Rastlantı
Laela & Earl
13.00
I. ve III. Tekil
Sıcaktan benim pişmişti. Açıkcası iki yumurta kırıp kafamın üzerine koysan çift sarılı mükemmel bir omlet yapabilirdin. Öylesine sıcak geliyordu ki evin balkonuna çıkıp haykırmak istiyordum sonsuzluğa. Evde durmamıştım ansızın aklıma şeytani bir fikir geldi. Dışarı çıkıp en seksi avı yakalayacaktım. Yatağımda uzanırken bir
'Kip - Up' yaparak ayağa kalkmıştım. Evimiz Brooklyn'in en sapa mekanındaydı ve gerçekten itlerle doluydu. Fakat ev fiyatları öylesine ucuzdu ki normal bir memur buradan bir malikane kiralayabilirdi. Odamda ki tek eski ahşap ve aralarken mırın kırın sesler çıkaran kapıyı aralamıştım. Evde kimse görünmüyor gibiydi. Hayatım da ben bir hayalettim ve beni takan kimse yoktu. Bu benim zamanında çok hoşuma gitmişti. Evden, tıpkı Omaha Beach'da yenilen naziler gibi dışarıya kaçmıştım. Sessiz ve kibirli bir şekilde sızıvermiştim merdivenlerden aşağı. Korkuluklara dokanmıyordum çünkü dokanırsam biliyordum ki "Küt!" diye emektar ahşap korkuluğun bir yerlerini kıracaktım. Bu ev bize dedemden hatıra kalmıştı. Gökdelenlerin arasında büyük bir malikane imajı tutturuyordu, yaşlı villamız. Evden çıkar çıkmaz arabaya atlamıştım ve vakit geçireceğim hoş bir mekan aramıştım. Arabamı aslında alın hakkıyla kazanmamıştım bir piyangodan çıkan maksimum ikramiye benim başıma konmuştu. Bende hiç kimseye söylemeden efsanevi aşkım diyebileceğim araba olan
'Ford Mustang GT' yi satın almıştım. Pek de göründüğü gibi efsanevi değildi. Arada yolda bile kalıyordu ama bu beni idare ediyordu. Karizmama ayrı bir hava katmıştı. Okulda da ayrı bir havam olmuştu. Kısa bir süre sonra karnımın acıktığını hissetmiştim ve bir pizzacının önünde park yeri arıyordum. Bir kadın şoför geriledi ve park yerinden çıktı bende tam kaz orayı kaptırmamak için
'Tırın tırın tırın!' jet hızıyla girmiştim. Arabadan çıkıp gözlüklerimi takmamla pizzacıda ki kalabalığa bir küfür etmiştim
"Ahh, aman tanrım bu da ne böyle?" ama karnım zil çalıyordu ve bu civarda ki en güzel ve en yakın açlık arındırma servisi burasıydı. İçeriye girdiğimde ağır parfüm kokusu burnumun diğerini kırmıştı ve bir an önce şapkalı elemanın yanına gitmiştim
"Karın doyuran birşeyler verebilirmisin? Karnımı doyursun yeter." adamın yüzü gülmüştü. Sanki benim onunla dalga geçtiğimi anlamıştı. Hiç boş yer yoktu ve ben bir an önce kendimi bir sandalyeye bırakmak istiyordum. Bir tek en uç nokta da genç bir bayanın masası boştu. Gerçekten arkadan bakıldığında oldukça güzel ve seksi gözüküyordu. Superman hızıyla yanına ulaşmıştım ve sandalyeyi kapar gibi oturmuştum. Biraz yanaşmıştım, kızın gözü dışardaydı birini bekliyordu anlaşılan.
"Eh... Boş yer yoktu. Yanında oturmam da bir sakınca varmı?" kızdan ses gelmiyordu. Hala dışarı bakıyordu ve ara ara, sırada bulunan erkekleri kesiyordu. Yada bana öyle geliyordu. Her kimi keserse kessin bana cevap vermiyordu. Yüzüme bakmıyordu bile. Fakat bu kızı bir yerlerden ısırıyordum.
"Ohm.. Tamam." sanki ona bana bakmasını söyler gibi kendi kendime konuşmuştum. Güzelliği tarafından büyülenmiş gibiydim. Ama bunu ona belli etmiyordum. Çünkü ben daha bir milli bile değildim!