Ad Soyad: Armina Bella Forte
Cinsiyet: Bayan
Seçiminiz:Şöhret
Örnek RP:
İki yanında koca çınarların sıralandığı uzun düz yolda ağaçlardan dökülen turuncu kuru yaprakların üstlerine teker teker basıp çıtırdatarak yürüyordum. Uzun zamandır ilk defa yalnızdım, etrafımda ne arkadaşlarımın neşeli kahkahaları nede ailemin siyaset tartışmaları yoktu. En üzücüsü ipodumun şarjsız olmasıydı, güneş yavaş yavaş dinlenmeye çekiliyordu, o sıcak ışığını sadece ağaç dallarının arasından görebiliyordum. Yürüdüğüm yolda hiç kimseciklerden iz yoktu. Muhtemelen herkes akşam telaşından kurtulmuş ve evlerine çekilmişti. Yolum çok uzun olduğu için hava karamadan gizli kulübeme varmalıydım, yoksa karanlıkta ormana giden yolda izimi kaybedebilirdim. Kuşkuya kapılıp adımlarımı hızlandırdım.
Gizli kulübem sadece bana aitti. Şu ana kadar hiç kimseye yerini söylememiştim, ne zaman kulübemin yolunu tutsam aileme hafta sonunu en yakın arkadaşım Sarah'ların evinde geçireceğim yalanını uyduruyordum. Sarah'a ise bu hafta sonu evde olmayacağımızı ve evi ararsa beni bulamayacağını söyleyerek büyük tehlikeleri atlatmış oluyordum. Hava neredeyse artık tamamen karanlıktı fakat kulübemi uzaktan görmüştüm, rahatlayarak bir oh çektim. Orayı çok özlemiştim, zaten uzun zamandır ailemi atlatamıyordum. Koştum ve tahta kapımı iterek açtım, çürümüş bir tahta olmasına rağmen gayet dayanıklı ve ağırdı ve bu tuhaf bir şekilde bana güven veriyordu. İçeri girer girmez başucuma yürüyüp gaz lambamı kibritle yaktım. Oda en sonunda aydınlanmıştı. Bunca huzurun arasında küçük yatağıma uzanmak için hamle yaptığım anda kapının arkasındaki askılıkta bir ceket asılı olduğunu gördüm. Bir anda içimi amansız bir korku sarmıştı. Acaba bu eski terk edilen kulübenin sahibi geri mi gelmişti ? Peki o geri geldiyse ben ne yapacaktım ?
Bu sorular beni oyalarken dışarıdan hafif kalınlaşmış bir erkek sesi duydum. "Hey kim var kulübemde ? Orda kim var ?" diyordu. Yavaş bir hamleyle pencereye yaklaştım ve perdenin aralığından dışarıya baktım, tam oracıkta benim yaşlarımda bir erkek vardı, eline bir odun parçası almış ve buraya doğru geliyordu. Ve kütt! Aniden kapı açıldı, yüzünde korkmuş bir ifade vardı, "Dur." dedim. Bana kim olduğumu ve neden burda olduğumu sordu, fakat sesine rağmen benim yaşlarımda göründüğü için korkum geçmişti. Kulübenin sahibi bile olsa beni bir gece burada ağırlamaktan çekinmez düşüncesiyle anlatmaya başladım. Hikayemi bitirdikten sonra merakla beni izleyen gözlerine bakarak "Peki ya siz kimsiniz ve neden sizde burdasınız ?" dedim. Onun anlattıkları da benimkilere çok benziyordu şaşırdık ve biraz gülüştük, oda buraya gizlice geliyormuş ve oda beni kulübenin asıl sahibi sanıp ne yapacağını şaşırmış. İkimizde birbirimizi anlamaktan ve aynı kaderi paylaşmaktan mutlu görünüyorduk. "Peki şimdi ne yapacağız?" dedik aynı anda bu beni daha da şaşırtmıştı. Bu karanlıkta hiçbir yere gidemezdik öyleyse bu tek odalı kulübede yabancı bir erkekle ilk defa uyuyacaktım, biraz tedirgindim ve tek yatağımız vardı. Bunları unutarak onu hala kapıda olduğunu fark ettim, artık içeri gelsen yoksa dışarıda mı uyumayı planlıyorsun dedim,
Usulca içeri girdi kapıyı kapattı ve "Burda uyumama izin verecek misin?" diye sordu. Gülümseyerek saçmalamaması gerektiğini ve hiçbirimizin dışarıda uyuyamayacağını söyledim. Yüzüne daha dikkatli baktığımda burnu soğuktan kızarmıştı bu onu biraz gülünç gösteriyordu. Yatakta yanıma oturdu ve bir şekilde konuşmaya başladık, laf lafı açmıştı zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım, fakat uzun bir müddet sonra acıktığımı hissettim. Aklıma çantamda sandviç olduğu gelerek, ona da yiyecek bir şeyler isteyip istemediğini sordum. Oda benim gibi açtı. Her nasılsa onunla sandviçimi paylaşacak kadar kanım ısınmıştı, çok sempatik, saf ve iyi birine benziyordu. Normalde, beni uzaktan tanıyan biri bile birine hemen ısınamayacağımı anlayabilirdi, bu içimde hafif bir tereddüt oluşmasına neden olmuştu. Ben sandviçi çantamdan çıkarırken o da küçük bir bardak termosta kahvesi olduğunu söyledi. O da termosunu çıkardığında, küçük pikniğimizi keyifle sürdürmeye başladık. O benimle kahvesini, ben de onunla sandviçimi paylaşacaktım, bu yüzden sandviçi ikiye böldüm ve yemeye başladık. O kadar acıkmıştım ki o sandviç o an bana dünyanın en güzel yiyeceği gibi geliyordu. Başka bardağımız olmadığı için de kahveyi aynı fincandan yudumluyorduk, fakat bu normalde de olması gerektiğinden daha farklı bir etki yaratmıştı üzerimde.
Saatin geç olduğunu fark ettiğimizde ikimizin de gözünden uyku akıyordu, fakat nasıl yatabilirdik ki? O yerde yatabileceğini söyledi ama buna içim el vermezdi. En sonunda küçücük tek kişilik yatağı ikimiz paylaşmaya karar verdik. Pijamamı giymem gerekiyordu fakat başka bir oda yoktu ben bunu düşünürken o, "Giyinmen için arkamı dönebilirim" dedi. Sanki bu çocuk aklımı okuyordu, ikimiz de arkamızı döndük bir biçimde giyinmeye başladık. İçimde hiç bir utanç yoktu oysa ben annemin karşısında bile soyunamazdım bana ne olmuştu böyle? Üstelik bu çocukla daha bir gündür bile tanışmıyordum, sanırım aklımı yitirmeye başlamıştım. Yatağa birbirimize ters bir şekilde uzandık, uzun zaman uyuyamadım, bu çekinmemden değil onun yüzünü gözlerimin önünden götüremememdendi. Omuzlarına değmeyen hafif uzunlukta, hafif dalgalı saçları vardı, esmer bronz bir tene sahipti.Bu da onda yumuşacık ve pürüzsüz bir ten olduğu etkisini yaratıyordu. Yemyeşil iri gözlere ve uzun kıvrık kirpiklere sahipti, sesi hafif çatallı olmasına rağmen okşarcasına çıkıyordu, zaten bu tını ona yakışıyordu. Daha önce onu bu kadar dikkatli incelediğimin farkına varmamıştım. Fakat ben onu düşünmeyi bıraktığımda, o çoktan tatlı uykusuna dalmıştı bile...