Ad Soyad: Joseph Nicholas Andie
Cinsiyet: Erkek
Seçiminiz: ( Kariyer, Şöhret) Şöhret
Örnek Rp:
Bir Hp rpgsidir.Umarım sorun olmaz...
Işık yerini karanlığa bırakırken Bordeaux sokaklarında bir kıpırdanma başladı. Bu zamanlar pek tekin zamanlar değildi. Gece, eskisi gibi huzurlu uyuma saatlerini değil, ertesi sabaha kadar sağ kalma çabasını temsil ediyordu. Sokaklar hava daha tam kararmadan boşalmıştı bile. Kapıların kilitlerinden çıkan sesler gecede ki denizin ve rüzgarın sesi dışında tek sesti. Birazdan o da kalmazdı. Son kapı kilidinin seside yok olurken geriye kalan bir tek sakince kumsala vuran dalga sesleri oldu.
Saat gece yarısını gösterdiğinde Bordeaux şehri uzaktan terkedilmiş gibi gözükebilirdi. O anda Les Landes ormanının önünde "pop" sesiyle birlikte uzun bir siluet belirdi. Yüzü karanlıkta kalmasına rağmen gözleri iri iri parlıyordu. Elinde duran saate bakıp iç çekti. Sanki birini bekliyor gibiydi. Saatine bir kez daha bakarken büyük bir ağacın arkasından ayak sesleri gelmeye başladı. Uzun siluet arkasını dönerken ormanla kumsalı birleştiren o belirsiz çizgi üzerinde uzun bir gölge oluştu. Hemen ardından gölgenin kısa sahibi ortaya çıktı. Uzun siluet saatine bakıp sakin bir şekilde " Geç kaldın Spox. Biliyorsun zaman bizim için çok önemli." dedi. Spox kumsala doğru bir adım daha attı ve o anda yüzü aydınlandı. Kısa beyaz saçları, saçlarına tezat oluşturacak biçimde simsiyah boncuk boncuk gözleri vardı. Ne zayıf ne şişmandı ve yüzünün sol tarafında daha yeni kapanmaya başlamış bir yara vardı.
Spox ondan beklenmeyecek kadar zarif bir sesle " Üzgünüm Bay Summers. Beni takip etmeye çalışan birkaç bakanlık çalışanı vardı da. Bilirsiniz atlatmak her zaman kolay olmuyor. Neyseki kayıtlı bir animagus değilim." dedi. Summers Spox'a bakarken bir adım attı ve yüzü aydınlandı. Çok uzun olmayan dağınık sarı saçları, beyaz yüzüne doğru düşüyordu. Ela gözleri genç bir adamdan çok, bir ihtiyarın gözlerine benziyordu. Yorgun ve bilge. Bir kez daha iç çekerek " Elbette Spox. Elbette. Lütfen Jacob diyebilirsin. İsmimle hitap edecek kadar uzun süredir bana yardım ediyorsun. İlk tanışmamızı hatırlıyorumda üstüne basmıştım. Köstebeğe dönüşmek bazı durumlar için iyi bazı durumlar için kötü Spox." dedi ve güldü. Tekrar konuşmaya başlamadan önce uzun süre ayın ışığını yansıtan denize baktı; " Mugglelar için şu an çok üzülüyorum. Merak ediyorum bu olayları nasıl açıklıyorlar."
Spox cüppesinin cebinden bir gözlük çıkartıp taktı. Zarif sesiyle " Aslında mugglelara hayranım. Tüm bu olaylar için, daha doğrusu açıklayamadıkları olaylar için, bir kulp bulup kendilerini rahatlatıyorlar. Mesela o dev kum dalgası. Deprem ve erozyonun aynı anda yaşanması sonucunda oluştuğunu söylüyorlar. " dedi. Jacob gülümseyerek " Yine de birşeyler olduğunu hissediyorlar. Bu savaşı en çok onlar için bitirmeliyiz. Onl--" birden gülümsemesi kayboldu ve asasını neredeyse görünmeyecek bir hızla çekip Spox'a bir büyü yolladı. Spox büyünün etkisiyle yere düştü ve o anda üstünden onlarca büyü geçti.
Jacob asasını bir kere daha hızla salladı ve büyük bir kum kütlesini önüne siper etti. Büyüler ona çarpıp sekerken yenileri geldi. Jacob bir ağacın arkasına saklanarak " SPOX KAÇ" diye bağırdı. Büyüler bulunduğu ağaçtan sekerken Spox'ın buharlaştığını duydu. Jacob iki saniye için gözlerini kapattı ve cesaretinin damarlarında akmasına izin verdi. Gelen büyüler bir an için durunca bazı bağrış sesleri duydu " HAYIR ONUN PEŞİNDEN GİTME SALAK. HEDEFİMİZ O DEĞİL."
Jacob ondan fazla ayak sesi duyunca uzaklaşmaya karar verdi ve gözlerini kapatıp uzaktaki adasına konsantre oldu. fakat hiç birşey olmadı. Ne oluyordu? Buharlaşma özelliğini mi kaybetmişti? Bu saçmaydı. Düşmanları bunu engelliyordu. Başını iki yana sallayıp Landes ormanına daldı. Burda onları tek tek avlayabilirdi. Daha demin bağıran adamın sesini yine duydu:
-DURMAYIN! DEVAM EDİN.
Demek diğerleri onun peşinden gelmekten korkuyorlardı. Jacob koşmaya devam etti arkasından gelen sesleri ve büyülerin patlamalarını duyabiliyordu. Aralarında iki metreye yakın mesafe olan bir ağaç topluluğunun içinden geçerken asasını yere doğru uzatıp büyülü sözleri söyledi. Bakalım koşarken sanki uçurumdan düşüyormuş gibi hissetmeleri hoşlarına gidecek miydi? On saniye sonra tuzağına düşen bir kaç adamın çığlıklarını duydu. Bu iyiydi. Önünde duran dev ağacın arkasına saklanıp biraz dinlendi. Diğerleri adamları kurtarmak için beklemiş olmalıydılar.
Koşmak için yine hazırlanırken birden yaslandığı ağacın dalları vücudunu sardı ve onu hareketsiz bıraktı. Jacob kurtulmak için bir kaç kez asa tutan elini
kıpırdatmaya çalıştı ama nafile. Sanki tamamiyle donmuştu. Zaten bir dakika
sonra asasının elinden uçtuğunu hissetti. Bir anda bu duruma nasıl düştüğünü bilmiyordu. Tek bildiği bunun sonunun hiç iyi olmadığıydı.
Ormanın içinden bir alkış sesi duyuldu. Ses gittikçe yaklaşırken Jacob hareketsiz bir biçimde sesin geldiği yöne baktı. Önce karanlıkta uzun bir siluet oluştu ve ardından yüzü gözüktü. Jacob bir an için donakaldı. Bu ger.ek olamazdı. Tabi büyücüler dünyasında gerçeğin sınırı nerededir bilinmez ama yinede şu an karşısında gördüğü adam gerçek olamazdı. Normal bir insanın kanını donduracak derecede açık mavi gözler, siyah ve beline kadar uzun yağlı saçlar, beyaz bir ten... Sağ şakağından, sağe eline kadar uzanan dövmesi ise yeni birşeydi.
Jacob sakin kalmaya çalışarak " Lincoln... Öldüğüne eminim. Gördüm. Yaptım.." dedi. Jacob son karşılaşmalarını hatırladı. Dev saat çarkının arasına sıkıştığını görmüştü. Lincoln beyaza kaçan mavi gözlerini Jacob'tanayırmadan sağ elini dövmesi üstünde gezdirdi. Sonra çatlak bir sesle konuşmaya başladı
-Öldüm ve dirildim. Aslında yaptığın büyü,hmm nasıl desem gerçek benliğimi ortaya çıkardı. Senin o aptal öldürmem psikolojin işime yaradı. Yaptığın büyünün ne olduğunu bilmiyorum ama canın çok yanıyor. Uzun süre o acıya dayanacak birini tanımıyorum. En güçlümüz bile.- bunu derken gökyüzüne bakıp saygıyla eğildi- Fakat özünü kavradığımı düşünüyorum. Büyü özünü senden alıyor. Ruhunu demiyorum, özünü. Seni sen yapan en güçlü noktayı... Eminim bunu bilmiyordun. Yine de bilmeni isterim belki sadece ben istisnayımdır. Uzun süre hissedebildiğim tek şey acıydı. Sonra yok oluşu hissettim, hissizliği hissettim. Bir gün, bir ay belki de bir yıl hiçbir şey hissetmedim. Fakat sonunda kalbimi hissetmeye başladım. Atışlarını hissedebiliyordum. Sonra bedenimin geriye kalan kısımlarını. Fakat eski bedenim gibi değildi. Daha güçlüydü daha duyarlıydı. Tek kötü yanı eski bedenimde büyünün değdiği yerin bu bedenimde büyük bir izdi. Ondanda kurtuldum. Lafı uzatmak istemiyorum. İntikam zamanı Bay Summers. bana verdiğin acıyı biraz tatman gerekiyor. Ve bu acıyı kendi asanla tadacaksın.
Konuşması bitince kara cüppesinin içinden Jacob'ın asasını çıkardı ve Jacob'a doğru uzatıp bir şeyler fısıldadı. Jacob acı içinde yerinde kıvranmaya başladı. Her santimi acıyla kasılıyordu. Bağıramıyordu çünkü acı o kadar kuvvetliydiki şu an herhangi bir organını hissetmiyordu. Acı geldiği gibi gitti. Jacob yerinde istem dışı titrerken Lincoln o çatlak sesiyle " Bu daha başlangıç" dedi ve Jacob'ın asasını tekrar sahibine doğru uzattı. Jacob diğerlerini düşündü. Heralde kurduğu tuzaktan hâlâ kurtulamamışlardı. Onlar geldiğinde kaçmak için hiç şansı olmayacaktı. Şimdi bir şey yapmalıydı. Konuşmanın en iyisi olacağına karar verdi. Acıdan titreyen sesiyle " Peşimdeki diğer zavallılar, onları tanıyor musun?" diye sordu. Lincoln asayı indirerek " Elbette tanıyorum seni oyalamaları için ben gönderdim. Şapşallar. Ufak bir lanetle etkisiz hâle geldiler." dedi.
Konuşmasını bitirdiğinde birçok şey bir anda oldu. Jacob arkasında bir kıpırtı hissetti, hemen ardından yanında yerden yükselen bir insan bedeni ortaya çıktı ve asasını hızla Lincoln'e uzatarak arka arkaya iki büyü yolladı. Büyünün etkisiyle Lincoln arkaya doğru uçarken elindeki asalarda yanda oluşan siluete doğru uçtu. Siluet asaları yakalayarak telaşla konuşmaya başladı.
- Kendine gelmesi çok uzun sürmez.- O sırada Jacob'ı tutan dalları büyüyle etkisiz hale getiriyordu- Asanı al ve kaç
Bu Spox'tı. Jacob dallardan kurtulunca asasını aldı ve daha bir şey diyemeden Spox ortadan kayboldu. Jacob bir an Lincoln'nin kıpırdanan bedenine baktıktan sonra ağaçların arasına dalıp koşmaya başladı. Çok geçmeden Lincoln'nin sinirle bağıran sesini duydu. Uyanmış olmalıydı. Jacob birdne durduğunu fark etti. Şu an kaçmamalıydı. Eğer kaçarsa herşeyin daha kötü olma ihtimali çok yüksekti. Bunun olmasına izin veremezdi.
Derin bir nefes alıp koştuğu yönün tam zıttına doğru yani Lincoln'e doğru koşmaya başladı. Onu bulması çok uzun sürmedi çünkü Lincoln'de onun olduğu tarafa doğru koşuyordu. Jacob Lincoln'i görünce durdu ve kısa bir bakışmanın ardından asasını Lincoln'e doğru uzatıp ezici büyüsünü yolladı. Lincoln büyüye karşılık verirken Jacob bir büyü daha yolladı. O anda Lincoln ortadan yok oldu ve büyü boşluğu yalayarak karanlıkta kayboldu. Jacob etrafa bakarak " Ne o kaçacak mısın Linc?" diye bağırdı. Bağırmasıyla arkasından gören büyüleri hissetmesi bir oldu. Öne doğru atladı ve büyüler saçını yalarken sıcaklıklarını hissetti. Lincoln vahşi bir sesle " Elbette kaçmayacağım." dedi ve Jacob arkasını dönerken öldüren laneti yolladı. Jacob çevik bir hareketle yerden kalkıp sağa doğru çekildi. Lanet onu bir kaç santimle ıskaladı.
Hemen ardından arka arkaya büyüler uçuşmaya başladı. Lincoln'de Jacob'ta büyülerini yakalamak için değil yok etmek için gönderiyordu. Işıklar havada çakışırken Jacob'ın yüzü gittikçe geriliyordu. Jacob bir büyüyü engellerken Linc'in yanındaki ağacın gövdesine bir büyü yolladı. Büyü ağacın gövdesine değer değmez Lincoln'in üstüne doğru devrildi. Lincoln asasını toprağa çevirerek görünmez bir büyü yolladı ve büyünün etkisiyle toprak sütun halinde yükseldi. Ağaç toprak sütununa çarpıp Linc'in arkasına doğru devrildi.
Gece büyülerle birlikte aydınlanırken Jacob'ın arkasında ondan fazla siluet oluştu. Jacob bununne olduğunu tahmin edebiliyordu. Diğerleri karşı-laneti bulmuşlardı ve Lincoln'e yardım etmek için gelmişlerdi. Jacob sonunun yaklaştığını hissedebiliyordu. fakat bu işte ters olan bir şey vardı. Lincoln Jacob'ın arkasında hissettiği siluetleri görünce korkuyla bir kaç adım geri atmıştı. Kendisinin gönderdiği adamlardan neden korkmuş olsun ki? Jacon Lincoln büyü yollamayı kesince arkasına dönüp baktı. Mor cüppeleriyle on tane bakanlık büyücüsü asalarını Lincoln'e uzatmış şekilde bekliyorlardı. Lincoln bir adım daha geriye atınca on ayrı asadan on ayrı büyü üstüne doğru fırladı. Lincoln bu sefer geç davranmıştı. Henüz karşı büyüyü kullanamadan on büyü ona çarpmıştı.
Lincoln büyünün etkisiyle ne uçtu ne bir ses çıkardı. Sadece yüzünde acı bir ifadeyle yana doğru devrildi. Bakanlık büyücüleri bu seferde asasını Jacob'a yönelttiklerinde aralarından biri sakince " Jacob Summers. Kaçman için iki saniyen var. Yoksa görevimizi yapmak zorunda kalacağız." dedi. Jacob başka tek kelime etmeden ve ne olduğunu anlayarak evine konsantre oldu.
Hâlâ yarım kalan bir meselesi vardı. Ölmek için erkendi...