Ad Soyad: Kevin Adrian Rowle
Cinsiyet: Erkek
Seçiminiz: Kariyer
Örnek Rp:
20 Nisan 1962 Saat 01.13 Doğum:
Yağan
yağmurlarkaldırımlara tek tek kurşun gibi çarpıyor, kaldırımlar onları
büyük bir sabırla emiyor, dehşet verici gök gürültüsü kulakları çınlatıyor, insanların ceplerine kadar sızıyordu yağmur. Sanki bir felaketin habercisi, sanki bir kuşun kurtulmak için kanat çırpınışıydı o gece. Hastane koridorunda bağrışmalar, telaş, yağmur ve gök gürültüsünün çıkardığı seslerle karışıyordu. Ve beklenen an gelmişti bebek doğmuştu. Bembeyaz teninin üzerinde en ufak bir leke yoktu, siyah
saçları sanki bir bebeğe ait değil, kara gözleriyle etrafı inceliyordu.
Fakat o da ne bebek bütün bebekler gibi ağlayarak koridorları
çınlatmıyor ve yüzünde alaycı bir ifadeyle çevresindekilere bakıyor,
sizde kimsiniz tavırlarıyla seyrediyordu. Babası bebeğin yüzüne bakıyor,
kötülüğü görüyor, inanamıyor, susuyor, yüzünü buruşturuyor ve annesine
bakıyordu. Annesi şaşkın bir biçimde etrafını izliyor, ne oluyor, olan
biteni anlamaya çalışıyor " Zacharias Smith'de bir şey mi var? "
diyordu. Yağmurda yavaş yavaş diniyor, yerini dolunaya bırakıyor,
dolunay insanları korkutan bir biçimde ışıklarını saçıyor, geceyi
uzatıyordu.
20 Nisan 1962 Saat 05.37 Lanet:
Eve
varmışlardı bebek çok sağlıklı idi, yalnız bir sorun vardı. Babası kehanet konusunda usta olduğundan bebeğin geleceğini görüyor, üzülüyor,
çare arıyordu. Annesi o kutsal duyguyla bebeğini kollarıyla sıkıca
kavrıyor, babasının düşüncelerini anlamaya çalışıyordu. Babası kara kara
düşünürken birden duraksadı, annesine bakarak " Jenny bu bebek felaket
bu bebek ilerde çok büyük felaket. " diyor, bebeği istercesine kadına
bakıyor, adam baktıkça kadın bebeği daha da sıkıca kavrıyor, bırakmak
istemiyordu. " Jakop bu nasıl olur nerden çıktı bu şimdi? " diyor
kocasının kehanet konusunda ustalığını biliyor korkuyor ve yavaş yavaş
gözlerinden yaş süzülüyordu. Kocası durmadan "Jenny bu bebek felaket bu
bebek ilerde çok büyük felaket" diyor başka bir şey demiyordu. Kadına
kollarını uzattı adam kadın çaresizce bebeği adamın kollarına bıraktı
adam bebeğini koymak için masanın üzerindeki ıvır zıvırı sağ eliyle bir
çırpıda yere fırlattı. Asasını yokladı ve bebeği masaya koydu. Asasını
tam sallıyorken birden gökyüzü karardı o felaket yağmur tekrar çıkmıştı
daha şiddetli daha korkutucu. Adam bebeğin , gözlerindeki değişimi fark
etmişti gözlerindeki siyahlık git gide büyüyor o büyüdükçe isyanlara sürükleyen yağmur şiddetleniyordu. Kadın korkmuştu kocasının yanına
gitti ve olanı biteni incelemeye çalışıyordu. Birden bire evi sis perdesi sardı. Bebek masada anne baba yerde yatıyordu.
22 Nisan 1962 Saat 16.29 Arayış:
Komşuları
eksikliği fark etmiş olacaktı ki evin kapısını çalı orlar açan olmadı
mı daha da telaşlanıyorlar kapıyı kırmak için hazırlıklar yapıyorlardı.
Kapı kırılmıştı yerde komşularının cansız bedenini gören kadınlar
bağırıyor ağlıyor erkekler ne olduğunu anlamaya çalışıyor herkes asasını
çıkarıyor evi kontrol ediyordu. Fakat ortalarda ne bebek vardı, nede
bir iz.
26 Haziran 1967 Saat 19.42 Gelişme:
Aradan
5 yıldan fazla bir süreç geçmişti Zacharias ıssız bir yerde tek başına
büyüyor olan bitenden habersiz imkânsızcasına. Elinde eskilerden kalma
Anka kuşunun kanıyla mühürlenmiş bir zarf ve başka bir şey yok gerisi
tamamen boşluk bir intizar. Kendiside bilmiyordu neler olduğunu ve
kendisinden başka insan görmemişti hayatında. Yemeğini her gün
kapısından alıyordu dışarıyı hiç merak etmemişti. Kaldığı kulübede bir
sürü nerden geldiği bilinmeyen kitaplarla dolu eski ve tozlu bir
kitaplık bir eski püskü yatak bir masa ve tabure vardı birde duvarda
eski kırmızı bir şömine vardı Kulübenin yanında da tuvalet. Sabahtan
akşama kadar kitap okuyor kitapların hepsini bitirmeye çalışıyor yeni
kitapların gelmesini sabırsızlıkla bekliyordu. Çocukluğu böyle geçiyor
her gün aynı şeyleri yapıyor sürekli kitapla bilgilerini tazeliyor
güçlendiriyordu ve bundan şikâyetçi değildi ta ki yanlışlıkla
kitaplığına bir muggle kitabı bulana kadar.
8 Ocak 1979 Saat 03.21 Aykırı Düşünce:
Gene
kitapların içine gömülmüştü birisi bitiyor diğerine başlıyor biteni şöminede yakıyor yeni kitaplara yer açıyordu. Bir gün Kitaplıkta yeşil diğerlerinden ince bir kitap ilgisini çekti. Kendi kendine " Elimdeki bitince ona başlayayım bari " dedi. Fakat dayanamadı ilk defa bir kitabı
bitirmeden başkasına geçiyordu. Kitap diğerlerinden farklı bir isme ve
konuya sahipti. İlyada ve Odessa isminde Sihri ve gücü anlatmıyor
sihirsiz yapılan savaşları anlatıyordu. Şaşırmıştı. Böyle bir yerin var
olduğu düşüncesi kafasına girmişti bir kere öğrenmeliydi. Ama nasıl?
Buradan çıkamıyordu kulübeden 15 metre uzaklaşsa bir sihir geliyor onu
ayaklarından tutuyor sonra birisi geliyor kulübeye kilitliyor kilidi 3
gün açmıyordu. O şekilde kaçması imkânsızdı.
12 Kasım 1982 Saat 02.33 Kaçış:
Artık
okuduğu kitaplardan bazı şeyler aklına yatıyor kaçış planında uygulamaya kalkıyor babasından kalma kehanet özelliğiyle sonucunu görüyor vazgeçiyordu. En sonunda bir planının sonunu kötü görmedi. Planını uygulamadan önce Kitaplarını topladı. Fakat bunları elinde taşıyamazdı. Elini kitapların üstüne koydu " Diminuendo " diye seslendi
kitaplar küçüldükçe küçüldü ta ki bir cebe sığacak kadar. Artık hazırdı.
Yere eğildi ve elini koydu " kell split pokol " diye bağırdı. Yerde bir
kuyu oluşuyor git gide derinleşiyor kıvrımlar alıyordu. Kuyuya atladı
elini yukarı kaldırdı " Bazdmeg " dedi ve girdiği Yer kapandı ışık yoktu
önünü göremiyordu. Eline bir parça topraktan aldı toprak nem kokuyordu.
Toprağa " Lumos Maxima " diye seslendi toprak ateş almıştı ama eli
yanmıyordu artık önünü görebiliyor yolunu alıyordu. Dört gün o çukurun
içinde ilerlemişti artık dışarı çıkma vaktinin geldiğini düşündü. Elini
yukarıya kaldırdı ve " kell split pokol " dedi. Toprak yarılmıştı.
Gözleri güneşten kamaşmış olacaktı ki gözlerini ovalıyor ışığa alışmaya
çalışıyordu. Yerin içinden çıktı ve Toprağı kapatmak için " Bazdmeg "
dedi ve toprak kapandı.
16 Kasım 1982 Saat 13.29 Alışma:
İki
yüz metre ilerde binaları görüyor oraya doğru yavaş yavaş ilerliyordu.
Kendi kendine " Benim kulübem çok büyük sanırdım " dedi. Caddeye
çıkmıştı artık herkes ona bakıyor iğreniyor gibi yüzünü buruşturuyordu.
Kendini incelemek için bir dükkânın karşısına geçti. Camdan yansıdığı
kadar her yeri çamur ve toz içindeydi. Gözlerini kapadı ve " Aklapakla "
dedi kıyafetleri temizlenmiş yenilenmiş bir beyefendi gibi görünmüştü. "
Kalacak bir kulübe bulmalıyım " dedi ve kendi kendine aranıyordu. Bir
ev gördü n müstakildi iki katlı. Ev sahibine gitti ve dedi ki " Ben
Zacharias Smith Sizin kulübenizi almak istiyorum " dedi. Adam gülümsedi
alaycı bir tavırla " O kulübe dediğin ev aslanım ve çok pahalıdır. "
dedi. Zacharias adama " Tamam o zaman evini alayım Kaç kitap istersin
evine " dedi. Adam kahkahalara boğulmuştu. Zar zor " Ne kitabı? Bedeli
para?" dedi. Zacharias sinirlenmeye başlamıştı. Sabırla " Para ne? "
dedi. Adam cebinden 20 sterlin çıkardı Zacharias’a uzatarak bundan " On
bin tane isterim " dedi. Zacharias " Tamam akşam sana vereceğim " dedi
ve uzaklaştı. Adam hala arkasından gülüyor bu çocuğun evi alabileceğini düşünemiyordu. Yerde uçuşan bir gazete parçası kesişti gözüne. Ona doğru
koştu ve gazeteyi yerden aldı. Açtı inceledi. Etrafı kolaçan etti kimse
yoktu. Birden şu sözleri söyledi " Protean " Adamın ona gösterdiği
şeyden 10000 tane olmuştu. Havada kararmak üzereydi. Adamın yanına gitti
" İşte paran, şimdi çık evimden! " dedi. Adam şaşırmıştı hiç
beklemiyordu. Zacharias’a bakarak kapıdan çıktı. Zacharias evi
inceliyordu. " Diminuendo " dedi ve evin tüm dekorasyonu değişmişti.
Kitaplık, üç beş koltuk, yatak ve şömine olmuştu. Cebinden küçülttüğü
kitapları çıkardı ve " Engorgio " dedi kitaplar büyüyor raflara
diziliyordu. Zacharias yatağına geçti ve gözlerini kapadı rahat bir uyku
çekti.
17 Haziran 1985 Saat 08.19 Hogwarts'a Yolculuk:
Yeni
bir sabah yeni bir gün bekliyordu Zacharias'u. Uyanmıştı. Yüzünü yıkamak için lavabonun yolunu tuttu. Elleriyle musluğu yavaşça çevirdi.
Aynada kendini seyrediyordu. Bitkindi, elleriyle gözlerini sıvadı.
İnsanlara alışmıştı fakat onu eksik bırakan bir şeyler vardı. Belki hiç
ona yakın birisinin olmayışı... Birden kapıda bir ses duyuldu. Zacharias
musluğu kapadı ve kapıya doğru adımlamaya başladı. Kapıyı açtı
görünürde kimse yoktu. Kapıyı kapatacakken yerdeki gazeteyi gördü.
Şaşkın bir ifadeyle yere eğildi. Gazete gelmezdi evine. " Yanlışlıkla
gönderdiler herhalde. " diye somurdandı. Gazeteyi aldı ve kapıyı
kapattı. Koltuğuna doğru ilerledi. Siyah deri koltuğuna gömüldü ve
gazeteyi incelemeye başladı. Mugglelerden bahsetmiyordu bu gazete.
Kitaplardan okuduğu o Hogwarts'dan bahsediyordu. Birden gülümsedi.
Hogwarts’a gitmeyi düşünüyordu. Orada sihirlerini rahatça yapabilir
geliştirebilirdi. Ama nasıl gidebilirdi. Kitaplarında yazıyor muydu bu
bilgi, unutmuştu. İmkânsızdı bütünkitaplarını noktalarına kadar
hatırlıyordu, ama neden şimdi bu kitapları unutmuştu... Gazeteyi
hararetle karıştırıyor bir gidiş yolu bulmaya çalışıyordu. Birden gözüne
Dokuz on beş perondan kalkacaktrene binmesini gerektiren yazıyı gördü.
Gözleri parıldıyordu. Gazeteyi fırlattı. Ayağı kalktı hazırlanmalıydı.
Eşyalarını küçülterek bir çantaya doldurdu. Evini son kez gezdi.
Valizini eline aldı ve kapıdan çıktı. Kapıyı sertçe örttü. On beş adım
ilerledi ve arkasını döndü evini tüm ihtişamıyla seyretti.