Sonunda karşımda duran varlık beni gülümsetebilmişti işte. Elime birşeyler tutuşturduktan sonra yanımdan geçip gitmesi hoşuma gitmişti. Laela'nın tavırları daima kendine hastı ve buda önemli bir detaydı benim adıma. Çantayla kabanını kapının yanında ki askıya astıktan sonra kapıyı kapattım. Gömleğimin manşetlerini düzeltirken sorduğu soruya karşın muzurca gülümseyerek ona yaklaştım. Her zamanki gibi mükemmel gözüküyordu. İçimden ona cevap vermeme rağmen bunu söylemedim ilk başta. Ağır adımlarla ona yaklaştım. Devasa pencerenin ardından dışarıya bakıyordu, kar yağışı onu etkilemiş olmalıydı. Ağır ağır ve sakince ona yaklaştım. Yanına geldiğimde bariz fark ediliyordu aramızda ki boy farkı. Laela benden kısa ve zayıftı. Aslında bu yüzden onu rahatlıkla kavrayabiliyordum, ve bunu yapmayıda çok seviyordum. Bir elimi arkasından geçirerek onu belinden kavradım ve kendime çektim. Yüzüm yaklaştı ve omzunu yavaşça öptüm bir süre. Dilim ve dudaklarım onun tadını alırken kokusunuda tekrar hissetmek beni havaya sokuyordu. Dudaklarımı tekrar çektiğimde kulağına eğildim ve sakince, "Evet, fazlasıyla." diye mırıldandım soğuk bir sesle. Hala onu kavramış bir haldeyken bedenlerimizi birbirine yasladım. Ona sahip olduğumu hissettirmek istercesine sıkıca kavramışken, "Nasılsın?" diye mırıldandım ve tekrar onu öpmeye koyuldum yavaşça.