Misafir Misafir
| Konu: Michéal. Perş. Tem. 01, 2010 11:29 am | |
| Ad Soyad: Michéal Lucas O'mhéndia Cinsiyet: Erkek Örnek Rp: Joe sessiz ve yavaş adımlarla ona kucak açmış karanlık gecede ilerliyordu. Rüzgârın kulak tırmalayan çığlıkları kulaklarını doldurduğunda derin derin nefesler almaya başlamıştı. Safir rengi gözleri onu yutmak istercesine içeri doğru kıvrılan dev gövdeli ağaçları tarayarak, ormanın içinde bir ışık aramak için etrafı süzmeye koyuldu. Ay bile üç beş yıldızı şefkatle sarmalamış karanlık bulutları üstüne çekerek geceye tepkisini koyuyor gibiydi. Gökyüzü de beklide Joe’nun şu an ilerlemekte olduğu orman kadar ıssız ve yalnızdı… Her adımda ayağının dibinde çatırdayan kuru dalları ıslatırcasına hızla akan gözyaşları Joe’nun yanaklarından kor bir ateş gibi süzülmeye başlamıştı. Korkuları kor bir ateş gibi yüreğini her dağlayışında, hayalleri ve ümitleri de gecenin içinde yavaş yavaş solup gidiyordu. Kolu ile musluğu açılmış bir çeşme gibi durmak bilmeyen gözyaşlarını silerken, yeşil renk saten gömleğinin üstüne giydiği hırkanın yün dokusunu yüzünde hissedince bir an ürperdi. Yumuşak doku teninde değdiği an annesinin pamuksu ellerinin yanağını okşayışını hatırladı ve gözyaşları gözlerinden sel gibi akıp gitti. Sendeleyip yere düştüğünde gözyaşlarını durdurmaya kuvveti yeten tek şey karanlık, tiz bir kahkahanın geceyi yırtarcasına kulaklarını doldurması oldu. Joe hiddetle gözlerini sildi ve safir rengi gözlerini o cadıyı bulmak istercesine geceye dikti. O daha çok küçükken babasını öldüren ve şimdi de hayatındaki tek önemli varlığı, annesini kaçıran o sefil cadı nerelerdeydi? Gözleri geceyi birkaç koca dakika daha taradıktan sonra kuzguni siyah gözlere kilitlendi. O yılansı suratın ömrünün sonuna dek hafızasından kazınmayacağını biliyordu. Kıvırcık saçlar özensizce başının üstüne toplanmış ve deliyi andıran dengesiz yürüyüşü kalpleri donduracak kadar karanlıktı. Sonunda biçimsiz dudaklarından bir çığlık daha geceyi yırttı ve ardından konuşmaya başladı:
“Merhaba küçük Joe! Yolunu mu kaybettin? Annen ve baban sana gece yarısı dışarısının tehlikeli olduğunu öğretmedi mi? Yoksa onlar yataklarında yok mu?” Cadı dengesiz adımlarla yerdeki kuru ağaç dallarını zalimce ezerken Joe’ya bir nefes kadar yakındı. Joe elindeki asasını tırnakları avuç içini yaralayana dek sıkıca sıktı, annesini kurtarmak için mecbur kalacağı öldüren laneti zihninde düşünmeye başladı. Avada Kedavra…
“Ne oldu küçüğüm? Anne ve babanı özlememiş gibisin?” Cadı tiksiniyormuşçasına sözlerine devam etti “Baban bir bulanık ile evlenerek kanını lekeledi! Sonra o bulanık Josephan’dan bunu bile hak etmezken melez çocuklar dünyaya getirdi! – Asasını Joe’nun yüzünde gezdirerek yere tükürdü- tıpkı o sefil bulanığa benziyorsun!” Joe dayanamayarak onu taklit ederek tükürür gibi fısıldadı:
“Benim annem bir sefil değil! –bütün cesaretini ölümün şah damarı kadar yakın olduğunu bildiği halde toplayarak sahte ama güçlü bir kahkaha patlattı.- Asıl sefil olan sensin! Elde edemediğin ve sevdikleri uğruna canını vermiş –ki sen bunların arasında yoksun- bir adamın hayatını mahvederek ne yaptığını sanıyorsun? Yüce bir davranış mı, yoksa sefil bir davranış mı?”
Joe’nun aşağılayıcı bakışları korkusuzca cadıya kilitlendiğinde cadı hiddetten köpürerek bir hışımla Joe’nun yanından yaklaşık on sekiz adım ötedeki ağacın yanında gitti ve katedral çanı gibi çınlayan sesi ile konuşmaya başladı:
“Şimdi kim sefil göreceksin! Bulanık anneni de beni tercih etmeyip o sefili tercih eden babanı öldürdüğüm gibi gözlerinin önünde öldüreceğim!” Sözler Joe’nun kafasında yeni yeni yerine otururken artık çok geçti. Tanıdık bir kadının çığlığı önce geceyi yırtarak kulakları doldurdu, ardından yerini yavaş ve güçsüz bir inlemeye bıraktı. Joe koşarak sesin geldiği yöne doğru gittiğinde annesinin cansız bedenini çalıların arasında sere serpe uzanırken buldu. Gövdesini yorgun ve tembel bir biçimde annesinin gövdesini örtecek şekilde üstüne kapandığında gözyaşları artık gözlerinden değil kalbinden kandamlaları şeklinde akıyordu. Baharda açılmış yeni gülü kendi zevki için koparan rüzgar esip gittikten sonra dal gülsüz yapabilir miydi? Peki ya bir hayat son bulurken yeni bir hayatın başlaması mümkün mü?
*** Uyandığında gözyaşları hala sıcacık bir biçimde yanaklarından aşağı doğru süzülmekteydi. Annesinin ölümünün anısı uzun süredir kabus olmazken niçin yeniden beliriyordu? Ancak odanın kapısı tıklatıldığında bu soruların denizinden yüzeye çıkabilmişti.
“Çığlık atıyordun tatlım, iyisin değil mi?” Yaşlı muggle büyük annesi yanına yaklaşıp yatağının başucuna oturduğunda, Joe yüzünden endişeli olduğunu tahmin edebiliyordu. Onu rahatlatmak istercesine ona şefkatle sarıldı. Elbette ki bu yaşlı ve yorgun kalbe kızının acısını tekrar hatırlatarak kor halinde bir ateş düşürmeyecekti. Büyük annesini sevgiyle kucakladı ve ona sıkı sıkı sarılarak fısıldadı:
“Yok bir şey büyükanne, yok bir şey…” |
|
Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: Michéal. Perş. Tem. 01, 2010 11:30 am | |
| | |
|