Diamoniqhé Gracié
Şöhret
Kız
[color=darkred][spoiler] Başka bir sitede yaptığım Rp'dir.[/color]
[color=darkred]"Artık istemiyorsan söyle. Senin dırdırını çekemem. Küçük çocuklar gibi davranıyorsun. Sürekli bir memnuniyetsizlik, anlamıyorum ki yani daha ne yapmalıyım? Bu bir haftadır böyle. Sen de fark etmemiş olamazsın. Ya düzelirsin, yada buradan artık dönmemek üzere ayrılırım."[/color] Sinirlendiği zaman gözlerini bir sineğin kanat çırpışma hızıyla yarışıyormuşcasına kırpardı. Bu da o sinirlendiği anlardan biriydi Moniqhé'in. Elinden gelen buydu işte. Enriqué'i daha nasıl mutlu edecekti bilmiyordu. Şatonun camları gıcırdadı. Dışarıda rüzgar çıkmış olmalıydı. Yan komşuları Lucris'in kulak tırmalayıcı sesi Moniqhé'in beyninde ötüp duruyordu. Ve bu da Enriqué'e tahammül derecesini saatin tik-taklarıyla beraber azaltıyordu. Enriqué'e baktı. Genç büyücü olaylarla ilgilenmiyor önündeki dosyaları kafasını sallayarak inceliyordu. Moniqhé topuklarıyla kahverengi zeminde bir tempo tutturmuştu. Yavaştı, ama aynı derecede sinir bozucu. Bu kadar umursamaz olmasına hayret edercesine yüzüne baktı, asasını kotunun cebinden çıkartıp ufak bir hareketle tüm kağıtlar dağıldı. İşte şimdi dikkatini üzerine çekebilmeyi başarmıştı. Enriqué hızlıca ayağa kalktı ve sesini kontrol etmeye çalışarak sakin ve tüm tonlama kurallarına uyarak konuşmaya başladı; [color=slategray]"Ne yaptğını sanıyorsun sen? Artık o kadar seri davranıyorsun ki o anlık tepkin geçer sandım. Ciddi misin? Ama bunun bir daha dönüşü olmaz bu bil Moniqhé. Sana katlandığım ve burada yaşadığın için kendini şanslı say. Merlin aşkına, güzelsin ki buradasın. Aksi takdirde işe yaramazın tekisin. Şimdi o hiç durmadan konuşan çeneni kapat da bana yardım et. Lord'a lazımız." [/color]
Moniqhé iri mavi gözlerini sonuna kadar açtı. Duyduklarını sindirmesi için biraz zamana ihtiyacı vardı. İhtiyacı olduğu zaman geçince nefes alışı hızlandı. Uzun kemikli parmaklarıyla şakaklarını ovdu usulca. Ve daha sonra; [color=white][color=darkred]"Öyle mi Enriqué? Dün gece bana bunları söylemiyordun, gayet mutluydum. Sen iğrenç zevkleri olan ucubenin tekisin. Bu dediklerin yanına kalmayacak emin ol. Ama şu an değil. Doğru zaman değil yaşayacakların için.Bekle beni olur mu küçük, korkak tavşan. Bensiz bir şey yapamazsın, artık hayatın eskisi gibi olmayacak, olamayacak-"[/color] [/color]sesini olabildiğince yükseltti, [color=white][color=darkred]"İzin vermeyeceğim."[/color] [/color]ve sustu. Ardından bir kaç dakikalık bir sessizlik oldu. Tüm sihir alemi sus pus kesilmişti adeta, Lucris bile susmuştu. Dışarıda rüzgar hızlanmış, ahşap pencere duvara Moniqhé'i sıçratacak kadar hızla çarpmış, ama yüzünde boş bir ifadeyle gözlerini bir an dahi olsun kırpmadan bakmasını engelleyememişti. Ardından koltuğun üzerindeki siyah el yapımı -Enriqué doğum gününde almıştı- pelerinini alıp son bir defa merdivenlerden yukarı çıkmakta olan adama bakıp sinsi bir kahkaha koyuverdi.[color=white]"[/color][color=darkred]Bensiz bir hiçsin sen. Ölümün yakındır tatlı tavşanım hiç merak etme sen."[/color] dedi ve gözü takvime takıldı. O ana kadar nereye gideceğini tam olarak kestirememişti. Ama şimdi belliydi, dışarı çıktığında nemli hava yüzünü hafifçe yaladı. Denizin akıl almaz derecede yoğun tuz kokusu başını döndürdü. Her şeyden uzaklaşmaya ihtiyacı vardı. Belki biraz ağlamaya belki biraz içmeye... Unutmalıydı her şeyi, herkesi. O kadar bunalmıştı ki, hayattan zevk alamıyordu, zorlanıyordu; deniyordu fakat elinde olan her zaman bir hiçti. Kaybetmeye mahkum bir cadıydı, mutlu değildi; hayatına giren iğrenç insanlar izin vermiyorlardı bir türlü. Hepsi ölmeden Moniqhé huzura kavuşamazdı, işte o zaman gerçekten derin bir nefes alabilirdi.
Gözlerini kapadı, üç kere sola döndü ve boğazından gelen tuhaf bir sesi koyverdi. Kukuletasını başına geçirdi, rüzgarla pelerinin etekleri uyum içerisinde hallerinden memnun dans ediyorlardı. Adımlarını hızlandırarak, arada bir arkasına ufak bir bakış atarak yürüyordu. Ellerini gözlerine siper ederek karşıya baktı. İlerde harabe olmuş taş ev Moniqhé gülümsemekteydi. Bugünün tarihini unutamayacak kadar gerçekti olanlar. Moniqhé unutamazdı, aynı zamanda Claire'de. O gün dün gibi aklındaydı. Zihni, üç sene önceye ufak bir yolculuğa hazırdı.
Havada uçuşan büyüler, bir tarafta senelerin usta seherbazı, diğer tarafta asi, genç, yeni seherbaz kızı. Moniqhé geldiğinde asla böyle bir olayla karşılaşmayı beklemiyordu. Yeni başladığı için, özellikle göze girmek amacıyla tüm işlere o koşturuyordu yanında bir sürü işe yaramazla beraber. Bu manzarayı görmek için onlar fazla iyiydiler, fazla sersem. Hemen gereksiz tayfayı uzaklaştırıp işe koyuldu. O gün orada olmasaydı hayatı daha farklı olurdu. Ah Claire...[color=darkred] "Benim için bir şanssın dostum. Burada olduğunu biliyorum. Yıl dönümü kutlayacağız ha? Trajikomik diye buna mı diyorlar acaba?"[/color] diyerek gülümsedi her adımda daha da yaklaşarak. Kapısız harabeye pelerinin uçlarını toplayarak girdi. İlerledi, burası onu ürkütüyordu. İçerideki ruhlar ona rahatsızlık vermesine karşın yüzünde buruk bir gülümsemeyle karşısında tam şu anda yanında olmak istediği insanı buldu. [color=dimgray][color=white][color=darkred]'Neden seni[/color][color=darkred] burada bulduğuma şaşırmadım acaba Claire?'[/color] [color=dimgray]Gülümsedi.[/color] [color=dimgray]Claire'de kayıtsızca gülümseyerek; [/color][/color][/color][color=dimgray][color=silver]'Sabahın köründe birkaç kadeh içmeyi kabul edecek kadar delirdiysen eğer,' [color=white][color=darkred]"Yalnız değilsin dostum. Acaba bir an olsun şu yaşadıklarımızı unutabilir miyiz? Hatta mümkünse silelim, nasıl olur?"[/color] [/color][color=dimgray]diye geçirdi içinden. Saçlarını eliyle geri doğru attı. Claire baktı iri mavi gözleriyle. Solgundu, gözleri şişmişti. Her zaman güzel bulduğu Claire'i şimdi bitik görmüştü. Yaşananlar asla kolay şeyler değildi ama bu Claire'di işte. Hayatında görmediği hatta Moniqhé'in bile yapmaya cesaret edemeyeceği şeyler yapmaya çok yakındı. Belkide her şeyi böyle unutabilirdi. Bir kaç leş onu ferahlatırdı, birilerine iyilik yapmak adına değil, sadece kendisi için yapacaktı.
Claire'in gösterdiği koltuğa oturdu. Yeni doğan güneş odayı baya ısıtmıştı. Pelerini sırtından çıkardı ve ani bir hareketle ileri doğru fırlattı. Asasından çıkan bir büyüyle ise hemen alev alıp yanmaya başladılar. Artık ona ihtiyacı yoktu. Pelerin yanarken Moniqhé'in aldığı haz tarif edilemezdi. Pelerin yerine Enriqué'in yandığını hayal ediyor, gözlerini bir an olsun kırpmadan, odaklanmış bir şekilde bakıyordu. Ona yaşattığı acıları birbir kendisi de yaşayacaktı, hem de fazlasıyla. Pelerin alevden küllere dönüşürken Claire'e baktı. [/color][color=darkred]" Yıldönümünü kutluyoruz demek ha? Bana da bir kadeh her ne içiyorsan. Oldukçaaa-"[/color] [color=dimgray]sesine hülyalı bir ton katarak[/color] [color=darkred]" kötü bir gün geçirdim tatlım. Anlatsam bana kızacaksın. Nasıl bu kadar sakin kalabildiğime hayret edeceksin."[/color] [color=dimgray]Anlatmaya hevesliydi. İntikam planı yapacağı en doğru kişi tabiki Claire'den başkası olamazdı. Ondan öğreneceği o kadar çok şey vardı ki... Kalbi tamamıyla kapkara olana dek durmayacaktı. Arkasında kimlerin cesetlerini bıraktığının önemi yoktu. Gelecekte de herhangi bir önem taşımayacaktı.[/spoiler][/color]
[/color][/color]