Duyurular | |
Gossip Girl | ~ NY gençleri neredesiniz? Dedikodularınızı bekliyorum. Bilgi için tıklayın.
Seviliyorsunuz. Xoxo |
Yönetim Kadrosu |
|
|
| HardCore Party | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: HardCore Party Ptsi Ağus. 02, 2010 1:15 pm | |
| ~ Dimoniqé Gracié ¨ Achille S. D'Artagnan
~ Saat ¨ 5 suları
~ HardC0re Party
~ 3.tekil şahıs ________________________________________________________________
Kırmızı rujunu dudaklarına sürerken, şehirden gelen gürültüler Diamoniqé'in kafasında dolaşan binbir türlü tilkiye şarkı gibi geliyordu. Usulca dudaklarında gezdirdi yarısı bitmiş çarpıcı renkteki kırmızı ruju. İri yeşil gözleri aynada zümrüt gibi parlıyordu. Makyaj masasının üzerindeki Milano'dan gelme rimelini de 3 fırça darbesiyle gözlerini daha belirgin yaptı. Aynadaki yansımasına bir kez daha baktı. Kırmızı straplez üstü ve metalik renkteki süper minisiyde o kadar baştan çıkarıcı görünüyordu ki... Erkekler onu gördüğünde burunlarına şehvetin o, baştan çıkarıcı dayanılmaz kokusu gelecekti. Allık fırçasıyla yanaklarına son rütuşları yaparken aklına birden Achille geldi. Dudakları, Diamoniqé'in kalın dudaklarıyla buluşmuş, çıkan sesler ise şapırtılardan ileri gidememişti. Ve kafasını sallayarak zihnindeki görüntü dağıldı yerine ise bir çift zümrüt yeşili göz gördü. Fısıltıyla 'Bu da gerçekleşecek, hem de çok yakında' dedi ve kaşlarını kaldırarak ve dudakları yarım ay şeklini alarak sinsi bir gülümseme attı. Ayağa kalktı ve yukarı toplanmış eteğini azıcık aşağı indirdi ve siyah ve gri, kendi tasarımı olan yatak örtüsünün ucuna oturdu. Yerdeki açık yeşil, önünde minik kırmızı simli fiyonkları olan yüksek topuklu ayakkabısını ayağına geçirdi, masada ışığı yanıp sönen telefonunu da yeşil, minicik bir kutuyu andıran çantasına koydu ve 'Tak tak' topuk sesleriyle beraber aşağı indi.
"Kolyem nerede Nina? Beş dakikan var" Hizmetçi başını yavaşça eğerek istenileni yapmaya koyuldu. O sırada aklına, telefonun yanıp sönen ışığı geldi. Çantasının fermuarını açtı, kırmızı ojeli uzun parmaklı elini çantanın içine daldırdı bir birazcık karıştırarak telefonunu buldu. Telefonun kapağını açtı, yazan mesajdan aldığı haz yok denecek kadar azdı. [color:a15a=violet]'Charlie işte bilirsin, bu gece özel bir şeyler hazırlamış otelde. Umarım tek başına vakit geçirebilirsin tatlım. Öptüm. G.' O anlık hissettiği tek şey can sıkıntısıydı ve G.'nin hakkında düşündüğü büyük bir aptallıktı. Zaten o gerizekalıdan nefret etmeye başlamaştı. Ekilmek; yaşadığı nadir şeylerdendi fakat eken insan için de yaşadığı şeyler pek nadirdi. G.'ye intikam planları hazırlarken biraz da umursamaz olmaya çalıştı. Bir süre tek takılmak zorunda kalacaktı. G.'i de hayatına giren aptal kız ordusuna general yapmayı düşündü, aklındakilerin gölgesi olanlar yüzüne usulca yansıdı. Kızıl saçlarını geriye attı ve yukarı doğru seslenerek; "Geldiğimde seni burada görmek istemiyorum Nina. İdare et bununla" Cüzdanından 300 dolar fırtlatıp attı yere. Evin kapısını açıp sertçe kapadı. Gecenin o yumuşak kollarını kendini sertçe attı. İronilere bayılırdı.
Arabasını boş bulduğu park yerine hızlıca park etti. Arabanın aynasından kendi baş döndürücü yansımasına baktı ve inmeye, Achillé'le karşılaşmasına tam olarak hazır gibiydi. Dudaklarındaki ruju tazeledi ve artık indi. Mekanın kapısından hızlı adımlarla geçti. Etraf pek kalabalıktı. İçerideki Gabber Hardcore müziğin bas sesine herkesin vücutları katılmıştı. Kimileri saçma hareketlerle dans ettiklerini sanıyor, kimileri ise alkolün etkisiyle sapkınca davranıyorlardı. Bara geçti, çantasını seri bir hareketle attı, sarışın hoş görünüşlü bir keşin içkisini yere devirdi. Sandalyesini onunkine yaklaştırdı, vücudunu onunkine doğru eğdi ve nefesleri birbirine çarparak; "Yenisini ister misin?" dedi fısıltıyla. Çocuk şeytanca gülümsedi ve dudaklarını Diamoniqé'inkine doğru eğdi. Diamoniqé kendini hızlıca çekerek; "Bize iki tane Campari." diye bağırdı, üç sıra soldaki çifte içki dolduran barmene doğru. Ve elini Diamoniqé'in bacağına koymuş olan çocuğa dönerek "İçtiğinden daha erkeksi ve vahşi. Tadına bak" dedi kendininkini fondip yapıp içerek. Bu çocukla uğraşmak bir sonraki planı arasında yer alabilirdi. Ama şimdi gözleri Achillé'i aradı. Sol taraftaki siyah puflara oturmuştu, arkası dönüktü.Kucağında ise her zaman aynı olmayan aptal sarışınlar birisi oturuyordu. Hışımla ayağa kalktı, ne yapacağına karar veremeyerek ayağıyla yerde ritm tuttu. Çocuk Diamoniqé'in peşini hemen bırakacak gibi değildi. "O güzel göğüslerinle coşmaya ne dersin bebeğim? Emin ol pişman olmayacaksın." Dedi gözleri Diamoniqé'in göğüslerine kitlenerek. Diamoniqé'in damarı attı, çocuğun yüzüne sertçe tokat attı. "Defol." diye bağırdı, gözlerini Achillé'den bir an olsun çekmeden...
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: HardCore Party Ptsi Ağus. 02, 2010 7:00 pm | |
| Achille Sebastien D'Artagnan aklının uçup gittiğini hissediyordu. Vücudu cennet kapılarının önündeydi, elleriyle kapılara dokunuyordu.Laela'nın partisinden itibaren birden bire nereden çıktığını bilmediği bunalımlı genci sınırdışı etmişti. Bir daha geri gelebileceğini sanmıyordu. Her şey bir eğlence kaynağıydı. Eskisi gibi. Her şey elinin altındaydı. Azap verici birkaç günün zihninde kalan bölük pörçük anılarını da silip atmıştı. Şimdi eski celladını, İsa'nın Lazarus'un yaşamını bağışlaması gibi kendi yaşamını ona geri bağışlayan eğlence patlamaları zincirinin ortasından bakıyordu. Görmüyordu zaten ne zamandır Mose'u. Böylesi daha iyiydi. Güçsüzlük tökezlemesi yaşamış genç, şimdi, yine, YDY'nin en popüler çocuğuydu. Yeryüzündeki cennetini bulmuştu tekrar. Kısa bir süreliğine onu cennetten çıkaran insanlarla artık görüşmüyor, adlarını bile duymak istemiyordu. Hiçbir şey onu etkilemiyor, kendisi de dahil herkes buna seviniyordu. Harrison'da her şey kendisine aitmiş gibi bir edayla zaman geçiriyordu. Anak henüz aradığı mutluluğa tümüyle ulaştığı söylenemezdi. Her sabah gözlerini tavana dikerek öylesine yatakta uzandığında, Mose'u düşünüyordu. Her şeye rağmen arzuyla beklediği intikam gününün yarattığı heyecana, kızın günü geldiğinde nasılsa acı çekeceğine dair olan düşüncesiyle, dinginlikle katlanıyordu. İstediği anda kıza aı çektirebileceğinden kuşkusu yoktu. Daha önce im bilir kaç erkeğin bunu denemiş olması önem taşımıyordu, kaç kişinin başarılı olup olmadığı da önemli değildi. Varsıl, genç adamı bir zamanlar içine sürüklediği duygusal girdabın çok daha kötüsünü ona yaşatacağı günler de gelecek, işte o zaman, eski düşmanına boyun eğdiren bir general edasıyla, coşkunlukla arzuladığı sömürgesinin topraklarını ele geçirecek ve bütün halkına acı çektirecekti. Ancak dikkatli ve özellikle de sabırlı olması gerektiğini biliyordu. Her şeyden önce bir siyasetçi gibi davranmalıydı ve eh, bu konuda çok iyiydi. Yalnız, bunlar uykudan yeni uyanıp duşa girmeden önceki düşüncelerdi. Şu an elindeki Jagermeister'i yudumlayan, görme ve dokunma organları kucağında oturan kız gibi baştan çıkarıcı ve günah işlemeye sürükleyici bir dış etkene maruz kalan gencin aklından en son geçebileek düşüncelerdi bunlar. Siyah deri pufun derinliklerine gömülmüş, başını arkaya atmıştı. Alnına düşen kumral saçları kapalı göz kapaklarının hemen üstündeydi. Kızın çenesinde dolaşan parmağı müziğin akine yavaştı. İnce bir elin bileğini kavradığını ve kucağındaki ağırlığın kalktığını hissetti. Onu yönlendiren kıza uydu ve ayağa kalktı. Gözleri yanıp sönen ışıklara alışmaya çalışırken kızın hızlı bir şekilde onu çekerek insanların arasından geçmeleri bunu kolaylaştırmıyordu. Tuvaletlere giden geniş koridora girdiklerinde biraz önce oluşan baş ağrısının hafiflediğini hissetti. Üzerlerinde ledlerden yapılmış figürlerin bulunduğu kapıların önüne geldiğinde kız narin ama atletik bedenini Achille'inkine bastırdı. Genç adamın dudakları muzip bir şekilde yukarı doğru kıvrılırken vişneli besleyicinin tadı dudaklarına oradan da ağzına yayıldı. Tek eli kızın uzun, gür sarı saçlarının arasına dalarken diğeri belinden aşağı kaydı. Kızın ruju iyice dağılır ve dakikalar geçerken birden durdu. Kızın suratındaki şaşkın ifadeyi görünce gülümsedi. Bunu yapmayı seviyordu. En istekli olduğu anda durmayı. Kız tekrar dudaklarını dudaklarına yaklaştırırken belinden sıkıca kavrayıp durdurdu.
" Lavaboya gitsem iyi olacak."
Kızın yüzünden geçen belli belirsiz ifade hızlı bir şekilde kayboldu. Gülümsedi. Genç adamın dudaklarına minik bir öpücük kondurma girişimi Achille bunalmış bir şekilde başını sağa çevirerek aşağı eğince elmacık kemiğine kaydı. Bozuntuya vermeyen kız omzundaki ellerini çekerek kızlar tuvaletine yöneldi. Ledleri yanıp sönen erkek figürlü kapıyı ittirdi. Kapı arkasından kapanırken müziğin sesi boğuldu. Floresan ışıklar güzel bir şekilde aynaların ve tuvalet bölmelerinin üstüne yerleştirilmişti. Mor ve siyah renkler uyum içindeydi. Rolling Stones temalı pisuarlar gözüne çarpınca istemsizce güldü her zamanki gibi. Siyah parıltılı mermerlerin üstüne yerleştirilmiş geniş porselen lavabolardan birine yöneldi. Soğuk musluğu sonuna kadar açarak yüzüne su çarptı. Yenilenme. Aynadaki yansımasına baktı. Kumral ışıltılı saçlar. Parıldayan masmavi gözler. Belirgin elmacık kemiklerinden yeni tıraş edilmiş yanaklarına akan su damlaları. Şekilli koyu renk dudaklar. Siyah kanvas pantolonunun üzerine giydiği beyaz gömlek şık duruyordu. İnce bordo kravat gömleğinin üstteki iki düğmesinin arasındaki boşluktan içeri girmişti, hem de fazlasıyla neredeyse papyon gibi bir şey olmuştu. Saten kravatı girdiği yerden dışarı doğru çekip eski halini almasını sağladı. Gevşek bir şekilde göğüs hizasında bağlanmıştı zaten. Açık gri-somon yağmurluk kumaşı gibi bir kumaştan yapılmış önü açık ceketin kolları dirseklerine kadar kıvrılmıştı. Tuvaletin ağır kapısının kapanma sesi boş tuvalette yankılanırken hafifçe başını çevirdi. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: HardCore Party Salı Ağus. 03, 2010 2:00 pm | |
| 'Fahişe! Bir saat önce kimin yatağından kurtulup geldiği belli değil. Achille'in pantolonunu çıkarmasına saniyeler mi kaldı, bilemiyorum.' İçinden lanetler okuyup, kafasında kıza hangi pozisyonda daha iyi saldırabiliceğinin hesabını kurarken, karşı taraftaki ritmik hareketler tam gaz devam ediyordu. Düşündü; acaba ne yapmalıydı? Kızı yere düşürüp, üstüne oturarak yumruklamak mı, yoksa Achille'in boş bir anında kızı kaçırıp New York'taki harabesinde, kurtulmak için Diamoniqé'in ayaklarına kapanarak yalvarmasıyla son bulan kırbaç macerası mı? Birinci fikir fazla çiğ ve basitti. Şu an için prestijini bu gibi önemsiz kişilikler için düşürmeye niyeti yoktu. Ayrıca Gossip Girl'e sansasyonel bir haberle çıkmayı tercih ederdi; elinde kızın saçı, sırtından terler akarken çekilmiş bir fotoğraf Achille'in gözünde onu yerlere indirirdi. İkinci fikir ise; biraz teşekküllü olduğu için ısınamadı. Kısacası iki fikirde kötüydü. Doğaçlama ilerlemeye karar verdi. Duruma göre kıza uygun bir teknik bulunurdu. Gördüklere şeylere artık dayanamıyordu, bir sonraki aşama kızın Achille'e sırtlarında akan ter damlacıklarına aldırmayarak sevişmeleriydi. Ve daha sonra ikisi de son derece tatmin olmuş, sabah yataklarında uyanmış, duş sırasının gelmesini bekleyerek sonuçlanırdı. Düşündü; 'Belki de beraber duş alırlar. Achille asla bir seferle yetinmez, eminim ki sürtük sarışının yaşadığının en iyisidir.' Gözlerini kırpmadan devam etti izlemeye Diamoniqé. Ve usulca kalkarak tuvaletlere giden bölüme doğru yöneldiler. Sol tarafa döndüklerinde yankılanan kahkaha ise bir an yerine zımbalanmış olan Diamoniqé'i harekete geçirdi. Çantasından çıkardığı aynaya baktı, dudaklarını yalayıp canlanması için içe doğru kıvırıp geri açtı. Masanın üzerinde duran vodkasını shot yaparak midesine gönderdi. Çaprazında duran çifte baktı, baya coşmuş görünüyorlardı, o kadar hızlı hareket ediyorlardı ki nefes düzenleri yok gibiydi. Seksi bir kahkaha atarak onların yerinde Achille ve kendisini düşündü. O günün çok yakında olacağına, hiçbir şeye inanmadığı kadar inanıyordu. Ve o günden sonra Achille'in kendisi için eskisi kadar değerli olacağına ise garanti veremezdi. Sessizce onları izliyordu. Bedenleri birbirine yapışık ikizler gibi duruyor, dolgun dudakları Achille'inkilerle birleşmiş adeta dans ediyorlardı. Diamoniqé'in sinir katsayıları her geçen saniyeyle beraber artarken birden o büyüleyici sesi duydu; "Lavaboya gitsem iyi olacak." İşte Diamoniqé'in de aradığı böyle bir fırsattı. Kız şaşkın ve hayal kırıklığına uğramış bir gülümseme attı ve sonunda aralarında otuz santimetreden fazla bir boşluk oluşuverdi. Achille tuvaletin kapısını kapatırken Diamoniqé de saklandığı yerden çıktı ve hışımla kızın yanına geldi. Sert bir hareketle duvara yapıştırdı, elini kızın boğazına geçirdi ve kısık ama diktatörümsü bir edayla; "Bir daha seni onun yanında görürsem, eve gittiğinde kendi ölüm davetiyeni bulacaksın. Eh yani o da bana kalmış. Açıkcası insanı ölmekten daha beter edeceğimi herkes bilir." dedi terleyen elini hafifçe gevşeterek. Kızın yüzünde korkmuş ama çabuk pes etmeyen bir ifade vardı ve nefes alış verişinde zorlanıyor görünüyordu. Diamoniqé usulca devam etti; "Beni anladın değil mi, adını bilmediğim pis sürtük. O benim. Git şimdi." Baş parmağını bastırdığı elini yavaşça çekti, yana kaydı. Yeşil topuklu ayakkabısını kızın ayağının yanına koydu. Kız yürümek için bir hamle yaptığında kendini yerde buldu. Kahkahalarla gülen Diamoniqé son kez -bir daha ona yaklaşmayı dene istersen- bakışı attı ve üzerinde erkekler için olan tabela asılı tuvaletin kapısını açtı. Karşısında kendisini hayranlıkla izleyen bir Achille gördü. O da bir süre onu orada izlemeyi isterdi, ama görülecek bir hesapları vardı. Diamoniqé'e bir açıklama borçluydu. Sinirliydi, kendini her şeyi yapacak güçte hissediyordu. İstediği almak için Achille'e zarar vermekten kaçınmazdı, yeterki Achille onun olsun. Bir süre düşündü, ilk cümle etkileyici olmalıydı. Sesine seksi bir ton vererek, kısık bir sesle; "Achille, aah erkeğim. Bak işte geldim. Bu gece çok eğleneceğiz. Ve her zaman ki gibi muhteşem görünüyorsun." dedi ufak bir öpücük atarak. Ve ardından kapıdan gelen kilit sesi ortamı daha da germişti.Kapının önündeydi, yürümeyi o an düşünemiyordu. Aslında demek istedikleri bunlar değildi, bir an için aptallaşmıştı sanki, doğal olarak da heyecan da vardı. Göğüslerini dikleştirdi. İşte şimdi her şeye daha davetkar duruyordu.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: HardCore Party Salı Ağus. 03, 2010 7:44 pm | |
| Kapanan kapının önünde gördüğü beden başını o tarafa çevirmesine neden oldu. Uyuşturucudan veya alkolden kafayı bulmuş, nereye adım attığını bile göremeyen ve muhtemelen tuvaleti terk etmesine sebep olacak bir erkek bekliyordu. Gördüğüyse beklediğinden tamamen farklı olarak kırmızı straplez bir bluz, metalik gri mini bir etek giymiş bir kızdı. Kızıl saçlar ve parlayan yeşil gözler. Diamoniqé. Tanımamasına imkan yoktu.
"Achille, aah erkeğim. Bak işte geldim. Bu gece çok eğleneceğiz. Ve her zaman ki gibi muhteşem görünüyorsun."
Kızın sesi oldukça davetkardı. Minik bir öpücük yollayarak sonlandırmıştı cümlesini. Dalga geçen bir edayla "Öyle mi?" demek için ağzını açmak üzeredi ki ağır kapının kilidinin yuvasında dönüş sesini duydu. Heykelimsi yüzünden belli belirsiz bir gerginlik ifadesi geçti, daha sonra kayboldu. Kızın çoğu erkeği etkileyecek ve aslında onu da etkilemesi gereken görünümü nedense bünyesinde hiçbir tepki oluşturmuyordu. Sorunun fiziğinden kaynaklanmadığını düşündü. Kızın gözlerine baktığında gördüğü şey onu huzursuzlandırıyordu. Daha doğrusu göremediği şeyler. Bir çok şey düşündüğünü anlayabiliyordunuz anında, ama ne düşündüğünü hiçbir zaman kestiremiyordunuz. Genç adam da bundan nefret ederdi işte. Ellerini dayamış olduğu mermerden çekti. Sırtını dikleştirerek kapının önünde duran kızın gözlerine sabitledi gözlerini. Güneş Harrison'un girişindeki heykellerin arasından tamamen doğmadan, kolundaki saatin mağripli otomatları günde altı kere çalan hafif melodili müziğin ikincisini çalmadan önce eğlencesine ve onu bekleyen kıza dönmek ister gibi bir hali vardı. İnce kemikli parmaklarını saçlarının arasına götürdü. Alnına düşen yumuşak saçlarını geriye ittirdi. Parmaklarını saçından çekmedi.
"Teşekkür ederim bebeğim, sen de öyle."
Yüzünde hafif çarpık bir gülümseme belirmişti. Kıza doğru ilerledi. Aralarında yarım metrelik bir mesafe kalınca durdu. Hafif parfümünün kokusu burnuna geliyordu. Genç adamın yanaklarındaki su damlaları çoktan buharlaşmıştı. Şakaklarındaki ıslanmış saçları kıvrılmış ve şakaklarına yapışmıştı. Damarlarındaki akışı hızlanmış ve oksijeni sömüren kanı yanaklarına hücum etmişti. Mavi gözleri her zamanki ışıltısıyla parlıyordu. Sol eli kapının anahtarına uzandı.
"Ne yazık ki bu gecemi sana ayıramayacağım."
Kıvrımlı dudak uçlarında beliren gülümseme alaycı olduğu kadar çekiiydi. Salt özgüven. Bu gence baktığınızda gördüğünüz buydu.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: HardCore Party Perş. Ağus. 05, 2010 9:10 pm | |
| Gözleri kilitlenmiş, sadece birbirlerini süzerken; 'Bu kadar büyüleyici olmayı nasıl başarıyorsun ha? Aklımı başımdan alıyorsun hayatım.' Aklından geçen onca enteresan düşüncelerden en masum olanı bu gibi duruyordu. Sıradan biri Diamoniqé için Achille'in ne ifade ettiğini sorsa sadece susardı. Kuramayacağı cümleler kurmazdı zaten, başarılı olduğu diğer işleri yapmakta ustaydı. Edeceği tek laf; 'Onu kelimelerle anlatacak kadar gerzek değilim. Kimden bahsettiğini biliyor musun ki sen ezik?' diye hırlarcasına söverdi. Uçlarda yaşayan, tuhaf bir kişilikti, tepkilerinin sıradan olmayışıydı onu böyle kılan. Ve farklı düşünce tarzı. Çevresindeki aptal görünüşlü, amaçları olmayan, adrenalinin o, baştan çıkarıcı kokusunu hiç tatmamış olana kızlardan değildi. Geçmişte bir çok kişi onu keşfetmeye çalışmış, aldıkları sonuç ise Diamoniqé'i zihinlerinin en kuytu köşesine göndermekle son bulmuştu. Hafif paranoyaktı. Diamoniqé'in dışardan göründüğü; sevgilisi tarafından aldatılmış, ondan intikam almak isteyen, daha doğrusu bu günü unutmaması için bir iz bırakmak isteyen kız profiliydi. Achille onu takmıyordu bile, ki sevgili durumu ise şu yakın gelecekte görünür şey değildi -diğer insanlara göre-. Ama Diamoniqé hiçbir şeye bu kadar inanmamıştı, onu seviyordu, takmıştı bir kere peşini asla bırakamazdı. Acıysa acı çekeceklerdi, mutluluksa aşksa doruğa beraber ulaşacaklardı. Ama bunlar en iyi senaryolardı. İstediğini alana kadar peşini bırakmayacaktı. Buram buram yükselen yüksek asit kokulu ter kokusuyla büyülenmişcesine başını salladı. Ona ait iğrenç olan herhangi bir şey bile Achille tutkusuyla gözleri körleşmiş Diamoniqé'e göre dünyada gördüğü en tatlı, en güzel, en vazgeçilmez, elde edilmesi gereken bir şey olarak görünürdü. Terlemiş saçlarını geriye atan Achille, hayal alemindeki Diamoniqé'i mor ışık hüzmeleriyle kaplı tuvalete getirdi o harika sesiyle. "Teşekkür ederim bebeğim, sen de öyle." Achille'in üzerine çıkıp dudaklarına yapışmamak için kendini kontrol etmesi gerekti. Derin bir nefes aldı, biraz daha iyi hissedince henüz harekete geçmemiş vücuduna teşekkür ederek göz kontağını kaybetmek istemezcesine gözlerini dikmiş hala bakıyordu. Achille havalı bir edayla adım atmaya geldi, aralarında çok az mesafe kala durdu. "Ne yazık ki bu gecemi sana ayıramayacağım." Gözlerine, kulaklarına, hiçbir duyu organına inanamıyordu. Böyle bir tepkiyi beklemiyordu. Diamoniqé bunları hak etmeyecek kadar masumdu. Kime göre orası tartışılacak bir konuydu. Sol eli anahtar deliğine uzanmış Achille'i şiddetle engelledi. Anahtarı ondan önce davranarak kaptı ve mini kırmızı straplezinin içine, tam göğüslerinin ortasına attı. "Almak ister misin bebeğim? İçerde yiyiştiğin kaltaktan daha iyi durumda değil miyim sence? Geceliği kaça çalışıyordu, eminim senin gibi bir maden bulduğu için kendini şanslı sayıyordur. Ve unutmadan-" derin bir nefes aldı, bırakırken "Yaramazlık etmeye kalkma. Bu gece çok eğleneceğiz derken ciddiydim tatlım. Tadıma bakacak kadar cesursun ha?" dedi ve Achille'i geniş aynalı, lavabonun yakındaki boş duvara itti. Kalın ve sıcak dudaklarına kendi dudaklarını yapıştırdı, tutkuyla öpmeye başladı, aynı zamanda biraz acı çektirmek istedi. Dudağının yanına dişlerini batırdı. Geri çekildiğinde minik damlalar halinde akan var ona haz verdi. Vücudu harekete geçmeye başlamıştı bile. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: HardCore Party Perş. Ağus. 19, 2010 9:44 pm | |
| "Almak ister misin bebeğim? İçerde yiyiştiğin kaltaktan daha iyi durumda değil miyim sence? Geceliği kaça çalışıyordu, eminim senin gibi bir maden bulduğu için kendini şanslı sayıyordur. Ve unutmadan- yaramazlık etmeye kalkma. Bu gece çok eğleneceğiz derken ciddiydim tatlım. Tadıma bakacak kadar cesursun ha?"
Beklemediği bir şekilde çevik davranan kız anahtarı yuvasından kapıp kırmızı straplezinin içine bırakmıştı. Hadi ama. Bütün gece burada bir kızla kalmak istemiyordu. Evet, bunu birisi düşüncelerini duyabilse bunun Achille'in aklından geçtiğini düşünmesi imkansızdı. Sonuçta genç adam BU kızdan hoşlanmıyordu. Ama genç adam kızın planlı bir şekilde sarf ettiği sözleri dinlerken ya da dinler gibi yaparken- veya belki de daha yeni ya da etkili bir içgüdüsel cüretkarlık gösterisi üzerine düşünürken- gözleri duvarda bulunan goblendeki devasa ve rengi doğal olmayan bir ata çevrildi. Boş bulunduğu bu kısa zaman zarfında kız genç adamı lavobonun yanındaki duvara yapıştırdı. Kızın bastıramadığı şehveti öpüşünün sertliğinden belli oluyordu. Eli kızın göbeğinden yukarı doğru kayarken alt dudağının kenarında bir baskı hissetti, ve sızlama. Ancak bu eylem anlıktı. Kız geri çekilirken gözleri biraz önce ısırdığı yere kaydı. Achille, onun yüzünde istemsizce dışa vurulan hazzı gördü. Tanrım, bu kız hastalıklı insanın tekiydi. Gencin işaret parmağı akan bir iki damla kanı silmek için dudağına yaklaştı. Parlak gözlerini biraz önce baktığı goblene çevirdi. At ön planda heykel gibi, hareketsiz duruyordu. Arka plandaki yenilmiş binicisi ve elindeki hançerle can verdiği adamın yüz hatlarında ifadeler birbirine karışmıştı. Bakışlarının farkında olmadan nereye çevrildiğini fark edince genç adamın dudaklarında şeytani bir gülümseme belirdi. Ama bakmayı sürdürdü. Bu kızla ne yapacaktı? Üzerinde hiçbir etkisi yoktu bile kızın. Duyularının üstüne bir tabut örtüsü gibi çöken ve hiçbir şekilde anlamlandıramadığı aşırı huzursuzluğu içine yayılıyordu. Düşssü ve tutarsız duygularını uyanıklıkla bağdaştırmakta zorlanıyordu. Hafifçe kan pulcukları ve alyuvarlar arasına karışan alkolle alakası yoktu bunun. Goblen. Baktıkça daha fazla büyüleniyordu sanki- bakışlarını o goblenin ilginçliğinden ayırmak giderek daha zor geliyordu. Fakat içindeki kargaşa iyice büyümeden dikkatini zorla kıza çevirdi. Floresan ışıklar beyaz yüzünde yansımalar oluşturuyordu ve daha da beyaz bir hale getiriyordu onu.
‘ Küçük oyunlarla yetinmiyorsun galiba.’
Belki de fazla hayalperestti. Belki bütün o yaşananlar, genç adamın kurduğu “olmayacak hayaller” yüzünden büyüdü, büyüdü, büyüdü… Kafasında fazla büyüttü yani. Hatta, belki hepsi hayallerinin sonucuydu. Onun uydurduğu şeylerdi. Düşünce gücü, çekim zımbırtısı. O çok güçlü biriydi. Biliyordu. Bunu daha fazla duymak istemiyordu. Duymak istemiyordu gerçekten. Çünkü o, zaten güçlü olduğunu biliyordu. İstedikleri kadar yük bindirmeye devam edebilirlerdi. Bu hayata alışmıştı. Kızı ince belinden kavrayarak kendine çekti. Buradan çıkacaktı, ama bunu kendi yöntemleriyle halledecekti.
" Etkileyici."
Ani bir hareketle kızı duvara doğru çekerek yer değiştirmelerini sağladı. Gülümsemesi dudaklarını sırtını duvara yaslamış kızın boynunun sağına yaklaştırırken kayboldu. Öpmedi. Dudaklarıyla hafif bir parfüm kokusu yayılan ten arasında bir milimetrelik bir boşluk bırakmıştı. Tenine değen burnundan soluduğu nefesi ipeksi boynu yalıyordu. Burnunu hafifçe kulak memesine doğru kaydırırken kollarındaki bedenin istikrarsızca titrediği hissetti. Dudakları yukarı doğru kıvrıldı gülümserken, gözlerini kapatmıştı. Kızıl saçlar ruhani bir şey gibi yüzüne değiyor fakat neredeyse hiç hissetmiyordu.
"Benim için..."
Cümlesini tamamlamadı. İçinde kalmış hayalleri olabilirdi. Hem, kimin yok ki? Olabilir. Birkaç gün önce Mose'la bu tuvaletin hemen dışında benzer pozisyonda yaşadıkları zihnini işgal etmeye çalışıyordu. Hayaller. Hayal. Hayal. Hayal. Hayal. Hayaller. İşte, anlamsızlaşmıştı bile üst üste söyleyince. Tıpkı, zaman geçtikçe anlamsızlaştıkları gibi. Anlamsızlaşacakları gibi. Kelimeler zaten çok anlamsız şeyler. Anlamsız şeyler çok hayal. Onun hayalleri. Başkalarının yıkım emri verdiği hayalleri. Enkaz hayaller. Toz bulutu gibi parçalanmalarını sağlayabildi genç adam. Zihninin logar çukuruna geri gönderdi. Bir kedi gibi burnunu birkaç kere sürttü yavaşça burnunu dayadığı yere. Kulak memesine küçük bir öpücük kondurdu.
" Neler yapabilirsin acaba." |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: HardCore Party C.tesi Ağus. 21, 2010 8:56 pm | |
| ‘ Küçük oyunlarla yetinmiyorsun galiba.’
İçindeki çekici ses 'Yetindiğim söylenemez bebeğim.' diye haykırdı üstüne kocaman bir kahaha atarak. Tahmin ettiğinden daha fazla zevk alıyordu bundan. Bedeninin her hücresine işlemiş sadist duyguları tahrik olup da açığa çıktıklarında korkulması gereken bir insan kılığına bürünürdü Dia. Gerçi sadist duyguları olmayınca da korkulması gereken bir sürtüktü. Yatakta erkeklere ne zulümler çektirdiklerini onlara sormak isabetli bir karar olurdu. Her zaman bir yattığı erkekle ikinci defa yatmazdı, erkek tarafınca da hoş karşılanmayan bir durumdu. Gece bitiminde Dia.'yı görmek isteyenlerin sayısı ise yok denecek kadar azdı. Her zaman daha fazla isteyen yapısı Ach'i de elde edebilecek kadar güçlüydü. Aklına koyduğunu yapardı, vazgeçmek yerine ölmeyi tercih edecek kadar takıntılıydı Dia.
" Etkileyici." Vücutları yer değiştirince altta kalan o oldu, her zaman hükmetmeyi seven Dia. bugünlük bu alışkanlığından fedakarlık edebilirdi. Ach karşılık vermeye karar vermiş olmalıydı veya Dia'yı parmağında oynatmaya pek de hevesliydi. Her ne pahasına olsun Dia oynanan değil oynatan olacaktı. Ach'in büyük takıntısı olmasına rağmen tüm sürtüklüğünü kullanarak onu yatağa kadar bitmeyecekti. Ondan sonraki gidişattan emin olamıyordu. İçinden 'Ach işini iyi biliyor. Beni süründürmeye mi çalışıyor bu?' dedi sıcak nefesi boynunun altındaki o özel çukura dolarken. Ach, Dia'nın vücudunu nasıl kontrol altına alması gerektiğini iyi biliyordu. Vücudu şehvetin etkisiyle istem dışı kasıldı, bu sefer durmak istemiyordu daha fazlasını hak edecek kadar çok istiyordu onu. Dudakları kulak tarafındayken başını kaldırıp dudaklarını yapıştırmamak için kendini zor tuttu. 'Demekki Ach bundan zevk alıyor, o zaman devam etsin. Ama acı çekiyorum.' diye söylendi içinden. Kulak memesine kokan minik bir öpücükten sonra geri çekildi ilahi varlık. Dudaklarından dökülen sözler karşısında şaşırdı Dia. Bunu Ach bilmiyordu tabikide, ama yapacakları Ach için hiç de iyi şeyler olmayacaktı. Nefes alış verişi normale döndükten sonra kaybolmuş sesini buldu ve konuşmaya başladı; "Neler yapabileceğimi bilmiyorsun, ama umarım bunları yapmak zorunda kalmam, beni mecbur bırakma n'olur?" dedi ve bordo kravatından doğru asılarak iyice kendine çekti, Dia'nın göğüsleri Ach'inkine değiyor bundan müthiş bir haz alıyordu. Ach'in boynundaki bordo ince kravatı gömleğinin yakasından kurtardı ve çevirip tuvalet kabinlerine doğru gönderdi sırada gömleği vardı, üstten ikinci düğmesini açtı, kulağına fısıldayarak; "Sen de bunu istemiyor musun? Beni hiç mi istemiyorsun?" dedi kendine biraz daha çekerek. Artık tüm vücutları birleşmişti. Ach'in acı çekmesini istiyordu, ona bağlanmasını ve birazda korkmasını. Hala vücutları birleşmiş haldeyken geriye doğru itti ve elinin tersiyle tokat attı. Ach'in yüzü sola doğru savrulurken daha fazla tahrik olmuştu. Yürüdü yavaşça ve eliyle ittirdi yere doğru. Ach yere düşmüş ve Dia.'da onun hemen kucağına yerleşmişti. Bacaklarını Ach'in sırtına attı ve alnına düşen iki tutam saçı sevmeye başladı bir anne edasınca. Uzun parmaklarını Ach'in kanayan dudağında gezdirdi. Ve usulca; "Seni istiyorum Ach, bu gece seçimini yapmaya hazır mısın bebeğim? Seni mutlu edebilirim, tüm fahişe oyunlarını iyi bilirim. Sadece gözlerini kapat olur mu?" dedi avına yaklaşan bir kurt gibi. Gece uzundu ve Dia.'nın vazgeçmeye hiç niyeti yoktu. Buradan hala Ach'le yatmadan ayrılcağına ikiside ölebilirdi, sakıncası yoktu. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: HardCore Party Perş. Eyl. 02, 2010 7:13 pm | |
| "Neler yapabileceğimi bilmiyorsun, ama umarım bunları yapmak zorunda kalmam, beni mecbur bırakma n'olur?"
Kız Achille'in kravatına asılarak kendine yaklaştırdı, yapılı göğüs kafesine değen göğüsleri istemsiz bir şekilde tahrik olmasına yol açıyordu genç adamın. Bordo kravat kız tarafından usta bir hareketle çıkarılıp kabinlerden birine doğru uçarken gömleğinin üst düğmeleri de açılmıştı.
"Sen de bunu istemiyor musun? Beni hiç mi istemiyorsun?"
Dia ani bir hareketle genç adamı geriye doğru itti ve elinin tersiyle tokat attı. Achille uğradığı şoku üstünden atmaya çalışırken kız onu yere doğru ittirdi. Üstünden atamadığı hafif şaşkınlık belirtisiyle mor zemine yapışması zor olmamıştı. Karnına oturmuş olan kızın parmağı genç adamın yüzünü keşfe çıkmıştı.
"Seni istiyorum Ach, bu gece seçimini yapmaya hazır mısın bebeğim? Seni mutlu edebilirim, tüm fahişe oyunlarını iyi bilirim. Sadece gözlerini kapat olur mu?"
Ah bebeğim, gözlerini kapatmak mı? Yok olmasını dilemek için belki, ama bunun işe yaramayacağını biliyordu. Yine de kızın onun davranmasını istediği gibi davranacaktı. Buradan çıkana kadar. Tutkulu. Karşısındaki her ne kadar Dia olsa da o sorunlu bir kızdı, genç adam gibi mükemmellikte ustalaşmış birisi değil. Şu anki oyunu o kadar ciddiye alarak oynamalıydınız ki, her şeyin palavra olduğunu bildiğinizi kimse sezmesin. O kadar hafife alarak oynamalıydınız ki bütün bu palavraları, işin ciddiyetini bildiğinizi kimse bilmesin. Kendisi dışında tanıdığı kimse bunu başaramazken genç adam işte bu konuda ustaydı.
"İnsanın ağzının suyunu akıtacak kadar güzelsin. Nasıl gözlerimi kapatabilirim."
Hafife doğruldu, aynı zamanda hafif bir koku duyuyordu. Gül mü acaba? Biçimli dudaklarının üstündeki uzun işaret parmağının ucunda dolaştı genç adamın dili kızı çıldırtmak istercesine bir yavaşlıkta. Tahrik olduğunu biliyordu. Ellerini mini eteğinin üzerinden kalçalarına bastırıp kendine doğru çekti. Dia hissettiği büyük haz ve istekle genç adamın gömleğinin geri kalan düğmelerini açmaya zahmet etmeden koparmıştı. Genç kız bir çırpıda genç adamın ceketini ve gömleğini sıyırdı. Elleri bluzunun içine, kızın sırtına doğru kayarken kızın soğuk elleri genç adamın omuzlarında ve göğsünde geziniyordu. Uzun kızıl saçları genç adamın yüzünün iki yanına birer perde gibi inmiş ve ikisinin dış dünya ile ilişiğini kesmişti. Kırmızı straplezden yukarıya doğru çekip çıkardığında genç adamın dili yine kızı deli ederek yavaş ve hafif bir şekilde dudaklarının üstünde dolaştı. Bunu biraz sürdürdükten sonra sert ve seri hareketlerle dilini buldu. Kızın sert öpüşeceğini biliyordu, fakat büyük ihtimalle kız genç adamın da sert öpüşeceğini tahmin etmemişti. Kızın göğsünde dolaşan ellerinin tırnakları göğsüne geçtiğinde ani bir sızlama hissetti genç adam. Bu sefer kendisi kızın alt dudağını ısırarak öpüşmeyi sonlandırdı, onunkinin daha acı verici olduğuna emindi. Bunun kızı tetikleyeceğine de. Bu yüzden yapmıştı zaten. Boğuk bir sesle konuştu. Çarpık ve şeytani gülümseme tanrı benzeri yüzüne yayılırken ince kemikli parmakları kızın şakağına giderek saçlarını okşadı.
" Acıktım biliyor musun..."
Ve hemen ardından biraz önceki şefkat dolu okşayışa tezat oluşturan bir biçimde kızın biçimli vücudunu kavrayarak sağa doğru yuvarlandı. Yuvarlanırken başka herhangi bir kıza yapacağı gibi kızın üstüne ağırlığını vermeyip onu ezmemeye çalışmamıştı. Bırakmıştı ki Dia genç adamın olanca ağırlığını üzerinde hissetsin. Şimdi genç adam üstteydi ve gözleri her zamanki gibi parıldayarak kıza bakıyordu. Kemikli parmakları kızın kollarında geziniyordu. Şefkatle bu sefer, yine. Dudaklarını kızın çenesine yaklaştırdı, oradan da boynuna kaydı. Dia nefes alış verişlerinin hızlanmasına ve hafif mırıltılarının artmasına engel olamazken burnunu köprücük kemiklerinin birleştiği noktaya dayadı. Boynun altındaki o nokta. Nefesinin kızın gerdanını yalamasına izin verirken dudaklarını o çukura sürdü hafifçe. Sesi fazlasıyla arzuluydu, ve anlatılamayacak kadar çekici. Bu ses tonuyla bir kadına " Benim için öl." dese %97 başarıya ulaşacağı aşikardı. Sol el parmakları minik minik dokunuyordu çukura, dudaklarıyla da hafif öpücükler kondururken aynı yere.
" Buranın benim olmasını istiyorum." "Benim. Buranın adı ne?" " Buraya D'Artagnan Boğazı diyeceğim."
Başını kaldırarak kıza baktı.
" Sadece benim."
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: HardCore Party C.tesi Eyl. 04, 2010 3:07 pm | |
| " Buranın benim olmasını istiyorum." "Benim. Buranın adı ne?" " Buraya D'Artagnan Boğazı diyeceğim."
Ach'in biçimki ve kaslı vücudu altında ezilirken en sevdiği pozisyon olmasa da, öznesi Ach olduğundan hayatından çok memnundu. Bu duruma kadar geleceklerini kestirememişti, Ach'in de onu istemesi her şeyi daha da kolaylaştırabilirdi -en azından daha az acı demekti-. Ama şu anda acı çeken taraf Dia'ydı. Dudağından akan kanın tadı ağzının içini kaplamıştı, paslanmış demir tadında. Sağ işaret parmağıyla sola doğru kanı sildi, elindeki her an damlayacak olan kanı Ach'in dudaklarına sürdü; "Nasıl ama tatlı değil mi? Yalarsan anlarsın." derin bir nefes aldı ve ağır ağır devam etti Ach'in bedeni hala üzerindeyken; "Önce bir acılık hissedeceksin, tükürmemek için kendini zor tutacaksın ama sonuna kadar yalarsın güzel bir tatlılık yayılacak ve bitiriş de tekila shot'ın ardından yaladığın limon tadı. Ben işte buyum, tekila kadar sert, yakarım boğazını." Elini ağzına götürdü dudaklarının birleşmesine az kalmıştı, kocaman bir kahkaha attı ve "D'Artagnan Boğazı. Sadece senin. Ruhum senin Ach. İstediğim tek şey bana izin vermen bebeğim." dedi ve altta kalan bedenini yukarı kaldırdı ve Ach'i geriye doğru itti. Duvara sertçe çarpmışlardı. Dia'nın kadı hala Ach'in dudaklarındaydı, süt içen kediler misali dilini çıkarıp kanı yaladı ve dudaklarını tekrar onun dudaklarına kenetledi. Bu sefer dillerde sahnedeydi, tüm marifetlerini göstermek istercesine. Devam etmek istiyordu ama bu kadar kolay olsun istemiyordu. Kendini geri çekti. Ach'in pantolonunu çıkarmaya yöneldi. Genç adamın bir itirazı yoktu aksine Dia'nın hiç beklemediği bir tepki veriyordu -istek ve tutku-. Oyun oynamak istiyorsa Dia her zaman hazırdı. Ach'in Dia'ya davranışları genelde kayıtsızlıktan ibaretti. Fakat bu değişim Dia'nın oldukça ilgisini çekmişti. Merak etti, zamanla öğrenecekti bu gece. Gece uzun.
Ach pantolonundan tam olarak kurtulup da sadece boxer'la kalınca Dia şeytani bir kahkaha attı ve bir çırpıda ayağa kalktı. Bir kenara fırlatıp attığı çantasından düz kırmızı, altında siyah alevl figürlü zipposunu yaktı ve pantolonun üzerine attı. Ach'in gözlerine baktı, şaşkınlık ve kızgınlık buram buram yükseliyordu. "Doğal olalım mı canım, dürüst alalım mı? Tamam seni istiyorum ama azıcık eğlenmeye ne dersin? Kuru seks bana göre değil." dedi eliyle Ach'i çağırdı, "Bana verebileceklerini merak ediyorum. Gerçekten iyi misin? Bana yetecek misin ha?" Acı çekmesini istiyordu, Dia'yı elde edebilmek için acı çekmek. Hem ulaşılabilir olmak hem ulaşılamaz olmak. Bu kadar şey istemeyi kendinden buluyordu, o cüreti gösterebilecek kadar kendine güveni tamdı. Oturduğu yerden hala kalkmayan Ach'i kolundan tutup kendine doğru çekti yanan pantolona doğru. Kucağına hızlıca attı ve bacaklarını Ach'in beline sardı, boynunu öpüyordu ve aynı zamanda içine çekiyordu eti. Ağzına gelen tat terliydi ama durmadı devam etti morarana kadar. Aynı zamanda ufak ısırıklar da atıyordu. Ach'den gelecek bir hareket bekledi artık sevişmelerine başlamak için. Ama o hareket gelmeyince Dia durdu, kendisi yapmak istemiyordu ve yüzünü asarak, gözleri de irileşmişti ; "Seni azdıramadım ha? Ne yapmalıyım, diz çökmek gibi mesela?" Fahişe oyunlarını iyi bildiğini daha önce söylemişti ama kendine uyarlayarak yapacağını ise söylememişti. Böyle olunca ilişki daha gizemli ve vahşi oluyordu, aynı Dia gibi.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: HardCore Party C.tesi Eyl. 04, 2010 4:11 pm | |
| Kız boynunu sömürürcesine öperken genç adamın tek yapabildiği gözlerini yanan pantolununa dikebilmek olmuştu. Tanrım, nsıl çıkacaktı o zaman buradan? Kızın bluzunu çıkardığında anahtarın düşeceğini sanmıştı ama beklediği gibi gelişmemişti olay. Anahtar kızın sütyenine, tam göğüs arasının altındaki bölüme sıkışmıştı. Kızın ısırıklarını boynunda hisseder ve alevi büyüyen pantolondan yayılan ışık yüzünü aydınlatırken bir an önce buradan çıkıp gitme planını kuruyordu. Ön sevişme yüzünden zaten terlemiş ve sıcaklığı artmış olan bedenlerinin ısısı alevler yüzünden daha da artıyordu. Yangın söndürme sisteminin çalışmasını umarken öpücüklerin durduğunu fark etmişti.
" Seni azdıramadım ha? Ne yapmalıyım, diz çökmek gibi mesela?"
Biraz daha sabır.
" Daha önce beraber olduklarına benzemiyorum değil mi? "
Kızın burnuna ve yüzüne minik ama ıslak öpücükler kondururken sol eli ensesindeki saçlara gömüldü kayıtsızca. Sağ eliyse yavaşça sütyeninin kopçasına doğru ilerliyordu. Gürültüler kopuyordu dışarda. Müzik sesi daha da fazla artmıştı. Genç adamınsa kulaklarındaki essizlik gümüş rengiydi, amacına odaklanmıştı. Kızın istemeden yarattı haz ise daha karanlık. Sol elinin parmakları genç adamın sağ göğsündeki yara izi üzerinde dolaşıyordu. Teslimiyet. Genç adamın bunu yaptığına gerçekten inanmıştı. Aptal. Bir gülümseme yayıldı yüzüne istemsizce. Kelimenin telaffuzuyla birlikte.
"Yara izlerimi seviyorsun…"
"Evet." "Ananas. Terinin tadı ananas gibi. "
Gücünü verdiği kadar titriyordu kolları kızın. Genç adamın gücü, kızın uyuşturucusuydu. Floresan ışık ve tütsüyle örtünmüştü bedenleri. "Kıyafetlerinden kurtardığın vücüdumu sunuyorum sana, al hadi… Sadece birkaç dakika oyalan." diye geçirdi içinden. Tırnaklarına kadar karıncalanmıştı hissi. Kızın tırnaklarının içi ise genç adam ile doluydu artık. Vücudundan kazıdığı eti. Canını acıtsa da bu olay kısacık bir süre daha katlanmasının hiç bir zararı yoktu genç adama. Baldırları teslimiyetten ıslanmıştı. Daralan zamanın yarışçısıydı… Eli kızın sütyeninin kopçasını usta bir hareketle açtı. Kız trnaklarını genç adamın omuzlarından göğsüne doğru kaydırdı sertçe. Kanatıyordu. Tırnaklarının içi Achille doluyor. Kanadığı kadar gerçek olduğunu düşünüyordu herhalde. Genç adamın ona ait olduğunu, onunla beraber olduğunu, onunla seviştiğini göstermek için vücudunda izler bırakmak. Sütyenin askılarını Dia'nın omzundan sıyırırken yere düşen anahtarın hafif tıngırtısını duydu. Kızın kollarını hafifçe yana çekerek sütyeni tamamen çıkardı. Dışarı çıktığında arkasından gelememesini istiyordu, en azından kısa bir süre için. O burayı terkedene kadar.
"En mutlu olduğun an ne zaman?"
"Şu an."
"Yıldızlar sönene kadar vaktimiz var. Sonrası yok."
Dudakları kızın göğüslerine kayarken yeri yokladı. Küçük bir arama sonucu buldu altın rengi anahtarı, avcunun içine aldı. Bu iş bu kadar. Geniş, aydınlık bir tuvalet. Bir taraf ayna. Bir taraf kabinler. Ortada yanan pantolonu. Diken diken oluyordu nefesi. Kırmızı görmeye başlamıştı gözleri. Kızın ağzı, kırmızıya boyuyordu kendi aklınca "kutsadığı" yerleri, ve de tırnakları. Nefes alışverişi hızlanmışken daha çok nefes almaya çalıştı öpücükleri arasında. Boğazı kurumaya başlamıştı. Kızın tırnakları batıyordu. Derisine.. Derine.. Genç adamınsa gözlerindeki iğneler. Daha derinine kızın. Derisine. Etine. Kızın hiç beklemediği bir anda onu sertçe duvara ittirdi. Kız beklemediği bu davranış karşısında duvara yapışırken genç adam yerden gömleğini kaparak hızlı bir şekilde kalktı. Pantolonunun üzerinden atlayıp kapıya vardığında gömleğin düğmelerini ilikleyememişti ama üzerine geçirebilmişti en azından. Boxerla görünebilirdi, ama göğsündeki ve sırtındaki tırmalama izlerini ve kanları kimsenin görmesini istemiyordu açıkçası. Fazla acele ettiğinden elleri titriyordu, ilk denemede anahtarı yuvasına sokamadı. Hadi ama, lanet olsun!
"Ach!"
Kızın dudaklarından çaresiz ve sinir dolu boğuk bir hırlama yükselirken anahtarın yuvasında çıkardığı klik sesini duydu. Dia'ya döndüğünde genç adamın yüzünden akan ateş onu ilahlaştırmıştı. Sinirin ateşiydi bu, Achille Sebastien D'Artagnan'ı böyle görmek pek mümkün değildi. Masmavi gözlerini yakıyordu ateş sanki. Aslında hepsi yanan pantolonundan yüzüne yansıyan ışıkların etkisiydi. Kanıyordu kızın tırmaladığı yerler. Teri o bölgelerden kanına karışıyor ve canını yakıyordu. Buna rağmen kıza savaş kazanmış bir general edasıyla gülümsedi. Kumral saçları alnına yapışmış, yanakları kırmızılaşmıştı. İlikleri yanıyordu.
"Senin bana yetebileceğini sanmıyorum Dia. Yetemiyorsun." "Sen hastasın."
Kapı arkasından kapanırken yangın alarmının sesini duydu. Yüzünü buruşturarak koridoru koşar adım katetti. Kalabalığın arasına karışırken geriye dönüp bir saniyeliğine baktığında Dia'yı göremedi. Yüzünü rahatlamış bir gülümseme esir alırken dans eden insanların arasına karışarak gözden kayboldu. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: HardCore Party C.tesi Eyl. 04, 2010 5:30 pm | |
| Sertçe duvara itilmesiyle beraber aynı anda oluşan belinin acısı "Ach." diye haykırışını bastırmaya yetmemişti. Göğüsündeki anahtar yere düşmesiyle "Şak." diye bir ses çıkarmıştı ama o an Dia bunu umursamayacak kadar meşguldü. Oyuna getiren o olması lazımken oyuna gelmişti, bunu hazmetmek zaman alacaktı. Ya unutacak ya da intikam planları yapacaktı şimdiden. Damarlarında akan kanın bile sinir katsayılarıyla dolu olduğunu biliyordu, öfkeliydi, hem kendine hem de Ach'e. Kendine kızmasının nedeni dikkatsizliği ve kontrolsüz hareketleriydi. Erkeklere güven olmayacağını on sekiz senelik hayatı acımasız bir şekilde öğretmişti onu bu kadar itaatkar olması ruhuna tersti. Bu aptallığını asla unutmayacaktı, kendini bir şekilde cezalandırmasını iyi bilirdi. Ach'in ise bu kadar ikiyüzlü olması ona hayretlerinin şaşırması olarak geri dönmüştü, küfürler savuruyordu içinden, lanetler ediyordu. "Pisliksin Ach, sürtüksün. Ölmeyi hak ediyorsun. Beni düşürdüğü hale bak ya ucuz bir fahişenin. Fena ödeyeceksin bunu fena." dedi içinden dışına yansıtmak aklına gelmemişti. Ayağıyla tempo tutuyordu, o sırada duymak istediği son ses konuşmaya başlamıştı; "Senin bana yetebileceğini sanmıyorum Dia. Yetemiyorsun." "Sen hastasın."
Artık dayanamadı ve kapıya doğru koştu bu halde çıkamazdı dışarı. Altında eteği üstünde sütyeni bile olmazken. Sesini duyurmaya çalıştı fakat emin değildi. "Görceksin seni sürtük. Hastalığım tırnaklarımın içindeki derinle birleşecek ruhunda hayat bulacak. Sana öyle şeyler yapacağım ki öldür beni Dia diye yalvaracaksın bana. Pisliiik." dedi ve duvara sert bir tekme attı. Canının acımış olması umrunda değildi. Yerdeki hafif ıslanmış sütyenini giydi ve straplezini de hızlıca üzerine geçirdi. Telefonunu aldı eline Alexis'i arayacaktı ama bütün bu olanlardan daha şaşırtıcı bir yazı telefonun ekranındaydı.
1 new message! From: Crys " Hey Dia! Acilen görüşmemiz gerek, sinirliyim ve beni anlayabilecek tek kişi sensin sanırım. "
Ach.'in sürtük olmayan ezik sevgilisinin Dia'yla ne işi olabilirdi ki? Sinirliydi ve Dia onu anlayacaktı. Gittikçe ilginçleşen bu durum Dia'yı ciddi ciddi düşünmeye sevk etti. Bunu öğrenebilirdi ama o aptalla uğraşmanın zamanı değildi. Aynada kendine bakmadan attı dışarı seri bir hareketle, aklındaysa onlarca kanlı intikam planlarıyla. Ananas tadını ağzında muhafaza etmek için tırnaklarının arasına dolan deriyi ağzına götürdü. Kendinden geçerek "Mmm." gibi sesler çıkarmaya başladı, buna bayılıyordu. Barın önünden geçerken bir tane keşin elindeki vodkayı shot yaparak D'Artagnan boğazına gönderdi. Boğazında oluşan yanma hissi anlık haz verdi. Mekandan hızlıca çıktı ve yüzünde anlaşılmaz bir ifadeyle arabasını hızlıca çalıştırdı. Bundan sonra hayat Achille için pek iyi olmayacaktı. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: HardCore Party C.tesi Eyl. 04, 2010 5:31 pm | |
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: HardCore Party C.tesi Eyl. 04, 2010 6:07 pm | |
| Achille - 20 şöhret puanı 5 dolar Dia - 30 şöhret puanı 6 dolar |
| | | | HardCore Party | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |