim de ablama sözüm var. Beraber maniküre gideceğiz. Görüşürüz tatlım." dedim. Gözlerim deminki garsonu arıyordu. Sonunda gözlerimiz buluştuğunda ona göz kırpıp topuklarımı çıtlatarak -Mi gibi- cafeden ayrıldım.

Rp bitmiştir. Konu kilitlermisiniz^^