Duyurular | |
Gossip Girl | ~ NY gençleri neredesiniz? Dedikodularınızı bekliyorum. Bilgi için tıklayın.
Seviliyorsunuz. Xoxo |
Yönetim Kadrosu |
|
|
| Huzur&Claire | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: Huzur&Claire Ptsi Tem. 12, 2010 1:36 pm | |
| Kişiler ; Jake Carter Hall & Claire Lynn Millie Zaman : 20.34
" Hayır Juddie, sadece bir kaç parça istiyorum. Gömlek ve pantolon. Ha bir de ayakkabı ve çorap. Evet. Bir de senin o güzel kıyafetlerinden iki üç parça yollaman hoşuma gidecek. Tamam, görüştüğümüz ilk anda seni Barney'ste kredi kartlarımla serbest bırakacağım. Evet, tam tamına yarım saatin var. Umarım hızlı olursun. Evet, selam söyle. "Sol elimdeki telefonu bacaklarımın arasına bırakırken sağ elim direksiyondaydı. Klimayı sonuna kadar açmıştım, ısınmamız uzun sürse de yavaş yavaş kuruyorduk şimdi. Gözlerimi sıkışık trafikten alarak Claire'e çevirdim. Koltuğa gömülmüş, gözlerini kapamıştı. Uyuyordu sanırım. Zaten yol boyunca tek kelime etmemiştik. Yüzünde ifade edemeyeceğim bir gülümseme vardı sanki, uyurken bile. Derince bir nefes alıp kafamı tekrardan yola çevirdim. Kırmızı ışığı net olarak göremiyordum fakat epey uzun bir zamandır bekliyordum yeşil yanmasını sanki. Kafamı hafifçe eğerek trafik lambasına baktım. Son beş saniyeyi görmüştüm. Üç ışık sonra sağa dönünce ıslak kıyafetlerimden kurtulacaktım. Sol elimi direksiyona yerleştirirken sağ elimi de vitesin üstüne koymuştum. Kırmızı ışığın yeşile dönmesiyle çalınan tüm kornalara lanet ederek gazı köklemiştim. Lanet olası şehir trafiği. Kırmızı ışıklar olmasa ne kadarda huzur dolu bir hayatım olurdu. Bir ışık gitmiş, ikinci kırmızı ışığa da son anda yakalanmıştım. Yumuşak bir frenle durmaya çabaladım, Claire uyanmasın diye, fakat pekte başarılı olamamıştım. Fren sesi onun güzel uykusunu bölmüş olacaktı. Gözlerimi ona çevirdiğimde bana tatlı tatlı gülümsüyordu. Aynı şekilde anlık bir gülümsemeyle karşılık verdim ona. Islanmış saçları, diplerinden başlayarak hafif hafif kuruyordu sanki. Eski parlak kahverengi görüntüsüne dönüşüyordu. Claire hafifçe gerinirken yaptığı hareket, parfümünün kokusunu arabanın içine yaymıştı. Ona farkettirmeden derin bir nefes çektim içime. Konumumdan dolayı bir öncekinden daha net görebildiğim trafik ışığının yeşili göstermesiyle tekrar gaza basmıştım. Biz hızla giderken Claire, nereye gittiğimizi merak ediyordu, gözlerinden belliydi. Ama sanki yaşadıklarımızın büyüsünü bozmaktan korkarmış gibi, - ben korkuyordum - konuşmuyor, sormuyordu. Üçüncü ışığıda sarı yanarken geçtiğim zaman rahatlayarak nefes aldım. Direksiyonu sağa kırarken " Otele gideceğiz. Babamın sürekli kaldığı bir yer. Seviyor burayı. Eve, onun yanına götürmek istemedim seni. Merak etme, Juddie bir şeyler yollayacaktı. " dedim. Bu sefer frene yavaşça basmayı başarmış ve oldukça rahat bir şekilde durmuştuk. Hafiflemiş olan yağmurda arabadan indim ve arka koltuktan ceketimi aldım. Hala arabanın içinde duran kıza gülümseyerek kapısını açtım ve o arabadan inince ceketimi omuzlarına bıraktım. Kapıyı kapayıp otelin dönen kapısından içeri girdiğimizde Claire ile el ele olduğumu farketmiştim. Resepsiyona ilerleyerek " Adam Hall, iki haftalığına rezervasyonu vardı. Sanırım son iki günü. " dedim orada duran şık giyimli kadına. Bilgisayarın tuşlarına hızlıca basarken Hall yazdığını görebiliyordum. Bana dönüp gülümseyerek odanın kartını verdi. Teşekkür ettikten sonra hemen arkamda küçük bir kızmış gibi bekleyen Claire'a döndüm ve tekrar elinden tuttum. Boş olan asansör normalde hiç gitmeyen şansıma bu sefer zemin kattaydı. Sanırım benim değil Claire'ın şansıydı. Sessizce asansöre bindiğimizde neden hiç konuşmadığına anlam veremiyordum. Vaz mı geçmişti ? Sessizce gözlerine bakarken asansörün kapısı açılmış çoktan yirmiüçüncü kata çıkmıştık. Bu sefer elini tutmadan çık asansör kabininden. O da peşimden geliyordu. 1738 numaralı odaya doğru attığım her adımda dönüp ona bakıyordum. Kapının önüne geldiğimde kartı yerine yerleştirdim ve o garip sesten sonra kapının kolunu çevirdim. Kapıyı açmamla yanan tüm ışıklarla aydınlanan odaya ilk olarak onun girmesini bekledim. Yavaş adımlarla içeri girip ceketimi omuzlarından çıkardı ve yatağın üstüne bıraktı daha sonra da tekli bir koltuğa atmıştı kendini. Kartı kapıdan alıp içeri girdim. Aynı şekilde ben de tam karşısına gidip oturmuştum. Oda da sessizlik hakimdi ama biraz önce yağmurun altındaki huzurumuz yok gibiydi. Bir kaç dakika içerisinde Claire'in yüzündeki gülümsemeyle tekrar düzeliyordu sanki her şey. Demek ki bir saniyeliğine gülümsemesi de yeterdi. Ben de O'na karşılık vererek gülümsedim ve " Gömleğimi çıkarmam problem olur mu ? " dedim. Şu ıslaklıktan kısmen de olsa kurtulmak istiyordum. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Ptsi Tem. 12, 2010 8:30 pm | |
| Arabaya bindiğim andan beri tarif edilemez bir hızla vücudumu ele geçirmeye başlayan sıcaklığa bıraktım kendimi. Rahat deri koltuklar bedenimin şeklini aldı. Çoktan gazlamış olan Jake'e baktım. Yüzünde neredeyse katı bir ifadeyle yola bakıyordu. Beynimin ufak bir kısmı nereye gideceğimizle meşguldü. Nereye götürüyordu beni? Eve mi? Sıcak şöminenin karşısında oturmak güzel olurdu. Ayaklarıma uzanıp topuklularımı çıkardım ve yukarı, yanıma topladım. Mini elbisem biraz yukarı toplandı ama bunu pek de sorun etmiyordum. Başımı koltuğun en ucuna yaslayıp onun viteste duran eline uzandım. Bir saniyeliğine bana baktı ve gülümsedi. Uykulu bir gülümsemeyle karşılık verdim ben de. Uykulu değildim, huzurluydum. Mutluydum. Gözlerimi kapayıp bir süre öylece kaldım. Arbanın ıslak zemin üstünde kayarcasına haraket ettiğinin az çok farkındaydım. Jake'in parmakları benimkilerin üstünde hafifçe hareket ediyordu bazen.Onun dalgınca elimi okşadığı fikrine kapıldım. Vites değiştireceği zaman hafifçe birbirine kenetlenmiş parmaklarımızı öne ya da arkaya itiyordu. Birden elimi bıraktı. Panikle gözlerimi açtım. Bana bakmıyordu. Gözlerini kısmış, pantolonun cebinden bir şey çıkarmaya çalışıyordu. Biraz sonra telefon olduğunu anladım. Blackberry'i çıkardı ve hemen bir numarayı tuşladı. Konuşmasını gözlerim kapalı dinledim. Juddie'yle konuşuyordu, Tanrım onun haberi var mıydı az önce yaşadıklarımızdan, yaşacaklarımızdan? Nasıl da sevinecekti duyunca! Deli olacaktı eminim. İç geçirdim ve birden korna sesleri, güçlü bir fren ve lastiğin ıslak zeminde çıkardığı tuhaf sesi duydum. Panikle yerimden hopladım ve gözlerimi direk ona çevirdim. Yüzü birden bana döndü ve endişeyle baktı. Ona gülümsedim ve çıkarmış olduğum topuklularımı geliş güzel ayağıma geçirdim. Bir kaç saniye sonra ise araba bu sefer yavaşça durdu. Önüne geldiğimiz otele şöyle bir baktım. Hudson... O arabanın kapısını benim için açtı ve artık yavaşlamış, ancak gökgürültülerine bakılırsa bütün gece devam edecek yağmurda daha fazla ıslanmam için ceketini omzumarıma bırakıp elimi tuttu. Kenetlenmiş ellerimizle girdik otele. Ben ondan bir kaç santim geride yürüyordum. Bırakıyordum ki o halletsin her şeyi. Kadın bize oda kartını verdi ve beraber asansöre girdik. Kata gelince onun asansörden çıkmasını bekledim, çıkmak için. Böylece ellerimiz birbirinden ayrıldı. Ruhumun minik bir parçasının isyan ettiğini hissediyordum. Onunla olmaya mecburdum ben. Bağımlılık yapıyordu. Kapı tuhafça öttü ve kilidin açıldığının habercisi klik sesi geldi. Kapıyı açtı ve yana çekildi Jake. Ondan önce içeri girdim. Geniş oda şehrin merkezine bakıyor, ancak çok yüksekte olduğu için mükemmel bir manzara ayaklarınızın altında duruyordu. Ceketi çıkarıp sağdaki yatağa döndüm. Mavinin tonlarında süslenmiş oda benim için özel olarak yapılmıştı sanki. Ceketi koyu mavi nevresimli, çift kişilk ve odadaki tek yatağa bıraktım ve o içeri girip perdeleri iki yana çekerken kendimi tekli, krem rengi koltuklardan birine bıraktım. Yüzünü bana döndü. Gülümsedim. Şimdiye kadar tek kelime etmemiştim, bu benim için normaldi, konuşmayı pek sevmezdim zaten ama onun bakışlarından suskunluğum yüzünden rahatsız olduğunu anlayabiliyordum. Gömleğinin ilk iki düğmesini açarken küçük bir kahkaha attım."Hiç problem olmaz. Zaten birazdan ben de şu elbiseyi çıkarmayı düşünüyorum." dedim. Beni iç çamaşırlarımla görmesinde bir sorun yoktu, zaten daha önce de olmuştu bu. Bu yaz... O gömleğini çıkartıp, aynanın karısında duran pufun üstüne bırakırken ben de ayakkabılarımı çıkarıp üşümüş ayaklarımı altıma alarak oturdum. Karşımdaki çift kişilik koltuğa geçti ve o sırada kapı çaldı. Ona şöyle bir baktım, kapıyı açmaya yöneldim. Görevli, Hudson'ın klasik kıyafetleri içinde, elinde bir kaç kutu, dört tane elbise kılıfı ve bir tane de çelik kasa makyaj çantasıyla görüldü. "Teşekkürler. Şey.. Jake!"diye seslendim içeri. Hepsini tek başıma taşımamın imkanı yoktu. Makyaj kutusunu ve elbise kılıflarından birini alıp içeri gittim. Hemen sonra o da peşimden geldi. Onları yatağa bıraktım ve teker teker tüm elbiseleri çıkarttım. Juddie'nin hiç el sürülmemiş kıyaftleri bana bakıyordu. Onunla aynı beden olduğumuza o kadar mutluydum ki! Ayakkabı kutularını da teker teker açtım. Bir erkek ayakkabısı haricinde, elbiselerle uyumlu üçer ayakkabı ve çanta. Hepsini beraber koydum ve incelemeye başladım. Onun köşede durmuş beni izlediğinden adım gibi emindim. Eğilip yerde duran makyaj çantasını aldım. Küçük kilit açıldı ve içinden en sevdiğim ruj da arasında olmak üzere tonla şey çıktı. En altta ise yeni bir çift iç çamaşırı duruyordu. Yüzümde çarpık bir gülümseme belirdi ve birden iki güçlü el belimi yakaladı. Omzumun üstünden baktım. Elleri karnıma doğru ilerledi ve orada kilitlendi. Boyuma gelebilmek için haifçe eğilmiş başını omzuma koydu ve gözlerini kapadı. Ona döndüm. Hiç görmediğim kadar masum duruyordu. Çok, çok, çok büyüleyiciydi o! Başımı hafifçe geriye attım. "Galiba siyah olanı giyeceğim. Ne dersin?" dedim mırıltıyla ve duruşumuzu bozmadan elbiseye uzanıp onu kaldırdım. Bana yakışırdı, değil mi? Daha dikkatli incelemeye başladım. "Sanırım banyoya gireceğim." dedim birden elbiseyi yatağa fırlatıp. Ona döndüm ve kollarımı boynuna doladım. Yanağına minik bir öpücük kondurdum ve kollarından ayrılıp banyoya girdim. Üstümdeki her şeyi çıkarıp suyu yeterli sıcaklığa ayarlayınca kapıyı yarıyarıya kapadım. Açık bir davet değildi bu, ama gelirse itiraz etmeyeceğimi de bilmeliydi. Vücudumda bastırılmış arzularım onu istese de mantığım buna izin vermiyordu. Onunla ilk gecemizin içine etmek istemiyordum. Zaten beklediğim gibi oldu, gelmedi. Beş dakika sonra hayatımın en hızlı duşundan çıkarken bulduğum, üzerine altınla H yazılmış havluya sarıldım ve tekrar odaya döndüm. Karşımda onu bulmak benim için bu dünyadaki en güzel şeydi.
En son Claire L. Millie tarafından Ptsi Tem. 12, 2010 10:27 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Ptsi Tem. 12, 2010 9:27 pm | |
| Tam gömleğimi aynanın karşısında duran pufun üzerine bıraktığımda, o da ayakkabılarını çıkardığında kapı çalmıştı. Oflayıp kapıya bakıyordum. İsteksizliğimi farkedince beni zorlamadan üstüne oturduğu çıplak ayaklarıyla halıfleks olan zeminde tereddüt etmeden yavaşça yürümeye başladı. Kapıya kadar gidişini izledim. O kapıyı açarken büyük ihtimalle, fazladan elbise göndermiş olan Juddie yüzünden beni çağıracaktı. Beni çağırdığı an kapının arkasındaydım zaten. Elbise kılıflarından birini aldı. Juddie'nin hiç vazgeçemediği evde tonlarca olan o kutulardan bir tane de Claire'e göndermişti. Onu da içeri taşırken, cebimden çıkardığım cüzdandan yine bahşiş vererek kalan tüm eşyaları içeri taşıdım. Kapıyı ayağımla kapıyıp aynı şekilde sürgülü dolabı açtım. Elbise kılıflarını asmak için ayakkabı kutularını yere bırakmıştım. Bir ara gelip tüm kutuların kaybolduğunu farkedince, Juddie'ye büyük ihtimalle sevgi dolu bir mesaj yollayacağını düşündüğüm Claire'i izlemeye başladım. Burada olmaktan mutlu olduğu gözlerinden okunuyordu. Makyaj malzemelerinin olduğu kutuya bakıyordu, ilk olarak. Daha sonra ise kılıfları tek tek açıp tüm elbiseleri incelemişti. Birisi siyah, birisi pembe, ötekisi ise beyazdı. İçimden siyah elbisenin ona ne kadar yakışacağını düşünürken kollarımı beline doladım ve çenemi omzuna yerleştirdim. Derince nefes alırken daha önce bu kadar huzur bulduğum bir yer olmadığını hatırlıyordum. Bana siyah olan elbiseyi giyeceğini söyledi ve onu bir anlığına eline aldı. Düşünme payı bırakmıştı kendine, elbiseyi inceliyordu. Duşa girme kararını o kadar ani vermişti ki az önce hayranlıkla baktığı elbiseyi şimdi yatağın üstüne atmıştı. Vücuduna tamamen bana dönüp kollarını boynuma doladı ve yanağıma güzel, tatlı bir öpücük bıraktı. Tam dudağına yaklaştığım sırada boynumdan ayrılıp banyoya gitti. Gülümseyerek arkasından baktım. Kapıyı tamamen kapamak yerine yarım açık bırakmıştı. Gidip gitmemek arasında kalmıştım, fakat bu gün normal kızlara davrandığımdan çok daha değişik olmalıydı. Hormonlarımı kontrol altına alırken bende ıslanmış olan ayakkabımı çıkardım ayaklarımdan, ardından da çorabımı. En son pantolonumu çıkarıp cebinde ne var ne yok aldıktan sonra, aynalı masanın yanında duran ufak kirli sepetine attım. Sanırım boxer'ımı değiştirmekte güzel bir fikir olabilirdi. O içeride duş alırken Juddie'nin gönderdiği küçük çantayı karıştırmaya başladım. İçerisinde diş fırçam, bir kaç renkte çorap ve birde boxer'larım duruyordu. Sadece iki gömlek ve iki pantolona neden bu kadar çok çorap gönderdiğine anlam veremezken yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Claire, duştan çıkmadan elime gelen bir boxer'ı alıp giymiştim bile. Daha sonra da gönderdiği lacivert pijama altımı giyip kendimi yatağa attım. Sonunda huzura ermiştim. Kendimi yüz üstü bıraktığım yataktan şehrin manzarasını görmek hiçte zor olmuyordu. Duş sesinin kesildiğini duyduğum zaman kafamı odanın diğer kısmına çevirdim yavaşça. Tam çaprazımda havlusuyla birlikte duruyordu. Kafasında da kocaman bir havlu vardı. Bu haline hafifçe gülerek sırtüstü olacak şekilde döndüm. Kollarımı iki yana açmış gözlerimi de kapamıştım. " Hadi üstünü giyin ve gel. " dedim. Bu masum çocuk numaralarımı yiyecek olduğunu sanmıyordum. Sessizce beklemeye devam ettim. Yüzümde muzip bir gülümseme vardı. Ah, tabii ki bir şey yapmayacaktım ama bakmaktanda zarar gelmezdi. Öyle değil mi ? |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Ptsi Tem. 12, 2010 10:27 pm | |
| Yatağa uzanmış, pijamasının altını üstüne geçirmiş uzanıyordu öyle. Kollarını açmış, yüzünde şapşal bir gülümseme vardı. Giyinmesem de olur Hall! dedim içimden, ama kıkırdayıp Juddie'nin çantalardan birine tıkıştırdığı ipek geceliği çıkarttım. Makyaj çantasına yöneldim ve orada benim için koyduğu bir takımı aldım. Tangayı elimde salladım. "Sence güzel mi?" dedim kıkırdayarak. Kahkahası tüm odayı doldurdu. Saç havlumu çıkardım ve arkamı ona döndüm. Hiç umrumda değildi beni çıplak görmesi, ama biraz eğlenmek benim hakkımdı değil mi? Onu kızdırmak istiyordum. Karşısında soyunmadığım için deli olmasını! Havluyu üzerimden çekmeden omzumun üstünden ona baktım ve gözlerini kapamasını söyledim, azarlar gibi bir ses tonuyla ve tekrar kıkırdadım. Gözlerini ben ona bakarken kapadı, ama ben arkamı döndüğüm an açacağı konusunda güçlü sezilerim vardı. Umursamadım. Sütyeni giymedim. İnci beyazı ipek geceliği üstüme geçirdim ve yüzümü ona döndüm. Solumda duran aynaya küçük bir bakış fırlattım. Islak saçlarım vücudumdan damlıyordu ve geceliği ıslatıyordu. Ama onun haricinde oldukça hoş gözüktüğümü söyleyebilirdiniz. Çıplak ayaklarla yatağın ayakucuna gittim ve gülümsedim. Bana hınzırca sırıtıyordu. Aklından geçenleri okuyabiliyordum, o kadar kolaydı ki onu anlamak! "Kay kenara." dedim yatağın kenarına gelip onu hafifçe dürterken. Bunu yapmama gerek yoktu, zaten benim için yeterince yer vardı ama sıkışmak istememek gibi aptalca bir düşünce aniden beynimi ele geçirdi. Yana kaydı ve sol kolunu yana açtı. Boynumu onun koluna koydum ve ona döndüm. Eline uzandım ve parmaklarımı kenetledim. O sırada o da bana döndü. Nefesi yüzüme değiyordu gözlerimi kırpıştırdım. Bacaklarımdan birini onun bacağına doladım ve ona iyice sokuldum. Bedenlerimiz neredeyse birbirine değiyordu. Çıkarmayı unuttuğu saati saat dokuz on beş i gösteriyordu. Çok ama çok erkendi daha! Ne zaman ben Rose'u görmüş, kafeye gitmiş, onunla öpüşmüş, buraya gelmiş duş almıştım? Şimdiyse onun yanında yatıyordum. Sıcacık teni benimkine değiyor ve dışarıda tekrar hız kazanmaya başlayan yağmura karşılık beni ısıtıyordu. Boşta kalan elimi kalbinin üstüne koydum. Hızlı hızlı atıyordu. Gülümsemem yüzümde kocaman oldu. "Ee ne yapıyoruz şimdi?" dedim ciddi bir sesle ve saatine uzandım. "Henüz dokuz on yedi, uyumayı düşünmüyorsun herhalde." dedim istifimi bozmadan. Onunla seks yapmak büyük olasılıkla hayatımın seksi olurdu. Hormonlarım onu şiddetle istese de, ben kalbimi ve ilk defa onunla uyum içinde olmayı başarmış mantığımı dinleyip onunla sevişmeyecektim bu gece. Hemen olmayacaktı bu. Zaman istiyordum. Yeni başlamış bir ilişkide yapmıştım o hatayı bir kez. Ve birden bir şey kafama vurmaya başladı. İyi de, sevgili miydik? Tek gecelik aşklarından mı ibarettim onun? Yoksa o kız gibi sadece yatak arkadaşı olarak mı görüyordu beni? Kalbim göğüs kafesimin içinde çılgınca atmaya başladı. Açlıktan büzüşen midem ise birden doldu. Kocaman bir ağırlık çökmüştü oraya ve uçuşan tüm kelebekleri öldürmüştü. Ben sıradan olmamalıydım onun için. Özeldim ben değil mi? Ama kim bilir kaç ayrı kıza bana yaptıklarını yapmıştı. Kaçına dokunmuştu bana dokunduğu gibi. Bir kaç saniyelik bir nefes alamama nöbeti yaşadım. Bunu farketti mi emin değildim, çünkü ona bakamaz olmuştum. Gerçekler midemi bulanıdıryordu. Birden ondan kaçıp gitme arzusuyla doldu içim, ama ellerim ondayken, bedenim onunkine yaslıyken, mantığım dahi buna izin vermiyordu. Mutluydum ben ama bir düşünce beni deli edebiliyordu. Gözlerimi kapadım ve onun güvenli kollarında kendimi kalbinin sesini dinlemeye mecbur ettim. Cl-aire, Cl-aire... |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Ptsi Tem. 12, 2010 10:48 pm | |
| Siyah tangayı elinde sallarken benimle oyun oynarcasına gülüyordu. Ardından çıkarmasını beklediğim havluyu üzerinden atmıyordu. Ama hesaba katmadığı ufacık bir şey vardı dolabın aynasından yansıyan bir afet görüyordum ben o üzerini giyinirken. Bu yüzden yüzümde daha büyük bir gülümseme oluşmuştu. Sessizce dudaklarımı ısırmıştım bembeyaz vücudunun yansımasını görünce. Kırık beyaz geceliği üstüne geçirdiği an tekrar gözlerimi kapamıştım. Çırılçıplak vücudu gözlerimin önüne geliyordu gözlerimi kapadığımda. Beni dürterek yana kaymamı söylediğinde az da olsa mızmızlanarak kaydım hafifçe, sol kolumu açarak bana doğru yatmasını sağlıyordum. Boynunu koluma denk getirmiş ve iyice bana doğru gelmişti. Yüzümü yüzüne döndüğümde nefesi dudaklarıma değiyordu. Birde saten geceliğiyle yaptığı rahat hareketler sayesinde bir bacağını bacağıma dolamıştı. Vücudunu iyice vücuduma yaslarken aklımda sorular oluşuyordu aynı onun aklında oluşanlar gibi. "Ee ne yapıyoruz şimdi?" dediğinde düşünceler beynimi kemiriyordu. Bu gece, hepsinden farklı olmalıydı. Böyle istiyordum. Fakat, ya o yatmak isterse, benim olmak isterse ? Hayır, dur. Diğerleri gibi sönüp gitmeni istemiyorum diyemezdim ya. Sevgilim olduğuna da henüz emin değildim. Sanırım o zor teklifi artık yapmam gerekiyordu. Sessizce nefes alıp kolumun üzerine kafasını koymuş güzel bedenini bedenime yaslamış olan kıza bakıyordum. Uzun bacaklarndan başlayıp saçının ucuna kadar incelemiştim onu. Benim olmalıydı ama tek geceyle değil. Sonsuza kadar. Yavaşça kolumu boynunun altından çekip bacağımı bacağından kurtardım. Yatağın üstünde bağdaş kurduğumda ona gülümseyerek elimi uzattım. Elimden destek almasını sağlayarak kaldırdım onu tam karşıma gelecek şekilde oturmuş ve o da benim gibi bağdaş kurmuştu, seksi geceliğiyle. Gözlerimi, bacaklarına kaydığında hafifçe gülümseyip gözlerine çektim. Yağmur dolayısıyla iyice karışmış olan saçlarımın arasından ellerimi geçirip sanki çok zor bir şey yapacakmışım gibi ofladım ve bir elini yakalayıp dudaklarıma götürdüm. Nazikçe öptüğüm elini daha sonra sıkıca tuttum. " Sevgilim olur musun ? " Ne ? Sevgilim olur musun mu ? Ne kadar saçma olmuştu bu üç kelime yanyana. İğrenç olduğumu düşünecekti değil mi ? Gözlerimi gözlerine kilitlemiş ne diyecek diye bekliyordum. Herhangi bir şey anlasam da yeterdi. Fakat, ya beklemediği için ya da istemediği için olacaktı ki donuk donuk bakıyordu suratıma. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Ptsi Tem. 12, 2010 11:35 pm | |
| Parmaklarımı öptü yavaşça. Ve sonra ellerinin içine alıp gözlerime baktı. Büyüleyici... Ve sonra o kelimeler ağzından döküldü. Bir an ona kahkahalarla gülmek, alay etmek istedim böyle basit bir cümle kurduğu için. Sevgilisi olmak mı? Kaç yaşındaydık on falan mı? Ve düşünceler geldiği gibi beynimden gitti. Mantıklı gelebilecek tek şeye odaklandım. Sevgilisi olmamı istiyordu. Sorularım ortadan kalkarken midemdeki basınç da yok oldu ve açlık tekrar kendini gösterdi. Yüzüme aptal bir gülümseme geldi önce. Sonra hayret ve sonra tekrar gülümseme. Olabilecek en mantıklı cümleyi kurmaya çalışıyordum ama kalbim buna izin vermiyordu. Aptal konuş! Onu sevdiğini söyle! diye debelenirken ne yapabilirdim ki? Gözlerimi kırpıştırdım iki kere ve gülümsedim. Nefes darlığı hissi ortadan kalkmış, yerine onun parfümünün ferah kokusu gelmişti ciğerlerime. Ağzımı bir şey diyecek gibi açtım ve sonra geri kapadım. Bana kaşlarını hafifçe çatmış bakıyordu. "Sonsuza kadar." dedim boğulur gibi bir sesle ve gülümsedim. Gülüşüm yavaşça bir kıkırdamaya ve ardından bir kahkahaya dönüştü. Beni kollarına aldı ve sıkı sıkı sarıldı. Onun teninden, kalbinden başka hiç bir şey düşünemiyordum. Ne zamandan beri böyleydim? Claire Lynn Millie, Jake Carter Hall için ölebilirdi! Yüzümü onun boynuna bastıdım ve derin soluklar aldım. Sonunda kollarından kopabildiğimde birden ayağa fırladım ve yatağın üstünde hoplamaya başladım. Nedensizce yapıyordum bunu. Açlığıma karşın beni alt eden bir enerji patlaması yaşıyordum. Son kez havaya sıçradım ve yatağın üstüne sırt üstü düştüm. Kollarım açık, saçlarım dağılmış halde öylece yattım. Kıkırtılarım devam ediyordu. bir süre durdum öyle. O sabırla oturmuş beni bekliyordu. Kalp atışlarım normala dönene kadar, daha doğrusu nefes alışım düzelene kadar bekledim. Aynı zamanda saniyeleri sayıyordum. Altmış beşe geldiğim an doğruldum ve benden bir kaç santim ötede duran elini çektim. Bana karşı koymadı ve onu yanıma çekerken hiç sesini çıkarmadı. Yanıma devrilecekti ki onu durdurdum. Üstümde duruyordu şimdi, ama dirsekleriyle destek oluyordu kendine. Gözlerine baktım bir süre, hiç bir şey demeden ve sonra dudaklarına yöneldim. Dudaklarımız birbirine değdiğinde bir an derin bir nefes aldım. Onunla yatmama fikrim hala geçerliliğini koruyordu, ama bu onunla kendimi kaybetmişçesine öpüşmemi engellemeyecekti. Ellerimle onu kendime bastırdım. Aramızda olacak her türlü uzaklık beni çıldırtıyordu. Bacağımı az önceki gibi tekrar ona doladım ve dudaklarının dudaklarımdan ayrılıp boynuma doğru inmesine izin verdim. Ben o bir sonraki aşamaya geçecek diye küçük bir panik yaşarken o boynumu öptü ve tekrar dudaklarıma çıktı. Ellerinden biri kalçamdaydı, diğeri ise göğsümün yanında duruyordu. Eli refleks olarak olsa gerek geceliğimi biraz sıyırdığı anda karnım guruldadı ve ben ondan çekilmek zorunda kaldım. Kıkırdadım. "Üzgünüm ama boş bir mideyle daha ne kadar zaman geçirebileceğimi bilmiyorum." dedim elimi onun yüzünde gezdirirken. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Salı Tem. 13, 2010 12:13 am | |
| Bana sonsuza dek dediğinde sanki o çok sevdiğim eski sevgilimle barışmış gibiydim ya da yeni bir sevgilim olmuşta ona aşık mı olmuştum ? Kollarımla onu sararken o yüzünü göğsüme bastırıp derin derin nefes alıyordu. Saçından yayılan güzel şampuan kokusunu ben de aynı onun yaptığı gibi derin derin içime çekiyordum. Birden bire benden ayrılmış ve ayağa kalkmıştı. Oradan da hızla çocuk gibi yatağın üstüne çıkmış kahkahalar atarak gülüyordu ve yatakta zıplıyordu. Ben de onun bu çocuksu haline gülerek karşılık verdim. Bu kadar çok mu seviyordu beni ? Sanırım beni kimse böyle sevmemişti hayatım boyunca. Sessizce onun zıplayıp zıplayıp sırt üstü kendini yatağa bırakmasını izledim. Yüzümdeki gülümseme hala duruyordu. Göğüs kafesi hızlı nefes alıp vermekten belirgin bir şekilde kalkıp iniyordu. Gözlerimle yatakta boylu boyuna yatan kızın fiziğini beynime kazımıştım. Ona doğru duran ve destek aldığım elimi hiç beklemediğim bir anda çekmişti kendisine doğru. Sırt üstü düşecek gibi olduğum bir anda durdurmuştu. Dirseklerimden destek alıyordum. Yüzünü kazıyordum şimdi de aklıma, gözlerini, dudaklarını... Birden dudaklarını dudaklarımda hissetmiştim. Sanki hıncını alıyordu o kadar sene uzak kalmamızın. Dudaklarıyla dudaklarım sevişirken bacağını yine bacağıma dolamıştı. Bu kadar yakın olması erkeklik hormonlarımı tamamen devreye geçiriyordu. Kendimi dizginlemeye çalışırken kafasını yukarı kaldırmasıyla boynunu öpmeye başlamıştım. Yapmayacaktım. Tekrardan dudaklarına dönmüştüm. Bu gece masum bitecekti. Tanrım, o kadar güzel öpüşüyordu ki... Zor dayanıyordum henüz bir kaç saniye önce elimde olmadan sıyırdığım geceliği üzerinden çıkarmamak için. Tam bu anda karnı guruldamış o da kendini benden çekmişti. Bir eli yüzümde gezinirken bana yemek sözümü hatırlatacak bir kaç kelime söylemişti. Dudağımı ısırıp sanki çok ayıp bir şey yapmışım gibi " Üzgünüm, nasıl unuturum karnını doyurmayı. Hemen oda servisini arayacağım. " dedim. Onun üzerinden kolumu komidine doğru uzatıp telsizi elime aldığım an boynumu ufak ufak öptüğünü hissetmiştim. Bu, bu... En yapmaması gereken şeydi. Kendimi sıkarak ona teslim olmamak için savaş vermiştim yarım dakika boyunca dudaklarımı bir anlıkta olsa dudaklarına değdirdim. " Biraz uslu dur ve söyle, ne yemek istiyorsun ? " Gülümsüyordum onun çocuksu haline. Çocuksu olduğu kadarda seksiydi. Bunu yapmayı nasıl başarıyordu bilmiyordum ama aklım ondan başka hiç bir şey almıyordu şu anda. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Salı Tem. 13, 2010 12:55 am | |
| Telefona uzanmış, oda servisini aramaya çalışıyordu aşık olduğum adam. Bense onun boynuna uzanmış, ona küçük öpücükler hediye ediyordum. Açlıktan midem kazınıyordu ama onun olması fikri beni tekrar çileden çıkarıyordu. Dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu ve ben aklıma gelen ilk yemeği söyledim. "Imm... Tavuk!" dedim heyecanla. "Kızarmış. Yanına da kola." dudaklarımı yaladım. Alkollü bir şeyler içmeyi kesinlikle reddediyordum, çünkü bu gece bu hiç de doğru olmazdı. Zaten hormonlarıma zor karşı koyuyordum, ve sarhoş olduğumda bunu yapmam imkansızlaşacaktı. O kısa telefon konuşmasının ardından bana on beş dakika sonra yemeğin geleceğini söyledi ve dirseklerinden güç alarak beni izlemeye devam etti. Ondan ayrı kaldığım her saniye beni delirtiyordu. Ne yapmıştı bu bana!? Eskiden bu kadar güçlü değildi bu duygu. Topu topu iki, üç saatte kendimi bu kadar bağlamıştım ona. Birden heyecanlı, uzun zaman önce öldürdüğümü zannettiğim küçük Claire çıkmıştı ortaya. İşin güzel yanı ise onu çok ama çok seviyordum. Sevgilimin, Tanrım!, yanında hep böyle olacağımdan emin olsam da dışarıda insanların yanında eski Claire olacağıma hiç şüphe yoktu. Kollarımı dik duruma getirip ellerimi onun çıplak göğsüne koydum. Bir insanda bu kadar kas olması mümkün mü? Bu sefer dudaklarıma yönelen o oldu. Dili dudaklarıma, dilime her temasında içimdeki şehvet ateşi daha da artıyordu. Hayır, ne kadar istesem de bu gece onunla sevişmeyeceğim! dedim kendi kendime ve kollarının arasından kaçtım. Gözleri şaşkınlıkla büyüdü, anlam verememiş olmalıydı bu davranışıma. Eh, ben de anlayamıyordum... Plazma TV'nin tam önünde durdum. Doğrulup bana baktı. Derin bir soluk aldım. "Seninle bu gece sevişemem." dedim bir çırpıda. Sonra odanın içinde volta atıp daha çok kendimi ikna etmeye çalışır gibi anlatmaya koyuldum. "Aynı olmamalısın. Diğerleri gibi sıradan ve basit değilsin sen. Ben beraber geçirdiğimiz ilk geceyi de seksle geçirmek istemiyorum." arkamı döndüm ve ters yönde yürümeye başladım. Ellerimi kullanıyordum jestlerimde. "Yani tabii ki seninle seks yapmak mükemmel olur ama bunu bir dahakine saklasak çok mutlu olurum Jake." dedim ve yatağa doğru döndüm. Orada değildi. Tam karşımda durmuştu ve bana anlayışlı gözlerle bakıyordu. Pencerenin önünde bir süre durduk öyle. Gözlerine kilitlenmiş gözlerim, onun renklerini ayrıştırıyordu. Dışta minik bir kahverengilik, hemen dışında koyu bir yeşil ve bitmeyen koyu mavi. içine yeşillikler kaçmış mavi, göz bebeğine yaklaştıkça açık bir renge dönüyordu. Elimi onun mükemmel yüzüne değdirdim. Parmaklarım yüzünün her milimetresini gezdi ve boynuna indi. adem elmasının olduğu yerde parmaklarımı durdurdum. "Bana neler yaptğını bilmiyorsun." dedi dudaklarım ben rüdaymışçasına. Nereden esmişti kalbime böyle demek? İçimden kendime sövüyordum. Bu gece istediğim şey karnımı doyurmak, bir kaç film izlemek, Jake'le ateşli bir kaç öpüşme yaşamak ve sonra da uyumaktı. Bunları da yapacaktım. Ellerimiz kenetlendi. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Salı Tem. 13, 2010 10:37 am | |
| Tavuk ve kola, alkolsüz bir içecek almak istemesi beni şaşırtmıştı doğrusu, sarhoş olup seks yapmak istemiyordu belli ki. Telefonu yerine koyduktan sonra tekrardan ona dönüp yüzünü incelemeye başladım. Melek gibiydi. Acaba yalnızca bana mı öyle geliyordu. Yüzünü ezberlemiştim neredeyse santim santim. Elini göğsüme koyduğu an dudaklarım dudaklarıyla buluştu tekrardan. Yemek gelene kadar durmadan öpüşebilirdim onunla. Bu sefer ellerimi kıpırdatmıyordum çünkü kıpırdattığım an da kaçmak için yer aramıştı az önce. Sadece bir ya da iki dakika süren öpüşmemizden sonra, ki saçlarından başka hiç bir yerine dokunmamıştım, kollarımın arasından kaçarmış gibi çıktı. Kaşlarımı hafifçe çatarak ona döndüm. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Oflayarak yatağa sırt üstü bıraktım kendimi. O televizyonun önüne geldiği zaman sevişmek istemediğini söylemişti. Evet, ben de istemiyordum ama öpüşmekten bir zarar geleceğini düşünmüyordum. Bana aynı olmamam gerektiğini söylüyordu, farklı olmam gerektiğini falan. Evet, aynılarını ben de düşünüyordum ama bunu yüzüne söylemek istememiştim. Hey, bir saniye herkesle ilk günden yatıyor muydu yani ? Bunu düşünmek midemi bulandırmıştı. Alkol aldığı günleri hatırlıyordum, bünyesi oldukça zayıftı ve direk etkileniyordu. Böyle bir şey artık söz konusu olamazdı. Hayır, gerçekten o sadece benim olmalıydı. Eve falan mı kapatırdım, ne yapardım bilmiyorum ama bundan sonra hiç bir erkekle ben yokken görüşemeyecekti. Alkol almak falan da yoktu. En azından bensizken veya çok güvendiğim biri yanında yokken. Bu sırada yataktan kalkıp camın önüne ilerlemiştim. O da bir kaç saniye içinde yanıma gelmişti. Birbirimize bakakaldık sadece bir kaç saniye. " Senden bir şey beklemedim, Claire. Sen istediğin zaman olacak zaten. " Oldukça anlayışlı çıkıyordu sesim. Çünkü aklımda böyle bir düşünce yoktu. Yavaşça elimi tutup parmaklarını parmaklarımın arasına geçirdi. "Bana neler yaptğını bilmiyorsun." Sanki kendisi benim ne durumda olduğumu çok iyi biliyormuş gibi konuşmuştu. Gülümseyerek yüzüne baktım. Bir elimi yanağına götürüp şefkatle yanağını okşadığım sırada kapı çalmıştı bile. Oda servisi olmalıydı. Yine elimde cüzdanla kapıyı açtım ve adamın servis arabasıyla içeri girmesini bekledim. O masaya yemeklerimizi indirirken çıkardığım parayı giderken alması için girişteki küçük sehpanın üzerine bıraktım. Sessizce adamın gitmesini bekledik ikimizde. Claire o kadar acıkmıştı ki yemeklere bakarken gözleri parıldıyordu. Karşılıklı oturduğumuz koltuklarda o kendi yemeğine uzanmıştı direk bense kendi yemeğime uzanmıştım. Gülümseyerek çatalı tavuğa batırırken bir yandan da açtığı televizyon kanalındaki şu ünlü dizilerden birini seyrediyordu.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Salı Tem. 13, 2010 12:07 pm | |
| Gözlerimi tabağa dikmiş bakıyordum. Kumandaya uzandım ve MTV'yi açıp izlemeye başladım. Daha doğrusu dinlemeye çünkü yemeğe bakmaktan başka bir şeye vakit bulamıyordum. Kızarmış tavuğumdan büyük bir lokma aldım ve başımı kaldırıp televizyona bakmaya başladım. Açıkçası hiç ilgimi çekmiyordu. Lokmamı yuttum ve kolamdan içip ona baktım. "Bu yemek sayılmaz biliyorsun değil mi?" dedim kaşlarım hafif kalkık. Eh bana yemek sözünü otel odasının tekinde oda servisinden tavuk ısmarlayarak yapabileceğini düşünüyorsa, yanlıyordu. Ona sırıttım. Hiç bir şeyi istemediğim kadar istiyordum onu. Bu normal miydi? Hayır. Karşı koyamadığım bir cinsel hormonun etkisinde miydim? Belki. Peki onu seviyor muydum? Eh, bu su götürmez bir gerçekti. Birden aklıma geldi. O bana uymak için aldığından emin olduğum portakal suyundan minik bir yudum aldı. "Sence YDY duyduğu zaman ne olacak?" dedim boğulur gibi bir sesle. İnsanların cümleleri şimdiden kulağıma geliyordu. Hall ve Claire Lynn! Onlar kuzen değil miydi? Yatmışlar mı? Onları Hudson'da görmüşler, başka ne olabilir ki? Kuzeniyle, Tanrım! Hall'a iyi oldu Laela hakkında konuşup duruyordu. Bla bla bla... İyi de kuzen değildik ki. Sadece talihsiz bir kan bağı vardı aramızda. Hatta olmayabilirdi. Skandallarla dolu ailemizde babalarımızın kim olduğu konusunda bile belirsizlik olması gayet de normal olabilirdi. Yani... Belki de yoldan geçen iki insan kadar bile kan bağımız yoktu! Neden önemsiyordum bilmiyorum. İnsanlar gözümde birden fazla önemlilermiş gibi gözüküyorlardı. Oysa hepsi aptal sürtüklerden ibarettiler. Başka ne olabilirdi ki? Utanmasalar seksi erkek kardeşlerine bile sulanacak kızlar tanıyordum. Tanrım, görmelisiniz. Vücudu o kadar seksi ki! Derhal Micheal'ı aramak zorunda kaldım! diye kıkırdıyordu üçüncü sınıfın sürtüklerinden biri geçen hafta. İşin tuhafı yatak odalarını neden insanlara açıyorlardı ki? Açıkçası ben Jake'le sevişsem bunu gidip de ortalıkta Beni bitiriyor! şeklinde bağıra çağıra söylemezdim. Yemeklerimiz bitene kadar bir daha konuşmadık, zaten benim konuşacak halim yoktu. Ayağa kalkıp makyaj çantasının içinden Jake'in diş fırçasını aldım. "Kullanıyorum bak." dedim kıkırdayarak ve banyoya yöneldim. Aynadaki yansımama odaklandım dişlerimle işmi halledince. Yanaklarımın üstü hafifçe pembeleşmişti. Gözlerim koyu kahve olarak hala parlıyordu, ama çok daha heyecanlı baktığımdan emindim. Gülümsememeye çalıştıkça kahkaha atasım geliyordu. Saçlarım hafif dağılmışlardı ve oldukça nemliydiler, ama bunu umursamadım. İçeri geçtim ve kendimi yatağa bıraktım. Yumuşak, kuş tüyü yorgan ve yastıklar beni içine çekiyordu adeta. Ama bu odada atan ikinci kalbin sahibi, uyumamın imkansız olduğunun işaretiydi. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Salı Tem. 13, 2010 1:32 pm | |
| Eline kumandayı almış kanalları değiştiriyordu. Mtv'yi açtığı an durup kumandayı elinden bıraktı ve yemeğine devam etti. Ben de önümdeki çatalı almış tavuğa batırmıştım bile. Arada bir birbirimize bakıyor ve gözgöze geliyorduk. Gülerek söz verdiğim yemeği bununla geçiştiremeyeceğimi söyledi. " Tamam, çıkaracağım seni yemeğe. " diyip portakal suyumdan bir yudum aldım. Sırf o kola içiyor diye portakal suyu içiyordum yoksa bir Chivas iyi giderdi şu anda. Kestiğim bir tavuk parçasını daha ağzıma attığım sırada YDY bizi duyunca ne olacak gibi bir soru yöneltmişti. Boğazıma kaçan tavuk parçası yüzünden öksürmeye başlamıştım. Evet, gerçekten ne olacaktı. İlk olarak ölümden kurtulayım daha sonra buna cevap vermek için düşünecektim. Portakal suyumdan bir iki büyük yudum alarak boğazımı rahatlattım ve asıl meseleye döndüm. Ne olurdu ? Çatalı ve bıcağı elimden bırakarak arkama yaslandım. Şehir manzarasına çevirmiştim gözlerimi. Babam duysa, pek umrumda olmazdı ama annem, bizi kuzen olarak gördüğü için büyük ihtimalle sorun çıkaracaktı. Onu da geçtim ya Esme duyunca ne olacaktı ? O ve Claire birbirlerini seviyorlardı değil mi, ya da ben öyle biliyordum. Sessizce oturduğum koltuğa iyice gömüldüm. Gözlerim şehrin manzarasını izlerken kafamı iki yana salladım. İnsanlar bizi rezil birer pislik olarak göreceklerdi. En kötüsü de onu bir fahişe gibi görmeleri an meselesiydi. Ama şimdiye kadar bir mesaj falan gelmediyse, kimse bizi görmemişti. Bununla beraber içimi rahatlatmaya çalışırken Claire çoktan yemeğini bitirmişti. Düşünceli halimi farketmemiş ve ayağa kalkıp makyaj çantasından benim dış fırçamı almıştı. Kullanacağını söylediği sırada banyoya yürüyordu bile. Hiç bir tepki vermeden yemeğimin kalan kısmınıda yedim. Claire banyodan elinde diş fırçamla geri dönerken portakal suyumun son yudumunu içmiştim. O kendini yatağa atarken yeni bir diş fırçası arayışına girmiştim. Düşünceli kardeşim Juddie, iki tane daha koymuştu. Onları çıkararak Claire'e doğru salladım. Gülüyordum. Boşu boşuna benimkini kullanmıştı. Çabucak banyoya gidip gelmiştim bile. Parlayan bembeyaz dişlerle gülümsüyordum şimdi ona. Masanın üzerine koyduğum sigara pakedine elimi uzatırken bana ters ters baktığını gördüm. Telefonu alarak yatağa döndüm ve aynı onun yaptığı gibi sırtüstü uzandım yatağa. Telefonumsa yatağın bir yerlerinde kaybolmuştu bile. Ağır ağır ona döndüm ve sarılması için iki kolumu da açtım. " Uyumak istemiyorsun değil mi ? " |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Salı Tem. 13, 2010 2:09 pm | |
| Kollarını yana açmış, ona gelmem için karşı konulmaz bir teklifte bulunuyordu. Başımı iki yana salladım ve artık karışık bukleler haline gelmiş saçlarım onun yüzüne değdi. Yarıyarıya onun üstüne gelecek şekilde yattım ve çenesine mini bir öpücük kondurdum. Ama bu tahmin ettiğimden de büyük bir etki yarattı. Elleri kalçamın biraz üstünde birleşti ve beni kendinde çekip dudaklarımı öpmeye başladı. Onsuz olmaya ne kadar dayanabileceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Her şey üstümdeki ince gecelik bile benim için fazla gelmeye başlamıştı. Onu delicesine istiyordum. Çok ama çok fazla. Sadece dişimi sıkmam ve bir kaç hafta beklemem gerekiyordu. Belki de ilk gecemizi atlattıktan sonra kolay olurdu. Ama ben ne yaptığımı anlamadan onun dudaklarından çekilmiş, onu istediğimi söylemiştim bile. Elleri az öncekinin aksine bu sefer isteyerek olduğundan emin olduğum bir şekilde geceliğimi üstümden çekip çıkarttı ve beni belimden çekip üstüme doğru uzandı. Dudakları göğüslerime kadar inip geri çıkıyordu. Kendimi ona yakın tutmak için her şeyi yapabilirdim. Ve birden telefon çaldı. Onun telefonun neredeyse tanıdık mesaj sesi çarşafın derinliklerinden bir yerden geldi. Umursamadım. Ancak bir kaç saniye sonra benim telefonum da mesaj geldiğini ilan etti. Bu kadar kısa süreyle iki mesaj geldiyse, ikimize de... Onun umursamazlığının altında ben hiç de öyle değildim. Yarım saat önce yaptığım gibi kollarının arasından kaçtım ve yere düşmüş telefonumu aldım. 1 yeni mesaj: Gossip Girl Midem kasıldı. "Jake, telefonuna bak." dedim boğulur gibi bir sesle ve tekrar yatağa dönüp yanına oturdum. Cümleler hızla geçip gitti. Telefonu pufun üstüne fırlattım ama santimlerle kaçırdım. İç çektim. Bunu beklemiyor muyduk zaten? Evet. Yüzümde bir gülümsemeyle ona döndüm. "Umrumda değil." dedim ciddi bir sesle ve onu göğsünden iterek yatmaya zorladım. Yanıma uzandı. Dağılmış olan yorganı üsüme çektim. Çıplak olmak bir yere kadar sorun olmuyordu ama üşümek tartışmasız kötü yanıydı. Gözlerimi kapadım. Uyumak istemiyordum, zaten uykum da yoktu. Yarın olacakları düşündükçe, bu geceki partiyi ve insanların telefonuna gelen o mesajı düşündükçe tuhaf oluyordum, ama kollarını bana dolamış ve saçlarımla oynayıp çıplak omuzlarıma küçük öpücükler konduran genç adam bunları önemsizleştiriyordu. Büyütmeye gerek yok, hiç bir şey yok! dedim kendi kendime. Mutluyum, huzurluyum. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Salı Tem. 13, 2010 2:44 pm | |
| Vücudunun yarısını vücudumun üzerine bırakıp çeneme ufak bir öpücük kondurmuştu. Kendimi bir hayli kasmıştım bence bugün ama artık dizginleyemiyordum. Sadece öpüşecektik. Aklıma bu fikri koymaya uğraşırken dudakları dudaklarımdaydı bile. Sanırım ben yönelmiştim bu sefer. Sevişmek istememesine rağmen öyle tutkulu öpüşüyordu ki neredeyse ben söyleyecektim dayanamadığımı. Fakat, bu büyük bir zayıflık olurdu. Herşey onun isteğiyle gerçekleşecek diye aklıma soktuğum sırada ellerim onun kalçasının hemen üstünde birleşmişti. Yavaşça dudaklarını dudaklarımdan çekmiş ve beni istediğini söylemişti. Bir iki saniye gözlerimizdeki kararsızlık gidene kadar bekledik. Daha sonra dudaklarım dudaklarıyla buluşmuş ve kalçasındaki ellerim harekete geçmişti. Üzerindeki geceliği bu sefer isteğimle tamamen üzerinden çıkarmıştım. O kadar hafifti ki tek kolumla onu belinden tutup yatağa yatırmış ve üstüne doğru uzanmıştım. Yine dirseklerimden destek alıyordum tüm ağırlığımı üzerine bırakmamak için. Dudaklarım boynundan aşağı inmeye başladığı sırada çarşafın derinliklerindeki telefonuma gelen mesaj sesiyle irkilmiş ama fazla da umursamamıştık. Yarım saniye hatta belki daha az bir süre sonra ise onun telefonu çalmıştı. O da bir mesaj uyarısıydı. Kollarımın arasından gitmek isterken durdurmaya çalıştım onu gözlerime bakarak tuttuğum elini bırakmamı sağladı. Aklıma gelmiyordu hiç böyle bir şey ama o yine kollarımın arasından kaçıp telefonunu eline alıp telefonuma bakmam gerektiğini söyleyince, endişeyle telefonumu buldum yatakta; Gossip Girl ?! Okuduğum kelimelere inanamayarak kafamı birden Claire'e çevirdim. Yatağa oturmuş gülümseyerek umrumda değil diyordu. Ardından gelen mesajları okumaya zahmet bile etmeyerek telefonumu komidinin üzerine bıraktım. Claire yatmış göğüslerini kapayacak şekilde örtmüştü üzerine yorganı. Hemen yanına uzandım ellerim saçlarında dudaklarımsa omuzlarında gezinirken düşünmeye başlamıştım. Bu endişeli halimi ona yansıtmamak için uğraşıyordum. Annem, beni arayacaktı. Juddie, kesinlikle ağzından kaçırırdı. O kaçırmasa bile onu tanıyan başka bir arkadaşım kaçırırdı. Derin bir nefes alarak " Gerçekten umursamıyor musun ? Gwenyth'i de mi ? " diye sordum. Onlar tanışıyorlar mıydı bilmiyordum ama iki kızın birden benimle dedikodu malzemesi olması hiç iyi olmamıştı. Ne rezil bir adamsın diye mesaj attıklarına emindim şu anda. Umrumda değildi ya da olmamalıydı. Hiç biri bir şey bilmiyordu çünkü. İçime basan sıkıntıyı atmak istercesine yavaşça yanından kalkıp yatağın ucuna oturdum. Kumandayı elime almış dalgın dalgın kanalları değiştiriyordum. Belki de olması gereken buydu, bırak herkes öğrensin ne var bunda ? |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Salı Tem. 13, 2010 3:21 pm | |
| "Kimse Jake. Kimse umrumda değil." dedim o yanımdan kalkıp kanallarda gezmeye başlayınca. Aferin sana Gossip Girl! Mükemmel bir gecenin içine ettin! Ne yaptığının farkında mıydı emin değilim çünkü bir baseball maçı ve bir porno kanalını geçmişti. İkisinden biri bir erkeği bir kaç saniyeliğine olsa da durdururdu değil mi? Bağdaş kurdum ve eline uzanıp kumandayı kaptım. Bana bakmadı bile. kumandanın üzerindeki büyük kırmızı tuşa parmağımı değdirdim ve televizyon karardı. Onun çaprazından geçtim ve boynuna kollarımı doladım. Gerçekten hiç bir şeyi düşünmek istemiyordum. En azından kendilerini arkadaş olarak adlandıran aptalları. Beni asıl meraklandıran annemlerdi. Teyzem büyük olasılıkla bizi doğrayacaktı. Annem bizim kardeş olduğumuzu söyleyecekti ve babamda Jake'le gurur duyduğunu. Büyükannemi hayal etmek bile istemiyordum. O yaşlı kaçık kesin bana cinsel yaşamımla ilgili sorular soracak, Jake'in yeterince iyi öpüşüp öpüşmediğini merak edecek sonra da kızlığını kaybettiği geceyi anlatmaya kalakcaktı ve bu kesinlikle mide bulandırıcı olabiliyordu. "Jake." dedim. Bana döndü. Bunu demenin ne işe yarayacağını bilmiyordum. Belki kendimi tatmin edersem, onun da mutlu olmasını sağlayabilirmişim gibi aptalca bir düşünce vardı içimde. "Seni seviyorum." dedim ellerimi avuçlarının içine aldığında. Sesim cılızdı ama anlaşılır bir şekilde çıktı. Cümlemin sonuna belli belirsiz bir gülümseme koyabilmiştim sadece. Duvarı boydan boya kaplayan pencerelerden dışarıya bakmaya koyuldum. Gw'miş, Esme'ymiş yok Ach'in yeni sevgilisiymiş... Birden aklıma bir fikir geldi. Biliyorum ona sorsam söylerdi, ama ona yok şu kim yok bu kim diye sormak istemedim. O bana hiç bir şey demeden öylece baktı. Ben de iç çekip ayapa kalktım, gerindim ve telefonumu elime alıp banyoya girdim. Kapıyı arkamdan kitledi. Telefonun tuşlarına hzıla bastım. Ach'in hafızası kimle öpüştüğünü hatırlayacak kadar güçlüydü. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Salı Tem. 13, 2010 4:37 pm | |
| "Seni seviyorum."
Kulağıma fısıldadığı güzel kelimeler sayesinde az da olsa rahatlamıştım ve ellerini avucumun içine almıştım. Bana huzur verebilmesi hoşuma gidiyordu. Sesi her ne kadar cılız olsa da anlayabiliyordum. Gözlerimdeki ben de seni seviyorum, ifadesini yakalayabildiğine emin değildim ama konuşmak istemiyordum. Söylediğim kelimeler güzel olsalar bile. Sessizce durdum öyle bir kaç saniye. Ben saçlarına ve eşsiz vücuduna bakarken o kafasını şehrin manzarasına çevirmişti. Bir kaç saniye sonra ise ellerini benden alıp yere fırlattığı telefonuyla banyoya gitti. Ne yapacağına anlam verememiştim. Banyo ve telefon ? Kafamı iki yana sallayıp kendimi yatağın üzerine bıraktım. Bir mesajın daha gelmesiyle uzanıp komidinin üzerindeki telefonumu aldım. Son gelen mesaj Poppy'dendi. Diğerleri ise Achille, Winter ve O'ndan. Ne yüzle mesaj attığını anlayamıyordum. Kendi rezilliğine oturup ağlaması gerekirken bir de yılan gibi bana mı mesaj atıyordu. Aptal Ambrosia. O'nu gerçekten hiç tanıyamamışım demek ki. Mesajlarına karşılık verdiğimde aldığım cevaplardan sadece iki tanesi iç açıcı olmuştu. Telefonu elimden kayarmışçasına bırakarak sessizce gözlerimi kapadım. Uyumak için değil bir kaç tane derin nefes alıp kendime gelmek için. Yataktan yavaşça ayağa kalkmak için hareketlenmiştim. Uzanıp parmağımın ucuna taktığım gecelikle beraber banyoya gittim. Kapıyı açmaya çalışsam da nafile, açılmıyordu. " Claire, lanet olası telefonunla orada ne yapıyorsun ? Aç şu kapıyı ! " dedim. Evet, fevri bir yapım vardı. Ama bu hareketi de oldukça gereksizdi. Kapıyı neredeyse iki üç dakika boyunca zorlamıştım. Derince bir nefes aldım kapıya hızlıca vurduğum sırada kapıyı açmış bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Parmağımın ucundaki geceliği ona uzatıp " Ne ?! Bir haber daha mı var ? " dedim. Oldukça sinirli çıkan sesimden ürkmüşe benziyordu biraz. Konuşamayacak gibiydi, dut yemiş bülbül diyorlar ya aynı öyleydi işte. Elimdeki geceliği alıp giyerken şaşkın ve düşünceli hali endişelenmeme neden oluyordu. Elindeki telefona baktım. Yavaşça boynundan tutup kendime çektim kızı. Sersemlemiş gibi bir adım attı bana. Sarılarak öptüm saçlarından daha demin bağırındığım için özürdilermişçesine. Onda ise hiç bir hareket yoktu. Ters giden bir şeyler vardı. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Salı Tem. 13, 2010 11:18 pm | |
| Bana sarılırken kendimi hareketsiz tutmaya çalıştım. Anlayamadığım şeyler beynimde dönüyordu. Tuhaftı işte, çok ama çok tuhaf. Beni kollarından bıraktığında koltuklardan tekine oturdum ve telefonu ona fırlattım. "Ambrosia'yla yattığınızı öğrendim." Omuz silktim. O kadar da takılmıyordum aslında. Hiç bir şeye bakmadan telefonu tekrar bana fırlattı. Havada yakaladım ve sehpaya bıraktım. Yanından geçip minibara yönelip iki su açtım. Birini ona uzattırken az önceki davranışımla ilgili bir kaç özür mırıldandım. Üzgün olduğumu söylemek pek de bana göre bir davranış değildi. Jake'e bakmaya çekiniyordum. Sanki beni azarlamaya kalkacakmış gibi. Eh, ikimizin de suçlu olduğu bir durum yoktu değil mi? Benden önceydi Mose. Eh, o zaman? Kumandayı ekrar elime alıp televizyonun karşısına geçtim. Şöyle kanlısından bir film olsa ne güzel olurdu... Ama bulamadım. Kanalları hızla geçiyordum. Yatağın ucuna, benim yanıma oturdu. Evire çevire elimdeki suyu içiyordum. Bir yudumu ağzımda tutma sürem su vücut ısımla denkleşene kadar artıyordu. Sonunda kumandayı elimden bıraktım ve bozulmuş yorganı biraz düzeltip içine girdim. Yorulmuştum, canım sıkılmıştı, moralim bozuktu. "Gelsene Jake." dedim içten bir sesle. Bundan böyle onunla sevişip sevişmemek gibi bir sıkıntım yoktu. O zaten diğerlerinden farklıydı. Başka kimse gibi olmayacaktı. Dirseklerimin üstünde doğruldum ve onu kendime çektim. Öpmese de beni, hiç bir şey yapmasa da arkasını dönmesine, konuşmamasına dayanamıyordum. Aramız mükemmelken birden bozulmuştu sanki. Geçici olduğuna emindim, ama içimde bitmek bilmeyen bir korku vardı. O midemdeki taşlar geri gelmişti. İşin kötüsü tavuğa ve kolaya baskı yapıyorlardı. Midemdeki her şeyi çıkarmak istemiyordum açıkçası. Sonunda güçsüz çabalarıma karşılık verdi ve yanıma geldi. Tam olarak yanıma uzanmasa da göğsüne yatabileceğim kadar eğim kazandı vücudu. Ona sarıldım ve gözlerimi kapadım. Keşke bir şeyler yapsaydı. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Salı Tem. 13, 2010 11:42 pm | |
| Kollarımın arasından yine ustaca sıyrılmayı başararak gidip kendini koltuğa atmış, kendini koltuğa atarken telefonu da bana fırlatmıştı. Göğsüme denk gelen telefonu yere düşmeden tuttum. Bu tavrına sinirlenmeye başladığım sırada Ambrosia ile olanları öğrendiğini söyledi. Birden donup kalmıştım. Telefonun ekranına bile bakmadan şaşkınca durdum bir kaç saniye. Ah, Achille ama o da bilmiyordu ki. Yumuşakça telefonu ona geri attım. O da havada ustaca yakaladı zaten. Sinirlerim alt üst olmuştu. Üst üste bu kadar şey düşünmek beni oldukça germişti. Hiç bir şey demeden gözlerimi ondan aldım. O kalkıp su alıp yatağın bir ucuna oturmuştu ve ben de ardından yanına, yatağın ucuna oturdum. Elinde kumanda ve bardakla duruyordu öylece ekrana bakarken. Sonunda elindekileri yere bırakarak bozulmuş yatağın içine girdi. Aynadan görüyordum neler yaptığını. Dönüp yüzüne bakasım gelmiyordu çünkü. Nedense bakınca sinirden bir şeyler söyleyip ona bağıracakmışım gibi geliyordu. Oysa onun bir suçu yoktu. Hem kanka dediğim kızla yatıyordum, hem de kuzenimle çıkıyordum. Doğal olarak kendisinin istisna olmadığını düşünmüştür. Böyle gizli kapaklı işlere alışkın olduğumu falan yani. Yattıktan sonra da beni oldukça içten bir şekilde yanına çağırmıştı. Dirseklerinin üzerine doğrulmuşken beni yatağa doğru çekiyordu. Bu ise beni etkileyemeyecek şekilde güçsüzdü. Ama beni çekiştirmesine dayanamayarak tam olarak yatmasamda sırtımı yatağın başına yaslamış gibi yaparak onun göğsüme yatmasını izledim. Sarıldığı anda gözlerini kapamıştı. Açtığı ve kapadığını kirpiklerinin göğsüme değmesinden anlayabiliyordum. Yavaşça kaydım yatağın saten çarşafı üzerinde ve onunla aynı noktaya geldim. Kafası göğsümden boynuma doğru yukarı çıkmıştı. Hafifçe çenesinden tuttum ve yukarı kaldırdım yüzünü. Tam göz göze gelmiştik. Huzur arıyordum, oldukça rahattı o ama belki biraz üzülüyordu yaptıklarıma. Yavaşça dudaklarına yaklaştım. Huzur oradaydı işte. Dudakları dudaklarımla dilimle hareket ettikçe rahatlayıp gevşiyordum sanki. Az önceki tavrı, söyledikleri ve telefonu fırlatışı hepsi birer toz gibi uçup gidiyordu yavaşça zihnimden. Seviyordum... Dudaklarımız birbirlerine daha az temas ettiği sırada ona " Seni seviyorum. " deyivermiştim. O da kaynayan tencere içindeki suya harlı bir ateşle yaklaşmışım gibi daha da fazla hareketlenmeye başlamış, daha da istekle öpüşmeye başlamıştı. Birden beni durdurarak gözlerime baktı. Ne dermiş gibi kafamı hafifçe yana çevirdim. Bugün yapmayacağını tekrarladığında iyice sinirlenmiştim. Yataktan hızla kalkarak Juddie'nin gönderdiği ve benim dolaba astığım elbiselerden birine yöneldim. Eşofmanımın bağlarını çözerken ben bana yattığı yerden garip garip bakıyordu Claire. Sanki onu yatmaya zorlayacakmışım gibi davranmasına iyice sinirlenmiştim. Dişlerimi sıkarak giydiğim pantolonun düğmelerini kapadım ve gömleği kollarıma geçirdim. Bir yandanda aynadan onun yansımasına bakıyordum. Ayna olmasa göz göze bile gelmeyecektim onunla. Yatağın ucuna oturduğum sırada boynuma sarılmıştı. Çoraplarım şimdi ayaklarımdaydı, ayakkabılarımı önüme çekip tekrardan doğruldum. Kollarını boynumdan çözerken gözlerine bakmamaya çalışıyordum. Kafasının hemen üstünden dışarıya bakarken ayağa kalktım ve gömleğimin düğmelerini ilikledim. " Bak, senden böyle bir şey istemedim. Kendini başkalarıyla kendi kendine karşılaştırıyorsun ve sanırım bu kafa karışıklığı ile bunu kaldıramayacağım Claire. Burda kal. Ben sabah gideceğim zaten. Bir hafta sonra, dönünce görüşürüz, umarım. " Ayakkabılarımda ayağıma geçtiğinde. O bana gözleri dolmuş bir şekilde bakarken cüzdanımı, telefonumu ve arabamın anahtarlarını aldım. O bana öyle bakarken nasıl gidecektim bilmiyordum ama sinir vücuduma hükmediyordu. Kapıya doğru yürüdüğüm sırada kendimi durdurarak geri ona döndüm ve yanağına bir öpücük kondurup " Dikkatli ol. " dedim. Asansörü beklemek azap gibi gelecekti. Bir an önce şu cehennem Manhattan'dan uzaklaşmak istiyordum.
RP bitmiştir. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Huzur&Claire Cuma Tem. 23, 2010 11:01 am | |
| Claire - 40 şöhret puanı 8 dolar Jake - 9 şöhret puanı 45 dolar |
| | | | Huzur&Claire | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |