Misafir Misafir
| Konu: Jodelle Darcia Ptsi Kas. 08, 2010 1:48 pm | |
| Ad Soyad: Jodelle Darcia Cinsiyet: Kadın Seçiminiz (Kariyer, Şöhret): Şöhret Örnek Rp:- Spoiler:
Gözümü açtığım zaman karşımda birkaç tane beyaz önlüklü insanlar gördüm. Fazla uykudan dolayı olacak ki kendimi sersemlemiş hissediyordum. Esnedim ve kendime gelmeye çalıştım. Etrafımda bir sürü benim gibi bebekler vardı. Her yerde bebek ağlamaları duyuluyordu. Gerçekten bu sesler kafamı yiyip bitirmişti. Artık aşırı sıkılmaya başlamıştım Ki nihayet bir kadın beni kucağına aldı. Daha doğrusu hemşire. Neyse beni kucağına aldı ve oradan çıkardı. Kucağında olduğum kadın bana sıcacık bir gülümsemeyle bakıyordu. Gülümsemesinin yakınlığından dolayı belki bir ihtimal de olsa annem olabilir diye düşündüm. Ama, hayır! O olamazdı. Anne kucağı sıcaklığı, şevkati onda yoktu. Ona karşı bir heyecan hissetmiyordum. Anneye kavuşma heyecanı... Uzun uzun yürüdük koridorlarda. Kolu kırılmış çocuklar, çocuğuyla başa çıkmaya çalışan anne-babalar... Sonra bir kapıdan içeri girdik. Bir doktorla bir adam karşı karşıya oturmuş, konuşuyorlardı. Doktor herkesin bildiği gibi beyaz önlüklü, tedirgin suratlı bir adamdı. Gözlerim adama kaydı. Adamı baştan aşağı süzmeye başladım. Ayakkabının birinin yanı, diğerinin üst kısmı yırtılmış, pantolonunun cep tarafı ve dizi yamalı, üzerindeki hırkanın iplikleri söküktü. Adama o an o kadar acımıştım ki ama yüzüne baktığım zaman içimde tuhaf bir his uyandı. Hani derler ya -Hayatıma giren ilk erkek, ilk aşık olduğum kişi... Babam!- İşte benimki de öyle bir şeydi. Yüzünü dikkatle izlemeye devam ederken adamın ağladığını farkettim. O her iç çektiğinde gözlerinden damla damla dökülen yaş, yüzünden akıp giderken yanaklarında bir iz bırakıyordu. Yaşın döküldüğü yer yüzünde belli oluyordu. Ona karşı içimdeki acıma hissim içimde daha da büyümüştü. Neden ağladığını merak ettiğimden konuşmalarına dikkatimi verdim. Doktor: -Kusura bakmayın bayım. Çok üzgünüz ama maalesef kardeşinizi kurtaramadık. Gerçekten elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Fakat olmadı. Başınız sağ olsun. Adam diye tanımladığım kişi galiba benim dayım falandı. Babam olacağını sanmıyordum. Çünkü doktor "...kardeşinizi kurtaramadık..." diyordu. Evet evet, herhalde dayımdı. Ama bir dakika! -Hayatıma giren ilk erkek, ilk aşık olduğum kişi... Babam!- diye söylediğimi hatırlıyorum ama benim ilk yaşamıma giren erkek babam olmuyordu. Peki ya bu kimdi ? Benim minicik fikirlerime göre büyük ihtimalle dayım falandı galiba... Ben onu hala dikkatle incelemeye devam ederken birden bana döndü. O da beni incelemeye başladı. Sonra ayağa kalktı, kollarını bana doğru uzattı. Hemşire de ona karşılık verdi. Onun kucaklarına geçtiğim zaman içimi bir güven duygusu kaplamıştı. O anda suratımda acayip bir gülümseme yayıldığını farkedebilmiştim. Bir süre öyle kaldık. Sonra hemşire beni tekrar kucağına alıp beni nefret ettiğim yere götürdü. Birkaç gün hastanede o mızmızlarla birlikte aynı ortamda, aynı odada vakit geçirdikten sonra nihayet çıkabilmiştik. "Çıkabilmiştik" diyorum çünkü benim hastanede kaldığım her vakit dayım dediğim adam da orda duruyordu. Dayımla işlem kayıtlarını halledip hastaneden çıktıktan sonra evin yolunu tuttuk... Hava soğuktu, dayım beni biraz daha sarmaladıktan sonra yanımızdan geçen minibüslere baktı. O an aklından arabaya binip eve gitmeyi düşündüğünü tahmin edebiliyordum. Sonra bir elini cebine attı ve kumaşını dışarı çıkarttı. Cebinde tek kuruş para yoktu. O buz gibi havada eve yürüyerek gitmiştik ve ev kilometrelerce uzaktaydı. Nihayet varmıştık fakat onların yaşadığı ev çürük tahtalardan yapılmış bir şeydi. Ev iki odadan oluşuyordu ve sobayla ısınıyordu. İçeriden bir kadın geldi ve beni kucağına alıp ağlamaya başladı : " Merak etme bebeğim, sana çok iyi bakacağız. Bize güvenebilirsin. " diyordu. O ağlayınca nedensiz olrak tabi bende ağladım. Aradan aylar geçmişti ve ben hala onlarla kalıyordum. Ama mutluydum ya... Durumları her ne kadar kötü olsa da bana çok iyi bakıyorlar, bana karşı sevgi, şevkat gösteriyorlardı. Evin hemen karşısında küçük bir park vardı. Hava güzel olduğunda bazı günler yengem beni alıp parka götürüyordu. Yengemin kucağında oturmuş, parkta oynayan çocuklara imrenerek bakıyordum. O kadar mutlu görünüyorlardı ki... Bazen hep birlikte yani ben, dayım, yengem dışarı çıkıp geziyorduk. Maddi durumları çok kötü olmasına karşın sürekli beni mutlu etmeye çalışıyorlardı. Yeni elbiseler, ayakkabılar falan alıyorlardı. Onlarla yaşamaktan gerçekten çok mutluydum. Bir gece yer yatağında üçümüz birlikte yatarken tuhaf bir hisse kapıldım. Fakat ne olduğunu bu yaşımla anlayamayacağım için uyumaya devam ettim. Rüyamda sürekli gözümün önüne soba geliyordu. Nedenini anlayamadım. Galiba bir kaç saat geçmişti. Gözümü bembeyaz bir ışık rahatsız ediyordu. Gözümü açıp ayağa kalktım. Bir dakika ya ben daha yürümeyi bilmiyordum ki ! Sonra dayımlara doğru döndüm, onlar hala uyuyordu. Ortalarında... Ortalarında kendimi gördüm !!! Tam bunu şaşkın şaşkın düşünmeye başlamıştımki... Yükseldiğimi farkettim. Ne oluyordu ya ? Fazla uzun sürmedi düşünmem. Nedenini bulmuştum. Ölmüştüm. Evet ölmüştüm. Daha hayatımı yaşayamadan, okula gidemeden, dertlerimi dinleyecek arkadaşlarım olmadan, her çocuk gibi oyun oynayamadan, parkta o imrendiğim çocuklar gibi eğlenemeden, oynarken sürekli düşüp bir yerlerimin kanadığını fakat o anın güzel olduğunu anlayamadan ÖLMÜŞTÜM..!
|
|