Bitchs Night

Misafir

Alexis Bathory & Diamoniqé Gracié

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

"Oteldeyim, bekliyorum. Her şey tamam bebek."
Gülümseyerek telefonu cebime koydum. Duşa girdim ve çıkıp üzerime transparan bir elbise geçirdim. Bu gece iç çamaşırına ihtiyacım olmayacaktı. Neyseki babam iş görüşmesindeydi ve kızların hepsi de kendi halindeydi. Üzerime paltomu geçirim anahtarlarımı aldım ve evden çıktım. Kırmızı Ferrari'yi aldım ve otele gazladım.
Dia beni aşağıda bekliyordu. Gülümseyerek "Bitchs Night Forever!" dedim ve oda gülüşüme katıldı. Bu gece bol bol gülecek, inleyecektim. Sevimli minik kardeşimi ve sinir bozucu bir biçimde ne kadar mutlu olduğunu unutacaktım. Kendi eğlenceme bakacaktım. Çantamda bol para getirmiştim, seksi erkeklerimiz kan bağışındada sekste oldukları kadar iyidir. Dia kan tutkumu biliyor ve değişik bir fantezi olarak görüyordu. Şeytan'la olan bağım, 'o'na olan inancımdan habersizdi. Diğer bütün insanlar gibi. Günahkarların kanlarıyla besleniyordum, umarım biri A rh - tir diye düşünürken odaya varmıştık. Dia kapıyı açtı ve girdik. Oda henüz booştu. Paltomu çıkarıp fırlattım ve kendimi sırt üstü yatağa attım.

Spoiler:

Misafir

"Özel olmasını istiyorum Damien, bu gece özel bir konuğum var. Gerekli her şeyin alın. Zirve konusunda hala ısrarlıyım biliyorsun. Oldu canım, ücret için bir ara uğrarım," Seksi bir kahkaha attım ve devam ettim, "Çok kötüsün, bunu bana yaptıramayacağını sen de çok iyi biliyorsun. Oldu hayatım hadi kapatıyorum, ne kadar iyi görünürsem ikimiz için de o kadar iyi değil mi? Öptüm kocaman. Nerden olduğunu biliyorsun ahmak." Arabamı New York Palace'ın boş bulduğum yerine hızlıca park ettim. Etrafıma şöyle bir göz attım. Alexis ortalıkta görünmüyordu. Alexis'in geç kalması en sevmediğim huyuydu. Bu yüzden bir gün papaz olabilirdik. Kendimi tutmalıydım. Ama bu kaltağın teki olduğumu değiştiremediğim bir gerçek kadar gerçekti. Su yeşiligözlerimin önüne gelen bir tutam kızıl saçımı geriye attım ve ayağımda bulunan yüksek platform, elbisemi kusursuz biçimde tamamlayan pembe topuklu ayakkabımın ipini bacaklarıma doğru sardım. Mavi payetli elbisem, içinde benim gibi taş bir vüdut olunca erkeklerin şehvetini kabartmaya yetiyordu. Çantamı da küçük, uzun parmaklı elime alarak otelin önünde beklemeye başladım. Çok geçmeden sarı saçları hafif akşam rüzgarında dalgalanarak gelen Alexis'i gördüm. O sesinin tuhaf tınısıyla; "Bitchs Night Forever!" dedi bana gülümseyerek. Ben de aynı tınıyla güldüm. Birbirimizi tamamlamayı seviyordum ve Alexis'in bazen gözü dönmüş kan tutkusunu. Kırbaçlamak; beraber yapmayı en sevdiğimiz şeydi. Gözlerimi yuvarladım ve asansörün soğuk demir tuşuna parmağımı uzattım.

2130. Rahat yatakları olan favori odamdı. Bekaretim burada gitmişti, Stevret'le burada sevişmiştik, adını bilmediklerim, bildiklerim, özel olanlar, olmayanlar -sürtüklüğümü saymaya başlamasam iyi olur-. Bu odanın her santimetrekaresinde binlerce anım vardı, ve hiçbiri uslu kızlara yakışmayan türdendi. Kapıyı açtığımda havada uçan bir palto gördüm. Fileli transparan elbisesiyle seksiliğin doruğundaydı. Bir kahkaha attım; " Nerden buldun bunu kaltak? Videolarda mı oynamaya karar verdin? Ah şuna bak. Şaplak atmamak için zor tutuyorum kendimi." dedim kelimelerim yüksek sesli kahkahalarıma karışarak. Ben de kendimi yüzüstü şekilde yatağa attım. Ayaklarım yukarda çocuklar gibi sallanıyorken çantamdan telefonumu kapıp Hugo'ya mesaj attım. "2130. Geç kalırsanız yapacaklarımızdan korkun. Öpüyorum. Bekletmeyin!" parmaklarım hızlıca dokunmatik ekranda gidip geliyordu. 'Send' de yaptıktan sonra artık beklemek kalmıştı. Dirseğimi yatağa dayadım ve Alexis'e bakıp; "Bu gece özel bir şeyler planlamadım, doğaçlama takılalım diyorum. Bir kaç kırbaç, kelepçe falan. Uyar mı?" diye sordum. Aşağı düşen şartiyerimi yukarı çektim uzun kırmızı parmaklarımla.

Misafir

" Nerden buldun bunu kaltak? Videolarda mı oynamaya karar verdin? Ah şuna bak. Şaplak atmamak için zor tutuyorum kendimi."
Kaltak kelimesinden hoşlanmazdım. Sürtük kelimesinden daha yakındı fahişe kelimesine. Ve söylenişi fazlaca kabaydı. Kendimi süzdüm. Vucudumun tüm hatları ortadaydı, gerçekten muhteşem görünüyordum. Sevişmeye elbisem üzerimdeyken başlamaya bayılırdım.
"Bu gece özel bir şeyler planlamadım, doğaçlama takılalım diyorum. Bir kaç kırbaç, kelepçe falan. Uyar mı?"
"Aklımı okuyorsun sürtük. Kelepçelere bayıldığımı bilirsin. Ama kırbaca ihtiyacım yok." dedim gülerek. Kelepçelerle bağlıyken bana karşı gelemezlerdi. Tırnaklarıma baktım. Uzun ve kenarları inanılmaz sivri. Harika. Kırbaçtan daha çok acı vereceklerdi. Yinede dişerimi kullanmayı daha çok seviyordum, bu gelecek yakışıklıya bağlıydı. Çığlıkları hoşuma gitmezse tırnaklarımla inletirdim. Ama şimdiye kadar beğenmediğim çığlık olmamıştı. Bir kahkaha attım ve "Benimkinin adı ne bakalım? Ve tabii ki kan grubu." dedim kahkahalarımın arasından. Cevabını beklerken çantamdan en sevdiğim şarabı çıkardım. Dedemin de dedesinin zamanındaydı neredeyse. Ve kanla karıştığında benim deyimimle 'yaşam sıvım'a dönüşürdü. Gülümsemem bir an olsun solmuyordu. Bu gece güzel olacaktı.

Misafir

"Aklımı okuyorsun sürtük. Kelepçelere bayıldığımı bilirsin. Ama kırbaca ihtiyacım yok." dedim gülerek. Çantamı karıştırdım bir çift kırmızı ve bir çift de siyah peluşla kaplı, kenarları sivri demir parçalarla bezenmiş kelepçeleri çıkardım, siyahı ona fırlattm sırıtarak; "Kırmızıya olan tutkumu bilirsin bebeğim. Siyahla yetin. Hem ne önemi var ki? O an kimseye renklere bakmayacak. Alabileceğin kadar zevk al ve kaç. Kullan at projemiz işte. Bayılıyorum bize." çığlığım odada yankılandı. Akşam olmasına karşılık havada bunaltıcı bir sıcak vardı. Vücutların birleşmesiyle oluşan ter, sıcağın etkisiyle oluşana katılınca terden oluşan duş, bize sadece on dakikalık uzaklıkta bile sayılmazdı. Bir yandan soyunmak istiyordum, diğer yandan ise istemiyordum. İstemememin nedeni erkeğin beni soymasından tahrik olmamdı. Özellikle sert davrananlara bayılırdım. Erkek ne kadar sert olursa ben de o kadar sert davranıyordum. Yatakta vahşiydim, hükmetmeyi severdim. Benim gibi davrananlara ise büyük bir zaafımın olduğunu ise herkes bilirdi. Ama kontrol altına aldıkça kendime olan güvenim doruk yapar, büyümüş olan egom beni boyundurluğu altına alırdı. Avına yaklaşan tilki gibi önce usulca, sonra ise hayvanımsı bir vahşilikle. İşte o zaman tamamen zirvedeydim.
"Benimkinin adı ne bakalım? Ve tabii ki kan grubu." Bu ses beni kendime getirdi. Onu istiyordum, aklımda şu an sadece bu vardı. Bir an zihnimi yokladım ve "Seninki özel parça. Kavruk tenli, uzun boylu bir italyan. Tam istediğin gibi. Yatakta bir köle. Kan grubunu özellikle sordum hayatım, ne dese beğenirsin? A rh -." Tesadüf sayılmazdı aslında, özellikle ayarlamıştım. Bayadır bu alışkanlığımızı yapmıyorduk. Şimdiki uğraşım Achille'di. Hayatım onundu. Diğer insanlara vakit ayırmak saçma geliyor, Alex hariç. O farklıydı benim için. "Martinus, italyan parça. Her şeyi ayarladım bebek. Sen sadece kendini Martinus'un o şefkatli ellerine vee ıııhhhm." aynı şeyleri düşündüğümüz zaman gözlerimiz parlardı ve bu seferde aynısı oldu. Onlar gelene kadar dedikodu yapmak istiyordum, çenemi açtım, susmak son istediğim şeydi. "Achille'i biliyorsun ya beni deli ediyor. Onu istiyorum ya. Bir şeyler vazgeçecek olsam bile benim olmalı. Ah Alex. sence aşk mudur?" Achille söz konusu olunca tam bir aptal aşık oluyordum, bu bana tersi ama yapacak şey yoktu. Birazda Alex'den konuşmaya karar verdim aniden. "Sen anlat? Plan ve projelerinin arasında neler var bu sıralar? Ve benide katacaksın biliyorsun. Aradaki zamanı telafi etmeliyiz sürtük." dedim ve elindeki şarap şişesini kıvrak bir hareketle kaptım, azıcık yatağa dökülmüştü ama sorun etmedim. Şişeyi kalın ve sıcak dudaklarıma götürdüm.

Misafir

"Kırmızıya olan tutkumu bilirsin bebeğim. Siyahla yetin. Hem ne önemi var ki? O an kimseye renklere bakmayacak. Alabileceğin kadar zevk al ve kaç. Kullan at projemiz işte. Bayılıyorum bize."
Siyaha bayılırdım. Tabii ki şeytanın gözlerinin, cehennemin alevlerinin ve en önemlisi en sevdiğim 'kan'ın kırmızının yeri bambaşkaydı. Ama gecenin kararnlığının, bir kara delik gibi yutan siyahı, oldukça baştan çıkarıcıydı. En az kırmızı kadar.
"Seninki özel parça. Kavruk tenli, uzun boylu bir italyan. Tam istediğin gibi. Yatakta bir köle. Kan grubunu özellikle sordum hayatım, ne dese beğenirsin? A rh -."
Mükemmel. 32 dişimi birden gösterecek biçimde gülümsedim. Antikor korkusu olmadan kanın tadına varmayalı çok olmuştu. Ve İtalyan. Dia işini biliyordu. En sevdiğim yanlarındna biri de, beni bu denli iyi tanıyor oluşuydu. Kölelere olan tutkumuda biliyorud elbette.
"Martinus, italyan parça. Her şeyi ayarladım bebek. Sen sadece kendini Martinus'un o şefkatli ellerine vee ıııhhhm."
Sonrasını söylemesine gerek yoktu. İkimizde biliyorduk. Mantinus. Adı umurumda değildi. Ona M yada Marti diyecektim ve uyandığımda bir önemi kalmayacaktı. Birden dedikodu havasına büründü ve çenesini açıverdi.
"Achille'i biliyorsun ya beni deli ediyor. Onu istiyorum ya. Bir şeyler vazgeçecek olsam bile benim olmalı. Ah Alex. sence aşk bu mudur?"
Ach? Hmm. Evet hatırlıyorum. Bir kez öpüşmüştük. Sonraki olaylar. Hatırlaması çok zordu.
Jake, Mose, Chels.. Kesinlikle Ach hayatımın içindeydi ama merkezinde değil. Ama anlaşılan Dia'nın hayatının merkezindeydi şu sıralar. Ne diyeceğimi biliyordum. Ama fırsat vermeden konuyu değiştirdi.
"Sen anlat? Plan ve projelerinin arasında neler var bu sıralar? Ve benide katacaksın biliyorsun. Aradaki zamanı telafi etmeliyiz sürtük."
Gülümsedim. Konuyu değiştirmeyi başaramamıştı. "Önce Ach." dedim gülümsemeye devam ederek. "Umarım vazgeçeceğin o bazı şeyler bu mükemmel gece gibi geceler değildir. Bir sürtüğe asla birine 'sadık' olmayı öğretemezsin. Bunu biliyor olman gerek." dedim ve gülümsedim. O şüphesiz bir sürtüktü ve bu da onun en sevdiğim ikinci özelliğiydi. "Ve çok karmaşık. Ach konusu. Ne zaman kiminle olduğu asla belli değildir. İnan bana, çok karışık. Bulmaca gibi. Yada daha da beteri. Labirent." Sonra ikinci söylediğini düşündüm. "Bana gelince.. Aslında iyi ki sordun bunu." Bütün şeytani planlarım yatakta aklıma gelmişti. Ve bu sabah gördüklerimş hatırladım. Mike'ın Chels'in dudaklarına kondurduğu o minik öpücüğü ve Chels'in mutluluktan, rahatsız edici bir biçimde parlayan, gözlerini. "Sinir bozucu rahibe kılıklı kardeşim Chels bu sıralar çok mutlu. Mike Corey Carter'a bir ziyaret görünüyor." dedim ve mükemmel bir kahkaha patlattım. Bunları anlatırken çantamdan çıkardıp yaktığım Malboro Light'ı biçimli dudaklarımı götürüp derin bir nefes çektim ardından.

Misafir

"Umarım vazgeçeceğin o bazı şeyler bu mükemmel gece gibi geceler değildir. Bir sürtüğe asla birine 'sadık' olmayı öğretemezsin. Bunu biliyor olman gerek." Tanımladığı sürtük kavramını anlamamıştım, belki de Ach ve bana yani her ikimiz için de diyordu. Zaten bunun kadar doğru bir saptama olamazdı. İkimizde sürtüklükte yarışabilirdik, kimin galip geleceği ise çok tartışılır bir konuydu. Beyaz pırlanta taşlarla süslü olan saatinin mavi kadranına baktım, gelmelerine az bir süre kalmıştı. Eğleneceğimiz anları kafasımda kurarken yüzümde beliren gülümseme tehdirkardı. Eğer bu geceyi beğenmezsem yapacaklarım veya yapmayacaklarım konusunda kimseye söz veremezdim. Bu bendim. Hiçbir şey hakkında iddialaşamayacağınız biri.

"Sinir bozucu rahibe kılıklı kardeşim Chels bu sıralar çok mutlu. Mike Corey Carter'a bir ziyaret görünüyor." Yüzümde açıkca görülen kurnazca bir gülümseme geçti. Bu tür ziyaretlere bayılırdı, bol entrikalı oldukça hareketli. Chelsle kişisel bir düşmanlığım yoktu. Hatta okulda bazen takıldığımız bile olurdu, yalnız Alexis ondan pek haz etmezdi. Böyle bir kardeşe sahip olduğu için bunun aksinin olmasıyla sürtüklükten bile vazgeçmeye hazırdı, biliyordum. Ve ben de bu konuya Dia.'lık bir yorum getirerek; "Eğlence varsa ben de varım bebek. Detayları anlatırsın. Ama önce çalan kapımızı açmalıyız." Ayağa kalktı koşarak kapıya gittim gözlerimi yukarı kaldırdım elimle kapıyı gösterdim; "Açıyorum. Aaaaçtıııım." diyerek büyük bir seremoniyle kapıyı açtım. Karşımızda iki tane taş çocuk duruyordu. Üzerlerine atlamamak için kendimizi zor frenliyorduk. Ben sağdakini kaptım, dudaklarına ateşli bir öpücük kondurdum ve göğüslerimi dikleştirdim, aynı zamand elimi de boynuna attım; "Hoşgeldin Hugo. Benimle zevkin doruklarına erişmeye var mısın?" dedim cevabını beklemeden tekrar dudaklarım onunkiyle buluştu. Alexis ise hemen yanımdaydı ne yaptıkları umrumda değildi. İstediği gibi kullanabilirdi. Bu gece kendimi tamamen teslim etmek istiyordum. Bir haftadan beri seksden uzak kaldığımız için gece bizim için henüz olmamıştı.

Misafir

İşte en sevdiğim kısım gelmişti. Gördüğüm esmer çocuğu t-shirt'ünden yakaladım ve yatağa attım. Odada iki yatak vardı. Dia gerçekten her şeyi ayarlamıştı. Kelepçeleri aldım ve onu yatağa kelepçeledim. Yüzündeki gülümseme komikti. Onun üzerine çıkmamı ve durmadan zıplamamı bekliyordu. İnsanların yüzlerinde oluşan şaşkın ifadeye bayılırdım. Hele birde acı eklenirse. Pantolonunu, t-shirt'ünü ve kalan bütün kıyafetlerini tırnaklarımla yırtarak çıkardım. Çantamdan törpümü çıkardım ve tırnaklarımı sivrilttim. Ne yaptığımı anlamamıştı ve yüzünde korku dolu bir ifade belirmişti. Yaklaşık 1 dakika yüz ifadesine bakarak güldüm. Ardından yüzüme şehvet dolu bir ifade katarak yavaşça kurbanıma yaklaştım. Bunu 'iyi' bir şey olarak algıladığından gülümsedi. Bu dahada hoşuma gitmişti. Tekrar güldüm. Kahkaham bütün odayı doldurmuştu. Tırnaklarımı boynuna geçirdim ve 2 uzun açık yara meydana getirdim. Üzerine çıktım ve "Martinus" dedim. "Bu geceden sonra bir bağışçıya ihtiyacın olabilir. Belki sana kendiminkini yollarım." dedim gülerek. "Ne? Ne demek-" O sözünü tamamlayamadan dudaklarına yapıştım ve susturdum. Zevk dolu bir inleme sesi boğazından sökülürken dudaklarımı çekip yeniden kahkaha attım. Dudaklarımı boynuna götürdüm ve açık yarayı yalamaya başladım. "Bekle. Ne? Sen-" Yeniden dudaklar. O konuştukça odaklanamıyordum. Zevk alamıyordum. Çantamdan bir koli bandı çıkarıp dudaklarına yapıştırdım. "Bunu sen istedin M." dedim gülerek. Ve yeniden boynuna döndüm. Teknik olarak yalıyordum ama bazen dudaklarımı aralayıp somuruyordum da. Hatta bazen öyle hızlı yapıyordum ki bunu, bağırmak istiyordu. Çığlığı boğazından kopuyor ama ağzındaki banda çarpıp dönüyordu. O kadar komikti ki! Ama kanından sevdiğim tadı alamıyordum. Arama eksikti. Çantamdan biraz ot, hap ve saf alkol çıkardım.
Koli bandını öyle hızlı çektim kı bağırdı. Önce ağzına saf alkol boşalttım. Yüzü acıyla buruşmuştu. Ardından otu yaktım ve dumanını soluması için burnunun dibine götürdüm. Bir süre nefesini tuttu. Ama en sonunda mormor olduğunda, ki bu gülme krizine girmeme neden olmuştu, dumanı soludu. Bir süre sonra kurtulmak için uğraşmayı da bırakmıştı. "Sen bu gece kölemsin. Ve sonraki geceler ise hiçkimse. Sana verilen paranın hakkını ver." dedim gülerken. İnanılmaz derecede eğleniyordum. Ardından elimi bacaklarının arasına götürdüğümde yüzünde inanılmaz bir şok ve zevk ifadesi oluştu. Tırnaklarımla erkekliğinde uzun ince bir çizik yarattım ve biraz aşağıya kayarak erkekliğini ağzıma aldım. Şimdi kanın tadı çok daha iyiydi. Uyuşturucu kokusu, saf alkol tadı ve M'in erkekliğiyle birlikte çok daha iyi.

Misafir

Alexis'e ufak bir bakış attım. Keyfi gayet yerinde gibiydi. Ben de sevişmemize dakikalar kalan erkeği büyük ve geniş yatağa attım, birçok erkekle seviştiğim yatağa. Yabancı değildi bana bu dakikalar, aradaki fark erkeklerin farklı olmasıydı. Yatağa attım ben de topuklularımı çıkarmadan yatağın üzerine atladım. Bir kedi misali yavaş yavaş vücuduna doğru geldim. Bacaklarının üzerine oturdum, bir süre öpüşmeye başladık ve kendimi usulca çekerek mavi gömleğinin siyah düğmelerini çözmeye başladım. Hareketlerimi bilerek yavaş alıyordum ona eziyet etmek istiyordum, acelemiz yoktu ve beni hayatınca kimseyi arzulamadığı kadar arzulamasını istiyordum. Sabırsızlığı yüzünden okunuyordu Hugo'nun ama biraz daha beklemesi gerekiyordu. O da benim elbisemi çıkarmaya çalışıyordu bıraktım ve çıkardı ben de pantolonunu çıkarmaya koyuldum. Minik masanın üzerindeki şarap şişesini aldım; 'Aç ağzını, annecik sana ne verecek Hugo. Aa aa aa geliyor baaak.' İtaat ederek ağzını açtı ben de şişeyi yukarı kaldırarak şarabı döktüm. Sadece ağzına dökülmemişti, yüzü tamamen şarapla kaplanmıştı üstüne çıkarak yüzündekileri yalamaya başladım. Yatağın ucunda duran kırmızı kelepçeleri aldım ve 'Buna ne dersin?' diyerek kollarından yatağın başına bağladım. Dolaptan kırbacı çıkardım ve bir şak sesiyle irkildi. Elleri bağlı olduğu için hareket edemiyordu, kaçamıyordu. 'Kaçış yok bebeğim. Gece uzun ve beraberiz.' dedim sinsi bir kahkaha atarak. Diğer bir şak sesiyle yüzü daha da buruştu. Hissettiği şehvet sönmüş gibiydi, yerini acıya bırakmıştı. Bense bundan ölümüne zevk alıyordum. Diğer zevk ilerleyen zamanlarda olacaktı. Kırbacımı art arda şaklatırken onu daha çok istediğimi anladım. Ama hemen bırakmak istemiyordum.

Misafir

Çantamdan özel yapım vampir dişlerimi çıkardım. Bu benim en büyük fantazimdi. Ağzıma tam oturdular ve gülümsedim. M gördüğü manzaradan oldukça korkmuştu. Çıplak bir kadın karşınızda ağzından kan akarken ve vampir dişleriyle gülümserken hiçte normal durmaz. O korku dolu gözleri öyle komikti ki. Kahkaham bütün odada yankılanirken gözleri dahada büyüdü. Boynuna yavaşça yaklaşıyordum. Gözleri çıplak bedenimde geziyordu ama korku doluydu. Arzu ve korku. Tam da ihtiyacım olan şey. İnce, korkunç ve ani bir çığlıkla boynuna atıldığımda oda korku dolu bir çığlık atmıştı. Bu dişlerim boynunu delerken dudaklarımdaki gülümsemenin sebebi olmuştu. Dudaklarımı çektim ve kanın bembeyaz yatağı kızıla boyayışını izledim. Fazla büyük delikler değildi, ölümüne neden olmazdı. Ama boşa giden kan sinirlerimi bozdu aniden. Yeniden hızla boynuna götürdüm dudaklarımı ve bir çığlık daha attı. Kanı dudaklarımdan geçip boğazıma akarken tamamen hareketsizleşmişti. Sıcaklığını hissediyordum, içime doluyordu, ısınıyordum.

Misafir

Yeterince acı çektiğine ikna olup kendimi onun kollarına bıraktım. Sırtı ve vücudu kan içindeydi. Gözlerindeki tek ifade korkuydu ben de ise dozajı her geçen saniye artan şehvet hissiydi. Bacaklarımı beline sardım, hafif hafif terliyorduk hareketlerimizle. Çekingen davranması ise hoşuma gitmişti, kontrolün elimde olması beni delirtiyordu. Soğuk ellerimi sırtımı sardı, okşayışları hoşuma gitmişti ben de tırnaklarımı sırtına geçirdim ve kendimi tutamadığım için çıkan sesler Hugo'nun hoşuna gidiyordu. Bana yetebildiğini düşünmesini istemiyordum ama şu an bunu düşünecek kadar tam bir Diamoniqé değildim. Bu gece zevkleri doruklarda yaşama zamanıydı. Bozmak istemezdim tabikide.

Hareketlerimiz hızlanınca ve ikimizde dayanma sınırlarımızı fazla aşınca sırt üstü devrildik. Nefes seslerimiz birbiriyle uyumlu şekilde melodi oluşturacak kadar keskindi. Biraz zaman geçtikten sonra kendime geldim. Onu artık istemediğimi fark ettim. Ama bu sefer içimden öpüşme isteği yükselmişti. Sağ tarafıma hızlıca döndüm ve sırt üstü yatan Hugo'nun üstüne çıkıp dudaklarımı yapıştırdım onunkilere. Bir süre öpüştükten sonra devam etmemizi isteyen bir hareket geldi. Ama ben artık onu istemiyordum. Aklıma bir an Achille geldi, ve yüzümde oluşan kocaman bir somurtma, göz ucuyla bakan Alexis'in bile dikkatini çekmişti. Yatan pozisyonumu değiştirip oturur pozisyona geçtim. Dizlerimi göğüslerime doğru çektim ve ellerimle sardım. Küçük bir çocuk gibiydim, o an orayı terk etmek istiyordum. Belki de istediğimi aldıktan sonra yaptığım tipik bir davranıştı, o an ayrımını yapamadım. Gidecektim ve kusana kadar içecektim, aklıma koymuştum bir kere.

Misafir

Bütün gece onu delirtmiştim. Bildiği en ağır küfürlerle birlikte adımı haykırmıştı defalarca. Kahkahalarım odayı defalarca doldurmuştu. Ama en sonunda dudaklarım boynunda, bedenlerimiz içiçeyken, doruğa ulaştık. Seks kısmı bitmiş olsada ondan maximum verimi almadan bırakamazdım. Erkek fahişeleri bu yüzden severdim işte. Kullanıp atabilirdin. Hemde istediğin kadar kullanarak. Ama yüzü inanılmaz derecede soluk bir beyaza büründüğünde, ki ben o rengi çok severdim, ellerimden kayıp gitmesine izin verdim. "Bol domates ye. Kan ilacı iç." dedim gülerek.Ardından Dia'ya kaydı gözlerim. Yatakta asık suratıyla oturuyordu. Tıpkı bir çocuğa benzemişti bu haliyle. İç çektim ve "Arkadaşını da al ve gidin. İyi bir geceydi." dedim Dia'nın arkasında yatan, yorgun düşmüş ve kanlar içinde olan adama.Ama neredeyse kırmızı parıltılar saçan gözlerim ve ağzımdan damlayan kanların etkisiyle olacak ki, çenesini açması ve kapaması aynı saniyeye denk gelmişti. Onlar kıyafetlerini giyerken Dia'nın yanına oturup elimi omzuna attım ve sıkıca sarıldım. Bu insanları rahatlatan bir şeydi. Aklından neler geçtiğini hiç bilemezdim. Ama bugün bana birden sorduğu soru beni Ach'i düşündüğünü düşünmeye itiyordu. Ve muhtemelen haklıydım. O da haklıydı. Ach rüyalara girerdi. 'Mükemmel erkek' portresini başarıyla çizmişti. Ama benim rüyalarıma erkekler hiç girmediğinden, böyle bir derdim yoktu. "Neyin var D?" dedim ilgili bir sesle.

Misafir

"Neyin var D?"

Neyim yoktu ki? Benim olmayanlar olanları istemediğim şekilde gölgeliyorlardı. Şu an için istediğim tek şey beni tanıyan herkesin bildiği bir gerçekti -Ach-. Olup olmadık yerlerde aklıma gelmesi ona olan büyük takıntımın göstergesiydi, istiyordum işte hem de yoğun duygularla. Sevişmek istiyordum, sırtlarımızdan akan terleri hissettikçe mutlu olmak istiyordum. Bunu yapacaktım ama planlar silsilesinde kaybolmak değil, sarhoşluğun şefkatli kollarına kendime atmaktı amacım.
"Gitmek istiyorum A, içmek istiyorum. Ah beni böyle yapan sürtüğün Ach olduğunu biliyorsun. Ne hale geldim baksana?" dedim saçlarımdan bir tutam hava havaya kaldırıp. Ve devam ettim;
"Hadi gidelim, yeter bu kadar şamata. Yapılacak işlerim var." dedim kayıtsızca aynı zamanda elbisemi üzerime geçirmekle uğraşıyordum. Ama Alexis'in anlatacak bir şeyi var gibiydi bu bakışı çok iyi bilirdim. Kafamı ona geçirdim ve oturdum yatağın üzerine. "Evet A, seni dinliyorum."

Misafir

"Gitmek istiyorum A, içmek istiyorum. Ah beni böyle yapan sürtüğün Ach olduğunu biliyorsun. Ne hale geldim baksana? Hadi gidelim, yeter bu kadar şamata. Yapılacak işlerim var.Evet A, seni dinliyorum." Gecenin bir yarısı nereye gidebilirdim? Eve. O korkunç malikaneye kim ev diyebilirse elbette. Bu gece bu sıcak odada yatacaktım. "Sen git. Ben geceyi burada geçireceğim." dedim gülümseyerek. Beni bırakmamak istemesini istemiyordum. Ben iyiydim. Tabii biraz yorgundumda. Ve Dia'yla Ach konusunu daha ayıkken ve gündüz konuşacaktım. Kafasına fazla takması onun için hiç iyi değildi. Olduğu kişi değişiyordu sanki. Ve ben Dia'yı kaybetmeyi hiç ama hiç istemiyordum. İnsanların değişmesinden nefret ederdim. Chelsea ayrı bir konu. Ama sürtükler değişmemeli. Onları seviyorum. Bütün sürtükleri. Olga gibileri değil tabii. Dia kapıdan çıkarken arkasından el salladım. Bu gece umarım onun iyi iyi geçmiştir. Çünkü benim için gerçekten iyi bir geceydi. Hatta en iyi ilk 10 gecemden olabilirdi bile. Gerçekten, tanrım. Bir kız bir erkeğe neden bu kadar önem verir ve hoşlanır anlamıyordum. Erkekler sadece yatmak içindir. Basit. Kullan atlıktırlar. Peçete gibi..
Kafamı yastığa koydum ve derin bir nefes aldım. Beynimi tamamen boşalttım ve kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.

Misafir

Rp bitmiştir.

Misafir

Alexis - 30 şöhret puanı 6 dolar
Dia - 25 şöhret puanı 5 dolar

» Awesome night.
» Effect of the brush before bed night.
» Effect of the brush before bed night.
» House Of Night/ Gece Evi Serisi-