Duyurular | |
Gossip Girl | ~ NY gençleri neredesiniz? Dedikodularınızı bekliyorum. Bilgi için tıklayın.
Seviliyorsunuz. Xoxo |
Yönetim Kadrosu |
|
|
| Aşk Masumdur | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: Aşk Masumdur Perş. Ekim 14, 2010 4:25 pm | |
| Annemin sıkıcı kokteylerinden birindeydim. Tanrım , bu kadın ne zaman olgunlaşacaktı ? Annem bu kokteyli daha çok önemsediğini belirtmiş ve kuklası olan beni daha güzel göstermek için elinden geleni yapmıştı. Bazen onu gerçekten anlamıyordum. Saçlarım kuaförde yapılmış , tüm bakımlarım yapılmıştı. Dıştan bakınca taş bebek gibi görünen bana içimi soran olmamıştı hiç. Hep güzel , popüler ve en iyi olmak için uğraşmak için zorlanmıştım. Sadece okul hayatıma karıştırmıyordum kimseyi. On sekiz yaşında olmanın verdiği avantajları da olabildiğince kullanıyordum. Chelsea ile aldığımız ev daha dekore edilmemişti. Bu yüzden `şimdilik´ annemin evinde kalıyordum. Annem siyah,üzerine tam oturan, kısa ve beline kadar açık abiyesiyle tüm salonda tur atarken ben de elimi çeneme koymuş etrafı seyrediyordum. Bu insanların hepsini tanıyordum. Para, lüks, entrika , şöhret , kariyer ... Daha bir çok şey vardı onlarda ; ama sevgi ve mutluluğun izleri bile geçmiyordu hayatlarında. Herşeyi ezbere yaşıyor gibiydiler.
Annem kolunda son derece şık ve yakışıklı bir adamla gelirken kulakları ağzındaydı adeta. Gelen kişiye somurtmamam için yaptığı kaş-göz işaretlerine içimden kahkahalar atıyordum. İsteği üzerine gülümsedim ve "Merhaba." dedim son derece nazik bir şekilde. Annem yanındaki adamı tanıttı bana. "Elizabeth , bu Leone Letterio. Genç , yakışıklı ve bir o kadar da çalışkan bir iş adamı." Annemin gözlerindeki ışıltılardan birşeyler sezsem de hiç ses etmedim. "Tanıştığımıza memnun oldum." dedim ellerimi uzatarak. Uzattığım elimi tuttu ve tokalaştık.
En son Elizabeth Anna Stone tarafından Paz Kas. 07, 2010 5:31 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Aşk Masumdur Cuma Ekim 15, 2010 3:30 pm | |
| Tik, Tak. Tik, Tak. Tik, ..... Her zaman ki gibi olan yorgun temalı bakışlarım saatime odaklanmıştı bundan otuz saniye önce. Ve otuz saniyedir takip ettiğim gümüş Rolex'in akrep ve yelkovanı bana tek birşey fısıldamıştı. "Sıkıntı." Kendi yarattığım şizofreni tünelinden çıkıp gerçek hayata katıldığımda etrafta ki sohbet ve kahkaha seslerinin, içki ve kulağa pekte hoş gelmeyen müzik seslerinin abluka altına aldığı atmosfer beni tekrar kucaklamıştı. Üzerimde ki Gucci takımın ne kadar göz alıcı olduğunu yanımdan geçip üzerime odaklanan bakışların arasında kaldığımdan dolayı rahatlıkla hissedebiliyordum. Ve tüm bu kargaşanın arasında dakikalar önce 'Sokayım böyle kokteyle. Naah, ben gidiyorum ulan!' diyerek kokteyli terkeden Ike'tan sonra şimdi bende gitmeyi düşünür olmuştum. Neredeyse iki saattir Manhattan'dan arazi satın almak isteyen pişkin heriflerle sohbet etmek zorunda kalıp, hiçte haz etmediğim genç bir şarabı tatmak zorunda kalmıştım. Tabii başlarda Huckley ve Frankie'nin etraftaki kızlar için kısık sesle atışmaları beni eğlendirsede kendilerine kaçamak yapıcak iki sürtük bulup kaçmaları benim canımı sıkmıştı. İlerleyen dakikalardaysa eğlence arayışıma son verip babamın hayatında ki altın kuralı olan iş yapmaya odaklanarak sohbetlerime ve anlaşma zeminleri için el sıkışmalarıma devam etmiştim. Ve neredeyse bir saatin sonunda tüm sıkıntılı sohbetlerden sıyrılmış kendimi kalabalığın ortasında saatime sıkıntılı bir şekilde bakarken bulmuştum. Etrafta ki kalabalık. "Gregge di Pecore."* diye kendi kendime fısıldadığımda elimde ki içki bardağınıda bırakmış gördüğüm tüm tanıdık simaları hafızamda yineliyordum. Kolumu nazikçe kavrayan bir varlığı hissettiğimde ölüye has bir sakinlikle dönerek ona baktım. "Bayan Stone?"Kısa bir sohbetti. Güleç tavırları ve durmak bilmez sorularının sonunda koluma girerek beni bir köşeye çekmeye başlamıştı. Kendimi onun aklında ki patikaya bırakarak ağır adımlarla ilerledim. İlerde bizi götürdüğü köşede bekleyen güzel bir genç kız görmüştüm. Her İtalyan erkeğinde olduğu gibi onu uzaktan yanına gelene kadar bakışlarımla kesmiştim. Yanına geldiğimizde kolumu tutan kadının sabitleşmiş bir kalıba sahip tanıştırma cümlesinin ardından sesini duymayı istediğim kişinin Bayan Stone'un kızı olduğunu öğrenmiştim. Yumuşak bir ses tonu, ardından uzatılan narin bir el. Sakince elini tuttuğumda çivi kadar soğuk ve ölü olan yüz mimiklerim yavaşça yumuşamıştı. Ufak bir gülümsemeyle karşılık vererek annesinin o anda hızla aramızdan çekilmesini izledim. "Dert etme, bu kalabalıkta annen gibi pek çok kişi var."Ona bir adım yaklaşarak kalabalığa dönmüştüm. Ses tonum fısıldar derecede alçaktı. Ve yanına geldikten birkaç saniye sonrasındada onun yüzüne bakıp tepkisini incelemeye başlamıştım. Gülümsemelerin ardından daima farklı oyunlar oynanır. Babamın daima söylediği gibi. *:"Koyun Sürüsü." |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Aşk Masumdur C.tesi Ekim 16, 2010 11:46 am | |
| ________________
Annem yavaşta diğer insanlarla konuşmak için aramızdan çekildi ve ne yapmak istediğini bariz şekilde açıklamış oldu. `Olgunluk´ ve `Uslanmak´ kelimelerinin annemde hiçbir zaman bulunamayacağını bir kez daha anlamıştım. Bazen kendimi kullanılmış gibi hissetmemin tek neden annemdi. Sürekli güzel olduğumu söylüyor , beni durduk yere kışkırtıyor ve zengin iş adamlarına beğendirmek için elinden geleni yapıyordu. Neyse ki artık işin sonunu hangi sahneyle bitireceğimi gayet iyi biliyordum. Annemin gösterdiği taliplerle tanışılır , birkaç akşam yemeği yenilir , konuşulur , onun aynı düşünce kalıbındaki insan türünden olduğu anlaşılır ve ondan yavaşça uzaklaşıp yüzüne bile bakmamak üzere ondan uzaklaşılır. Bu seferki bana ufak bir gülümseme ile karşılık vermişti. "Dert etme, bu kalabalıkta annen gibi pek çok kişi var." dediğinde şaşırmıştım. Onunla kesinlikle aynı fikirdeydim. Sosyetedeki tüm insanlar , çocuklarının ünlü biri ile evlenmesi için olabildiğince yırtınırlardı. Gülümsedim ve ne diyeceğimi bilemedim. Elimdeki alkolsüz kokteyli yudumlarken bardağın ağzında parmaklarımı dolaştırıyordum. `Bitse de gitsek´ tarzındaki ruh halim yanımdaki adamı bile önemseyecek kapasiteye sahip değildi. Telefonumun titrediğini hissettim. Bu da kimdi ki ? Ah , tabii ki de bayan `otoriter çöp çatan´ bana mesaj atmıştı. `Lizz yeni tanıştığın birini önemsememek çok kötü bir davranıştır ! Çabuk adamla sohbet etmeye başla. Seni izliyorum !´ Gülümsedim ve annemin olduğu yere baktım. Kızgın bakışlarını bana doğru çevirmişti. Derin bir iç çektim ve gülümsemeli şeker kız pozisyonumu aldıktan sonra "Haklısın aslında. Maskeler onların günlük kıyafetlerine yerine geçmiş gibi. Gülenin içten içe ağladığını ya da üzüntü içinde olduğunu bilmek imkansız." dedim. Yanımıza gelen garsona elimdeki boş bardağı uzattıktan sonra bir diğerini almak için uzattım. "Biraz dışarı çıkalım mı , ne dersin ?" diye sorduğunda sorunumu ona aktarmış olmanın utancı ve bu maskeli dünyadan bir an olsun uzaklaşacağımı bilmenin sevinci ile başımı salladım.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Aşk Masumdur Perş. Kas. 04, 2010 3:09 pm | |
| Saat ilerledikçe ortamda ki bütün eğlence yerini sıkıcılığa, konuşmalarsa yerini tüm heyecandan uzağa, sıradanlığa bırakmıştı. Bunun farkında olması gereken yüzler tüm monoton tavırlarla yaptıklarını yapmaya devam ediyorlar ve sanki bundan zevk alıyormuşçasına bir kukla misali devam ediyorlardı. Bir noktadan sonra kimsenin umrumda olmadığı an ilgimi üzerinde toplayabilen tek bir kişi vardı. Oda hemen yanımda duruyordu. Adının Elizabeth olduğunu öğrendiğim bu kız inanılmaz bir zerafete ve duru bir güzelliğe sahipti. Evet, bunu en başından beri böyle klabul etmiştim aslında. Tıpkı salonda ki diğerleri gibi annesininde boş ve monoton amaçları doğrultusunda ufak bir tanışma ritüelinden sonra onunla konuşmaya vaktim olmuştu. Asla gözlerimi başka bir yere çevirmeden tüm ilgimi hapseden kıza bakarken fark ettiğim birşey vardı. Bunalmıştı ve yüzünde görünen gülümsemenin arkasında bir sıkıntı yaşıyordu.
Sıkıntı bu camiada fazlalıkla görülebilen bir olgudur. En ücra köşede ki sohbetten merkezde ki bir arkadaşlığın içersinde dahi rahatlıkla bulunabilecek yegane şeydir. Ve bu gecede her zaman ki gibi burada var olması beklenilir birşeydi. Yinede tüm bu sürünün içersinde sıkıntının eline geçirdiği tek bir varlığı umursuyordum içten içe. Elizabeth'in içkisini verdiğini gördükten sonra kısık bir sesle teklif etmiştim dışarı çıkmayı. Ufak ve içten bir gülümseme sözlerden daha fazla değer taşımıştı o an için.
Kokteyl salonundan asansörle ayrılmıştık. Binanın en üst katı tamamen açık bir balkondu ve sadece iki kat vardı aralarında. Biraz soğuk olduğunu umuyordum ama fazlasıyla soğuktu dışarsı. Bunu umursamadan Elizabeth'e eşlik ederek basamağı aştım. Ağır adımlarla yanyana yürüyorduk ve ben onun yanımda olmasından keyif alıyordum. Elizabeth bana tuhaf gerçeklikleri içinde barındıran saf bir kız olarak görünüyordu ve bu fikirde benim için fazlasıyla çekiciydi. Gözlerinin içine bakarak sakince sormuştum, "Bana tam olarak neden bunaldığını anlatma zamanın geldi." sözlerimi bitirdiğimde sakince gülümsemiştim ona karşı. Hakkında merak ettiğim ve edeceğim pek çok soru var gibi görünüyordu. Ama hepsinden önce görüneni değilde, ruhunu öğrenmem gerekiyordu. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Aşk Masumdur Perş. Kas. 04, 2010 4:07 pm | |
| İsteğini kabul ettiğimde asansör vasıtasıyla otelin kokteyl salonundan çıktık neyse ki. Kendimi bir kuş kadar özgür hissediyordum şimdi ve daha mutlu gibiydim. Derin bir nefes aldım özgürlükten. İçime çektim havanın tüm hücresini. Esen hafif rüzgar ve çıplak kollarımın üşümesine neden olan soğuk umrumda bile değildi. Leone´a daha bir güveniyordum şimdi ve ona oldukça minettardım. Yan yana yürüyorduk ve adımlarımız bile aynı ritim ve ahenkle ilerliyordu. "Bana tam olarak neden bunaldığını anlatma zamanın geldi." Sözleri içimdeki etki olarak soğuk bir rüzgar bırakmıştı. Gülümseyşi içimi ısıtsa da hayatımın donuk izlerini ona göstermek konusunda çekiniyordum içten içe. Annemden nefret ettiğimi , kardeşim ve Chelsea´den başka kimseye güvenmediğimi ve bu iğrenç sosyete hayatında kendimi adeta bir et bebek gibi hissettiğimi söylesem vereceği cevaplar kokutuyordu beni. Kokteylerdeki insanlardan ürküyordum adeta ve asla yaptıklarını yapmıyordum. Hiçbir zaman yalan söyleyememiştim ve daima doğru olabilmek için elimden geleni yapmıştım. Alkolü bıraktığımda ise kendimi daha iyi hissetmiştim ; çünkü alkolün etkisi ile adeta bir canavar çıkıyordu içimden. En kötüsü bu canavarı sadece yanımdaki insanlar görüyor ve beynimde o canavarın küçük bir kalıntısı bile kalmıyordu. İçimi çektim ve ona doğru söylemeye karar verdim. Belki de benim gibi düşünüyordu o da. Zaten söyledikleri bunu işaret ediyordu ve itiraf etmeliyim ilk bakışta iyi birine benziyordu. "Maskeleri sevmiyorum ve soğuk geliyor onlar bana. İnsanların umursamaz bir tavırla kahkaha atmaları ve keyfi zevkleri için herşeyi yapabilme haklarının olduğunu dşünmüyorum. O kokteyldeki bayanların çoğu arkadaşlarının arkasından dedikodu yapıyor ve belki bana inanmazsın ; ama ordaki çoğu adam ya arkadaşının sevgilisi ile ya da güzel bir hayat kadını ile yatmıştır. " dedim bir nefesle. Yüzüne baktığımda beni dikkatli bir şekilde dinlediğini farkettim. Utangaç bir tavırla başımı eğdim ve kızardım. İnsanlar nankördü ve hayatta kimse dört dörtlük değildi. Yalan , entrika ve birçok iğrençliğin bulunduğu bu iğrenç dünyadan bazen silinmek istemek suç muydu ? Bir şiir yazdığımı hatırlıyorum bir gece.
```Zevk içinde yaşayan akılsız ruhlar Ebedi hayatta acı ile solar O dünyada zalimlerin gözleri dolar Ardından atılır acı çığlıklar... ´´ |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Aşk Masumdur Perş. Kas. 04, 2010 4:43 pm | |
| Havanın soğuk olması beni etkilemiyordu. Zira küçüklüğümden beri alıştığım esintiler hoşuma bile gidiyordu. Ama bu soğukluk Elizabeth'in hoşuna gitmiş gibi görünmüyordu. Zarif bedenini süsleyen elbisesinin onu soğuktan korumak gibi bir özelliğinin olmadığı çok açıktı. İkimizde sessizdik bir süre. Aynı senkronlarda yavaş yavaş yürüdük. Birbirimizin varlıklarını yanımızda hissetmek için olabildiğince ağırdan aldık bu süreyi. Sessizliği bozan benim sorum olmuştu. Ve cevabı biraz geç gelmişti. Onu tanıdığımdan beri yüzünde gördüğüm tatlı masumiyet bir an için değişmişti. Konuşmasına başlamadan hemen önce ve aklına gelen herşeyi bana birbir sıralarken dahi gözlerinin içinde gördüğüm ufak bir öfke kırıntısıyla gördüğü şeylerden etkilendiğin için hissetmiş olduğu rahatsızlık çok netti. Birkaç saniye düşündükten sonra birden aklında ki tüm fikirleri durmaksızın yansıtması Elizabeth'in ne kadar açıksözlü biri olduğunu görmem açısından tereddütsüz bir netice çıkartıyordu bana. Sözlerini dikkatle dinledim. NY camiası tamamen yalanlar ve zevk üzerine kuruluydu. Bunu tecrübe etmek ve tatmak için fazlasıyla bir vakit geçirmiştim içerde, ama güven ve özgünlüğe fazla önem verecek birinin olduğunu düşünemeyecek kadar şartlandırmıştıom kendimi. Şimdiyse karşımda duran buy kız, benim asla düşünmeyeceğim türden biri olarak karşımdaydı.
Sözlerini bitirdiğinde aklımdan geçenler sadece sözleri hakkında aklımda beliren örneklerde ve kendi düşüncelerimle onunkileri karşılaştırma arasında geçen testlerden ibaret değildi. Elizabeth'in böyle bir farklılığı taşıyamayacak kadar güzel olduğunuda düşünmüştüm. Neticede NY camiasının rtüm kirli işleri güzellikle başlardı. Benden yedi yaş küçük bu olgun hanımefendinin gözlerine saygıy ve etkilenmiş bir şekilde baktım. Benden utandığını hemen fark etmiştim çünkü aklındakileri bir seferde anlatıp öfkesini kusarken düşünmemişti bile. Bakışlarını benden kaçırıp yüzünü önüne eğdiğinde gülümsedim. Karşımda duran buy kız tamamen kendisiydi. Kendi ruhu, kendi özgün fikirleri..
Rüzgarın artmasıyla titrediğini gördüm. Yirmidokuzuncu katta olmamız nedeniyle soğuğu hissetmek çok kolaydı. Sakince, sesimi çıkartmadan üzerimde ki ceketi çıkarttım. İki elimle ceketimi tutarak Elizabeth'in narin vücuduna yaklaştım. Benden daha narin olan vücudunun açık olan kısımlarının üşümüş olabileceğini düşünmüştüm. Mükemmel vücuduna yakından bakma fırsatı bulmuşken bunu değerlendirmek yerine omuzlarına ceketimi geçirdim. Üşümemesini istemiştim çünkü sohbetimizin devam edeceği çok açıktı. Ona biraz daha yaklaştım. Tam yanında dururken sağ elimle Elizabeth'in çenesini zarfifçe yakaladım ve yavaşça başını yukarı kaldırarak bana bakmasını sağladım. Yüzü bana doğru döndüğünde birkaç saniye sessizce güzelliğini inceledim. Ardından sakince fısıltı tonunda konuşmaya başladım; "Söylediklerini görmeyi bırak, yaşadım bile Elizabeth. İnsanlar görgüsüz varlıklardır. Ne kadar kültürlü yada ne kadar zengin olursalar olsunlar bu böyledir. Ama artık günümüzde önemli olanda bu söylediklerinin ta kendisi haline geldi. Tüm bu koyun sürüsünün arasında böyle düşünerek kendini özel biri haline getirdiğinin farkında mısın? Asla utanılacak yada yadırganacak birşey değil bu düşünceler. Bu düşünceler seni özel kılan, gururunu korumanı sağlayan düşünceler."
Sözlerimi bitirdiğimde titrek bir şekilde bana baktığını fark ettim. Sakince gülümseyerek bir elini kavradım. Üşümüştü bunu elini tuttuğumda hissetmiştim. İçten bir şekilde gülümsüyordum çünkü onun böyle düşünmesi, hemde böyle bir topluluğun arasından yetişmiş biri olarak böyle düşünmesi beni hem şaşırtmış hemde etkilemişti. "Benim bu düşünceye sahip olmak için geçtiğim süreçte bende onlardan farksızdım. Sadece en sonunda bunların ne kadar boş şeyler olduğunun farkına varmam için bir darbe gerekti. Sonrasında bende bu düşünceyle hareket ettim daima. Fakat sen, bu camianın içinden yetişmiş güzel bir kız olarak böyle düşünerek ne kadar özel olduğunu kanıtladın bana. Seni tanıdığıma memnun oldum Anna Stone." Son söylediklerim yeterince kısık bir fısıltıyla söylenmiş ciddi sözlerdi. Yüzümde sade ve ufak bir gülümseme vardı. Elini bırakmak istemiyordum sadece o ve düşüncelerinin bende bıraktığı etkiyle sessiz kalarak anın tadını çıkartmak istiyordum. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Aşk Masumdur Perş. Kas. 04, 2010 6:23 pm | |
| İçimdekileri ona anlatmanın boşluğu ve artık soğukluğunu hissettirmeye başlayan soğuk bedenimi adeta ruhumu üşütmüştü. İçgüdüsel bir hareketle titredim. Bana yaklaştığında hissizleştim bir an ve paniğe kapıldım. Tanrım lütfen yanılmış olmayayım , belki de benimle dalga geçti ? İçimden geçen sözler ceketini üzerime örtmesiyle silinivermişti. Bir an için onun bu dediklerimi sadece beni elde etmek için yaptığını sanmıştım. Ne yanılgı ama ? Artık insanlara zerre kadar güvenemiyordum ; ama içimde bir yerlerde bu adamı tanıma isteği de duymuyor değildim. Onu sadece okulun sürtük kızlarının dilinde duymuştum. Biri aynen şu sözleri sarfetmişti biz Chelsea ile yemekhanede sıcak çikolatalarımızı içerken. "Hayatımda onun kadar seksi bir erkek görmedim. Sanki bedenimle birlikte ruhumu da okşadı." Belki de doğruydu sözleri ; fakat bir yandan yalan. Tek gecelik bir kızın dudaklarından çalınandı sadece bunlar . Ona güvenmeli miydim ? Bilemiyordum ; ama o an umrumda bile değildi. Tutunacak dal aramak gibi birşeydi belki de benimkisi. Kötümser iç sesim `Belki de seni tek gecelik listesine atmak için anlıyormuş gibi yapıyordur.´ dedi alaylı bir tavırla. Zarif bir hareketle çenemi tuttu ve kendine doğru bakmamı sağladı. Kahverengi gözleriyle karşı karşıyaydım şimdi ve sadece ikimiz vardık o sessiz balkonda. "Söylediklerini görmeyi bırak, yaşadım bile Elizabeth. İnsanlar görgüsüz varlıklardır. Ne kadar kültürlü yada ne kadar zengin olursalar olsunlar bu böyledir. Ama artık günümüzde önemli olanda bu söylediklerinin ta kendisi haline geldi. Tüm bu koyun sürüsünün arasında böyle düşünerek kendini özel biri haline getirdiğinin farkında mısın? Asla utanılacak yada yadırganacak birşey değil bu düşünceler. Bu düşünceler seni özel kılan, gururunu korumanı sağlayan düşünceler." dediğinde söyledikleriyle karakterini çizdim beynimde. Tüm kötü söylentileri sildim aklımdan ve tertemiz bir sayfa açtım ona adeta. Hayatımın neresinde olması gerektiğine karar verememiştim ; ama önemli bir yerde olacağı barizdi. Hafif bir tebessüm etti ve gülüşünün sıcaklığın ta içimde hissetmiştim o an. Buzdan farksız elimi korkusuzca tutmuştu ve ılık , yumuşak elinin arasında kayboldu elim. "Benim bu düşünceye sahip olmak için geçtiğim süreçte bende onlardan farksızdım. Sadece en sonunda bunların ne kadar boş şeyler olduğunun farkına varmam için bir darbe gerekti. Sonrasında bende bu düşünceyle hareket ettim daima. Fakat sen, bu camianın içinden yetişmiş güzel bir kız olarak böyle düşünerek ne kadar özel olduğunu kanıtladın bana. Seni tanıdığıma memnun oldum Anna Stone." Anna Stone ... Hiç kimse adımı bu şekilde telaffuz etmemişti , annem bile. Hep Lizz olmuştum insanların hayatında. Bilgili , gururlu , asi ve bir o kadar da saf Lizz. Özgüvenli , savunmacı , neşeli ve birazcık melankolik Lizz. Şimdi ise Anna´ydım. Elimi hala bırakmamıştı ve bunu fırsat bilerek daha da sıktım. Ruhuma merak talan etmişti. Gayet sakin bir uslüpla "Özel değilim, sadece kullanılan ve bunun gayet farkında olan biriyim. Her neyse aslında önemli olan bu değil. Önemli olan bu insanlardan nefret etmem." dedim dış dünyayı işaret ederek . Boşta kalan elimin işaret parmağımla göğsünü işaret ettim. "Ve sen de farklı ve özelsin. Aynı bana dediğin gibi." dedim. İçimdeki adı bilinmedik bu duygu seli de neydi böyle ? Konuşmamızdan itibaren daha da şiddetlenen rüzgara meydan okuyordu saçlarım. Yana doğru savruluyordu adeta. Kahverengi gözlerine baktım soru soran gözlerimle. O gerçekten farklı mıydı ? Sorunun cevabı gayet basitti aslında : Evet , o farklı. Sanırım aradığın kişiyi buldun Anna ! |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Aşk Masumdur Perş. Kas. 04, 2010 8:10 pm | |
| Önce gözlerinde masumiyeti görmüştüm. Sonra öfkeyi ve sonrasında mutluluğu. Ve tüm bu aşamaların sonuncusunda da beni mutlu edebilecek bir sıcaklığı hissetmiştim. En başından beri bütün o koyun sürüsü arası içinde gerçek bir insan modelini yansıtan biriydi o. Ve bunu görmemek için o koyunlar gibi biri olmak gerekiyordu ki, hayır. Ben daha fazlasıydım. Bu yüzden Anna'nın gerçek yüzünü görebiliyordum. Hava soğuktu ve bu yüzden ona yaklaşmıştım. Ceketim rüzgarı kapatabiliyor bu yüzdende Anna'yı üşümekten koruyabiliyordu. Sessizdim ve sadece onu izliyordum. Bana sakince "Ve sen de farklı ve özelsin. Aynı bana dediğin gibi." dediğinde gülümseyerek iki elinide kavramıştım. Benim için böyle düşünmesi hoşuma gitmişti. En azından bugün burada yaşanılanlar arasında duyduğum en güzel kelimeydi. Benden kısaydı, dolayısıyla aşağıya bakıyordum belirli bir açıdan. Ama o, çok güzeldi. Ve ağzımı bile açmadım onu izlerken. Birkaç saniye birbirimizi izlediğimizde birşeylerin tuhaf olduğunu ikimizde anlamıştık.
Yavaşça gözlerimi ayırarak bir elini bıraktım. Yirmi dokuzuncu kattaydık, ve NY'un gece manzarasını birkaç saniyeliğine izledim. Tekrar Anna'ya dönerek. "Eskiden hiçte iyi birisi değildim. Aslına bakarsan halada iyi olduğumu düşünmüyorum. Benim hakkımda birşeyler duymuş olman normal, ki eminim duymuşsundur." sözlerim bittiğinde diğer elinide bırakarak bir adım ilerledim ve balkonun demirlerine dayandım. "Babam sayesinde burada yalnız ve zengin bir çocuktum. Partilere katılıyor, partiler düzenliyor ve rahat olmak için elimden gelenin en iyisini yapıyordum burada. Ama en sonunda babamın sözleri beni kendime getirmişti. Bu konuya girmek istemiyorum. Yinede, hiç kimse tamamen temiz olamaz Anna. Herkesin kalbinde isteyerek yaptığı birşeyler vardır. " Sessizlik hakim oldu yine birkaç saniye. Sustum, gözüme geçmişte yaşadığım anlar geldi. Boş ve amaçsız yaptığım hareketler. Bana berbat zamanlara neden olan kızlar ve uyuşturucu. Geçmişimi zedeleyen hareketler ve fazlası...
Arkamı aniden döndüm ve Anna'ya doğru yaklaştım. Sakince çenesini kavradım tekrar ve gözlerinin içine baktım. Beni yumuşatan o bakışlar duraksamama neden oldu ama devam ettim. "Ama sen, bütün bu karanlığın arasında tek başına durabilen bir meleksin. İtalyanlar bunu pastanın tepesine konulan vişne diye tanımlarlar. Haksızda değiller, sen özel ve güzel birisin."
Sözlerimi bitirdiğimde elini tutarak ona yaklaştım ve başımı Anna'nın başına yaklaştırdım. Sessizce birkaç saniye durduk. Onun bana baktığını görebiliyordum. Tam konuşucakken elimle dudaklarını durdurmuştum. Sessizce bekliyorduk. Soğuğun artması ve zamanın ilerlemesi nedeniyle Anna'yı bu ortamdan çıkartabileceğimi düşünerek, "Seni evine bırakabilirim." diye fısıldadım. Gülümseyerek bana baktığını gördüğümde elinden tutarak ağır adımlarla tekrar asansöre doğru yürüdük. Ama aklımda hala geçmişim vardı. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Aşk Masumdur Paz Kas. 07, 2010 5:16 pm | |
| Şimdi iki elim de ellerindeydi. Ellerim ellerindeyken mutlu ve huzurluydum. Bu gece New York tüm batan çıkarıcılığını sergiliyordu bize. Soğuk rüzgarları önemsemiyordum bile ve ilgimi ona yoğunlaştırmıştım. "Eskiden hiçte iyi birisi değildim. Aslına bakarsan halada iyi olduğumu düşünmüyorum. Benim hakkımda birşeyler duymuş olman normal, ki eminim duymuşsundur." dediğinde `evet´ demedim , desem neyi değiştirecekti ki bu. Ellerimi serbest bırakıp balkonun demirlerine doğru birkaç adım attı. Ben de onaun arkasına doğru yaklaştım ve balkonun demirlerine dayandı. Düşünceliydi ve geçmişinin yorucu halleriyle boğuşuyor gibiydi. "Babam sayesinde burada yalnız ve zengin bir çocuktum. Partilere katılıyor, partiler düzenliyor ve rahat olmak için elimden gelenin en iyisini yapıyordum burada. Ama en sonunda babamın sözleri beni kendime getirmişti. Bu konuya girmek istemiyorum. Yinede, hiç kimse tamamen temiz olamaz Anna. Herkesin kalbinde isteyerek yaptığı birşeyler vardır. " Zordu , zor... İtiraf etmek zordu herşeyi. Benliğini aynanın karşısında seyretmek ve kabullenmek zordu onu. Hangi insan cesaret edebilirdi ki buna ? Geçmiş asla geçmezdi aslında ve her zaman lekeler bırakırdı geleceğimizde. Onu silmek ve geleceğe atılmaksa neredeyse imkansız. Onu anlıyordum ; ama kelimelerle ifade edemiyordum bunları. Arkasını döndüğünde bana birkaç adımla yaklaştı. Çebemi tuttu ve gözlerime baktı. Bu cesur günahkara korkusuzca baktım ben de. O affedilebilirdi ve geçmişini geride bıraktığına emindim. Ona güveniyordum , hem de birkez bile aksini düşünmeden. "Ama sen, bütün bu karanlığın arasında tek başına durabilen bir meleksin. İtalyanlar bunu pastanın tepesine konulan vişne diye tanımlarlar. Haksızda değiller, sen özel ve güzel birisin." dediğinde gülümsedim. İmkansız kelimesi beynimde yankı yaptı ve o geceden sonrasını hatırladım. Eliyle O geceyi hatırlayamamın endişesi , o gece için kurduğum sahneler ve tüm korkuları hatırladım. Tek kelimeyle iğrençti . Tam bir aptallıktı o yapmış olduklarım. Sözleri biter bitmez elimi tuttu ve artık o geceyi unutmanın zamanının geldiğini anlattım. Şimdi biz iki günahkar neden temiz bir hayata yeni bir başlangıç yapamaz mıydık ? Elbette yapardık ! "Seni evine bırakabilirim." diye fısıldadığında gülümsedim. El ele asansöre doğru ilerledik. Asansörde sessizdik ikimiz de ; aklımızda geçmiş ve hatalar vardı. Otelin önünde telefonumun sesiyle irkildim. Annem arıyordu ve byük bir iç çektim. "Bakmam gerekiyor." dedim gözlerimi indirerek. İşaret parmağımla bir dakika diyerek ondan biraz uzaklaştım. "Lizz kaç saattir neredesiniz ?" "Anne oteldeydik ve şuan eve gidiyorum. Seni sonra arasam olur mu ?" dedim istekli bir tavırla. "Peki ya Bay Letterio ?" dedi , cümlesindeki merak midemi bulandırdı. "O da beni eve bırakacak." dedim yüzümü ekşiterek. Şimdi neler düşünüyordu kim bilir ? "Ah , öyle mi ? Tamam o zaman , sana iyi şanslar !" dedi gayet keyifkar bir hava ile. "Sana da."
Yanına doğru gittim ve yutkundum. "Hadi gidelim." dedim gülümseyerek. Bir an önce bu iğrenç kokteyl yerinden kurtulmak istiyordum. Gülümsedi ve arabasının kapısını açtı kibarca. Teşekür ederek arabasına bindim. İşte güzel ve bir o kadar da huzurlu evime gidiyorduk . |
| | | | Aşk Masumdur | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |