Alone,fuzzy,unhappy!

Misafir

~

Jake Carter Hall & Jamié C. Estaign
Gece/2.3o

Acı!
İlk defa tüm benliğiyle yerleşmişti vücuduma. Tüm damarlarımı yakmak için burda gibiydi sanki. Böyle bir zamanda bile bedenim hala uyuşuktu. Öyle ki ağladığımı bile zar zor fark etmiştim. Canım acıyınca direksiyonu tutan ellerimi gevşelttim. Farkında olmadan ellerim küçük bir yumru halini almıştı. Sanki tüm yaşadıklarımın suçu onlarmış gibi etrafımdaki nesnelerede zarar veriyordum. Bu çok saçmaydı. Herşeyin olduğu gibi! Düğmelerden birine basarak camı açtım. Hızlı gittiğimi bile esen rüzgar sayesinde anladım. Biraz yavaşlamak istesemde bu gece istediğini yap gecesi değildi. İstediğim değil, gerekenler olmak zorundaydı. Bir kaç dakika sonra hiç kimseyi tanımadığım o bara gidicek ve kendimi bile unutacak kadar sarhoş olucaktım. Ondan sonra boş bedenime kimin ne yapıcağı umrumda değildi. Girdiğim caddedeki insanlardan Bronx'a vardığımı anlamıştım. Sarhoş olduktan sonra bunlar gibi insanların altında olucaktım, yada seksten çok beni öldürmeyi tercih ederlerdi. Bunun en azından 2, bilemedin 3 kişiyi üzüceğini bilsemde en çok işime gelen seçenek bu olurdu. Doğru olan oydu çünkü. Ve bu gecede doğru olanlar ve gerekenler olucaktı. 'Hyde Bar' yazan ışıklı tabelanın önüne geldiğimde ayağımı frene götürdüm. Bir anda ve sert bir şekilde basmıştım. Araba sarsılarak durdu. Şimdiden dışardaki insaların dikkatini çekmeyi başarmıştım. Hiçbiri arabanın içine meraklı bakışlarla bakmaktan çekinmemişlerdi. Arabadan inerken ürpertici rüzgarla birlikte tehlikeyi hissetsemde arabaya geri dönmeyi düşünmedim. Kapıda duran görevliye anahtarı attığımda ise refleksle anahtarı yakalasada tahmin ettiğim gibi ne yapıcağını bilmiyordu. Arabayı kendim park etmem gerektiğini düşününce yüzüm ekşidi. Yanından geçerken "Park et bir yere!" diye mırıldandım. Kediye ciğeri emanet etmekten farksızdı bu yaptığım. Yinede bu bara girdikten sonra artık arabaya bile ihtiyacım olmuycaktı belkide. Etraftaki insanların bakışlarından kurtulabilmek için içeri girdim. Çok kalabalıktı ve dışarıya kadar gelen sert müzik sesi içeride daha kötü hissediliyordu. Her yerde dans eden insanlara sürtünerek ilerlemeye çalışıyordum. Burada asla tanıdık birilerini görmüyceğimi düşünmüştüm. Herkes orta kesimdendi ve burda olmam hataydı. Buna rağmen pişman değildim, kafama koyduğumu yapmaya niyetliydim. Çantamı daha sıkı kavradım. Çalınmasını umursamazdım ama içindeki haplara bu gece ihtiyacım vardı. Küçük bir hamleyle boş olan bar taburelerinden birine çıktım. Çoğu boş durumdaydı. Burada gece daha erken başlamıştı anlaşılan. Herkes alıcağı kadar alkol almış kendini piste atmıştı. Yanına oturduğum çocuk hariç. Arkadan gördüğümde iri bedeninden ve kısacık saçlarından bir erkek olduğunu anlamıştım. Garsondan bir viski istedikten sonra yanına oturduğum kişinin yüzüne bakma gereği duydum. Tanıdığım biri değildi. Değilmiydi? O yüzü her yerde tanırdım. Kabalık olsada bir kere daha suratına baktım. Jake! Her zaman ön yargılı davrandığım bir kişiydi. Yaptıklarından yada çıkan dedikodulardan dolayı değil. İçimde ona karşı bir çekingenlik vardı. Fakat bu gün bunuda kaldırmaya karar verdim. Haha! Ne de olsa sonum belli değil. "Hey Jake!" Sabit bir hareketle başını benden yana çevirdi. Belki onunda beni tanıması için daha dikkatli bakması gerekmişti. Garsonun getirdiği viskiden bir yudum aldım. Tadı berbattı! Kimin umrunda! "Seni burada görmeyi hiç beklemiyordum. Daha doğrusu tanıdık birilerini."

Misafir

Ortam ne kadar kalabalık ve karışık olsa da bar tabureleri her zaman boş olurdu. Tabii ki yine boştu. Buraya en azından tanıdık biriyle görülmemek için ya da hiç görülmemek için gelmiştim. Claire'in beni şoka sokması ve barışmış olmamız, tekrardan. Sıkıcı değilde, garipti. Hamileydi ve hala aldırmamıştık. Hayır bu işi erteleyemezdim. Yarın ilk iş onu hastaneye götürecektim. Ya seve seve ya da zorla. Ama o bebek yarın yok olacaktı. Düşüne düşüne daha da çok içmiştim. Altıncı viskimdi sanırım. Öncesinden yaptığım tekila shotlarda alası. Başım dönmüyordu ama kafam gerçekten kıyaktı. Üfleseler düşebilirdim bile. Konuşmamda eminim oldukça kaymıştır. Kimseye bir şey demiyordum zaten barmenden başka. Bir içki daha istediğimde barmen tereddüt etse de vermişti bir bardak daha. Bardağı dudaklarıma götürürken adamın anıldığını duydum. Yanımda hayretle bana bakan kıza döndüğümde kim olduğunu tam olarak çıkaramamıştım. Gözlerimi kısıp bakınca onun üçüncü sınıflarda ki Jamie olduğunu anlamıştım. Ah, şu her zaman beğendiğim kız. Yüzüme hafifçe gülümsememi yayarak konuşmasını dinlemeye çalıştım. Ama hayır, başarılı olamamıştım. Göreceğini düşünmediğini anlamıştım bir tek. Ha, yani görmesi süpriz olmuştu. Ne güzel benimkide öyleydi. Ama gerçek bir süpriz gibi. Hediye gibi bir şey yani. " Merhabaa Jamiee. Nabeer? " demiştim. Yaya yaya konuşuyordum çünkü kelimeler ağzımdan böyle çıkıyordu. Konuşmamı toparlayamıyordum. Sanırım sarhoştum. Ama içkiler değil düşünceler beni sarhoş etmişti. Daha dört beş gün önce sarhoş olmadığımı düşünüyordum. Ama demek ki oluyormuşum. O bana garipseyen gözlerle bakarken ben tuvalete gitmek için ayağa kalktım. Tabureden kalkarken sendelemiştim. Onun koluna tutundum. Sonra aniden elimi çekerek " Ah, üzgünüüüm. Tuvalete gitmeye çalışıyorum da yardım eder misin ? " dedim.

Misafir

Körkütük sarhoştu. Şimdiye kadar hareket etmediği için anlamasamda konuşması kendini ele veriyordu. Normalde olsa asla böyle konuşmuycağını çok iyi biliyordum. Bana nasıl olduğumu sorduktan sonra ayağa kalkmıştı ve tam düşmek üzereyken koluma tutunmuştu. Tuvalete gitmesi gerekiyordu. Tezgahın üstündeki elimde duran viskiyi bıraktım. Yardım etmeliydim. "Pekala, pekala." Tabureden indim. Uzun çantamı boynuma asıp, arkaya doğru çevirdim. Jake'in koluma girmesi gerekiyordu. Gerçi bu cüsseyle onu yönlendirmem çok zor olucaktı ama en azından deniycektim. Elini tutarak kolunu koluma sokmaya çalıştım. Sandığımdan daha kolay olmuştu. O boş gözlerle etrafa bakarken dikkatini çekmem gerekiyordu. "Hadi Jake! Bu taraftan." Diğer elimle 'Wc' yazan tabelaları gösterdim. Sendeleyerekte olsa yürümeye başladı. Zaten çok kalabalık olduğundan yavaş yürüyorduk. Bu halde hızlı yürümesi de mümkün değildi. Neden bu kadar içtiğini sormak için yanıp tutuşuyordum. Sarhoş olarak hayal edebilceğim en son kişiydi o çünkü. Jake'i böyle görebilceğim hiç aklıma gelmezdi. Ama olmuştu işte. Sarhoştu ve yanımda sendeleye sendeleye yürüyordu. Tuvaletlerin kapısına geldiğimizde onu bayanlar tuvaletine sokabilceğimi düşündüm. Böylece kusmasına ve rahatlamasına yardım edebilirdim. İçerisi gibi bayanlar tuvaletide çok kalabalıktı. O seviyedeki insanlarla tartışcak durumda değildim. En iyisi benim onunla erkekler tuvaletine girmemdi. İçerideki tek kişide demin çıkmıştı. Sorun olmazdı. Jake'i sürükleyerek içeriye soktum. Kabinlerden birinin kapısını açıp girmesine yardım ettim. Dizlerinin üzerine çöktü ve kusmaya başladı. Tamam, sakin olmalıyım. Bunu kaldırabilirim. O kusmasına devam ederken lavobaların yanında duran kağıt havlulardan baya kopardım. İçeriden gelen seslerden kusmasını bitirmiş olduğunu anladım. Tekrar kabine girip yanına eğildim. Çok küçük olmasına rağmen sıkışsakta sığmıştık. Elimdeki havlularla yüzünü silmeye başladım. Kusmak tam olarak kendine gelmesini sağlamazdı ama onu rahatlatabilirdi. Nefes nefese kalmıştı. Yüzünde biriken terleri silmeye devam ederken mavi gözlerine baktım. Göz bebeklerinin etrafları kıpkırmızı damarlarla kaplıydı. Sarhoş bile olsa rahatsız olabilceğini düşünüp gözlerine bakmayı kestim.

Misafir

İçeriden buraya kadar nasıl yürüdüğümü hiç bilmiyordum. Beni kolumdan tutup sürükleye sürkleye getirmişti sanırım. Kusmaya değil, başka bir ihtiyacımı gidermeye gelmiştim aslında, çişim gelmişti. Ama nedense tuvalete girer girmez ortamın verdiği rahatlık mı ne bilmiyordum ama midem bulanmaya başlamıştı. Kabine girip tuvalete kusmuştum. Benden sonra beni buraya getiren Jamie'de kabine girmişti. Yüzünü siliyordu. O kadar çok terlemiştim ki... Gözlerine bakarken ne kadar iğrenç bir durumda olduğumu farketmiştim. Ama en azından kusarak midemi rahatlatmıştım. Belki şimdi daha bilinçli ya da daha kendimden emin davranabilirdim. Sadece bir soda içmem ve bir yerde biraz uzanıp dinlenmem yetecekti. Sıkışık kabinde yüzümü silen kıza hafifçe gülümsedim. Kusmuş olmamın verdiği rahatsızlık vardı aslında üzerimde. Yavaşça ayağa kalktım. Evet, gerçekten daha iyiydim. Onu da yavaşça elinden tutup ayağa kaldırdım. Bu sıkışık kabinde burun buruna durmamız, hele ki ben kustuktan sonra pek hoşuma gitmemişti ya da gitmişti de tek sorun kusmamdı. Karşımda beni düşünen bir kız vardı çünkü. Belki bir ya da iki kelime etmişimdir önceden ama şuan burada bana yardım ediyordu. Boynumu ovuşturdum daha sonrada hala yüzümü silmeye devam ettiği kağıt peçeteleri alıp tuvalete fırlattım ve sifonu cektim. " Üzgünüm, böyle karşılaşmak istemezdim. " Onun da yavaşça gülümsediğini görmüştüm. Peçeteleri alınca omzuma düşmüş olan elini tutup yavaşça öptüm ve kabinden dışarı çıktım. Lavabolara yönelerek bir tanesini sonuna kadar açtım yüzümü iyice yıkadım ve bir de ağzımda iyice su çalkaladım. Yavaşça ona döndüğümde kabinlerden birine yaslanmış bana bakıyordu. Yanına tekrar gidip " Gerçekten özürdilerim. " dedim.

Misafir

Söylediklerinden kendine geldiğini anlamıştım. Bu iyi birşeydi. Benim sayem de yada değil, elimden geldiğince ayılmasına yardım etmeye çalışıyordum. Neden? diye haykırsada beynim bir nedeni yoktu işte. Yardım etmek istiyordum hepsi bu. Bir nedenim olması gerekmezdi. Jake sürekli üzgün olduğunu belirtip duruyordu. Hatta bir kere özür bile dilemişti. Onu rahatlatmak istercesine gülümsedim. "Sorun değil Jake. Sarhoştun ve yardıma ihtiyacın vardı. Ben gelmeseydim bunu içerdeki her hangi biride yapabilirdi." İşte bundan hiç emin değildim. Sadece bunu ona iyi hissetmesini sağlamak için söylüyordum. Jake tekrar gülümsedi. Söylediğim şeye onunda inanmadığını biliyordum. Bu bardaki insanların tuhaflığını oda anlamıştı. Aynaya yansıyan görüntümü gördüğümde suratım ekşidi. Berbat haldeydim. Yüzüme yapışmış bir kaç tutam saç vardı. Az önce içerde içtiğim iğrenç viski yüzünden rujum soluk, berbat bir hal almıştı. Yüzüme yapışmış saçları çekerek lavaboya doğru ilerledim. Çantamı biraz karıştırdıktan sonra aradığım ruju bulmuştum. Kapağını lavabonın mermer tezgahına bırakıp altından çevirerek biraz açtım. Hafifçe dudaklarımda gezdirdikten sonra kapağını kapatıp çantama geri koydum. Dudaklarım tam istediğim renkteydi şimdi. Saçlarımıda ellerimle biraz şekil verdikten sonra Jake'e döndüm. "Şu halime bak, az önceye kadar berbat bir hayat kadınına benziyordum." Tuvalete biraz göz gezdirdim. "Üstelik erkekler tuvaletindeyim." Bu halimden şikayet etmiyordum. Rahatsızda değildim. Tuhaf bir şekilde komik geliyordu. Cümlemin sonuna küçük bir kahkaha ekledim. Hayat çok tuhaftı. Buraya ne için gelmiştim ve gecem oldukça ilginç bir şekilde yön değiştiriyordu.

Misafir

Beni rahatlatmak için söylediklerine sadece gülümsemiştim. O olmasa barın ortasına kusabilirdim bence. Ya da koluna tutunamayıp olduğum yerde düşüp kalır belki de komaya girerdim. Burası Amerikaydı ve insanlarda merhamet diye bir şey yoktu. Herkes kendini düşünürdü. Çoğu zaman ben de kendimi düşünürdüm belki, bilmiyordum. Bu kız için daha önce duyduklarım çok farklıydı. Kendini beğenmiş kibirli bir şey derlerdi. Ama umduğum gibi değildi. Oldukça sıcak kanlı ve iyimserdi. Bir de kendine karşı iyimser olsa iyi olacaktı. Çünkü kendini kötülediği an da bile yeterince güzeldi. Saçlarını düzeltip rujunu sürmesini bekledim. Bana dönüp konuşurken tuvalete bakmamı sağlamıştı. Onun erkekler tuvaletinde olmasına ufak bir kahkaha attım. Uzun zamandan sonra karşılıklı gülüştüğüm tek insandı. Aramızdaki garip sıcaklığa anlam veremesem de bundan rahatsız olmuyordum. Belki ufak bir oyun daha da sıcak bir ikiliye neden olabilirdi. Birden midemi tuttum ve kusuyormuş gibi ses çıkararak kabine girdim. Arkamdan kapanan kapı sayesinde ne yaptığımı görmemişti. Tanrım! diyerek ellerinde peçetelerle içeri girdiğinde onun bu haline gülmeye başlamıştım bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Ne yapmaya çalıştığıma anlam verememişti. Bir elinde duran peçeteyi alarak rujun hafifçe sildim. " Daha demin de oldukça güzeldin. " dedim. Suratımdaki gülümseme yüzünden bana gıcık olmuş gibi bakıyordu. Hayır gerçekten güzeldi böyle. Sıkışıp durduğumuz kabinde öyle garip garip bana bakarken tekrardan gülmeye başlamıştım. Hayır, hala tam olarak ayılmış değildim. Ayılmış olsam böyle bir şey yapmazdım. Bu Jake Carter Hall değildi. Dudağından çıkardığım kırmızı rujun peçete bıraktığı ize bakarken kafamı iki yana sallayıp gülmeye devam ediyordum. Ellerimi düzelttiği saçlarına doğru yönelttim bu seferde. Yavaşça yüzümü yüzüne yakınlaştırdım. Nefesi yüzüme çarparken hala gülümsüyordum. Onu öpsem ne tepki verirdi ? Öpmeli miydim ? Ya da hiç bir şey yapmasam daha iyi olacaktı sanırım.

Misafir

Tanrım! Bu çocuk hala ayılmamış. Karnını tutarak kabine girdiğinde -üstelik tuhaf bir seste çıkartmıştı- gerçekten tekrar kustuğuna inanmıştım. Aceleyle bir sürü peçete alarak arkasından kabine dalmıştım. İçeriye girdiğimde kusmamış olduğunu görmek benim için şaşırtıcı olmuştu. Bazı zamanlarda olduğu gibi duygularım beni hazırlıksız yakalamış , küçük şaşkınlığım yüzüme vurmuştu. Elimdeki peçetelerden birini alarak rujumu sildi. Tamam! Sinirlenmeye başlıyorum. Ardından söyledikleri karşısında ise ruh halim güneş altında bırakılan oyun hamuru gibi yumuşamıştı. Her ne kadar sert gözüksede bastırdığınız zaman yumuşacık olduğunu anlamanız kısa sürerdi. Düz bir ifade takınıyordum. Şaşkınlıktan farklıydı. Jake ise hala gülümsüyordu. Elindeki peçeteye bakıp, başını iki yana salladıktan sonra elleri saçlarımı buldu. Off! Saçlarım! Tekrar o berbat halime dönmeme yardımcı olmuştu ve böyle de güzel olduğumu iddaa ediyordu. Yüzümü yavaşça kendikine yaklaştırdığında neredeyse beyaz dudaklarına yapışmamak için kendimi zor tuttuğumu fark ettim. Yüzüme değen sıcak nefesi ruhumu gıdıklıyordu. O bana böyle bakarak durabilsede ben bakışları karşısında eriyip bitiyordum adeta. Dayanamayıp biraz daha sokularak dudaklarımı yumuşacık dudaklarına bastırdım. Nazik ama kısa bir öpüşün ardından geri çekilip gülümsedim. Ama istediğim bu değildi. Dudaklarının tadına bir kere daha bakmak istiyordum. Tekrar yaklaştım ve parmak uçlarımda doğrularak -uzun boylu olmama rağmen, Jake baya iriydi,- dudaklarımı onunkilerle buluşturdum. Bu kısacık öpüşlerden bile yeterince zevk alıyordum. Farklıydılar. Elimi kaslı göğsüne dayıyıp öpüşmemiz için rahat bir pozisyon ayarlarken kabinin kapısını çekmediğim için pişman olmuştum. İçeriye giren adam kendisini görmemiz için çıkartmadığı sesi bırakmamıştı. Suratım asılarak dudaklarımı ayırdım. Kapıda duran ve hala bizi izleyen adamla göz göze geldiğimde utanmıştım. Çok kabaydı. Jake'e sokularak başımı göğsüne gömdüm. Kendimi güvende hissediyordum.

Misafir

Yumusak ve dolgun dudaklarını dudaklarımla hissettiğimde gözlerim kapanmıştı. Ellerim belinin arkasında birleşmişti. Ben onu kendime çektiğim sırada o biraz geri çekilip yüzüme bakıp sıcak bir ifadeyle gülümsemişti sadece. Aynısını ben de yapmıştım. Hayır, gerçekten duygusuz değildim. Ama hayatıma bir Ambrossia daha mı katacaktım böyle bilemiyordum. Öpüşürken hissettiğim garip duygunun yarım kalmış olması beni rahatsız ediyordu. Hamle yapıp dudaklarına gideceğim sırada o tekrardan dudaklarını dudaklarıma değdirmişti. Bu seferki öncekinden daha uzundu ve bin kat daha zevk vericiydi. Herkesinkinden daha güzeldi. Belki de, tecrübe onu bu kadar iyi kılmıştı gözümde. Düşünceleri beynimden atıp iyice dudaklarına ve kollarımın arasında ufacık kalan vücuduna odaklanmıştım. Bu sırada içeriye giren bir adamın çıkardığı seslerden rahatsız olan Jamie utanarak kafasını göğsüme koymuştu. Yüzünü saklamak istiyor gibiydi. Adamın suratına sert bir ifadeyle bakarak kaşlarımı kaldırdım. Adam yaptığından pişman gibi bir kaç adım geri atmıştı. Ama yine de tuvaletten çıkmamıştı. " O yüzünün dağılmasını istemiyorsan, ikile. " Adam arkasına bakmadan tuvaletten çıkmıştı. Derin bir nefes verip kafamı salladım. Ne gereksiz insanlar vardı burada böyle. Buralarda böyle şeyler görmezden gelinirdi normalde. Sevişenler bile görmüştüm dans pistinde bu nasıl bir tepkiydi ki şimdi gelip önümüzde dikilerek rahatsız etmeye çalışıyorlardı. Adam çıktıktan sonra ufak kabinin kapısını kapadım. Kilitlememe gerek kalmamıştı zaten. Ben büyük bir bölümünü kaplıyordum kabinin. Yavaşça kafasını kaldırıp dudaklarını öpmeye başladım. Ellerim belinden boynuna doğru çıkmıştı. saçlarının hepsini arkaya attım. Sonra bir kaç saniye durakladığımda dudaklarım hala dudaklarına değerken fısıldayarak konuştum. " Başka bir yere gidelim derdim ama sen gerçekten karşı konulamaz bir şeysin. " Tuvalette öpüşmek, banyoda yaptığım olmuştu ama tuvalet bir garip geliyordu. Bu halimize gülerek rahatça konuşabileceği aralıklarla dudaklarını öpüyordum.

Misafir

Jake adama sert çıkışmıştı. Sinirlenmesi pek hoşuma gitmese bile adamın azarlanmadan burayı terk ediceği yoktu. Yediği azar sonrasında gelen ayak seslerinden dışarı çıktığını anladım. Ve ardından gelen bir sesle Jake kapıyı kapatmıştı. Dudaklarımın dudaklarının üzerindeki yerini geri almasını istesemde sadece başımı göğsünden çekebilmiştim. Yüzüne hala bakamıyordum. Yavaşça başımı kaldırdığında isteğim gerçekleşmişti. Beni daha önce almadığım kadar zevkle öpüyordu. Belime kenetlenmiş elleri boynuma doğru çıkarken, ellerinin değdiği her noktamdan kıvılcım çıkıyordu sanki. Beni çıldırtıyordu. Bu çözemediğim kadar hoştu. Sarı saçlarımı elinde toplayıp geriye doğru salmıştı. Yaptığı bu küçük jestler aklımı başımdan alıyordu. Hey, sen! Yukardaki! Bu gece aklımı koru! Dudakları dudaklarıma değerken fısıldadıkları, dudaklarımın yukarı doğru kıvrılmasına neden oldu. Gülümsüyordum. Aynı zamanda öpüşlerine karşılık veriyordum. Verdiğimiz az aralardan birinde mırıldandım, "Karşı koymana gerek yok. Çünkü; şu an bende hiçbir şeyi olmadığı kadar seni istiyorum." Normalde içimden geçenleri söylemeyi sevmesemde, yalan söylemek işimi zorlaştırırdı. Jake'i böylesine istersen bunu inkar etmek fazladan acı çekmemi sağlamaktan başka işe yaramazdı. Büyük bir açlıkla dudaklarına dudaklarımı değdirmeye devam ettim. Ona karşı bunca zaman koruduğum tavır yüzünden kendime kızıyordum. Yatmadığım erkekler çok azdı. Jake'te bunlardan biriydi. Kendime sinirim artarken ve saçma şeyler düşünürken ellerimi nazikçe boynuna koymuş, pürüzsüz tenini okşuyordum.

Misafir

Sanki birbirimizi sürekli istiyormuşuz da bu da bir vesile olmuş gibiydi biz açlıkla öpüşürken. Dudakları dudaklarımla dans ediyordu. Ellerimse tüm vücudunda geziniyordu. Durmaksızın öpüşebilirdim onunla. Hatta bunu sadece onunla yapabilirdim. Yatmadığım nadir kızlardan biriydi o. Nasıl da kaçırmıştım ben böyle bir hazineyi ? Kendime hayret ediyordum ben tam bir pisliktim. Sevgilimi en az on kişiyle aldatmıştım. Bu sefer sadece bedenen değildi ama bu aldatış. Ruhumu da teslim ediyordum Jamie'ye. Beni düşünmüş olması, beni oldukça etkilemişti doğrusu. Yalan söyleyemezdim. Bu arada dudaklarından çıkan sözlerle durmamı istemediğini anlamıştım. Ama ilk kez sevişeceksek bu burada olmamalıydı. Üzerindeki elbisenin dekoltesi dudaklarımın bir nevi de olsa göğüslerine ulaşabilmesine el veriyordu. Başını geriye atmış onu daha rahat kavramamı sağlıyordu kollarımdaki güzellik. Bir an duraksadım. Başını kaldırıp gözlerime bakmasını sağladığımda " Eğer bir şey olacaksa burada olsun istemiyorum. Daha özel bir yerde olmalı. " dedim. Nefes nefeseydim. Karşımdaki kızınsa dudakları kızarmıştı. Canını yakmış olmalıydım. Bu kadar istekle öptüğümün ben bile farkında değildim. Yavaşça dudaklarına küçük küçük öpücükler bırakıyordum. Her öpüşüm daha uzun oluyordu. Ne kadar dayanamayacak olsam da gerçekten onunla burada sevişmek istemiyordum. Belki bir kral dairesi ona yaraşırdı. Çünkü o buna layık görünüyordu. Derince bir nefes alıp ellerimi kalçalarına indirdim. Bedenini tamamen bedenime yapıştırdım ve kafamı kabine dayadım. Onu tüm vücudumda hissetmeyi istiyordum. Yaşayabileceklerimizi düşündükçe, çıldırabilirdim sanırım. Ya bana bir şeyler söylemeliydi ve devam etmeliydik ya da buradan bir şeyler ayarlatıp başka bir yere geçmeliydik.

Misafir

Kafamı geri atmış Jake dudaklarını göğüslerimin görünen kısmında dolaştırırken bütün gece ona bu pozisyonu sağlayabilirdim. Öpüşmediğimiz zamanlarda ağzımdan çıkıcak seslere engel olmak için dudaklarımı kemiriyordum. Dudaklarını biraz daha dekoltemde dolaştırdıktan sonra gözlerine bakmamı sağlamıştı. Konuştuğunda nefes nefeseydi. Şu an bende konuşsam ses tonumun aynı çıkıcağını biliyordum. Cevap vermek istiyordum ama buna hem aklım hem de dudaklarım izin vermiyordu. Kısa öpüşleri gittikçe uzarken dudaklarımı, o yumuşacık dudaklarından çekmemek için kıvrınıyordum adeta. Kalçalarımdan tutarak bedenimi bedenine yaslamıştı. Ben ise artık sadece dudaklarını değil tüm bedenini istiyordum. Başımı usulca kalbinin biraz üstüne yasladım. Derin derin nefes alarak, nefes alışverişlerimi düzene sokmaya çalışıyordum. Çok fazla birşey yapmamış olmamıza rağmen öpüşmemiz bile beni fazlasıyla heyecanlandırmaya yetmişti. Cevap vermeden boynuna sokuldum ve ıslak bir öpücük bıraktım. Doğrularak gözlerine baktım. "Yol boyunca zar zor da olsa kendime hakim olmaya çalışabilirim sanırım." Küçük masum çocuklar gibi gülümsemiştim. Arabayla gidiceğimizi düşündüğüm için kısa bir mesafede olsa dayanabilmem için dudaklarına biraz daha ihtiyacım vardı. Bütün gece yaptığım gibi yavaşça değil, biraz sert bastırdım bu sefer dudaklarımı dudaklarına. İçimde bastırdığım açlık sonunda dışarıya çıkmış hoyratça emiyordum genç adamın dudaklarını. Gittikçe yavaşlayarak son bulmuştu öpüşmemiz. Yol boyunca idare edebilmem için bu yeterliydi sanırım. Ve bir anda aklıma gelen bir düşünce sayesinde yüzüme aptal bir gülümseme yayılmıştı. Buraya gelirken bu geceyi "Olması Gereken Şeyler Gecesi" olarak adlandırmıştım. Jake'e olan açlığımıda göze alırsak, demek ki olması gereken gerçekten buydu. Jake yavaşça elimden tutmuştu. Kabinden beraber çıkmıştık. Aynaya baktığımda bu halimle berbat olduğumu düşünüyordum ama Jake böyle istiyorsa böyle kalıcaktım. Tuvaletten çıktığımızda bar çok rahatsız ediciydi. O vasat müziklerden biri çalmaya devam ediyordu. Jake cüzdanını çıkarıp barmene hesabı ödedi. Elimi sıkıca kavramış dışarıya çıkabilmem için yardım ediyordu. Uzun uğraşlar sonucu kimseyle çarpışmadan dışarı çıkabilmiştim. Caddenin karşısına geçip arabaya bindik. Nereye gittiğimizi merak etsemde yavaşça kontağı çevirişini izledim ve sesimi çıkarmadım. .

Rp Bitmiştir.

Konu: Geri: Alone,fuzzy,unhappy! Ptsi Ağus. 30, 2010 11:54 am

Jamié C. Estaign 6 Şöhret Puanı 30 Dolar
Jake Carter Hall 5 Şöhret Puanı 25 Dolar