Duyurular | |
Gossip Girl | ~ NY gençleri neredesiniz? Dedikodularınızı bekliyorum. Bilgi için tıklayın.
Seviliyorsunuz. Xoxo |
Yönetim Kadrosu |
|
|
| Güzel Bir Sohbet | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: Güzel Bir Sohbet Ptsi Tem. 26, 2010 4:33 pm | |
| Chelsea Rosalié Bathory & Crystal Prévela 1. Tekil Şahıs Sabah Yorgun bir günden sonra, nasıl olduysa uyuyamamıştım, Chelsea ile buluşmaya karar vermiştik. Zorla hazırlanmıştım. Her an uykumdan düşecek gibiydim. Gerçi gece muhteşemdi; ama bu kendime gelmem için gereken 3 bardak kahveyi engellemezdi. Evden çıktım ve şoförüme Coins'e gitmesini söyledim. Bir yandan da aynadaki küçük çantadan kendime bakıyordum. En azından daha normal görünüyordum şimdi. Hatta belki güzel bile sayılabilirdim. Coins'e gelince indim arabadan, şoföre gidebileceğini ama ben ona çağrı atınca da hemen gelmesi gerektiğini söyledim, biraz da para verdim. Başıyla onayladı, sonra da beni arkasında bırakarak gitti. Ben de içeri girdim. Chelsea tüm güzelliğiyle kuaför koltuklarından birinde oturuyordu. Elinde de bir gazete vardı. Yanına gittim. Beni farketmemişti henüz, gazeteye dalmış olmalıydı. Ama sonra döndü ve beni görünce de garip bir gülümseme belirdi yüzünde. Bu, her zamanki gülümsemesi miydi yoksa ben sandığımdan da mı kötü görünüyordum, merak etmiştim. Gülümsemesine karşılık verdim. " Çok bekletmemişimdir umarım. " Klasik sözler işte. Beklettiysem ne olacaktı? Zamanı geri alabilir miydim sanki? Onun yanındaki koltuğa oturdum. Biraz sonra şık bir kadın geldi ve ne yaptırmak isteyeceğimi sordu. Aslında manikür iyi gelirdi tırnaklarıma, kırılmaya başlamışlardı. Hem bu Chelsea ile konuşmama da engel olmazdı. Cevabımı duyunca birkaç yağcı söz mırıldanıp gitti. Ben de Chelsea'nın cevabını bekledim doğal olarak. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Salı Tem. 27, 2010 3:17 pm | |
| Her zaman dakik olmuşumdur. Hatta hep erken giderim buluşmalarıma. Buluşma saatinden 15 dakika önce varmıştım Coin'e. Koltuklardan birine oturdum ve gazete okumaya başladım. Okumak en büyük tutkularımdandı ve kendimi kaptırmıştım. Bu yüzden Crys girdiğinde fark etmem biraz zaman aldı. Sıcacık bir gülümsemeyle karşıladım onu. Biraz uykusuz gibiydi ama bu güzel görünmesine engel değildi. " Çok bekletmemişimdir umarım. " dedi. Aslında bekletmemişti. Ben erken gelmiştim. Cevap verecekken kuaförlerden biri ne yaptırmak istediğini sordu Crys'e. Oda manikür yaptıracağını söyledi. Bende manikür yaptıracaktım zaten. Crys'a gülümsedim ve "Hayır tatlım." dedim kadın gittiğinde. "Ben erken geldim." Aslında saçlarına biraz dalgada yaptıracaktım. "Buluşmamız harika oldu. Çekimler beni çok yoruyor ve arkadaşlarımla biraz zaman geçirmek gibisi yok." dedim ve gülümsedim. Yine o sıcacık gülümsememle.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Salı Tem. 27, 2010 5:31 pm | |
| "Buluşmamız harika oldu. Çekimler beni çok yoruyor ve arkadaşlarımla biraz zaman geçirmek gibisi yok." Ben de gülümsedim ona. Nedense birden, herkes bana iyi davranmaya başlamıştı, ya da ben sonradan kabuğumdan çıkmış ve onlara fırsat vermiştim. Anlamak zordu. Gülümsemesine yarım yamalak karşılık verdim, sonra bacaklarımı üstüste attım ve aynanın önündeki küçük şekerlerden birini ağzıma attım. Manikürcü kadın geldi sonra. Ellerimi ona uzatmanın sıkıntısını yaşadım, öyle durmak can sıkıcıydı. Kelepçeliymişsin gibi. Bazen kuaförler bana saçma yerler gibi gelirdi, anlık düşünceler işte. Chels bana bakıyordu. Ben elimdeki şeker pakediyle oynadım bir süre, sonra kıza cevap verdim: " Evet, iyi bir fikirdi, ben de evde sıkılmaya başlamıştım zaten. " Tekrar gülümsedim. Aslında Chels de benim yakın arkadaşlarımdan biriydi; ama bir şekilde rahatsız hissetmiştim kendimi. Belki de kuaförün havasından böyleydim, bilemezdim. Kadına küçük, görkemli pencereleri aralamasını söyledim. Sonra da gerçek bir masaja ihtiyacı olduğuna karar vermiştim, ailem ve bir takım olaylar, çok germişti beni. Chels ile vakit geçirmek belki de gerçekten iyi gelecekti. Belki de makyaj da yaptırırdı, yüz bakımı falan. Bu da benim yüzünü canlandırırdı. Uykusuzluktan göz altlarım morarmaya başlamıştı ki, fondoten kullanarak zorla kapatmıştım o izleri. Kulağımda bir şarkı dolanıp duruyordu. Hüzünlü bir şeydi, sanki benim moralimi daha çok bozmak istermiş gibi. Düşüncelerimi beynimin arka taraflarına itmeye çalıştım yine, Chels'e odaklanmaya. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Çarş. Tem. 28, 2010 2:50 pm | |
| " Evet, iyi bir fikirdi, ben de evde sıkılmaya başlamıştım zaten. " Crys'in canı sıkkın gibi görünüyordu. Onu neşelendirmek istiyordum. Çoğu arkadaşım etrafıma hep neşe saçtığımı söylerdi ama bu aralar hayatım berbattı. Pisliğin tekini az kalsın öpüyor oluşum yada Justin'i unutamamış oluşum aklımdan çıkmıyordu. YDY bana göre bir yer değildi. Sürtüklük bana göre değildi. Rahibe Mary Angela haklı diyordu hep Alexis. Manastıra çekilmeliymişim. Güldüm. Cyrs neden kendi kendime güldüğümü anlayamamış gibi baktı bir anlığına. Zaten anlaması çok zordu. Yine güldüm. Gerçi iyi şeylerde olmuştu. Ablam 'abla'lığın ne olduğunu keşfetmiş ve beni büyük bir yanlış yapmaktan kurtarmıştı. Yine bardağın dolu yanını görecektim. Hayatımda skandal yoktu. Arada sorunlarda çıksa her şey yolunda gidiyordu. Ve en önemlisi mutluydum. Artık kimin gerçek kimin sahte olduğunu ayırt edebiliyordum. 2 kadın maniküre geldi. Dama deseni yaptırmak istediğimi söyledim. Kadın önce maniküre başladı. Crys'e döndüm ve "Dedikodu zamanıı." dedim gülerek.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Çarş. Tem. 28, 2010 6:58 pm | |
| "Dedikodu zamanıı."
Evet, bu iyi bir fikir olabilirdi. Chels'e gülümsedim. Masmavi gözlerimi çevirdim, konuşacak bir konu arıyordum sanki. Buldum da. Aslında, pek dedikodu yapacak biri değildim, daha çok kendi hayatımdan bahsederdim. Ama bu sefer Chels'le vakit geçirmek için iyi bir araç gibi gelmişti bana. Saçlarımı geriye attım ve parmağımdaki zümrüt yüzükle oynamaya başladım. Bu, pek kullandığım bir aksesuar sayılmazdı ama yeni yeni sevmeye başlıyordum. Bana farklı bir hava katıyor gibiydi. Chels de gerçekten sarı saçlarıyla muhteşemdi, her zamanki gibi. Coin'e giden kim bakımsız ya da çirkin olurdu ki? Kulağımda büyük halka küpeler vardı, kendimi daha güzel göstermek için elimden geleni yapmış gibiydim. Ki, haksız da sayılmazdım; eğer evden mahyajsız çıksaydım şu an aynada gördüğüm yüz hoşuma gitmeyecekti. Sonra aklıma gelen konuyu düşündüm tekrar. Stevréth miydi adı? Tam sürtüklere uygun biriydi. Belki Laela onu da elden geçirirdi, belki çoktan geçirmişti. Garip bir gülümseme belirdi tekrar yüzümde, garip zevkler, saçmalık. Manikürcü ellerime bakıp eline törpüyü alırken başımı çevirdim o tarafa, biraz sert yapıyordu sanki. Bir bakışımla yumuşattı ellerini. Yeni gelen acemi kızlardan biri olmalıydı o da. Belki de sadece deneyimlileri almalılardı. Bu Coins'in prestijindeki tek ve en büyük eksikti. Sonra tekrar Chels'e döndürdüm bakışlarımı.
" Stevreth mi neydi adı, o çocuğu tanıyor musun? " |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Perş. Tem. 29, 2010 8:18 pm | |
| Sıkıcılıktan kurtulmamız gerekiyordu. Dedikodu insanın kafasını kurcalar, meşgul eder, sıkılmasına engel olurdu. Bu arada görevli olan kadın manikürümü yapıyordu. Oldukça iyiydi aslında. Tecrübeli ve profeyonel olduğu belliydi. Elleri seri, hızlı ve yumuşaktı. Dama deseni ile Fransız ojesi arasında gidip geliyordum. Damaya karar verdim bir süre sonra. Ben bunu düşünürkende Crys dedikodu arıyor olmalıydı. Ve manikürünü yapan kıza sinirli bir bakış atmıştı. Kız oldukça gençti. Muhtemelen torpilliydi. Crys dedikodu bulmuş olacaktı ki bir süre sonra bakışlarını bana çevirdi. " Stevreth mi neydi adı, o çocuğu tanıyor musun? " Hafızamı biraz zorladım.Ama tanımıyordum. Aslında erkeklerle tanışmak için özel bir çabam yoktu. Tanışmamak için vardı. Hayatımda erkeğe ihtiyaç yoktu. Güvenebileceğim erkekler hayatımdaydı zaten. Daha fazlasına ne gerek vardı? "Hayır." dedim omuz silkerek. "Neden?"
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Cuma Tem. 30, 2010 7:41 am | |
| "Neden?"
Aslında benim de pek tanımışlığım yoktu ama dedikodular... Hafif bir gülümseme belirdi yüzümde. Coin, şık bir yerdi. Avizeler eski modaydı; ama mobilyalara çok uyum sağlıyordu. Her yaştan bayanlar, cıvıl cıvıl etrafta dolaşıyordu. Yeşilin tonları barizdi, bunun haricinde toz pembe çizgiler, sarılar, eflatunlar... Kendini rahatlatıcı bir ortamda buluyordun. Bulutların arkasındaki o sihirli dünya gibi. Asanı değdirirsin, her şey düzelir, değil de sanki sen çabalarsan sonucundan daha çok zevk alırsın der gibi. Kafa karıştırıcı. O gün alkol alıp almadığımdan emin olamadım bir an. Pürüzsüz yüz hatlarım aynadan bana bakarken başımı biraz daha kaldırdım. Aşağı bakmak? Hayır, bana göre değildi. Bir insan yolunu kendi seçer, yükselirsin ya da alçalırsın. Yükselenlerin, her zaman bir yöntemi vardır. Altındakine basarak üste çıkmak... Ama bazıları altında sandığı kişiye basarken üstündekine basmış olur ve... birden yere düşer. Yazık. Newyork'taki yeni hayat, bana uygun değildi. Ama uygun değil, deyip kestirip atarsam, zaten çaba sarfetmemiş olurdum ki herkes kendine uygun bir yer tasarlayabilir beyninde. Silersin, karalarsın ya da yerleştirirsin. Yerini değiştirirsin, atarsın. Evet, benim çevrem bana göreydi. Ben düşmanlık beslemezdim pek; ama sorun şu ki, alttakine basarak üste çıkma yolunu kullananların her zaman düşmanları olur. Düşmanları olsun ki ilerleyebilsinler. Çok yanlış bir yoldu bu. Çünkü en üste çıktığında, zaferin tadını yaşayacak dostların olmaz yanında ve bunu çok geç anlarsın. Kendimi düşüncelerimden sıyırdım bir an için. Hep düşünmek, düşünmek... Biraz da kendini hayatın akışına bırakman gerektiğini yeni öğrenmiştim ve bu yapmakta zorluk çektiğim uygulamalardan biriydi. Tüm hayatım boyunca hayallerimin cup diye suya düşmemesi için uğraştım. Başarılı da oldum. Ama hayallerime dikkat edeceğim derken çevreme hiç bakmadım. Bakmak bana göre değil... Ne kadar çelişkiler yaşasam da beynimde, sonunda kabul etmem gereken şeyt belliydi. Değişiyordum. Neden? Başa dönmüştük işte. Chels'in bana sorduğu soruya: Neden? İnsanlar neden yaşar, ya da düşmanlar niye vardır, bazıları için toz pembeyken neden diğerleri hep ağlar? Çünkü mutlu olanlar onlara yardım etmezler. Ben hep ettim. Ama mutlu bile değilken. Çünkü karşısındakinin mutluluğundan hep zevk alır insan. Onu mutlu edince kendisi mutlu olmasa bile bir ışık doğar sanki içine. Her şey değişirmiş gibi. Dudaklarımı araladım yavaşça. Dedikodunun gereksiz olduğuna karar verdim bir an. Hayatın her şeyinde dedikodu bulabilirdiniz; ama kendi hayatınızı oynuyorsanuz bunu konuşmazsınız. Birden cana yakın bir gülümseme belirdi yüzümde.
" Görmeyeli neler yaptın Chels? " |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Cuma Tem. 30, 2010 1:00 pm | |
| " Görmeyeli neler yaptın Chels? " İşte bu biraz garipti.Uzun süre düşünmüştü halbuki. Ama soruma cevap bile vermemişti. Dedikodu havasının değiştiğini hissetmem uzun sürmedi. Derin düşüncelere dalmıştı Crys. Ona bakmayı bıraktım ve gözlerimi kapadım. Zihnimi tamamen boşaltım bana sorduğu soruya odaklandım. Son zamanlarda neler yapmıştım? İçinde bulunduğum zamanı ve yaşadıklarımı hatırlamak canımı yakıyordu. Olaylar zamana göre tek tek gözümün önüne geliyor ve küçük kıvılcımlara dönüşüyordu. Kendimi, yaşadıklarımı bir başkasının gözünden izliyordum şimdi. Başrolünde olduğun bir filmi izler gibi.. Dudaklarım Jake'in dudaklarına yaklaşıyordu. Sonra görüntü aniden değişiverdi. Arka planda yeşil bir park değil, altınlarla bezenmiş bir şato vardı. Ben odamda saçlarımı tarıyordum. Kapının melodik tıklanışı yüzümde bir tebessüm yarattı. Bu melodiyi her duyuşumda kalbim daha hızlı atmaya başlardı. 3 sert ve hızlı, 2 yumuşak ve daha yavaş tıklatış. Ardından kapı hafifçe aralanırdı her seferinde. Ve şovalyemi, lordumu, kontumu selamlardım. Her defasında aynı sözler dökülürdü biçimli dudaklarından. "Günaydın leydim." Ve bende nişanlımın ellerimi öpmesine müsade ederdim. Şimdi gözümün önünde tutkulu bir aşk sahnesi belirmişti. Dudaklarım Justin'in dudaklarına değdiğinde kalbim duruvermişti. Nefes almayı unutmuştum. Masmavi bir okyanusu andıran gözlerinin derinliklerinde kaybolmuştum. Kollarıyla belimi sımsıkı kavramıştı. Dünyadaki önemli her şey artık önemsizleşmişti benim için. Hayatın anlamı onun dudaklarında saklıydı. Birbirimizle tarifi imkansız bir uyum içindeydik. Sahne yeniden değişirken bir acı daha hissettim. Tam kalbimdeydi bu acı. Sevdiğimden koparılışımı izlerken, yere kapanmış "Hayır baba! Bizi burada öldürsünler. Ama beni ondan ayırma." diye bağırışımı izlerken kalbimde yeni yeni kapanmaya başlayan yaranın acısıydı. Kanıyordu yeniden. Kanım içime akıyor, kıvılcımlara barut oluyordu. Yanıyordum. Ardından yine az önce sahne kadar korkunç bir sahne belirdi önümde. Justin değildi o gün parkta karşımda duran. Aynı gözlere sahip bir başkasıydı. Kabuğu benziyordu belki ona ama ruhu bambaşkaydı. Justin kadar ince ruhlu olamazsı o asla. Kalbimdeki yaraya merham olamazdı. Ve dudaklarımızın arasında 1 mikrometre kaldığı sırada en sevdiğim sahne geldi. Telefonum titremeye başladı ve karşımda gördüğüm kendi yüzüm şaşkınlık ifadesiyle bezendi. Ayağa kalkıp gidişini zevkle izledim. Ardından sahne yine değişti ve Laela'nın parysine büründü arka plan. İnleme seslerini iPod'umu kapar gibi kapadım zihnimde. Ablamın yapmak üzere olduğum hatayı anlattığı sahneye. Bana "Justin'e benzettiğin herkesi öpemezsin!" diye çıkıştığı o an yeniden kanamaya başladı yaram. Onu düşünmemek için çok çaba harcıyordum. Zihnimi meşgul tuttuğum sürece yarayı unutabiliyordum. Ama adını duyduğum anda bütün kalkanlarım iniyor, acım yüzeye çıkıyordu. Kalbimi söksem daha az acıyacakmış gibi.. Gözlerimde damlaların belireceğini hissettiğimde filmi kapattım. Zihnim yeniden bomboştu. Justin'i ve gözyaşlarımı içimde hapsettim yeniden. Ellerimde dudaklarının izi hep olacaktı, dudaklarımda da.. Ve kalbimde açtığı yara kanayacaktı daima. Gözlerimi yavaş yavaş aralarken, Manhattan'ın skandallarla, entrikalarla ve çıkar oyunlarıyla dolu acımasız yaşamına adım attığımda ayakta durmamı sağlayan o dizeler kulaklarımda çınlıyordu. Ülkemden ayrılırken aşığımın dudaklarından dökülen o sözler acının yanında mutluluk veriyordu bana.. Öyle muhteşem bir seçimdi ki. En sevdiğim şiirdi. William Shakespeare'nin 115.ci sonesi..
"Sana önceden yazdığım dizeler yalan söylüyordu; Seni bundan daha çok sevemem diyenler hani; Ama o zamanlar aklım bir türlü almıyordu, İçimdeki alevin daha da parlak yanabileceğini. Oysa zaman, kralların fermanını bile değiştirir, Yeminler arasına girer, milyonlarca oyunuyla, Kutsal güzelliği karartır, sivri niyetleri köreltir; Nice dik başları değişimin çarkına uydurur sonunda; Heyhat! Ben de zaman denen zorbanın korkusuyla, 'En çok şimdi seviyorum seni,' diyemez miyim; Aşkımdan kuşku duymadığım, en emin olduğumda, Geleceği unutup, o güne taç giydiremez miyim. Aşk bir bebek olduğuna göre, hayır, bunu diyemem, Büyümesini sürdüren şeyi, büyümüş gibi göremem."
Öyle doğru sözlerdi ki bunlar. Her gün yaramla birlikte büyüyordu aşkım. Zaman ilacım değil özlemim oluyordu sevdiğime karşı.. Gözlerimi tamamen açtığımda Crys'in cevap beklediğini gördüm. Kendimi geçmişin sularına kaptırmışken bakışları bir cankurtaranın kolları gibi kurtarmıştı beni anılarımın oluşturduğu dalgalardan. "Yaşadığıma inandırmaya çalıştım kendimi." dedim. Dudaklarımdan çıkan kelimelere hükmedemiyordum. "Beynimi doldurmaya çalıştım. Manhattan'ında 'gerçek' olduğunu burdada hayat olduğuna inandırmaya çalıştım kendimi. Saçmalık! Kimi kandırıyorum ki.. Bir oyundan başka bir şey değil burda hayat. Sadece yalan ve zevklerden oluşan bir oyun. Bir kumar masası yanlızca." Omuzlarım çöktü ve derin bir nefes aldım. Zihnimi yeniden boşalttım ama bilincim açıktı. Sakinleşmeliydim, acımı dışa vurmayacağıma söz vermiştim kendi kendime. Benim acım benim acımdı, ne kadar paylaşımcı da olsam bencil değildim. Acımı, helede böyle bir acıyı, kimseyle paylaşacak kadar bencil değildim. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Cuma Tem. 30, 2010 1:30 pm | |
| "Beynimi doldurmaya çalıştım. Manhattan'ında 'gerçek' olduğunu burdada hayat olduğuna inandırmaya çalıştım kendimi. Saçmalık! Kimi kandırıyorum ki.. Bir oyundan başka bir şey değil burda hayat. Sadece yalan ve zevklerden oluşan bir oyun. Bir kumar masası yanlızca."
Öyle haklıydı ki. Beyni doluydu besbelli. Ne yapacağını bilemez, bütün her şeyi tekrar yaşar gibi. Acı çeker; ama zevk alır gibi. Gözleri anlatırdı her şeyi. Şimdi de bana anlatıyordu o gözler. Söylediklerinin anlamını düşündüm. Gerçek Manhattan. Lanet olsun, Manhattan gerçekten burasıydı. Kendimi bir hortuma atmıştım. O da beni buraya sürüklemişti. Yukarı doğu yakası... Hayat bir oyun muydu? Yaşadıklarım? Ach, Zo, Laela, Desiree... Ya hissettiklerim? Ben mi yalandım yoksa, yaşadığımı sanıp kendimi mi kandırmıştım? Kalbimin hızla çarpışı, tenimin her an daha fazla yanması... Heyecan, güven, güvenilmek, yalan, bencillik... Ben tüm duyguları yaşamış mıydım? Duygu diye adlandırdıklarımızı evet. Ama duygular ne işe yarar, duygular olmasa ne eksik olur? İşte her şey burada karışıyordu. Duygular olmadan bir yaşam düşünülemezdi, asla. Ama duyguları hissetmeyenler olduğunu da biliyordum. Onların hissettikleri duygular sınırlı, işe yaramaz. Sahiplenmek, arkadaşlık veya sahiplenilmek nedir bilmezler. Ach'ın beni sahiplenirmiş gibi bedenimi sarışı... Dalıp gitmiştim işte. Ayılamayacaktım belki de bir daha. Teyzem ölmüştü. Ne kadar oldu sahi? Kendimi hiçbir şey bilmeden Newyork'a atalı ne kadar zaman oldu? Bir daha geri dönemeyeceğimi neden anlayamadım? Neden uzaklaştım ben, neden İtalya'yı, annemi bıraktım? Tanrım! Ben insanlara çok değer veriyordum. O kadar çok ki hemde. Kalbimde edindikleri yer, kendime ayırdığım yerden daha fazla. Ama bambaşka bir duygu oluşturuyor bu da. Mutlaka tadılması gereken bir şey. Şimdiye kadar hayatımı boşa yaşayıp yaşamadığımı düşündüm. Hayır, kesinlikle boşa değildi. Bir sürü kişi vardı çevremde. Dost... Güvenebileceğim, sarılabileceğim insanlar. Belki de onlara gerçekten güvenmemin zamanı gelmişti. Onlara bir şeyler anlatmamın ya da... Ama bir kişinin gerçek dost olup olmadığını anlamadan bir şey anlatmak çok sakıncalıydı. Chels benim gerçek dostumdu. Zo gibi... Eff ya da... Onlar çevremde olduğu sürece kendimi iyi hissedecektim. Ama Laela'nın gerçek dostu olduğu söylenemezdi. Mutsuz olduğunda, omzunda ağlayabileceği, her şeyi anlatabileceği biri olamazdı. Olsa bile, bu bir sır olarak kalmazdı. Dedikodu olurdu. Kendi hayatını anlatmış, yaymış olurdu. Ona acımaya başlamıştım. Nefret ederdim sadece; ama nefret, gerçek insanlara yakışmaz. Ben gerçek insandım. Manhattan'da gerçek olan tek şeylerden biriydim. Gözü açık olan tek tük insanlardan biriydim. Bunu da sürdürecektim. Bu bambaşka bir ayrıcalıktı. Elini birine uzattığında o elin boş kalmazdı; çünkü sana güvenirlerdi. Acı... Kimse gerçek duygularını bilmezdi. Sadece bildiğini zannederdi. Ne isterse onu hissederdi insan. Ne isteyeceğini de kontrol edemezdi. Kontrol edebilmek için, derinliğinizin olması gerekirdi. Geçmişinizin ya da hayatınızın bir manası olması gerekirdi. Chels'e daha çok yaklaştım. Bu küçük grup, Manhattan'da gerçekten var olan insanlardı. Biz duygu yüklüydük, biz bastığını sanıp ezilerek yükseklere çıkanlardan değildik, çünkü biz zaten yüksekteydik. Onuru olan her insan, yüksekte doğar ve farkedilir. Bu düşünce beni daha çok mutlu etti. Beni seçenler de mutlu olmalıydı. Ben arkadaşlarımı satmazdım, onlarla çıkarlarım olduğu için çıkmazdım, ben seviyormuş gibi yapmazdım. Ben neysem oyum. Birini ancak bu nedenle seversin, kötü olsa bile yapabileceğin bir şey var mı diye bakarsın. Yapmacık olmak insanları senden uzaklaştırır. Benim hatam varsa bile, bu ortadaydı. Onu örtmeye çalışmak benim işim değildi. Chels de biliyordu bunu. Bütün yanımdakiler... Hatamı gösterdiklerinde, başımı çevirmez ve düzeltmeye çalışırdım. Çünkü ancak bu şekilde mükemmele yaklaşırsın, gerçekten. Birini mükemmel olarak gördüğünüzde emin olun ki maskedir. Altında yatan, zayıf bir kimlikten başka bir şey değildir. Onun için acı verici... Duygularımı ifade etmek benim için çok kolay. Kasmam kendimi. Bugün yaptığım gibi, canım sıkılıyorsa bunu belli ederim. Çünkü o zaman karşıdaki bunu farkeder ve çözüm arar. Eğer bunu belli etmemeye çalışırsan her zaman sıkılırsın. Bu benim hayat felsefem miydi yoksa? O kadar düşünceye bir cümle: " Biz gerçeğiz Chels. " |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Cuma Tem. 30, 2010 2:56 pm | |
| " Biz gerçeğiz Chels. " "Gerçek! Sahte olan her şeyin şehrinde, evet. Biz gerçeğiz. Yalanlar üzerine kurulu değil tüm bildiklerimiz. Karanlık zevklerle dolu değil kalplerimiz. Saf,temiz ve yüce gönüllere sahibiz. Her zaman en doğru olacak doğru bildiklerimiz. Nasılsak hep öyleyiz. Evet Crys, biz kesinlikle , tamamen gerçeğiz!" Sıkıca sarıldım ona. Öyle çok inanmak istiyordum ki dudaklarımdan dökülen kelimelere. Bir can simidi gibi tutunmuştum inandıklarıma. Gerçektim, yalanların tam ortasında. Kabus rüyaya dönüşmeye başlıyordu. Simsiyah olan bu şehir, bu dünya, gerçek renklerine bürünüyordu. Mavi gökyüzü. Mavi deniz. Yeşil çimenler. Pembe, kırmızı, çiçekler. Mor, sarı kelebekler. Gülümsememde bile renk vardı. Anlamlı olabilirdi belki her şey. Yeni anlamlar yüklenebilirdi. Sahtelerinin üzerine gerçekleri koyabilirdik belkide. Buzlar eriyordu. Sıcaklık vardı her yerde. Gülümsemem sıcacıktı. Bütün buzları eriten bir ısı kaynağı. Biz kaybetmeyecektik. Asla. Yalanların, maskelerin ardına gizlemediğimiz için kendimizi. Herkesin olmamızı istediği kişiler gibi değil, içimizdeki kişi olabildiğimiz için kaybetmeyecektik. Kendi görüşlerimiz vardı. Kendi tutkularımız, doğrularımız. Başkalarının doğrularıyla değil kendi doğrularımızla konuşurduk. Kalıplarımız yoktu hiç. Özgürdür. Kanatlarımızın altında koskoca bir dünya olduğunu biliyorduk. Kollarımızı açıp selamlıyorduk onu. Bu kollar, öyleydi ki, uçardık onlarla herkesin yok dediği bulutların üzerindeki sihirli ülkelere. Öyle kollardı ki kollarımız açıp bütün dünyayı kucaklardık sevgimizle. Şimdi dostumu kucakladığım gibi. Ona sardığım kollarım böyleydi işte benim.. Ve kalbim. Sınırsız sevgi deposu, saf, temiz kalbim asla kirlenmeyecekti. Yalanlarla, entrikalarla, kör tutkularla kirletmeyecektim. Nefret benim gerçekliğim değildi. Nefret, ihanet.. Hepsi sahte duygulardı bunların. İlkel ve mutasyon geçirmiş yanlış duygular. Kollarımı Crys'den ayırdım ve ellerimi yeniden işinin uzmanı ellerin içine bıraktım. Bu eller yardım ederdi, okşardı. Bu eller gerçekti. Vurmaz yada acıtmazdı. Vucudumda olan her şey gibi oda zararsızdı. Ve gerçek. Tamamen gerçek. Yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi. Justin gerçekti. Aşkımda öyle. Ama aşk güzeldi. Acıtmaması gerekirdi. Artık kalbimdeki yeri bir yaradan çok bir tahttı. Doğru olan buydu. Onun için ağlamak değil, onun için gülmek. Onu unutmaya çalışmak değil, onu hep sevmek. Çünkü hep gülümsememi çok sevdiğini söylerdi. Eğer yanımda olsa oda gülümsememi isterdi. Benimde hep isteyeceğim gibi. Gözlerimin içinin gülmesini.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Cuma Tem. 30, 2010 3:28 pm | |
| "Gerçek! Sahte olan her şeyin şehrinde, evet. Biz gerçeğiz. Yalanlar üzerine kurulu değil tüm bildiklerimiz. Karanlık zevklerle dolu değil kalplerimiz. Saf,temiz ve yüce gönüllere sahibiz. Her zaman en doğru olacak doğru bildiklerimiz. Nasılsak hep öyleyiz. Evet Crys, biz kesinlikle , tamamen gerçeğiz!" Beni sıkıca saran kolları, bana ben olduğumu tekrar hatırlattı. Işıl ışıl parlayan gözleri, hafif pembe, gülümseyen dudakları, neşesi, güveni... Her şeye değerdi bunlar. Bir kucak dolusu mutluluk... Kendine gelmişti sanki Chels. Aynı zamanda Crys de. Kumral, dalgalı saçlarını arkasına attı. Manikürcünün ona kötü kötü bakmasını umursamayarak o da sarıldı Chels'e. Gerçek arkadaşlık... Hem kötü günlerini hem de iyi günlerini geçirebileceğin birini bulmak zordu burda. İç çektim. Chels bana öyle sarılırken içimde bir kıpırtı hissediyordum. Hiç bu kadar çok arkadaşım olmuş muydu benim? Acaba ben onlara hep bu derece değer verebilecek miydim? Tabiki. Onlar benim için çok değerliydi. Renk karmaşası gibi. Her rengin bir önemi vardı. Ama o renkler, bir araya gelince asıl güzellik oluşurdu. Tek renkle yetinmek ve tek rengi sarıp sarmalamak yetersizdi. Göze güzel gelen, renklerin uyumu, birleşimi, birbirlerinin etrafında o egzotik dolanımıydı. İzlerken sarhoş olurdun. Resim fırçasıyla renkleri tabloya serptiğinde, hepsinin bir yeri olurdu. Gerçek, kalıcı bir yeri. O renk oraya aittir çünkü. O renk, orada uyum sağlar. Tabloyu ise kalbime benzettim sonra. Kırmızı bir zemin belki de... Ama beyaz her zaman en iyisidir. Kalbin beyaz gibi safsa, renkler daha çok ortaya çıkar, daha çok yürek okşar ve daha çok sevilir. Ama kalbin siyah, kötülüklerle doluysa, çoğu renk görünmez olur tabloda, onların önemi yoktur. Kötü bir görünümdür işte bu. Chels'in hangi renk olduğunu düşünmeye çalıştım. Sarı? Beyazla birbirlerine uyumlular; ama tablonun kenarlarında yer almalı. Ve eğer daha koyu tonlar olursa tablonun ortasında, kötü görünür. Hayır, sarı olamaz. Pembe? Pembe pek belirgin olmaz bazen. Aralara serpiştirirsen güzel görünebilir; ama bir renk senfonisi zor oluşturulur. Sonra bir ışık çaktı beynimde. Chels, yeşildi. Açık ama belirgin yeşil. Koyularıyla da, açıklarıyla da uyum sağlayan bir yeşil. Rahatlatıcı. Güvenilir. Korumacı. Sakin, sakin, sakin... Masmavi gözlerimin ardında yatan bütün renkler çok önemliydi benim için. Bir renk olmazsa, tablo boş olur. Ah, bütün resimlere bayılıyordum. Hüzün olmazdı benim resimlerimde. Olsa da, arkasında gizli bir mutluluk, bir ışıltı belirgin olurdu. Chels... Bana o kadar içten sarılmıştı ki çekilip ona cevap vermekte güçlük çektim. Nefes alıyordum, mutlu bir şekilde hem de. YDY'nin sahip olmadığı çoğu şey, bizde vardı. Diğerlerinden farklıyız... Bunu daha önce de söylemiştim. Gerçekti bu. " Hep öyle kalacağız. Biz diğerlerinden farklıyız. " |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Cuma Tem. 30, 2010 4:46 pm | |
| " Hep öyle kalacağız. Biz diğerlerinden farklıyız. " Bir kavrayış daha. Her sözüyle içimde, derinlerde bir yerde uzun süre saklı kalmış duyguları, düşünceleri salıveriyordu sanki. Biz diğerlerinden farklıyız.. Diğerleri nasıldı peki? Ablam geldi birden aklıma. Sürtük. Bütün sürtükler. Hepsi basittiler. Yüzelseldiler. Zevkleri üzerine yaşayan kadınlardı hepsi. Aşk umurlarında değildi. Karanlık tarafları daha barizdi hepsinin. Baştan ayağa yanlıştılar. Ve sahte. Aşk için sevişmelidir insan. Çünkü aşk saftır, gerçektir. Tamamen gerçek. Şehvet ise karanlıktır. Tutku sananlar, hep kaybederler. Tutku değildir şehvet. Sadece bedenle ilgilidir. Bedene duyulan istektir yanlızca. Oysa tutku. Aşka, kalbe, ruha ve bedene duyulur. Hepsine birden. Bu yüzden sürtükler yüzeyseldir. Sadece birer obje. Bu yüzden içleri tamamen boş olur. Aşık olamazlar. Aşkın büyüsünü yaşayamazlar işte.. Hepsi boş hepsi sahte. Ama biz farklıyız. Crys haklı. Yine. "Evet!" dedim yine kavrayışımın izlerini taşıyan bir sesle. "Evet! Evet! Kesinlikle evet! Bir doluyuz. Biz gerçeğiz. Bir farklıyız. Biz doğruyuz." Saf mutluluk doluydu sesim. Bakış açım tamamen değişmişti. Görüşlerimin üzerine serdiğim bezi yırtıp atmıştım. Gizlemeye ihtiyacım yoktu hiçbir şeyi. Açıkça söyleyebilirdim. Kalkanlar koymayacaktım artık hiçbir şeye. Örtbas etmeyecektim. Ne düşünüyorsam benim doğrum odur. Ve ben benim için en doğru olanı yaptım şimdiye kadar. Ve bundan sonrada öyle yapacağım. Sürtüklerin bir sözü vardır. 'Burası YDY!' İşte buda benim sözüm 'Bende Chels'im. Ve buranın YDY olması umurumda değil. Ben neysem oyum. Olduğum yer yüzünden olduğum kişiyi değiştirecek değilim.' Evet. Ben buyum.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet C.tesi Tem. 31, 2010 12:51 pm | |
| Chels gerçekten bir şeyleri anlamış gibi görünüyordu. Biz böyle mutluyduk. Diğerlerine benzememize de gerek yoktu. Daha iyiydi benzemiyor olmamız. Farklıydık. Hayata dair bir amacımız olmazdı ki o zaman. Herkes olurduk. Eğer bir şeyi gerçekten biliyorsan yıllar geçse de unutmazdın. Bende öyle biri olmanın, diğerleri gibi olmanın, bir marifet olmadığını iyi biliyordum ve bunu da hiç unutmayacaktım. İnkar etmek yada kaçmak hiç bana göre değildive bir şey elde edemeyeceğimi bilirdim. Chels'e baktım dikkatlice. Beni anlayan nadir insanlardan biri olduğu için çok mutluydum. Yeşilin, mavinin ve sarının tonlarıyla ışıldayan gözlerinde mutluluk vardı. Ve doğruluk. O gerçek bir dosttu. Biz gerçektik ve dostluğumuzda gerçekti. Gülümsedim ve "Yanımda olduğun için mutluyum Chels." dedim. Gerçekten mutluydum. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet C.tesi Tem. 31, 2010 3:59 pm | |
| "Yanımda olduğun için mutluyum Chels." Bende onun yanımda olmasından son derece mutluydum. Dostluğunu hissetmek, dostum olduğunu bilmek, içime su serpiyordu. Masmavi gözlerinin içindeki gülümseme öyle güzeldi ki. Cenettimdi benim. İnsan her zaman gerçek dostlar bulamazdı. Ama ben bulmuştum. Çocukluğumdaki dostluklarım gibiydi. Eğlenceli, saf, dürüst. Çıkarlarımız için arkadaş değildik. Yada arkadaş gibi görünen ama içten içe birbirini kıskananlardan da değildik. Gerçekten arkadaştık. Onun yanındayken mutluydum. Arkadaşım olduğu için mutluydum. Bu sırada bir elimdeki dama deseni bitmişti. Diğer elimi uzattım ve kadın vakit kaybetmeden ona başladı. Ağzımda bir şarkı dolanıyordu bu sırada. Butterfly Fly Away. Dayanamadım ve söylemeye başladım. Hafif sesle başladım ama sonra yükseldi sesim. Kendimi nasıl kaptırdığımı unutmuş olmalıydım. Yanımdaki kadın istifini bozmadı ama rahatsız olmuşa benzemiyordu. Şan eğitimi almıştım ve şarkı söylemeyi seviyordum. Birçok müzikalde oynamıştım ve hepside beğeni toplamıştı. Sesimi beğeniyordum. Ve kendimden geçiyordum söylerken, şimdiki gibi..
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Paz Ağus. 01, 2010 10:28 am | |
| Bir süre sonra Chelsea şarkı söylemeye başladı. Sesi gerçektende çok güzeldi. Büyü vardı sanki sesinde. Sonra dayanamayıp bende katıldım ona. Manikürcü dik dik baksana umursamadım. Biz söylerken manikürüm bitmişti. Ellerim serbest kaldığı için garip bir neşe içindeydim. Şarkı söylemek benim için pek normal bir şey değildi aslında ama şu an gerçekten keyif alıyordum yaptığımdan. Yanımda Chelsea varken her şey normal olmaya başlamıştı. Ona eşlik etmem hoşuna gitmişti, bana gülümsedi. Sesimiz birbirine uyum sağlıyordu. Bu gün çok şey olmuştu. Çoğu şeyi kavramış, anlamıştık. Ve dostluğumuzu hissetmiştik. Şimdi onunla şarkı söylemek çok eğlenceliydi. Kendimi mutlu hissediyorum ve dostluğumuz kesinlikle gerçekti. Ve doğru. Elimi ona uzattım. Oda dama desenli tırnaklarıya sağ elini uzattı bana. Sıkıca tuttum elini, hiç bırakmayacağımı anlamasını istiyordum. Ellerini bırakmayacaktım hiç. Beni böyle mutlu hissettirmesi hoşuma gidiyordu. Ona sırlarımı açabileceğimi biliyordum çünkü bana ihanet etmeyeceğine emindim. Bende etmeyecektim. "Hep dost olacağız." dedim bütün inancımla. Ve gülümsedim. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Paz Ağus. 01, 2010 12:34 pm | |
| Crys'de bana katılmıştı. Seslerimiz çok uyumluydu. Renklerin harmonisi gibi.. Ellerini manikürcüden kurtardığı anda ellerimi tuttu. Sıcacık elleri güven veriyordu. Ne zaman yardıma ihtiyacım olsa bana o ellerini uzatacağını biliyordum. Bu düşüncemi duymuş gibi "Hep dost olacağız." dedi ve gülümsedi. Bende ona gülümsedim. Her söylediği söz gibi bu söze de kalpten inanıyordum. Oda inanarak söylemişti zaten cümlelerini. Kalbinden kopup gelmiş gibi kararlı ve sevgi dolu. Şarkının melodisi havada asılı kalmıştı. Bir fon müziği gibi kulaklarımda çınlıyordu. Ellerini iyice tuttum ve "Sonsuza dek.." dedim onunki kadar içten bir sesle. Her zaman birbirimizin yanında olacaktık. Birbirimizin hatalarını affedecek, bağışlayıcı olacaktık. Çünkü dostluk bu demekti. Telefonum titremeye başlayınca gönülsüz bir şekilde ellerimi ellerinden ayırıp telefonumu çıkardım. Arayan stilistimdi. "Üzgünüm. Önemli olabilir." dedim bıkkın bir sesle ve telefona cevap verdim. "Gala elbisenin provasındayım ve geciktin!" Stilistim ses tonunu kontrol etmeye çalışmakta güçlük çekiyordu. Crys'layken zaman su gibi akıp gitmişti. Saate bakınca şok oldum. Geç kalmıştım! "Hemen geliyorum." dedim ve telefonu kapadım. Zaten ikimizinde tırnakları bitmişti. Elinden yeniden tutup kaldırdım ve ödemeyi yaparken durumu açıkladım. Anlayışla karşıladı. Bu unutkanlık olayına bir çözüm bulsam iyi olacaktı. Gitmeden dostuma sarıldım ve "Harika bir gündü." dedim. "Kesinlikle." dedi ve oda benim gibi gülümsedi. Bütün günü onunla geçirmek isterdim ama saatin tik tak sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Arabaya atladım ve isteme istemeye de olsa oradan ayrıldım..
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Paz Ağus. 01, 2010 12:37 pm | |
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Güzel Bir Sohbet Paz Ağus. 01, 2010 9:08 pm | |
| Crystal - 35 şöhret puanı 7 dolar Chelsea - 30 şöhret puanı 6 dolar |
| | | | Güzel Bir Sohbet | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |