Misafir Misafir
| Konu: Uykusuz Her Gece Perş. Ağus. 26, 2010 2:53 am | |
| Eleanor Cooper & Ophelia Cohen 1. Tekil Şahıs |
|
Misafir Misafir
| Konu: Geri: Uykusuz Her Gece Perş. Ağus. 26, 2010 2:55 am | |
| Such a lonely day. And its mine. The most loneliest day of my life. ♪ Telefonunun kulaklığından gelen bu oldukça yavaş ritimli şarkı bile onun uykusunu getiremiyordu. Messenger'ı açıktı, birkaç kişi yazıyordu fakat gerçekten gereksizlerdi. Yerinden doğrulup mükemmel villalar dolu bir manzaraya sahip olan penceresini açtı. Serin hava. İşte istediği buydu. Belki dışarı çıkıp istediği gibi takılabilirdi. Belki de odasına, evine tıkılıp öylece duvarları seyrederdi. Dışarıya kiminle çıkacaktı ki? Burada pek fazla tanıdığı yoktu üç beş kişi dışında. Zaten gecenin 5'inde kim onunla çıkardı ki? Telefonunda bir ışık yandı, büyük bir heyecanla atladı Ophelia. Fakat bunun sarjının bittiğini gösteren bir bildiri olduğunu görünce heyecanından eser kalmadı. Aptal. Odasındaki oldukça büyük mor analog saatin sesi daha fazla sıkılmasına neden oluyordu. Neredeyse her şeyi bembeyaz olan odasında bir kaç büyük eşya mordu ve bu odaya mükemmel bir hava katıyordu. Yaşıtı birçok gencin odası darmadağındır ama Oph rahatlıktan yana olmasına rağmen karışıklığın içinde yaşamayı bırakın bir yerde bir karışıklık gördüğünde toparlamamak için kendini zor tutardı. Saçma sapan huyları vardı, bunu kabulleniyordu zaten. Telefonuna bakmak için üzerine atıldığı yatağından tekrar doğrulup beyaz sandalyesine geçti. Oturduğu yerden kitaplığına bakıyordu, belki kitap okumak uykusunu getirirdi. O sırada telefonundan tekrar bir ışık ve titreşim geldi. Yine bir bildiri bekleyerek bu sefer sakince telefonu eline aldı. Hey, bir yeni mesaj. -Hiç uykum yok biraz dışarıda sürtmeye ne dersin ? Mesaj Eleanor'dan geliyordu. Ona okula ilk girdiği zaman tanışmıştı. Kafa dengi diye bahsedilebilecek bir tipti ve eğlenceliydi. Şu an bundan iyi bir teklif olamazdı deyip tuşlara dokundu. -Sanırım bunu bekliyordum, Starbucks'ın önü uygun değil mi? Geliyorum. Hemen gidip dolabını açtı ve ilk gözüne çarpanları giydi. Beyaz kot pantolon ve koyu turkuaz denilebilecek tonda bir bluz. Zaten dolabı bu renkle doluydu, en sevdiği renk buydu. En sevdiği rengi tek bir kelimeyle tanımlayamamak hiç hoş değil, gerçekten. Yine bu renk olan dolgu topuklu ayakkabısını dolaptan çıkardı ve kapının aralığına koydu. Telefon tekrar titriyordu. -İyi fikir. Acele et şimdi patlıyıcam sıkıntıdan. Mesajı okuduktan sonra çekmecesinden eyeliner'ını çıkarıp bir çırpıda sürdü ve merdivenlere doğru koşar adımlarla gitti, sonunda dışardaydı. Biraz önce penceresinden gelen -tam olarak temiz dememizin imkanı olmayan- hava şu an yüzüne çarpıyor, anlamı olmayan bir huzur veriyordu. Mesajda E'ye söylediği yer iki sokak arkada kalıyordu. Hızlı adımlarla oraya doğru gitti. Bu yerde olmayı seviyordu, biraz daha arka sokaklarda olsa şu an burada sağ olarak yürüyemezdi herhalde. Starbucks tabelasını gördüğünde Eleanor da hemen dikkatini çekti. Tam köşede onu bekliyordu. Oph, adımlarını hızlandırıp gülümseyerek ona yaklaştı ve onu yanaklarından öptü. Çok bekletmedim değil mi? Topuklar yürümemi biraz zorlaştırdı. |
|
Misafir Misafir
| Konu: Geri: Uykusuz Her Gece Perş. Ağus. 26, 2010 3:41 am | |
| Twitter yehha! Pc başındayken takılabilcek en iyi internet sitesi.Herkesin içinden geleni bazılarının çekinerek, genelinin rahatça ifade ettiği bu siteyi seviyordu E.Dedikodulara burdan da şahit olmak mümkündü.Uykusu olmadığı için yapabilecek daha iyi birşey bulana kadar twitter'da takılmak vardı aklında.Çift kişilik yatağının üzerinde, sırtını duvara dayamış bir şekilde oturuyordu E.Kucağındaki laptop bacağını ısıtınca farklı bişeyler yapmak için düşünmeye başlamıştı.Roxy'nin profiline takılmıştı gözleri.İkisi beraber nanılmaz iyi anlaşıyorlar ve eğleniyorlardı.Ama arkadaşlıktan öte birşey yoktu aralarında.Birbirilerinin sırlarını bilmezlerdi mesela.Ona mesaj atıp bişeyler yapmayı düşündü.Tek isteği saat gecenin 5'inde onun ayakta olmasıydı.Bir umutla telefonunu eline aldı ve rehberden Oph'u buldu. Hiç uykum yok biraz dışarıda sürtmeye ne dersin ? Beklemeye koyulmuştu.Tanıdığı R. bu saatte uyumazdı ama yine de %50 umutsuzluk kaplamıştı içini.Cevap alamazsa kulaklıkla hafif müzik dinleyip uyumaya çalışacaktı.Elinde telefonla beklerken telefonun titremesi suratında hafif bir gülümseme oluşmasına neden olmuştu.Heyecanla mesajı açtı.Oph'un olumsuz cevap vermesini kabul etmeyecekti ve ikna edecekti olumsuz olması durumunda. Sanırım bunu bekliyordum, Starbucks'ın önü uygun değil mi? Geliyorum. Bu olumlu cevap E.'nin yorulmasına engel olmuştu.Yoksa uzun süre ısrar edecekti ikna etmek için.Şöyle bir odasına göz gezdirip derinden oh çekmişti.Mutluydu dışarı bu eğlenceli kızla çıkıp sıkıcı havadan kurtulacağına.Uykusu olmayınca genelde huysuz olur ve ne yapacağını bilemezdi E.Oph kararından vazgeçmeden ona mesaj attı. İyi fikir. Acele et şimdi patlıyıcam sıkıntıdan. Hemen her bölmesinde aynası olan kocaman parlak gri dolabına yanaştı.Dışarı çıkarken her zaman kıyafet seçmekte zorlanır, bu yüzden genelde yanında olan bir arkadaşına ya da evden birine yardımcı olmasını söylerdi.Evde herkes uyuyor olduğu için bu sefer tüm seçimler E.'ye bakıyordu.Gece karanlığında zaten önemi olmayacağı için basit kıyafetlerden seçmeyi tercih etmişti.Bir tişört ve şort giyinmişti.Gerçekten çok basit duruyordu.Makyajını da yapmamıştı.Sadece koyu pembe bir ruj ve siyah göz kalemi vardı suratında.Ayağına rahat olması için çok sevdiği bilekten spor ayakkabılarını giyinmişti.Starbucks E.'nin evine sadece 1 sokak ötedeydi.Ve beklemeyi sevmediği için ağır adımlarla yürüyordu.Fakat geldiğinde yine de bekleyen o olmuştu.Oph henüz görünmüyordu.Tam köşede durup telefonuyla twitlerini kontrol etmeye başlamıştı beklerken.Oph nihayet görünmüştü.Gülümseyerek E.'nin yanına gelmiş ve yanaklarından öpmüştü. Çok bekletmedim değil mi? Topuklar yürümemi biraz zorlaştırdı. Rahat rahat yürümek varken neden kendine işkence çektirdiğine anlam verememişti.Hele ki gecenin zindan karanlığında neden topuklu giyinmeye gerek duyduğuna hiç anlamam verememişti.Yine de gülümsedi.Kendi de genelde topuklu giyerdi.Hem de dikkat çekenlerden. Ah hayır.Daha yeni gelmiştim zaten.Gecenin bu saatinde bile şık olmaya özen gösteriyorsun. Bunları içten ve gülümseyerek söylemişti.Oph'a karşı hiçbir art niyet yoktu içinde.Birden esen rüzgar ikisinin de saçlarını karıştırmıştı.Saçlarını düzelttikten sonra E. kahkaha atmıştı.Gülmeyi fazla sevdiği için gerekli gereksiz her yerde gülen biriydi.Rujuna yapışan saçlarını düzeltirken gerçekten komik görünüyordu. |
|
Misafir Misafir
| Konu: Geri: Uykusuz Her Gece Perş. Ağus. 26, 2010 10:26 am | |
| Eleanor aldığı cevaba yüzünü buruşturarak cevap verdi. Ah hayır.Daha yeni gelmiştim zaten.Gecenin bu saatinde bile şık olmaya özen gösteriyorsun. Ophelia ona pişkince sırıtırken birden rüzgar esti ve dağılan saçların haline E bir kahkaha patlattı. Eleanor, ilk tanıştıklarından beri böyleydi. Onu okulda kahkaha atarken görmüştü ilk. Yerli yersiz gülenlere sinir olurdu genelde, bu ona çok itici gelirdi. Ama E çok güzel gülüyordu ve oldukça sempatikti. Ve şu an gerçekten komik bir haldelerdi. Onun kahkahasına gülerek cevap verdi Oph. Şık olmak her zaman gerekli Cooper, sen şu an paspal göründüğünü falan mı sanıyorsun? E sırıtarak cevap verdi. Aniden aklına adını hatırlayamadığı o çocuk geldi, onunla Starbucks'ta tanışmışlardı. Yine görebilir umuduyla Starbucks'a çevirdi gözlerini. Çoğu zaman geceleri kapalı olurdu fakat burasının muhteşemliğinden olsa gerek bazen -şu an olduğu gibi- gece bile açık oluyordu. İçerisi fazlaca alkol alıp ayılmak için kendini kahveye veren gençlerle doluydu. Geneli kızdı, bu civarlardaki erkeklerin gecenin sonunu tamamen başka bir ortamda getirdiğine emindi. Her ne kadar kişilik bakımından iğrenç olsalar da dış görünüşleri gerçekten olağanüstüydü. İyice inceledi insanları, gözü uzağı çok iyi göremezdi. Gözlerini kısarak her birinin yüzüne baktı ama onu göremiyordu. Dikkatinin dağıldığını gören Eleanor da o yöne baktı ve onun amacını anlamaya çalıştı. Tek kaşını kaldırıp ne oluyor der gibi O'ya baktı. Ona henüz o çocuktan bahsetmemişti. Kimseye bahsetmemişti. Henüz birbirlerine sır vermeye başlamamışlardı, sadece arkadaşlardı O ve E. Üstelik çocuğun adını bile hatırlamıyorken ona ne anlatabilirdi ki? Imm eheh, şimdi ne yapıyoruz Cooper? Aslında bir kahve içmek iyi olabilirdi. Ya da kremalı bir şeyler. Ama sabaha karşı oturup da sıkılamazlardı değil mi? Manhattan'dalardı ve oldukça güzel genç kızlardı. Sıkılmak için fazla gençlerdi. Belki de birbirlerine dedikodu vermelilerdi -fazla sıradan. Ya da birbirlerinin sevgililerinden bahsetmelilerdi -daha fazla sıradan. Onlar sıradan değillerdi ki. E'ye soruyu sorduktan sonra sağ işaret parmağını ağzına götürüp tırnağını ısırdı. Dudağının diğer yanı aşağı düşmüştü, çok saçma bir ifadeyle bakıyordu. Fakat bu ifadeye eski sevgilisi bayılıyordu. |
|