Duyurular | |
Gossip Girl | ~ NY gençleri neredesiniz? Dedikodularınızı bekliyorum. Bilgi için tıklayın.
Seviliyorsunuz. Xoxo |
Yönetim Kadrosu |
|
|
| İş adamı/ kadını alımları | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: İş adamı/ kadını alımları Çarş. Haz. 30, 2010 8:07 pm | |
| Ad Soyad: Yaş:
Örnek RP:
~100 dolara ulaşmış olan öğrenciler karşılığında dükkan açtırabilirler. ~ Yetişkinler 1. Seviyeden başlarlar. ~ Öğrencilerin örnek rp koymasına gerek yoktur.
En son Winter Kristowent tarafından Ptsi Tem. 05, 2010 2:28 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Perş. Tem. 01, 2010 10:20 pm | |
| Ad Soyad: Freya A. KristowentYaş: 28İş kadınıÖrnek RP: - Spoiler:
Sonun başlangıcı. Hayatım sona ermişti artık.Her şeyimi kaybetmiştim.Yanlızdım artık.Onu kaybetmiştim.Çaresiz ve bitap düşmüştüm.Bunun farkındaydı herkes.Artık bir ölüden farkım yoktu.Yemek yemiyor,konuşmuyor ve pencerenin önünden kalkmıyordum.Belki gelir diye.Ama o gelmiyordu.Bekliyordum.Bir an bile o pencerenin önünden ayrılmadan bekliyordum.Beni bir an bile yalnız bırakmıyacağını biliyordum.İçimdeki umut ışığı sönmüyordu.Sönmeyecekti de. Ben onu kaybedemezdim. Onsuz yaşayamazken onun yokluğuna nasıl dayanırdım. O benim şu dünyada sahip olduğum tek varlıktı. Çevremdeki insanlar artık bana umutsuz gözüyle bakıyordu. Bunu fark ediyordum. Benden artık uzaklaşmaya başlamışlardı.
2 gün önce
Herşey bugün başlamıştı.O gün sabah evden erken çıkmıştım.İçimdeki ses Bir şey olacağının habercisiydi sanki. Ama bunu kimseye belli etmemiştim. Belki de bu yüzden herşeyin sorumlusu bendim. Elimden bir şey gelmemişti. Gelememişti. Hava o gün aşırı derecede kasvetliydi. Sanki kara bulutlar sadece benim üstümdeydi. Sadece benim ailemin üstündeydi. Korkuyordum ama belli edemiyordum. Belki de sadece bir histi. Gelip geçici olduğunu düşünmüştüm. Havanın iç karartan kasveti yetmezmiş gibi bir yandan da yağmur yağıyordu. Kesilmeyecekcesine daha da hızlaranara yağıyordu. Bitmeyekti bugün sanki. Sanki sonsuza kadar bugünü yaşayacaktım.
Gece yarısına doğruydu sanırım. Tam olarak hatırlayamıyorum. Pencerenin önünde oturmuş onu bekliyordum. Saatin epey bir geç olamasına rağmen gelmemişti. Telaşlanıyordum. Ateşim yükseliyordu sanki. Berbat bir günün ardından onun eve daha gelmemiş olması içimdeki korkuyu daha da körüklüyordu. Kapının çalmasıyla irkildim. Onun arabasını görmemiştim.Hem o gelse gelmeden önce arardı. Ama bu sefer arayan olmamıştı Korktum.Koşar adımlarla kapıyı açmaya gittim. Kapının yanına gittiğimde kapının hemen yanında duran aynaya baktım.Biraz solgun görünüyordum ama olsun. O beni her halimle sevmişti. Kapıyı büyük bir sevinçle açtım.
Karşımda gördüğüm benim aşkım değildi.Başka biriydi. İçimi garip bir his kaplamaya başlamıştı. Ne oluyordu benim sevgilim neredeydi. Karşımda iki tane üniformalı adam duruyordu. Adamlar ciddi bir surat ifadesi içindeydiler. Bu beni daha da korkutmuştu. Neler oluyordu. Adamlardan biri daha fazla beklemeden hemen konuşmaya başladı. -'Merhaba bayan.Acaba siz Bay Clark'ın eşi misiniz?'dedi. Ne tepki vereceğimi şaşırmıştım. Ne demeliydim acaba. -'Evet benim. Ne oldu acaba. Kocam nerede?' -'Bayan çok üzgünüm ama size söylememiz gereken Bir şey var.' Adamlar konuştukça ben heyecanlanıyordum. İçimdeki korku büyüyordu. İçime sığmayacak bir hal alıyordu. -'Ne söyleyeceksiniz. Burada tam olarak neler dönüyor anlamış değilim.' Adamlardan iri yarı olan söze atladı hemen. -'Sizden metanetinizi korumanızı istiyorum.Eşiniz bir trafik kazası geçirdi.Ve maalesef hayatını kaybetti.' Adamın söylediklerini tam olarak kavrayamamıştım.Benim kocam ölmüş olamazdı. Bu mümkün değildi. Böyle bir şey olamazdı. Gerçek değildi bu. Sadece gördüğüm bir rüyaydı.Birazdan uyanacaktım ve bitecekti. Gene normal yaşantıma dönecektim. Ama olmadı. Gözlerimi hızlı bir şekilde kapatım açtım. Karşımda duran adamlar gerçekti. Ama söyledikleri gerçek olamazdı. Adamlar birşeyler konuşuyordu. Bana bir şey demeye çalışıyordular. Ama duyamıyordum. Sadece beynimde uğuldayan sesler vardı. Herşey kararmaya başlamıştı. Göremiyordum artık. Gözlerime bir perde inmişcesine ayakta durmaya çalışıyordum. Daha fazla dayanamadım.
Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım. Çevremde tanıdığım herkes toplanmış bana bakıyordu. Gerçekten günün bu kadar kötü olacağını tahmin etmemiştim. Hayatımın bittiği gün olduğunu düşünüyordum. Ama bir şekilde dayanmalıydım. Onun için dayanmalıydım.
2 gün sonra.
Herşeyin koca bir yalan olmasını beklerken pencerenin önünde oturuyordum. Onun için dayanıyordum. İçimdeydi ve ondan vazgeçmeyecektim. Zaten vazgeçemezdim de. O bana sevdiğim adamdan kalan tek şeydi. Her zaman isteyip de sahip olamadığımız varlıktı. Keşke diyordum keşke daha erken olsaydı. Keşke o da varlığını hissedebilseydi. Ama belki de hissediyordu. Gökyüzünde diğer meleklerin arasındaydı. Öyle olduğuna eminim. O ancak bir melek olabilirdi. Onun kadar iyi onun kadar muhteşem biri ancak bir melek olabilirdi.
Kafamı kaldırıp odanın içine bakmıştım. Herşey aynıydı. Ama bana değişmiş geliyordu. Sanki başka bir yerdeydim. Ama aslında değildim. Karşımda duran kanape onunla uyuduğumuz kanepeydi. Yanında duran şöminede romantik geceler geçirmiştik. Şaraplarımızı yavaş yavaş yudumlarken gözlerimizi birbirimizden ayıramıyorduk. Odanın rengini birlikte seçmiştik. Aslında o fildişi istiyordu. Ben ise lila. Bana kıyamamıştı. Rengi lila yapmıştı. Ama onun da istediğini biliyordum.Zevklerimiz her zaman aynı olmuştu. Zaman zaman çakışmıştı ama her zaman bir anlaşmaya varmıştık.
Elveda
Tekrardan dışarıda yağan yağmuru seyretmeye başlamıştım ki. Feci bir şekilde ağrı girmişti. Yapabildiğim teş şey bağırmaktı. -' Aaaa...' Bağırmamadan çok geçmemişti ki odaya herkes doluşmuştu. -'Yardım edin.'Diyebiliyordum sadece.Bağırıyordum. Avazım çıktıkça bağırıyordum.Abim beni bir hışımla kucağına aldı.Hızlı adımlarla beni sarsmadan götürüyordu.Önümü göremiyordum.Sadece şiddetli sancıları hissediyordum. Sanki içimde patlamaya hazır bir bomba vardı. Beni deli edecekcekçesine dışarıya çıkmak istiyordu.
Aradan belki 10 dakika geçmişti ki kendimi bir sedyenin üstünde bulmuştum. Buraya nasıl geldim hiçbir fikrim yoktu. Zaten içinde bulunduğum durum bunun tek açıklamasıydı. Kokuyordum. Ama garip bir korkuydu. Sevinçle karışık bir duyguydu. Çevremdeki herkes koşuşturup duruyordu. Bir yandan hemşireler bir yanda doktorlar çevremde toplanmıştı. Beni büyük bir kapının içinden geçirdiler. Bağırıyordum. Soluğum kesilene kadar bağırıyordum. Sancılar daha da sıklaşmıştı. Bir saunadaymış gibi ter içinde kalmıştım. Konuşamıyordum. Sadece iniltilar ve bağırmalar çıkıyordu dudaklarımdan.
Mutluluk bu olsa gerekti. Karşımda dünyada eşi benzeri olmayan bir güzellik duruyordu. Bu şimdi bana mı aitti. Olamazdı. Ben bu kadar güzel bir varlığa sahip olamazdım. Ağlıyordu. O ağladıkça ben de ağlıyordu. Gözyaşlarım istemsiz bir şekilde yanaklarımdan aşağıya boşalıyordu. Ona sarılmak doya doya sarılmak ve hiçbir zaman bırakmamak istiyordum. Hemşireler yanıma getirdiler ve kucağıma bıraktılar. Çok küçüktü. Minicikti. Her an kırılmaya hazırdı sanki. Ardından düşle karışık bir şey gördüm. Aşkım,bircik sevgilim karşımdaydı. -'Seni bekliyorum bitanem.Hadi gel.' -'Ama olmaz bitanem.Gelemem ona kim bakacak.Ben onsuz yapamam.' -'Gel bebeğim.O burada daha güvende olacak.' İstemsiz bir şekilde onun yanında gitmek istiyordum.Ondan ayrılmak bana çok zor gelmişti. Ona kavuşmak istiyordum. Sonsuza kadar onun yanında olmak istiyordum.Son bir kez bebeğimin kokusunu içime çektim. Derin derin içime çektim. Artık onu göremeyecektim. -'Geliyorum aşkım.Beni bekle.' dedim. Her şey artık son bulmuştu. Öldüğümün farkındaydım.Ama onu iki tane meleğin koruyacağından hiç şüpem yoktu.
|
| | | Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Perş. Tem. 01, 2010 10:27 pm | |
| | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Ptsi Tem. 05, 2010 3:13 pm | |
| Ad Soyad:Albus Trancer Yaş:21 Örnek RP: Bir Harry Potter RPG sitesinde yaptığım rp dir kanıtlanabilir. - Spoiler:
Çok güneşli bir gündü. Güneş gözünüzü açmamanız için elinden gelen bütün çabayı sergiliyordu sanki. Hogwarts fazlasıyla sıcaktı. Şamarcı Söğüt iyice yeşillere bürünmüş, ona zarar vermeye çalışan öğrencilere iyi bir ders veriyordu. Albus K.S.K.S dersinden Göl Kenarına inip Feci Yorucu Büyücülük Sınavları için notlarını gözden geçirmeyi düşünüyordu. Göl Kenarına varmadan önce kenarda kendinden bir kaç dönem küçük olduklarını tahmin ettiği Gryffindor'lularla Slytherin'liler tartışıyorlardı. Albus yanlarından geçerken Slytherin'li bir öğrencinin asasına davrandığını fark etti. Hemen asasına davrandı. "Expelliarmus" Öğrenciler şaşkına dönmüşlerdi. Ne Slytherin'li çocuktan böle bir hamle bekliyorlardı ne de kenardan geçen birinden bu kadar hızlı bir cevap. "Silahsız kişilere asa çekmemenizi öğretemediler mi daha size?" Arkadan hızlı adımların seslerini duydu ve Albus'un hiç sevmediği ama çok tanıdık gelen bir ses geldi. "Sana da kendinden küçük birine asa çekmemen gerektiğini öğretememişler."
Tabi ya Albus'un kendi döneminden Lisa'dan başkası değildi bu sesin sahibi. Asasını çekmiş Albus'un önüne doğru yönelmişti. Lisa gelince Slytherin'dekilerin yüzüne bir sırıtma yerleşmişti. Çünkü Lisa Karanlık Sanatlarda artık okulda ki öğrencilerle değil öğretmenler yarışıyordu. Hatta bir çoğundan daha fazla lanet bildiğine dair asasını ortaya koyabilirdi Albus. Okulda yaptığı düellolarda hiç bir zaman yenilmek bir tarafa zarar bile almadığı söylenirdi hep. Bütün bu özellikleri bir yana kim ne derse desin okul en çekici kızlarından biriydi aynı zamanda. Simsiyah uzun saçları ve rengini hiç bir zaman keşfedemeyeceğiniz derinlikte ki gözleriyle temasa geçmek herkesin harcı değildir. "Hadi Albus böyle boş boş bakınarak mutlak sonu geciktiremeyiz. Hem birazdan kardeşin Gabriella'yla buluşucam onu bekletmek istemem. Onun gibi bir dostum olduğuna hep sevinmişimdir. Bana bu kadar çok benzeyen." Gabriella Albus'un kardeşlerinden biri, Albus çok çocuklu Trancer'ların tek erkek evladı ve kız kardeşlerine çok düşkün en büyüğü. Gabriella'da ondan bir yaş küçüktü ve Slytherin'de okuyordu. Kız kardeşinin adının geçmesi Albus'u gerçekten sinirlendirdi. "Gabriella'nın hiç bir zaman sana benzemedeğini ikimizde biliyoruz. Evet o da bir Slytherin ama o asla senin gibi bir öl... olmayacak" Lisa Albus'un konuşmasında takılması sonucunda sinsi sinsi gülümsedi. "Albus güldürme beni adından bile korktuğun mevkiler hakkında çeneni kapalı tutmayı öğrenemiyecek misin?"
Artık Lisa'nın sabrı taşmıştı. Zayıf noktası buydu. Tepkilerini ölçemiyordu. Albus onun dikkatsizce saldırmasını sağlayarak kurtulma şansını bir nebze olsun arttırmıştı. Lisa etrafa dengesizce lanetler savuruyordu. Etrafta ki öğrenciler dağılmıştı. Albus karşısında ki kişi her ne kadar kendinden güçlü de olsa bir bayan olduğu için karşılık vermemekte kararlıydı. Zaten karşılık verme kararı alsaydı bugün her şey daha farklı olabilirdi. Sadece kendini savunmakta bile zorluk çekiyordu. Bir aralık Gabriella'nın sesini duyduğunu sandı Albus o anda Lisa bağırdı. "Çekil git abinin yanına Gabriella hatta ben yardım edeyim." Lisa cümlesini bitirdiği anda asasından çıkan bir sersemletme büyüsü Gabriella'yı hazırlıksız yakaladı.Artık iş çığrından çıkmıştı. Anlaşılan Lisa'da öyle düşünüyordu. "Artık bitirelim mi Albus 'Sersemlet'....Ama Prof. Raistlin siz. Ben yanlış..."
Albus tamamen kendini savunmaya odaklanmışken Lisa'nın kontrolsüz büyüsü bir gürültü duyup orayı teftiş etmeye gelen Prof. Raistlin'i vurdu. Bir anda ortalık kalabalıklaştı. Odasından çıkıp müdür geldiğinde Lisa herşeyi itiraf etmeye hazırlanırken Albus atıldı "Özür dilerim. Ben yaptım Profesör tamamen kontrolsüzlüğümden kaynaklanıyor. " Albus neden böyle davrandığını bilmiyordu. Belki de bir büyünün etkisi altındaydı. Ancak o günden sonra Lisa ile aralarında bambaşka bir ilişki gelişti.
Bölüm 2 -Her Şey Biterken
Feci Yorucu Büyücü Sınavları bitmiş ve yedinci sınıflar Hogwarts'la vedalaşıyorlardı. Saatler daha akşam yemeği vaktini vurmamıştı. Gökyüzü de bugün kıyak geçer gibiydi öğrencilere, son günlerinde bir kez daha güneş altında bakmaları için ihtişamlı kaleye, Hogwarts bin yıllık yapı yorgun belki bitkin ancak hala gururlu. Herkes vedalaşırken iki kişi dikkati çekiyor. Birinin üstünde Gryffindor cüppesi diğerindeye Slytherin, boylarına,tavırlarına bakılırsa son sınıf olmaları muhtemel bir konu üzerinde tartışıyorlardı.Çevrelerini pek gördükleri söylenemez. Sesler iyice yükselmişti...
"Ben değiştim. Gerçekten." "Hayır. Değişmedin sadece kendini borçlu hissettiğin için oldu bütün bunlar."
Yine derin bakışlarıyla süzdü Albus'u. Gözleri uçsuz bucaksız bir denizin mavisi gibiydi. Ancak dolu doluydu şimdi. Gökyüzünün mavisinin üstüne geçer gibi geçmişti göz yaşları.
"Lisa yapma lütfen. İkimizde biliyorduk değil mi? Bir sene oldu ve olan biten bana kendini borçlu hissetmenden dolayı yaşadıklarımızdan başka bir şey değil. Hissetmek hayır en azından sen hissetmedin. Sadece yaşadık birlikte anı yaşadık vesen değişmedin en azından ondan vazgeçecek kadar değişemedin."
"Denedim ama çok geç. Oysa sen düşünebilirsin, ikna olabilirsin. Seni istiyor. Sadakatini ödüllendirecek."
"Beni hiç tanımadın mı? Bu teklifi yapman bile senin değişmediğinin göstergesi. Belki de en başından bir oyundu bütün bunlar Lord'unun minik oyuncağı olarak kontrol etmek istedin beni. Ama bitti Lisa sen ve ben yollarımızı seçtik."
Bir kez daha yenik düşmeden bitirmek istiyordu. Başlarken gerçekten değişebileceğini düşünmüştü Lisa'nın. Ne ahmaklık ama. Bitirirken titrememeliydi sesi ve yenilmemeliydi ilk defa gözleri. Ayakta kalmalıydı.
"Her şey farklı olsun isterdim Albus"
"Hayır Lisa. Bir gün yollarımız çakıştığında ve her şey biterken istediğim asanı bana yönelt ve her şey başladığı gibi, o gün ki gibi bitsin."
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Salı Tem. 06, 2010 1:26 pm | |
|
En son Loisa Claire Anderson tarafından Çarş. Tem. 07, 2010 10:21 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi |
| | | Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Salı Tem. 06, 2010 1:27 pm | |
| | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Salı Tem. 06, 2010 1:46 pm | |
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Paz Tem. 11, 2010 1:40 pm | |
| Ad Soyad: Vinnie Altierri Cinsiyet: Erkek Örnek Rp:- Spoiler:
Değiştiremeyeceği gerçekler var olduğu anda ona verilir. Hayat bunları ortaya çıkartacak oyunları ona oynatırken varlık bir oyunun oynandığı perdenin önünde bir kukla gibi salınır. Arkasındakini bilenlerse kuklanın iplerini takip ederler, oyuna devam ederek gözlerden uzaklaşırken isimleri oyuna dahil olur. Yok oluşun kayıptan sonra ki aşamalarından biri. Herşey birilerinin elinde bulunur.
Karanlıktır sıradanlığın düşünceli halinin portresi. Sessizlik onları kapsayan bir örtüdür. Ve yorganın altında gizlice birşeye göz atan yaramaz bir çocuk gibi güvenir ona. Farklılığın ilkelerine has gölgeli bir seçenek. Belkide adım atmadan önce bilmek gerekir var oluş kuramlarını. Bilinenlerle keşfetmektir bilinmeyeni akıl. Gerçeği görmek için yaşamınızı tüketen her istek, kendisinin katbekat daha fazlasını kurban etmelidir başarıyı istiyorsa. Bugüne kadar gözü kapalı yapılan her adımda onun için aydınlık olarak vurgulanmıştı kendince. Çünkü gözlerini her kapadığında karanlıktansa karanlığın üzerine ruhundan üfleyerek çizmiştir aşamaları Sizzlot. Geçmişini her hatırladığında bir günlük gibi hatıralarında bir iz bırakırken hayatı için plan yapmıştır daima. Ve şimdi, gözleri her kapandığında. Başlangıçta olan karanlığın kanla bulanmış silüetine birşeyler çizme çabası zor olsada, tecrübe olarak adlandırdığı olguyu yaşatıyordu bütünlüğünde. Sizzlot, daima hareketlerinin izini ruhuna kazıyan varlık olmuştur...
Devasa kubbeli mağaranın merkezinde, kendisi için hazırlanmış bölümde sakince oturuyordu. Kanatlarını rahatlıkla açabileceği bu devasa yer, onun kibrinin ve başarılarının bir ödülü olarak sunulmuştu sanki. Hazinesinin sığmadığı yuvasında sakince oturarak, ve devasa bedeninin burun deliklerinden sertçe nefes alarak suskunluğa gömülüydü şuan. Gözleri kapalıydı daima yalnız kaldığında olduğu gibi. Ve daima her zaman olduğu gibi yine tecrübenin tablosunu oluşturmakla meşguldü. Kanla yıkanmış çizikler ve kesikler içinde ki soyut tuval, durmadan büyüyerek gelişiyordu. Ve Sizzlot, sessizliğin içinde gömülüyken barındırdığı soyutsallık ve gücüyle etrafında neler olup bittiğini rahatça anlayabiliyordu. Tıpkı uzaklarda koşan ufak bir insan grubunun beş dakikalık mesafenin ardından yanına geleceğini bildiği gibi.
Gözlerini asla açmamıştı. Üzerlerinde parlak zırhları ve onların üzerine üstünde kesik işareti olan kırmızı kısa cüppelerini giymiş olan adamlardan kıdemli olanı öne çıkarak sözcüklerini efendisine aktarırken çekingen ama kararlıydı. Burun deliklerinden sertçe çıkan hava giderek hızlanırken Ejderha'nın sakin surat ifadesinde bir gülümseme oluşurcasına gerilmişti. Yanına gelen adam bildiklerini aktarırken elinde ki parşömene hiç bakmamıştı. Durumun tamamıyla farkında olan insan dehşet verici bir tavırla efendisinin 'asi' olarak tanımladığı topluluğun ona karşı tamamen cephe aldıklarını bildiriyordu. Sizzlot sessizdi. "Yaratılanın yaptığı hamleler, daima bir sonrakini karşısındakine bilmden sunma düşüncesini perdeler." Gözleri hala kapalıydı. Mağarada ki odasında bulunan muhafızlar zihinlerinde duydukları emir doğrultusunda mekandan çıkarken Sizzlot yavaşça tahtında doğruldu. Büyük avcunu açıp mağaranın bir bölümünden gelen güneş ışığına tutarken damarlarına dolan enerjiyi hissetti sakince. İri gözlerini açarak tüm sonsuzluğa benzetme yapan bakışlarla eline gelen güneş ışığını inceledi. Sabırsız bir taır vardı üzerinde. Ve sessizliği onu dahada saklıyordu daima. Sizzlot'u kırmızı cüppesinin açık yerlerinde belli olan efsunlu rünler, taş yolda devasa bir kapıya yürürken açılan cüppesinin altında ki çıplak bedeninde rahatlıkla belli oluyordu. Kapıya vardığında yüzünde ki gülümseme korkunç ve tiksinç bir gülümsemeye dönmüştü. Rahatlıkla kapıyı aralayan Sizzlot gözlerden kaybolurken ardında bıraktığı boşlukta geçmişinin iffetli çığlıkları duvardan duvara yankılanıyordu. "Varlığının amacını, var oluşunun felsefesini tekrar et!"
~
Vénéneuses Lily... Adanın merkezinde devasa surlarla korunan ve oldukça canlı bir halka sahip olan bir krallıktır. Yüzyıllardır kendilerine karşı pek çok ciddi ve zayıf tehditlerle karşılaşsalarda daima üstesinde gelmiş bir topluluk olarak artık pek çok şeye karşı oldukça ağır başlı tavır takınan bir krallıktı. Kısa zaman önce adı anlaşılamayan bir tarikat tarafındanda ciddi tehditlerle uğraşıp çatışsalarda birkaç gün öncesine kadar hiç kimsenin aklına gelemeyecek bir şekilde büyümesine tüm kraliyet şahit olmuştu. Ve şimdi, Vénéneuses Lily'nin tecrübeli kolcularıyla haber alınan tehdide karşı bütün krallık seferberlik ilan ederek askeri savunmaya kalkışmışlardı... Tüm surlar ve kale acele ile toplanılan büyük orduyla doldurularak komutanları uykusuz bırakacak stratejilerle Vénéneuses Lily'yi savnma planları oluşturulmuştu. Her bir ölümlü bugüne kadar geçirdiği tecrübelerine ve elinden geldiğinin daha fazlasını yaparak aldığı önlemlere gözü kapalı güveniyordu. Yinede gözden kaçırılan birşey vardı. Tehdit karşılarındaydı. Sizzlot Hran-Born dağının tepesinde sessizce oturuyordu. Buraya kadar hızlı gelmesine yarayan devasa kanatları bedenine bitişik halde duruyordu. Devasa Ejderha kilometrelerce ötedeki krallığı hissetmeye çalışıyor, ve telaşenin kokusunu zevkle büyük burun deliklerinden içeri çekiyordu. Güneş tam karşısında, ağır ağır batarken kanında ki titreme durgunlaşıyor, bunun yerine zihnini kaplayan kaos fikirlerini harekete geçiriyordu. Yüzüne yayılan ürkütücü ifade güneşin batışını takip ederken devasa kanatları yavaşça iki yanına açılarak güneşi uğurlarcasına tüm bedenini sergilemişti manzaraya. Hala birkaç halenin göründüğü manzaraya karşı korkunç bir haykırış onu oturduğu tepeden aşağı salınmasına neden olmuştu. Ve devasa bedeni hızla aşağı çökerken başlattığı kanat çırpma sesleri yeryüzüne korkunç bir tavırla çarparken birkaç dakika sonra üzerinde olacağı yeri zihninde geçiriyordu...
~
Kanatlarının arasından, ve bedeninin yanından geçen her bir gülle, ve bedenine saplanmaya çalışan ancak derisini geçemeyip gerisingeri aşağı düşen her ok Sizzlot'un kahkaha atmasına sebep oluyor gibiydi. Şehrin kuzeybatı kısmı tamamen is içersinde kalmış, ve gırtlağından yok etme ülküsüyle çıkan alevlerin etkisinin sebep olduğu yangınlar hala pek çok yerde tütmeye devam ediyordu. Ayaklarıyla ezdiği yüzlerce asker topluluğu toprağı kan örtüsüyle kaplarken, kuyruğuyla dağıttığı her bir bina kan örtüsünü bazı yerlerde arttırırken bazı yerlerde gri bir tozla kapatıyordu. Devasa elleri ve beyaz dişlerinin kanla yıkandığı sahnede durmak bilmeden zihninde ki kaosu çizerken damarlarında yayılan öfke başarısının verdiği ünvanla işi yavaşça zevk verir bir hale dönüştürüyordu. Sizzlot haykırarak ayakları altında dağıttığı ülkeye bir çocuğun sahip olduğu tek bir oyuncakmış gözüyle hayranlıkla izliyor, ve bir çocuk gibi dengesiz içgüdülerle zevk alıyordu. Güneşin sıcaklığının terk ettiği fikirleri tüm soğukluğuyla kanla yıkanırken fikirleri kendisi için konuştu; "Var oluş amacını unutma, bu zamana kadar daima istediğin oldu. Hayır cevaplarını bulmak için ölüleri saymak gerekir." haykırışlar kahkaya dönüşmüş, ayakları altında ki ölümlü ruhlar gökyüzüne yükselirken korku ve ümitsizlikle kendilerini ölüme teslim etmişti.
|
| | | Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Paz Tem. 11, 2010 1:43 pm | |
| | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Salı Tem. 13, 2010 5:19 pm | |
| Ad : Alexandréa K. Alvarez Yaş: 23 Örnek rp:
-“Neden onu unutamıyorum, tanrıçam, neden? Onun gözleri, dudakları, dudaklarının dudaklarıma değdiği ilk anı, ellerini, saçlarını hatta ses tonunu neden bu kadar özlüyorum? Bu durumda nasıl olur da hala onu unutamam? Onu unutmam gerek, bana yardım et NYX lütfen… Onu tek başıma, yalnız, unutamam. Ben ben …” daha fazla konuşamadı Jean.Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Onu unutması gerektiğini biliyordu. İlk iş olarak onun aldığı hediyeleri atması gerektiğini düşündü. Elinin tersiyle beyaz teninin üzerinde kristal gibi parlayan gözyaşlarını sildi. Hemen kocaman, koyu kahverengi, ara ara üzerinde açık kahverengi lekeler olan ayıcığa yöneldi. Bunu Will doğum gününde almıştı. Ayıcığın eline bastırdığında “Will seni seviyor Jean... Seni başkasını değil.” diye konuşuyordu. Ahh o gün ne kadar da güzeldi. Birden aklında o gün canlandı. Hala beyninin kırıntılarında tekrar yaşanmak için can çekişiyorlardı anıları. Bu çok acı vericiydi Jean için.
- “Ah Will nereye gidiyoruz? Bugünün ne özelliği var ki?” - “Sabret bebeğim, sabret …” - “Uf Will…” Sürekli yürüyordu Jean ve Will. Jean cidden sabırsızlanmaya başlıyordu. Hem gözlerini neden bağlamıştı ki, Will? Sonunda bir kapının açıldığını anladı. İçeri giriyorlardı. -“İşte geldik…”dedi Will. -“Cidden mi? Ah sonunda geldik, yani …“ Will’in elinin gözlerindeki bandı çözdüğünü fark etti.
Jean gözlerini açtığında gözlerine inanamadı. Beyaz örtülü bir masa vardı tam karşısında. Üzerinde iki mum ve çeşit çeşit yemekler vardı. Rus salatası –Bu en sevdiği yiyecekti.- vardı tam ortada. En sevdiği çiçekler -beyaz gül- üzerinde kabartmalı bir renk cümbüşü olan uzun bir vazoya koymuştu. İki tabak yan yana konulmuştu. Normalde karşılıklı koyarlardı. Tam elini uzattı neden böyle yaptığını soracaktı ki Will o sormadan cevapladı.
-“Birbirimize daha yakın olalım dedim.” Dedi gülümseyerek. Bu gülümseyiş karşısında hareketsiz kalmak mümkün değildi. O da gülümsedi. Daha sonra etrafı incelemeye başladı. Açık pembe duvarları küçük kristallerle süslenmişti odanın. Lamba tarif edilemez bir mükemmellikteydi.
-“Will seni seviyorum …” diyerek Will’in boynuna atıldı Jean. Will onu kendinden uzaklaştırdı. Belinden tutarak kendine yaklaştırdı. Dudaklarını Jean’ınkilere yapıştırdı. Jean şok olmuştu. Bunu hiç beklemiyordu. Bir süre sonra dudakları onunkilerle birlikte hareket etmeye başlamıştı.
-“Jean Jean iyi misin? Jean …” gözlerini açtığında karşısında Sara’yı gördü. Çok endişelendiği her halinden belliydi.
-“İyiyim Sara. Dalmışım sadece…”dedi Jean onu sakinleştirmeye çalışarak.
-“Ne dalma ne dalma… Gözlerin açık uyuyordun sanki… Hadi vampir sosyoloji 101 dersine geç kalmak istemezsin herhalde.”dedi Sara.
Vampir sosyoloji Jean’ın en sevdiği dersti. Hemen ayağa kalktı. Sara ile birlikte dersliğe doğru gitmeye başladılar. Jean bir ara “Sara …” dedi. Fakat hemen ardından büyük bir çığlık duydu. Sara dizlerinin üstünde çığlıklar atıyordu. Jean “Olamaz Sara…”dedi.”Etrafına hemen diğer çaylaklar toplanmaya başladı. Jean gerçekten telaşlanmıştı.”Hemen Yüksek Rahibe Viola’yı çağırın!”dedi sesinin yükselmesine engel olamamıştı. Çaylaklar hala yerlerinde duruyordu. Jean sesini daha da yükselterek “Hemen…”dedi çaylakların bir kaçı dış kapıya doğru koşmaya başlamıştı. Gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Sara “Ölmek istemiyorum…”diye tekrarlıyordu. Jean “ Ölmeyeceksin.” diye cevaplıyordu Sara’nın tekrarlarından sonra.”Neler oluyor burada ?” Yüksek Rahibe Lissa’nın büyüleyici sesini duyduğunda biraz da olsa bir umut doğdu içinde. Jean “Biz biz derse gidiyorduk. Ama Sara yere yığıldı.” Kendine hâkim olamayarak tekrar ağlamaya başladı. Lissa Sara’ya yaklaştı. Eğildi ve elini Sara’nın alnına koydu. Bir süre gözleri kapalı bekledi. Daha sonra “Dönüşümünü tamamlamış bir vampir daha…”dedi gülümseyerek.”Ne dönüşüm mü? İyide o daha 3.Sınıf …”dedi Jean şaşırarak.”Nyx’in seçilmişleri her zaman erken dönüşürler.”dedi rahibe. Jean bir kahkaha patlatıp Sara’ya sarıldı. Rahibe “Onu öldüreceksin Hermione Jean.”dedi. Jean geri çekildi. Sara’nın yüzünü görünce “Sara yüzün yani dövmelerin çok güzel…”dedi elini safir renkli dövmelerinin üzerinde gezdirdi. Sara gözlerini açtı.”Jean seni seviyorum…”dedi ve kollarını açtı. Jean hemen ona sarıldı. Rahibe “Evet şimdi Sara gitmeli…”dedi elini şaklatmasıyla bütün çaylaklar dağıldı. Jean dışında… “Jean artık git. Bugün derslere girmeyebilirsin.” Dedi Jean elini yumruk yaparak kalbinin üstün koydu ve selam verdi.”Nyx seni kutsasın.”dedi Lissa. Jean kapıya yöneldi. Batı duvarının oralarda dolaşmaya başlamıştı ki “Jean…“ diye bir ses duydu. İlk bunun beyninin bir oyunu olduğunu düşündü. Çünkü Will burada olamaz.”Jean benim duvarın üstündeyim…” Jean hemen başını kaldırdı.”Will burada ne arıyorsun.” Dedi. Daha sonra alnındaki safir renkli içi boş hilale bakakaldı.”Will sen işaretlendin mi?”dedi. Will “Tabiki hayır.”dedi ve elinin tersiyle alnındaki hilali sildi.”Ah Will burada böyle görünmemelisin.”dedi Will’e sarılarak. Will’in üzerinde Jean’ın aldığı mor tişört vardı. Siyah kot pantolonuyla mükemmel bir uyum oluşturan tişörtünün üzerine “Jean Seni Seviyorum !” yazmıştı. Bir kaç kişinin onlara yaklaştığını duydu. Neden her şey böyle gerçekleşiyordu? Çaylaklar Will’i gördüğünde “Bu bir insan…”dediler. Hemen ardında “Immm… “sesleri yükseldi gruptan. Jean içinden zaman dursun lütfen... Diye bir dua gönderdi Nyx’e. Bir anda her şey durdu. Rüzgârın uğultusu artık duyulmuyordu. Önünde bir ışık belirdi. Gözlerini kısmak zorunda kalmıştı.
Karşısında uzun siyah saçları beline kadar uzanan beyaz bir elbise giymiş kadını gördü. Bu Nyx’in tapınağının önündeki figürle aynıydı.”Nyx …”dedi şaşkınlıkla.”Merhaba benim sevgili kızım. Sen seçilmişsin. Her zaman öyleydin. Fakat bunun farkına varmamıştın ta ki bugüne kadar… Hala da varmadığının farkındayım. Sen hiçbir çaylağın veya vampirin sahip olmadığı ve olamayacağı bir güce sahipsin. Zamanı durdurabiliyorsun. Bunu yerinde ve zamanında kullanırsan her zaman iyilikten yana olursun.”dedi ağzından sanki sihirli sözcükler söyleyip Jean’ı kontrol altına almıştı. Hareket edemiyor ve konuşamıyordu. En sonunda kendini toparlayarak “İnanamıyorum…”diyebildi.Nyx ışık saçan ve adeta büyüleyen gülümsemesiyle Will’e döndü. Alnına dokundu. Will sanki bir rüyadan uyanmış gibi etrafına bakınıyordu ki “Nyx…”dedi kısık bir sesle Nyx’i gördüğünde.”Sen her gece bana dua ettin. Bana inandın. Sen artık bir vampirsin.” Dedi ve alnına bir öpücük kondurdu. Will şu ana kadar hiç yapmadığı bir şey yapmıştı. Kızarmıştı...”Siz birbirinizden ayrılmadığınız sürece asla kötülük iyiliğin ışığını yenemez.”dedi ve gitti. Bir anda her şey canlanmıştı. Çaylaklar “Sen sen bir insandın …”dediler Will’i göstererek. Will “Kapatıcı…”dedi gülümseyerek. Çaylaklar onların yanından geçerek uzaklaştı.”Haydi bizde gidelim…”dedi Jean hala şaşkındı ama Will onun yanındaydı ya dünyayı bırak evren umurunda değildi.”Sen dua mı ettin vampir olabilmek için ?”dedi şaşkınlıkla Jean ilerlerken.”Evet…”dedi Will bir kahkaha ile birlikte. Jean “Sana inanamıyorum.”dedi ve Will’in elini tuttu. Karşılarında onları bekleyen uzun ve zorlu bir yol vardı.
En son Alexandréa K. Alvarez tarafından Salı Tem. 13, 2010 5:36 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi |
| | | Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Salı Tem. 13, 2010 5:21 pm | |
| | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Salı Tem. 13, 2010 5:37 pm | |
| Editledim ^^ Birde buna bakın .D |
| | | Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Salı Tem. 13, 2010 5:53 pm | |
| malesef buda yetersiz. İsterseniz öğrenci olabilirsiniz. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Salı Tem. 13, 2010 5:56 pm | |
| Tamam oraya başvuruyorum =) Birde bir şey sorsam hangisi daha iyi ^^ |
| | | Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Salı Tem. 13, 2010 5:58 pm | |
| | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Çarş. Tem. 21, 2010 2:57 pm | |
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Ptsi Tem. 26, 2010 1:30 pm | |
| Ad Soyad: Demetri Bathory Ek karakteriniz varsa isimleri ve Rütbeleri: Chelsea Rosalié Bathory - Constance Billard & II. Sınıf | Aktris (1. Seviye) Yaş: 27 İstediğiniz Rütbe: İş Adamı Karakter kurgunuz: Demetri bir yatırımcı. Ailesinin mirasını iyi değerlendiriyor. Çok zeki ve parayı doğru işlerde kullanıyor. Ama çok çapkın. Bu yüzden birçok çocuğu var. Hiç evlenmedi. Ama birçok birlikteliği oldu. Bathory ailesinden kalan birçok eserler hâlâ evlerinde bulunuyor ve nesillerdir para hiç tükenmedi. Asil bir aile ve Demetri çok asil görünüşlü bir adam. Ama kadınlardan kendini uzak tutamıyor. Harika bir baba ve bütün çocuklarına çok değer veriyor.
Örnek RP:
" Görmeyeli neler yaptın Chels? " İşte bu biraz garipti.Uzun süre düşünmüştü halbuki. Ama soruma cevap bile vermemişti. Dedikodu havasının değiştiğini hissetmem uzun sürmedi. Derin düşüncelere dalmıştı Crys. Ona bakmayı bıraktım ve gözlerimi kapadım. Zihnimi tamamen boşaltım bana sorduğu soruya odaklandım. Son zamanlarda neler yapmıştım? İçinde bulunduğum zamanı ve yaşadıklarımı hatırlamak canımı yakıyordu. Olaylar zamana göre tek tek gözümün önüne geliyor ve küçük kıvılcımlara dönüşüyordu. Kendimi, yaşadıklarımı bir başkasının gözünden izliyordum şimdi. Başrolünde olduğun bir filmi izler gibi.. Dudaklarım Jake'in dudaklarına yaklaşıyordu. Sonra görüntü aniden değişiverdi. Arka planda yeşil bir park değil, altınlarla bezenmiş bir şato vardı. Ben odamda saçlarımı tarıyordum. Kapının melodik tıklanışı yüzümde bir tebessüm yarattı. Bu melodiyi her duyuşumda kalbim daha hızlı atmaya başlardı. 3 sert ve hızlı, 2 yumuşak ve daha yavaş tıklatış. Ardından kapı hafifçe aralanırdı her seferinde. Ve şovalyemi, lordumu, kontumu selamlardım. Her defasında aynı sözler dökülürdü biçimli dudaklarından. "Günaydın leydim." Ve bende nişanlımın ellerimi öpmesine müsade ederdim. Şimdi gözümün önünde tutkulu bir aşk sahnesi belirmişti. Dudaklarım Justin'in dudaklarına değdiğinde kalbim duruvermişti. Nefes almayı unutmuştum. Masmavi bir okyanusu andıran gözlerinin derinliklerinde kaybolmuştum. Kollarıyla belimi sımsıkı kavramıştı. Dünyadaki önemli her şey artık önemsizleşmişti benim için. Hayatın anlamı onun dudaklarında saklıydı. Birbirimizle tarifi imkansız bir uyum içindeydik. Sahne yeniden değişirken bir acı daha hissettim. Tam kalbimdeydi bu acı. Sevdiğimden koparılışımı izlerken, yere kapanmış "Hayır baba! Bizi burada öldürsünler. Ama beni ondan ayırma." diye bağırışımı izlerken kalbimde yeni yeni kapanmaya başlayan yaranın acısıydı. Kanıyordu yeniden. Kanım içime akıyor, kıvılcımlara barut oluyordu. Yanıyordum. Ardından yine az önce sahne kadar korkunç bir sahne belirdi önümde. Justin değildi o gün parkta karşımda duran. Aynı gözlere sahip bir başkasıydı. Kabuğu benziyordu belki ona ama ruhu bambaşkaydı. Justin kadar ince ruhlu olamazsı o asla. Kalbimdeki yaraya merham olamazdı. Ve dudaklarımızın arasında 1 mikrometre kaldığı sırada en sevdiğim sahne geldi. Telefonum titremeye başladı ve karşımda gördüğüm kendi yüzüm şaşkınlık ifadesiyle bezendi. Ayağa kalkıp gidişini zevkle izledim. Ardından sahne yine değişti ve Laela'nın parysine büründü arka plan. İnleme seslerini iPod'umu kapar gibi kapadım zihnimde. Ablamın yapmak üzere olduğum hatayı anlattığı sahneye. Bana "Justin'e benzettiğin herkesi öpemezsin!" diye çıkıştığı o an yeniden kanamaya başladı yaram. Onu düşünmemek için çok çaba harcıyordum. Zihnimi meşgul tuttuğum sürece yarayı unutabiliyordum. Ama adını duyduğum anda bütün kalkanlarım iniyor, acım yüzeye çıkıyordu. Kalbimi söksem daha az acıyacakmış gibi.. Gözlerimde damlaların belireceğini hissettiğimde filmi kapattım. Zihnim yeniden bomboştu. Justin'i ve gözyaşlarımı içimde hapsettim yeniden. Ellerimde dudaklarının izi hep olacaktı, dudaklarımda da.. Ve kalbimde açtığı yara kanayacaktı daima. Gözlerimi yavaş yavaş aralarken, Manhattan'ın skandallarla, entrikalarla ve çıkar oyunlarıyla dolu acımasız yaşamına adım attığımda ayakta durmamı sağlayan o dizeler kulaklarımda çınlıyordu. Ülkemden ayrılırken aşığımın dudaklarından dökülen o sözler acının yanında mutluluk veriyordu bana.. Öyle muhteşem bir seçimdi ki. En sevdiğim şiirdi. William Shakespeare'nin 115.ci sonesi..
"Sana önceden yazdığım dizeler yalan söylüyordu; Seni bundan daha çok sevemem diyenler hani; Ama o zamanlar aklım bir türlü almıyordu, İçimdeki alevin daha da parlak yanabileceğini. Oysa zaman, kralların fermanını bile değiştirir, Yeminler arasına girer, milyonlarca oyunuyla, Kutsal güzelliği karartır, sivri niyetleri köreltir; Nice dik başları değişimin çarkına uydurur sonunda; Heyhat! Ben de zaman denen zorbanın korkusuyla, 'En çok şimdi seviyorum seni,' diyemez miyim; Aşkımdan kuşku duymadığım, en emin olduğumda, Geleceği unutup, o güne taç giydiremez miyim. Aşk bir bebek olduğuna göre, hayır, bunu diyemem, Büyümesini sürdüren şeyi, büyümüş gibi göremem."
Öyle doğru sözlerdi ki bunlar. Her gün yaramla birlikte büyüyordu aşkım. Zaman ilacım değil özlemim oluyordu sevdiğime karşı.. Gözlerimi tamamen açtığımda Crys'in cevap beklediğini gördüm. Kendimi geçmişin sularına kaptırmışken bakışları bir cankurtaranın kolları gibi kurtarmıştı beni anılarımın oluşturduğu dalgalardan. "Yaşadığıma inandırmaya çalıştım kendimi." dedim. Dudaklarımdan çıkan kelimelere hükmedemiyordum. "Beynimi doldurmaya çalıştım. Manhattan'ında 'gerçek' olduğunu burdada hayat olduğuna inandırmaya çalıştım kendimi. Saçmalık! Kimi kandırıyorum ki.. Bir oyundan başka bir şey değil burda hayat. Sadece yalan ve zevklerden oluşan bir oyun. Bir kumar masası yanlızca." Omuzlarım çöktü ve derin bir nefes aldım. Zihnimi yeniden boşalttım ama bilincim açıktı. Sakinleşmeliydim, acımı dışa vurmayacağıma söz vermiştim kendi kendime. Benim acım benim acımdı, ne kadar paylaşımcı da olsam bencil değildim. Acımı, helede böyle bir acıyı, kimseyle paylaşacak kadar bencil değildim.
En son Demetri Bathory tarafından Paz Ağus. 01, 2010 6:53 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 5 kere değiştirildi |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Ptsi Tem. 26, 2010 1:37 pm | |
| Ad Soyad: León Rainerio Ek karakteriniz varsa isimleri ve Rütbeleri: Fernando Andres Hernandez- III.St.Jude - Futbolcu Yaş: 20 İstediğiniz Rütbe: İş Adamı Karakter kurgunuz: León İspanya'nın en zengin ailelerinden birinin çocuğudur. Babası da, annesi de iş dünyasının en önemli isimlerindendir. Fakat León her zaman dikbaşlı, asi bir genç olmuştur. Babası sürekli León'un hayatını yönetmeye çalışırken, genç adam buna asla izin vermemiştir. Sık sık kavga etmişlerdir bu durum yüzünden. Armando, sürekli oğlunu para musluğunu kesmekle tehdit etmiştir. En sonunda León bu duruma isyan etmiş, İspanya'dan Manhattan'a, kardeşi gibi sevdiği Fernando Andres'nin yanına gitmiştir. Babası ve annesinden para alamamaktadır, her ne kadar Fernando ona maddi açıdan yardım etse de zenginliğe alışmış biri için bu para yeterli değildir. Bu nedenle genç adam çekiciliğini kullanarak zengin bayanlarla dolu bu bölgede dolandırıcılık yapmaktadır. Kendini iş adamı olarak tanıtsa da, aslında iflah olmaz bir dolandırıcıdır. Örnek RP: Monslament Dağları'nın harika manzarasını tamamlayan, kan kızılı bir göl. Passion Gölü... Batmakta olan güneşle bir ahenk içerisinde ışıldıyordu. Etrafındaki ormanlık alan ise, sanki bu nadide güzelliği saklamak için yaratılmıştı. Yukarıda, batan güneşin etkisiyle kızıla çalan bulutlar da, göle nispet edercesine süzülüyordu gökyüzünde. Vampirlerden pek haz etmeyen Anárion bile manzaranın güzelliğini inkar edemiyordu. Bir kolcunun doğadan başka dostu yoktu zaten. O, ağaçlarla konuşur, gökyüzüyle dertleşir, suyla kendini bulurdu. Senelerdir kimsesi yoktu zaten, değersiz hayatını intikam almaya adadığından beri.
Tunç rengi göle donuk bakışlarını yöneltmişti Anárion. Bir eli kılıcının kabzasında, diğeri ise atının omzunda, hareketsizliğe mahkum edilmiş bir heykel gibi dikilmişti gölün başında. Etraf, sanki kendi iç dünyasının yansıması gibiydi. Göl Anárion gibi hüzünlüydü, bulutlar Anárion kadar yalnız ve rüzgarda sallanan ağaçlar Anárion kadar isyankardı, ayakta durmakta kararlıydılar hala. Genç kolcunun içindeki yıllardır bitmek bilmeyen yas, tüm karamsarlığı ve etkileyiciliğiyle doğaya yansımıştı sanki. Böyle bir güzelliğin, kana susamış vampirlere ait bir bölgede olması ne kadar da ironikti. Anárion'un bildiği kadarıyla, onlar güzellikleri düşüncesizce yok ederlerdi.
Birkaç dakika sonra zorlukla da olsa yerinden kımıldadı genç adam. Yerdeki düzensizce büyümüş otların keyfini süren atının sırtını sıvazladıktan sonra her zamanki boğuk, sıkıcı ses tonuyla hayvana seslendi: ''Biraz dinlenmek istiyorsun sanırım , öyle mi kızım? Haklısın, günlerdir beni sırtında taşıyorsun. Kamp yapmak için oldukça iyi bir yer. Zaten sanırım peşimizde birileri var...'' Birkaç gündür garip bir biçimde takip edildiğini hissediyordu Anárion. Arkasında garip çıtırtılar, tuhaf sesler duymuştu sık sık. Kimseyi görmemişti aslında peşinde, günlerdir karşılaştığı tek canlı sadece atıydı, bitkileri saymazsak tabi. Fakat en sonunda canına tak etmiş ve geriye dönüp biraz iz sürmüştü. Çimlerde yer yer eziklikler bulmuştu ve oldukça taze görünüyorlardı. Büyük ihtimalle bir vampirdi, ya da hafif bir hayvan. Kolculuk tecrübelerine göre çıkartmıştı bu sonucu, fakat yanılma payı da yok değildi. Vampirler garip bir biyolojik yapıya sahip olduğundan, toprakta bıraktıkları izler bazen yanıltıcı olabiliyordu. Yine de Anárion temkini elden bırakmayacak kadar tecrübeli biriydi ve Gunfire'ını yanından ayırmıyordu. Bir saniye bile boş bulunma lüksü yoktu seçtiği bu hayatta. Yaşamı pamuk ipliğine bağlıydı, buna yaşam denebilirse eğer.
Atını yularından tutup, ağaçlık bölgeye doğru çekti. Geceyi bu güzel yerde geçirmeyi planlıyordu. Günlerdir dinlenmemişti, bineği de öyle. Hayvan artık yorgun düşmüştü ve garip iniltiler çıkartıyordu. Yerde bulduğu kuru ağaç dallarını ata yükledikten sonra, gölün ve dağların bitiştiği bir çıkıntıya sığındı, böylece gece esmesi muhtemel soğuk dağ rüzgarından da kurtulacaktı. Kuru odunları, rüzgar yemeyen bir köşeye yığdı ve Gunfire'ını çıkartıp tetiğe hafifce bastı. Silahın namlusundan fırlayan kavurucu ateş, kuru dalları hızla tutuşturdu ve bütün gece dayanabilecek kadar kuvvetli bir kamp ateşi oluşmuş oldu böylece. Daha sonra atı yularından tutup, sağlam bir urganla yakınındaki bir ağaca bağladı. Silahlarını hala üzerinden çıkarmamıştı, şayet burası bir vampir bölgesiydi ve risk alma şansı yoktu. Kızılötesi gözlüklerini gözüne taktı, çünkü vampirler karanlıkta bir insandan daha iyi görebiliyordu. Gözlükler sayesinde aradaki fark ortadan kalkıyordu. Uyuyabileceğine inanmasa da, gözlerini kapattı genç adam, fakat kulakları en ufak bir tıkırtıyı bile algılayacak kadar keskin ve tetikteydi. |
| | | Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Ptsi Tem. 26, 2010 8:33 pm | |
| Rpg seviyeniz yeterli düzeyde değil. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Çarş. Tem. 28, 2010 6:15 pm | |
| Elisha Audrina22- Spoiler:
Hogsmeade halkı yer yer yağan yağmurla iyice ıslanmıştı. Buna Sara da dâhildi tabii ki. Üzerine dünyanın neredeyse bütün renklerini taşıyan, her tonu her bir kareye yerleştirilmiş bir hırka giymişti. Çiçek gibi görünmesi ne kadar siniri bozsa da asla onu çıkartmayı düşünmezdi. Özellikle bu havada. Tek koruyucusu o idi bu durumda.
Hogsmeade'in sadece insanları değil, binaları, dükkanları gibi daha bir çok yer de yağmurdan etkilenmiş gözüküyordu. Duvardan süzülen bir miktar su, göz yaşlarını andırmıştı birden ona. Sadece gülümseyip geçti bu olaya. Yağmur yavaş yavaş çiseledikten sonra iyice bastırmıştı Hogsmeade'e. Sara ıslanmayı bırak, iyice sırılsıklam olmuştu. Köy halkı evlerine çekilmişken, burada iyice yabancılık çekiyordu artık. En iyisi ilk gördüğü dükkana atmasıydı. Yağmurdan etkilenipte kapanmayan tek dükkan Üç Süpürge'ydi. Hemen gözüne çarpmıştı burası. Bir kaymak birası çok iyi gelecekti. Sessizce kapıyı açtı. İçeride dükkan sahibinden başka kimse yoktu. Sarı saçları, şirinliğine şirinlik katan bir bayandı bu. Pencereye yakın bir masaya geçtikten sonra, derin bir nefes aldı.
" Bakar mısınız? Ben bir kaymak birası istiyorum... "
Sahibinin başıyla onayını aldıktan sonra pencereden başını uzattı. Yağmur suları, Bitkilerin eşsiz kokularıyla buluşup, bin kat arttırmıştı sanki. Ferahlatıcı bu kokular, daha şimdiden dinlenmesini sağlamıştı Saranın.Bir süre sonra kaymak birası gelmişti.Kaymak birasından bir yudum aldıktan sonra pencereden dışarı seyretmeye koyuldu.Tek tük insan geçiyordu dışarıdan.Yağmurdan dolayı sokakta insan kalmamıştı.Sara yağmurlu havaları çok severdi.Fakat yağmur bu gün ona biraz sıkıcı gelmişti.Belki de onu sıkan ve onunda uzun süredir farkında olduğu şey yalnızlıktı.O bunları düşünürken farkında olmadan kaymak birası bitmişti.Canı çok sıkılıyordu.Biraz yağmurda yürüse kendine gelebilirdi belki.Yağmurluğunu sırtına geçirdi ve dışarı çıktı.Yağmur hala devam ediyordu.Sokakta nerdeyse artık kimse yoktu.Hava kararmıştı.Sessiz bir şekilde yürümeye başladı.Bu yürüyüş ona çok iyi gelecekti.Kendini yavaş yavaş karanlığa ve sessizliğe bıraktı.
Gökyüzü deminkine göre şimdi daha karanlıktı.Bu kasvetli hava Sara’nın daha da canını sıkmıştı.Aniden olduğu yerde duraksadı ve gözlerini kapadı.O an hiçbir şey düşünmüyordu.Yine her zaman olduğu gibi yalnızdı.Ama en azından şimdi etrafını saran dertler yoktu.Yavaşça gözlerini açtı ve ağır adımlarla ilerlemeye başladı.Sokağı saran yağmur kokusunu içine çekti.Bu kokuyu çocukluğundan beri çok seviyordu.Toprağın ve yağmurun birleşmesi.Sara adımlarını daha da sıklaştırdı.Biraz daha sokakta kalırsa kesinlikle hastalanacaktı.Hızlı hızlı ilerlerken daha saniyeler öncesinde şikayetçi olduğu bir şeyi fark etti.Boğuk yalnızlığını seviyordu.Her zaman olduğu gibi; Sırf uyum sağlayabilmek için.
|
| | | Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Çarş. Tem. 28, 2010 6:18 pm | |
| - Winter Schultz demiş ki:
- Rpg seviyeniz yeterli düzeyde değil.
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Cuma Tem. 30, 2010 2:41 pm | |
| Ad Soyad: Jake Carter Hall Yaş: 18 Açmak istediği iş: Oto Galerisi
Ne gerekiyor başvuru için bilmiyorum. O yüzden böyle yazdım. |
| | | Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Cuma Tem. 30, 2010 5:36 pm | |
| Oto galeri açmak istiyorsan dükkan sahipliğine başvurmalısın | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Paz Ağus. 01, 2010 6:54 pm | |
| |
| | | Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: İş adamı/ kadını alımları Ptsi Ağus. 09, 2010 2:05 pm | |
| Üzgünüm biraz daha gelişmelisiniz. | |
| | | | İş adamı/ kadını alımları | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |