Ad Soyad:Janson Taylor Gress
Cinsiyet:Erkek
Seçiminiz: ( Kariyer, Şöhret):Şöhret
Örnek Rp:
Usulca, bir yılan kadar sessiz ve avare bir şekilde koridora geldiğinde, her zamanki gibi yalnızdı; gölgelerin musallat olduğu suratıyla birlikte. Canını acıtacak türden değildi bu yalnızlık, sadece arkadaşları pek yoktu, bunu da umursamıyordu. Zaten kim bir deliyle arkadaş olmak isterdi ki? Evet, deliyle... En olmayacak zamanlarda ve yerlerde başkalarının göremediklerini görüyor, duyamadıklarını duyuyor ve koklayamadığı kokuları algılayabiliyordu; bunun sebebi şımartılmasını sağlayan hastalığıydı bunu biliyordu. Yarı Fransız oğlan her şeyin farkındaydı; bu nedenle insanlara zarar vermemek amacıyla kendi dünyasına kapanmıştı. Onu gördüğünüz anda ''asosyal, sorunları olan bir çocuk, gölgenin hâkimiyetinde olan yüzünü saklıyor'' diyebilirdiniz, bunlar fark edilmesi çok kolay noktalardı sonuçta. Yürürken yere bakması her şeyi açıklıyordu zaten; belli sorunları olduğunu. Stephen asla göğsünü gererek yürümemişti koridorlarda; hep özgürlüğüne mâni olan şeyler vardı. Bazen bu yüzden ikizine imreniyordu. Mette'nin sosyal sorunları yoktu, insanlarca dışlanmıyordu. Esmer kız çoğu açıdan farklıydı; yan yana durduklarında sadece fizikleri benziyordu zaten; onun haricinde başkalarının ikiz olduklarını fark etmesi çok olası bir durum değildi. Farklılıklar… Her zaman gücü olduğu için kendisini üstün görenlerden, farlı olduğunu iddia edenlerden nefret etmişti; onlar hiç Stephen’la tanışmışlar mıydı? İşte asıl farklı olan oydu, gücü olsa da olmasa da…
Boş koridordan gelen gülme sesleri sayesinde irkilmişti, mavi gözleriyle etrafına bakınmasına rağmen birini görememişti. Orada birileri olduğuna emindi, sadece göremiyordu. Bir kaç adım attıktan sonra yolunu uzatıp başka bir koridora girdi, koridor hemen hemen boştu. Öğrenciler dersliklerine giderken arada yolda ona çarpıyorlardı. Stephen ise görmeyi yeni öğrenmiş bir çocuk gibi şaşkın ama meraklı bakışlarla etrafına bakıyor, en ufak bir ses bile duymaya çalışıyordu. Hiç bir şey yoktu, duyduğu ses tekrar etmiyordu; yine aklı ona oyun oynuyor olmalıydı. O kadar yıl boyunca buna nasıl dayanabilmişti anlamıyordu. Sonunda hiçbir şeye inanmaz hale gelecekti, bunu biliyordu. Hastalığı henüz pek ilerlemiş sayılmazdı, yine de bazı tuhaflıklara yol açabiliyordu. Duyduğu sese anlam veremeyen, zaten neden bu kadar taktığınıanlamayan sarışın çocuk dersliğe doğru yürümeye başladı. İçeri adımını attığında onu uğultularla dolu bir sınıf karşılamıştı. Yavaşça iç çekti; her şeyden olduğu gibi sesten de hoşlanmazdı ya. En arkalardan bir yere oturdu; öne oturmayı, bütün bir dersle iç içe olmayı sevmezdi. Daha çok gerilerde durur, kendisini ve hiçbir zaman ışıkla alakası olmayan solgun tenli yüzünü göstermemeyi yeğlerdi. Sarı yapraklardan ve çeşitli harflerden oluşan işe yaramaz bir kitabı önüne çıkarttı. 'İleri Düzeyde Güç Kullanımı' yazıyordu, yeni olduğu her halinden belliydi; Stephen ilk derse kadar kitabın kapağını aralamamış bir çocuktu. Bir kadın sesi duyduğu anda mavi gözlerini hızla sesin geldiği yöne çevrildi; böyle bir derse bir bayanın gireceğini tahmin etmemişti nedense. Tehlikeli derslere giren profesörlerin erkek olacağını düşünüyor, önyargıyla yaklaşıyordu bu nedenden dolayı. Ancak kadının atletik yapılı vücudu onu zararsız gibi görünmekten, hakkında çok düşünmekten alıkoyuyordu. Kadın kendini tanıttı; ne kadar sıkıcıydı böyle! 'Profesör Bordéaux' ha! Kendisini ne sanıyordu bu kadın? Profesör olması her şeyi yapabileceği anlamına mı geliyordu? Kendisinden bir sıra sağında oturan kıza döndü ve ''Hey Estel! Sen de şu sesi duyuyor musun?'' dedi ve yüzüne bir tebessüm kondurdu. Adı 'Estel' olmayan, kumral saçlı kız ona tuhaf bir şekilde bakmakla yetinmişti; onun ya kafayı yediğini ya da kendisini başkasıyla karıştırdığını düşünmüştü büyük ihtimalle. O garip bakıştan sonra konuşmamış ve önüne dönmüştü. Stephen'in kast ettiği profesörün sesi değil de acı dolu haykırışların sesiydi; kafasında yankılanan haykırışların... Nasıl oluyordu da başka kimse duymuyordu? Gözlerini kapattı bir-iki saniye için; bunun geçmesini bekledi. Hepsi bir kabus olmalıydı, hiçbir şey bu kadar korkutucu olamazdı sonuçta. Herkes teker teker adlarını söylüyordu; Chuck, Di, Issa, Kaitlynn.... Sıranın ona geldiğini gören sarışın çocuk ayağa kalktı ve durduğu yerde hafifçe sallanarak ince ve kısık bir sesle konuşmaya başladı.''Enrique...'' Bu sözün ardından yüzünde ufak bir seyrelme olsa da hemen geçmişti; bunu umursamayan mavi gözlü oğlan devam etti. ''...Stephen Harper. Özel bir lakabım yok.'' Planladığı şekilde devam ettirebilirdi sözlerini; ancak o zaman zar zor bulduğu dengesini yitirebilirdi. Tekrardan sırasına oturdu ve arkasına yaslanarak, heyecan ve biraz da korku dolu duygularını soluk alıp-vermeleriyle dindirmeye çalıştı. Duygu selini anlayamamıştı; neden hep olmadık zamanlarda ortaya çıkıyor ve her şeyi mahvedebiliyordu? Garip... İmrendiği çocuklar birer birer isimlerini söylüyorlardı; evet, kıskanç biriydi Stephen. Kıskanç, tuhaf ve gizemli... En on olarak profesör bir kaç şey öylemişti, *işe yaramaz* diye nitelendirmişti Stephen bunları. Dersin amacını okuyarakta öğrenebilirdi. Ardından kediye dönüşen kadını izledi. Sinir bozucu... Gösteriş ya da aklının ona oynadığı bir oyun, adı artık her neyse Stephen bundan hoşlanmamıştı. Buna rağmen oldukça 'etkileyici' bulmuştu. İnsan şekline girememesi büyük bir eksiklikti, eğer onu da yapabilseydi tamamen harika bir büyü olduğunu kabul edebilirdi. Herkes tekrardan ayağa kalkıp güçlerini söyleyeceklerdi şimdi de. İyice sıkılacak bir derse dönüşmekteydi. Tekrardan aynı kişilerin kalkmasını bekledi, ardından sıra yine ona gelecekti. Dersi dinlemekten başka çaresi olmadığını anlayınca sessizce dinlemeye başladı. Sıra kendisini gelince tekrardan ayağa kalktı ve ''Toprağa ve -dolaysıyla- kuma hükmedebiliyorum. Henüz pek gelişmiş bir güce sahip değilim'' dedi. Tekrardan herkesin söylemesini dinledikten sonra tahtaya baktı. Ödev... İğrenç bulurdu ödevleri. 'Ders işkencesinin ardından verilen can sıkıcı şeyler' diye nitelendirmişti; Stephen'a göre çok da önemli değildi bu. " Çıkabilirsiniz, ders bitti " Bitmişti sonunda. Usulca eşyalarını topladı ve bir daha gelmek istemeyeceği derslikten ayrıldı.