Misafir Misafir
| Konu: Lorenzo Çarş. Tem. 14, 2010 12:10 am | |
| Ad Soyad: Martinus Lorenzo Diggor Cinsiyet: Erkek Seçiminiz: ( Kariyer, Şöhret) Şöhret Örnek Rp:- Spoiler:
Okyanus, hareketli ve berrak, yapraklar birbirlerine panik içinde fısıldıyorlar gibi, genç adamın varlığı doğayı rahatsız ediyorcasına hararetliyken o, yarattığı huzursuzluğun kokusunu içine hapsetmek istercesine uzun bir soluk alıyordu. Safkan Vampir, doğanın onu tanımadığı gibi insanlığı tanımıyor ve durumundan rahatsız gibi de gözükmüyordu. O değerliydi, başka söze ne hacet vardı ki? Hizmetkarı, vampir olduğunu öğrendikten hemen sonra peşinden gelebilmek için onunla birlikte vampirliğe devam ettiği aşığı, Mısır Mitolojisi'nde evrenin Baş Tanrıçası olan Isis'in ismine sahip insandan olma dişi vampir, yüzü aşağıda atasının yanına, kumsala gelmişti. Her zamanki arzudan yoğunlaşmış bakışları karşısındaki muhteşem yüz hatlarıyla görkemli vücudu süzüyor, konuşmasına izin verileceği komutu bekliyordu fakat uzun bir süre cevap alamayacaktı O bir vampirdi, safkan bir vampir. Evrenin yasalarını istediği şekilde değiştirme yetisine sahip bir vampir, düzeni sağlayabilecek bir vampir ya da her ne isterse canının istediğini yapabilecek bir vampirdi. Her emrini duraksamadan yerine getirecek olan hizmetkarının sadık, aşkla tutuşan yüreği umrunda değildi. İnsanlıktan nasibini almamıştı, dünyasında sadece vampirler vardı ve bu vampirlerden sadece safkan olanları önemsediği bir gerçekti. Belki soylular da yaşanılmayı hak edebilecek kudrete sahipti ama normal vampirlerle işi çok fazla uzun sürmezdi. Karşısındaki tüyler ürpertici güzellikteki vampir, onun için bir şey ifade etmemekle kalmayıp ayrılma vaktinin pek yakın olduğunu düşünüyordu.O safkanların devamını sağlamak istiyordu, sonradan vampir olanların değil. Tabii, tüm bunları düşünürken yılmadan kendini unutturmamayı and içmiş geçmişini görmezden geliyordu. Yüreğini parçalayıp tekrar birleştirdikten sonra bu döngüyü sürdürmeye devam eden acı, ancak böyle dindirilebiliyordu. Geçmiş gölgesini üzerinden çekmeyebilirdi, biliyordu ebediyen bu bir parçası olacaktı. Tek kurtuluş, yaptıkları için pişman olmaktı fakat safkan, bu konuda kendisinden beklenilemeyecek kadar da bilgeydi. Tüm bu acıyı göğüslemeyi kabulleneli bir insanın göremeyeceği kadar yıllar geçmiş, kendisi giderek paslansa da her zaman canlı kalan anılarını yüreğine gömmüştü. Yavaşça çürüyordu herkesden sakladığı bedeni, hiç kimse bilmemeliydi. Sırf bir insanın aşkı yüzünden tüm bunları yaşadığının ortaya çıkmasına katlanamazdı, yok oluşundan sonra arkasındakiler umrunda değildi. Sadece... Aslında dünyanın en hatırı sayılır vampiri, bir insan olarak yıllar önce ölmüş olmayı dilerdi.
Gümüşi elbisesinin uzun etekleri ay ışığında bacaklarıyla bir dans tutturmuş haldeyken çıplak ayaklarıyla denize doğru ilerleyen vampire ihtiyacı olduğu izni verdiğinde komutun ulaşmasıyla önce kağıt hışırtıları, sonraysa derin bir iç çekiş duyuldu. Safkan vampir, Kurul belgelerini ifadesiz bir yüzle alırken karşısındaki dişiye belli belirsiz gülümsemesi bile karşısındakinin heyecanla gözlerinin parlamasıyla dudaklarının kıvrılması bir olmuştu. Hayır, tüm bunlar safkan için bir şey ifade etmiyordu. Sadece başarı ve adını daha fazla duyurmak, işte buydu tüm emeli, uğraşları. Yoksa Safkan arkasına bakmadan gider ve kendi yaşamının kurallarını sürerdi. Ona itiraz eden olmayacaktı fakat kurul da bu yetenekli genç vampirden memnunken giderek ilginçleşmeye, sır kapılarını açmaya ve kimsenin hayal dahi edemeyeceği bilgileri önüne sermeye başlıyordu. O kadar da itiraz edilebilecek bir yanı yoktu. Genç vampir mutluluğu tadabildiğini de itiraf edebilirdi gecenin karanlığına, sonraysa sözleri uçup gider ve yaşamına devam ederdi. Lorenzo için insalığından vazgeçen ve umutla aşkını büyüten vampirin fedakarlığının farkında değildi. O anda duyduğu kişilik değişimiyle soluğu tıkanıp dizlerinin üstüne çökerken sahip olduğu kişilik bozukluğunun nedenini biliyordu. O anda doğa, büyük bir sevinçle titrerken dişi vampir, telaşla ötekinin yanına koşmuş, kollarındaki hayallerinin erkeğinin acısını anlamıyorken anlamadığı başka bir şey de nasıl hala kudretli ve güçlü göründüğüydü. Kıvranmalar ve çığlıklar, kendisini tutan kollara tırnaklarını geçirmesiyle kesilirken safkanın sayıklamaları durdu. Vampir, asırlardır sevdiği insanın hayalini karşısında gördüğünde bir anlığına dahi de olsa karşısındaki vampirin yanağını şefkatle okşayıp belgeleri bir kenara attığında kız, kum karıncaların kendi tarafından uzak dururken hiçbir zaman onun olamayacak erkeğinin yanına özellikle yaklaşıp sanki bunu resmi bir selam verircesine yaparken böcek türlerinin bile saygı duyduğu adam, varlığının son hücresine kadar mutsuzdu. Sadece sönük bir hayalini görmüştü.
Kızın varlığı ve ruhu, onu sadece rüyalarında cezalandırmakla kalmıyor, gerçekliğe geçiyor ve Lorenzo'yu rahatsız ediyordu. Her gözlerini kırptığında o hüzünlü, okyanus mavi gözlerle karşılıyordu. Özlemi giderek büyürken sussuzluğunu giderebilmek için tek çare, yanındaki kum sarısı saçlara ve ay ışığının parıltısına uygun gri gözlere sahip vampirin kanıydı. Basit bir hareketle kızı kucağına yatırıp zarifçe dişlerini ana damara geçirdiğinde boğazından yaşam suyunun aktığını hissediyordu. Normalde kadehlerden içmeye alışkın safkan, yaptığı şeyin yanlış olmasını vicdanı kaldırmazken bunun bir insanın kanını alarak düşük seviyede, açlığını durduramayan bir vampiri yaratmaktan daha iyi olduğu gerçeğiyle avuttu kendini. Hayır, safkanlar her yüzyılın başında belki bir kere insan kanının tadına bakabilirlerdi, soyluların aksine onların zehri uyuşturmaz, kaçınılmaz olan dönüşümü başlatırdı. Bu durumda kızın bedeninden aldığı sıvı, ihtiyacını karşılamaktaki en büyük seçenekti. Gözlerini duyduğu zevk ve hazdan kapatırken beklediği görüntü canlandı göz kapaklarında. Luciana, onun sevgili kızı, boynunu ona sunmuştu. Koku, her yerde ve ihtiyaç da öyle fakat Lorenzo, bunu yapamıyordu. Onu o kadar seviyordu ki, oysa bir safkandan beklenilen şey eşini vampir yapmasıdır ama bunu yapamıyor, onu sırf bencilliği yüzünden sonsuz hayat lanetini vermeyi kaldıramıyordu. Nitekim yapamadı da, hayatı boyunca sürecek laneti almayı yeğledi. Luciana, gözleri dolarak büyülü sözleri fısıldayıp bir daha asla onunla görüşmemek üzere ayrıldığında, gözlerini hiç kaçırmadı. Kendi kızını, sevdiği kızı bu lanete mahkum etmek istememişti, pişman olmayacaktı, olmamıştı. Kendini yumuşak ve kaygan kumların arasına bırakıp gelecek diğer, bir daha asla yaşanılamayacak anıya teslim ettiğinde gözlerinden bir damla kan süzüldü.
"Seni hep sevdim, Luciana."
|
|
Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: Lorenzo Çarş. Tem. 14, 2010 9:16 am | |
| | |
|