Misafir Misafir
| Konu: Bağımlılık. Paz Ağus. 22, 2010 10:15 pm | |
| Jocasta O. Seatlait. Gece 1 suları... I. Tekil. xBir barda içki içerken lavobaya giden Ovn, sinirden çantasında bulduğu hapı da içerek Manhattan sokaklarına dökülür. Umarız ki Dedikoducu Kıza yakalanmaz ! Üstünde iki üç tane kondurulmuş buz ile mideme indirmeye başladığım viski, yemek borumdan geçerken boğazımı yakıyordu adeta. İlginç tadına aldırmadan bir dikişte bitirdiğim bardağı barmene uzattım tekrardan. Kaçıncı dolduruşu olduğunu bilemesemde gözlerimin, karşımda duran genç yakışıklının suratını iyice görememesi, bayağı bir içtiğimi söylüyordu bana. Barmenin doldurduğu bardağı bir kez daha sinirden titreyen dudaklarıma götürdüm. Buz gibi içkiyle buluşan dudaklarım bu sefer soğuk temastan dolayı titriyordular. Bu bardağı da bir dikişte bitirdiğimde, yanımdaki koltuğa fırlatıp attığım çantamı elime alarak ilk önce hesabımı ödedim. Ardından barın içerisinde ilerlemeye başladım. Bar bölümünün bitiminde büyük bir beyaz buzlu camdan yapılmış kapı vardı. Oraya doğru yönelttim adımlarımı. Kapının önüne geldiğimde şeffaf cam tokmağına sardım ince parmaklarımı. Var gücümle ittiğim bu kapı -her ne kadar da barda çalan müzik sayesinde fazla anlaşılmasa da- gıcırdama sesi ile açılmıştı. Kapının arkadası iki yol olarak ayrılıyordu. Biri bayanlar tuvaletine giden bölüm, diğeri ise erkekler tuvaleti. Erkekler tuvaletine girecek hâlim yoktu herhalde. Bu sefer bedenimi sağa, bayanlar tuvaletine doğru sürüklemeye başladım. İçerisi siyah ve beyaz renklerle donatılmıştı. Elimdeki çantamı bir kez daha fırlatmıştım. Lavabo tezgahının üzerine atılan çantanın içinden küçük bir poşetle birşey düşmüştü yere. Bunu sonradan fark etmiştim. Eğilerek içinde hap olan küçük poşeti parmaklarımın arasına aldım. Hayatımı mahveden haplar... İki elimi Lavaboya dayadım. Dayanağım olan siyah ve beyaz taştan destek alırken bir süre yüzümü aynada inceledim. Bağımlısı olduğum şeyler yüzünden birkaç sene önceki güzelliğimden eser yoktu şimdi. Bunu kıyak kafayla bile fark edebiliyordum... Gözlerimi sıkıca yumarak, kafamı yere eğdim. Tamam herşey berbattı ama asıl merak ettiğim şeyse, bunu gerçekten istiyor muydum? Yani hayatımın sonuna kadar bir bağımlı olarak yaşamayı, her an öleceğimi bilerek gözlerimi yummadan önce endişelenmemi... Her an kriz geçirebileceğim riskini... Ahh, tam bir aptalım! Manhattan gibi bir yerde bağımlı biriyim! Ama şuana kadar hiç GG'ye yakalanmamış olmam aptal olmadığımı gösterirdi değil mi? Ve bende bunu başarmıştım ya, hiç yakalanmamıştım. Bu zamana kadar başarmış isem, bundan sonra da başarabilirdim. Bu kolaydı. Gözlerimi tekrar açtığımda bu sefer karşımdaki Jocasta, kararlı bir genç kızdı vede kimseye yakalanmayacak kadar uyanık birisi. Elimde duran poşetin kırmızı çizgilerini titreyen ince parmaklarım ile açtığımda, içinden aldığım sadece bir adet haptı. Yutarken boğazında yarattığı sertliği nitelendiremiyordum. Sadece, aynadan yüzümü izlerken hapın bana sağlayacağı etkiyi düşünmek istemiyordum. Belki de bundan korkuyordum. Birden kendi görüntümü bulanık görmem iyi birşey değildi sanki. Yansımamdaki gözlerimin yavaşça şekil değişikliğine uğraması pek doğru birşey olmaması ve yüzümün bana biraz garip görünmesi işlerin yolunda gitmediğini gösteriyordu değil mi? Çantama elimde duran küçük hap poşetini attım ve doğru kendimi sokağa verdim. Esen rüzgarın tenime değişi ile ürpermeme neden olmuştu. Bu iyidi, yavaşça kendime gelmeye başlıyordum. Birden başımın dönmesi ve duvara tutunmam ile düşüncemin yanlışlığı ispatlanmış oldu. İşte şimdi hayatım mahvolabilirdi. Gossip Girl'ün tüm Manhattan halkına göndereceği mesaj mı neydi ?
"Daha önce bana yakalanmamayı başarak genç Jocasta, bu sefer elimden kurtulamadı. Manhattan'ın sokaklarında sarhoş gibi dolaşan Jocasta aslında içkinin üstüne hap içtiği için bu hâldeydi. Yazık sana Ovn!"Ahh, ne harika!Böyle bir şeyle gündeme gelmem, hele ki yıl sonunda tam bir facia olurdu benim için. Bunun için Manhattan'ın cıvıl cıvıl, bu saatte bile haraketli sokaklarından ayrılmalıydım. İleride bir barın yanında duran ara sokağa doğru ilerleyecekken, kolumun altında tuttuğum çantamın içinden telefonumun titreyişini hissedebiliyordum. Bara gittiğimde genelde telefonumu titreşime alırdım. Eğer sadece sesli olsaydı, duyamazdım çünkü. Keşke bugün böyle yapmasaydım. Böylelikle annemin dırdını çekmeyecek olurdum. Hem de bu hâlde...xEfendim anne?xEvet dışarıdayım.xBunun için mi aramıştın? Tanrım! Sana inanamıyorum!xEvet anne, sonra görüşürüz.Annemin beni yarınki yemek için bu saatte aradığına inanamıyorum! Neyse, şimdilik bunu düşünmeden şu barın ilerisindeki sokağa gitmeliydim. Yine yerlere şekiller çizerek ilerliyordum. Çünkü az da olsa başım dönüyordu. Baş dönmesinin üstüne bir de topuklu ayakkabılar olunca, bu hiç çekilmezdi. Eğilerek iki ayağımdanda topuklu ayakkabılarımı bir bir çıkardım. Elime aldığım topuklularla ilerlerken nihayet şu ara sokağa gelmiştim. Nefes alışlarımın hızlanmasının nedenini bilmesemde bugün buradan sağ çıkacak mıyım, işte bunu merak ediyordum. Sırtımı gecenin soğunu sahiplenmiş duvara yasladım ve yavaşça sürtünerek yere oturdum. Göz kapaklarımla verdiğim savaşta onların kazanması başıma gelecek olan felaketleri sahipleniyordu... Lanet olsun! |
|
Laela Cryptic Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 903 Kayıt tarihi : 30/06/10 Lakap : Queen L.
Bilgiler Puan: 20
| Konu: Geri: Bağımlılık. Ptsi Ağus. 23, 2010 1:00 pm | |
| Jocasta O. Seatlait 1 Şöhret puanı 5 Dolar | |
|