Gossip Girl RPG
Gossip Girl RPG
Gossip Girl RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Gossip Girl Role Play Sitesine Hoş Geldiniz!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Duyurular



~
House Party kurgumuz başlamıştır katılmak için tık!




~
Seviye sistemi kaldırılmıştır.


~
Yeni Popülerlik sistemi düzenlenmiştir. Lütfen göz atınız tık!


Keyifli Role Play'ler...
Gossip Girl
~ NY gençleri neredesiniz? Dedikodularınızı bekliyorum. Bilgi için tıklayın.


Seviliyorsunuz. Xoxo

Yönetim Kadrosu
Caityln Pam10 Caityln Lalea10

 

 Caityln

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




Caityln Empty
MesajKonu: Caityln   Caityln EmptyCuma Tem. 16, 2010 10:50 am

Caitlyn Gievonni
Bayan, Şöhret*


Kollarındaydım, sonsuza dek öyle olacaktım. Karşımızda ay manzarası ve yalnızca ikimiz. Bir bankta oturuyorduk Luke ile. Gecenin bu saatinde kimsenin etrafta kimsenin olmamasına şaşmamak normaldi. Sessizlik hakimdi. Bundan memnundum ve huzur buluyordum. Deniz dalgalarının kıyıya vuruşunu, ayın ışığının denize yansımasını izliyordum. Başımı Luke’un omzuna yaslamıştım. Kolları belimdeydi ve beni kendine doğru çekmişti. Bir eli benim elimi sıkıca tutuyordu. Beni bırakma dermişçesine… Bu mümkün müydü? Hayır, tabii ki de… Yıllardır süren beraberliğimiz sonlanabilir miydi? Şüphe duyacağım aklımın ucundan bile geçmezdi fakat ister istemez oluyordu. Başımı omzundan yavaşça kaldırdım ve o güzel yüzüne baktım. Gerçekten harikaydı ve benimdi. Sonsuza dek… Dudaklarımı onun dudaklarına doğru gidiyordu ve yine o hissi yaşayacaktım. Her saniye tatmak istediğim, baştan çıkaran o his… Onu çok seviyordum. Görünüşe bakılırsa o da beni seviyordu. Bir elini benim ellerimden çekti ve kollarıyla belimi sımsıkı sardı. Dudaklarımız sanki hiç ayrılmayacakmış gibilerdi. Onunla olduğumuzdan beri tüm dostlarım bana yüzünü çevirmişlerdi. Çünkü o bir Ölümyiyen’di. Taraflarımızın farklı olması benim için hiçbir şeyi ifade etmiyordu. Fakat arkadaşlarım, farklı görüşlerdeydi. Hepsini kaybettiğim aklıma geldikçe içim farklı bir hisle ürperiyordu. Luke’un yanındayken önemsemiyordum. Çünkü her şeye değerdi Luke. Dudaklarımı yavaşça çekmiştim. Nereye kadar gidebilirdi ki bu? Kendimi ondan ayırıp banka geri oturmuştum. Luke yanıma geldi be yine bana sarıldı. Başımı onun geniş ve güven veren omzunda bulmuştum.


Gözlerim artık ağırlığını taşıyamaz hale geliyor ve yavaşça kapanıyordu. Bilincim yerimdeydi fakat uyukluyor gibiydim. Luke beni sakince, beni uyandırmamaya dikkat ederek kucağına koydu. Kollarımı boynuna sardım ve başımı göğsüne yasladım. Gözlerim iyice ağırlaşmış ve dayanamayıp kapamıştım. Karanlık bir orman… Yalnızca ben ve Luke… Luke benim tutamayacağım kadar uzağımda duruyordu ve arkadan gelen ürkütücü sesler korkmama neden olmuştu. Luke’a yaklaşmaya çalışıyordum fakat ben ilerledikçe o geri adım atıyordu. Ellerimi ona doğru uzatıyordum fakat bir karşılık gelmiyordu. Berbat bir durumdu. Önüme bakmıyordum, yalnızca ona odaklanmıştım. Luke geri geri gitmeye devam ediyordu. Önümdeki yere serilmiş büyük ağacı fark etmem uzun sürmemişti. Takılıp düşmüştüm. Canım acımıyordu. Yerimden kalkmama engel olan bir güç vardı. Tanımlayamadığım bir güç ve ben karşı koyamıyordum. Luke’a çaresizce bakınıyordum. Bana doğru geliyordu. Buna sevinmiştim. Yanıma yaklaştı ve elini bana uzattı. Kalkmam için yardım ediyordu. Sağ elimi güçlükle kaldırdım ve Luke’un yardım elini sımsıkı tuttum. Beni sertçe ayağa kaldırdı. Bakışları hiç de içten değildi ve beni korkutuyorlardı. Bu sessizlik nereye kadar devam edecekti? Üzerimizden yarasalar geçiyordu, bazen de baykuşlar. Ağaç dalları gökyüzünü kapladığından ne ay ne de güneş ışığı buraya gelebiliyordu. Luke’a baktım tekrar. O da bana…



“ Luke, neden suskunsun? “ diyebildim yalnızca uzun sessizliği ardından. Bana bakıyordu sadece. Ne bir cevap ne de bir dokunuş… Bakışı ilk kez bu kadar ruhsuzdu. Nedenini kavrayamıyordum. “ Beni bir daha görmemelisin Nath. Bir daha asla görmemelisin…” dedi Luke. Peki, neden böyle bir şey söylemişti. Neden onu görmemeliydim. Beynim allak bullaktı ve ne diyeceğimi bilemez hale gelmiştim. “ Luke, seni seviyorum. Beni bırakmayacaksın değil mi? ” söyleyebileceklerim bunlardan ibaretti. Onu kaybetmek istemiyordum, sonsuza kadar beraber olmalıydık. Yoksa bunu sadece ben mi istiyordum? Luke, işaret parmağını çeneme koymuştu yavaşça. Sessizce…“ Nath, beni anlamalısın. Ben senin için doğru kişi değilim. Her an bir zarar görebilirsin. Farkında değil misin? ” dedi Luke. Dokunuşunu özlediğimi fark etmiştim. Fakat bu uzun sürmemişti. Elini benden çekmiş ve yine bana uzak duruyordu. ” Luke, ne olduğun kim olduğun beni ilgilendirmez. ” duraksadım ve derin bir nefes aldım. “ Ölene dek benimle beraber olmaya yemin etmiştin. ” dedim ve kararsızca ellerimi omuzlarına koydum. Bu durumda ona yaklaşmak ne kadar doğruydu bilmiyordum. Uzun süre cevap vermeyince atılmıştım. “ Luke, hep böyle mi kalacaksın. Cevap vermeni bekliyorum. ” dedim. Elleriyle beni yavaşça arkaya doğru itmişti.“ Bu çok yanlış Nath. Ben bir Ölümyiyen’im Artık beraber değiliz. Lütfen beni unut. Unutmalısın…” dedi ve son bir bakışından sonra arkasını döndü. Gözden kaybolana dek yürümüştü. Ormanın derinliklerine doğru… Onu kaybetmiştim. Benim değildi ve onu bir daha asla göremeyecektim. Bunun nedeni taraflarımızın farklı olması mıydı? Hani bu bizi ayıramazdı, hani biz birbirimizi sonsuza dek bırakmayacaktık. Bunlar da yalan olabiliyordu demek ki. Sevgi de yalandı. Kendimi şaşırmış haldeydim ve rahatlamam gerekirdi. Bir ağaca yaslandım ve yere oturdum. Dizlerimi ellerimle kendime çekmiştim ve başımı dizlerime gömmüştüm. Düşünmenin yanı sıra ağlıyordum. Haykırırcasına…



Gözlerim yavaşça açılıyordu. Başımı kaldırdım ve etrafıma bakındım. Orman?... Luke yanımdaydı. Bu sadece bir rüyaydı. Kâbus da denilebilirdi tabii. Onu kaybetmediğimi anlayınca mutluluktan havalara uçmuş olmalıydım.
“ Nath, bir şeyin mi var sevgilim? Yüzün çok solgun görünüyor. Üşüdüysen eve gidebiliriz. ” dedi Luke. Sevecen sesini duymak ilaç gibi gelmişti bana.“ Evet, Luke. Üşüyorum gerçekten. Sıcak bir kahve iyi gider. ” dedim ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum. Elimden tutup beni kaldırdı. Üzerindeki ceketi çıkarıp bana giydirmeye çalışmıştı. Bu haldeyken çok komik görünüyor olmalıydım. Beni düşünmesi güzeldi. Rüyayı unutmalıydım ve Luke’un bundan haberi olmamalıydı. O da üzülürdü. Çünkü o da beni çok seviyordu, benim onu sevdiğim gibi. Bir kolunu benim belime sardı ve eve doğru yürümeye başladık. Korkunç bir gün geride kalmıştı ve yine aynı bizdik. Luke ve ben…




Spoiler:


Hayır , artık bu düşüncelerden sıyrılmam gerekiyordu . Rahatlamalıydım , kesinlikle . Kendimi başka şeylere kaptırmak ne de güzel olurdu derken inci tanesi gibi gözyaşlarım teker teker süzülüyorlardı . Etrafımdaki her şey düşünmemem gereken konulara sürüklüyordu beni . Yatağımda öylece uzanıyordum ve gözlerimin bir noktada sabitlendiğini farkettim . Tavan , camlardan oluşuyordu . Tam üzerimde duran , bana çok yakınmış gibi gelen aya bakakalmıştım . Geceyi hiç sevmezdim fakat buranın , bu vampir okulunun açısından bakarsak hiç de fena sayılmazdı . Ayın , buradan bakılınca o gümüşi rengini görebiliyordum . Ne kadar da sadeydi ve ne kadar da yakındı bana . Gözlerimi alamıyordum bu güzellikten .

Uzun bir süre bakakalmıştım . Uzandığım yataktan bir hışımla kalktım . Herkes -yani birkaç gün içinde tanıyabildiğim tüm öğrenciler- şafak vaktine yakın bir zamanda okuldan görünen manzaranın çok iç açıcı ve rahatlatıcı bir havasının olduğunu söylüyordu . Bir de ben bakmalıydım değil mi ?

Odamdaki büyük pencerenin önüne geçtiğimde donakalmıştım . Yansımadaki bu kız ben miydim ? Hayır , bu mümkün değildi . Son gittiğim yaz tatilinden yüzümdeki berbat yanıklarla dönmüştüm . Ya o iğrenç ergen belirtisi sivilceler ? Hepsi kaybolup gitmişti . Bu karanlıkta yanlış görüyor olabilirdim fakat öyle değildi . Kesinlikle değildi . Değişimim bakış netliğimi de oldukça değiştirmişti . Peki yüzümü de değiştirmiş miydi ? Evet , gözlerim yanılıyor olamazdı ki . Camın yansımasındaki olağanüstü o kız bendim . Okula geldiğim ilk günde herkes bana çok çekici geliyordu . Vampirlerin doğasında vardı bu . Eski halimden eser kalmamıştı . Aman

Tanrım ! Neydim ben böyle ? Gözlerim faltaşı gibi açılmıştı . Eskiden fazlalık gibi gördüğüm uzun , siyah saçlarım şimdi omuzlarımdan tel tel dökülüyorlardı . Etraftan bir ışık gelmemesine rağmen saçlarımın ışıldadığını , parlak bir siyaha döndüğünü görebiliyordum .
Ve gözlerim ... Evet , gözlerim herkes tarafından beğenilirdi . Bakımsız saçlarımın arasındn masmavi bir ışık gibiydi adeta . Fakat bunu inkar edemem ki sanki birisi eski halinden çok daha güzeldi . Rengi açılmıştı ve deniz mavisinin en açık tonuydu . Tenim öyle göz alıcıydı ki ... Sanki birisi içimden bir ışık yakmış gibi görünüyordum . Kesinlikle insan ötesi bir zarafetim vardı ki zaten bir insan değildim artık .

Geceleri böyleysem güneş ışığında nasıl olurdum acaba diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum . Vampirler demek ki bunun için günışığını tercih etmiyorlardı . Yansımamı istemeye istemeye bırakıp sıcacık yatağıma geri döndüm . Ay manzarasına bakarak uykuya dalmış olmalıydım ...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gossip Girl
Lütfen rütbe edininiz
Lütfen rütbe edininiz



Kadın Mesaj Sayısı : 678
Kayıt tarihi : 30/06/10

Bilgiler
Puan: Bunlara gerek yok.

Caityln Empty
MesajKonu: Geri: Caityln   Caityln EmptyPtsi Tem. 19, 2010 7:20 pm

Constance Billard & III. Sınıf
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Caityln
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl RPG :: Rp Out :: Çöp kutusu-
Buraya geçin: