Ad Soyad: Stella Blair Untamed
Cinsiyet: Kız
Seçiminiz: Kariyer
Örnek Rp: "Stella! Uyan artık!"
Evet, evet, evet! Gece Evi'inin belirsiz bir nedenden tatil olması ve bu nedenle ailemin yanında kalmamın en kötü yanı sabaha kadar televizyon izledikten sonra akşam yemeklerinden sonra sevgili-canım-cicim annemin beni zorla uyandırmasıydı. Bugün ki tatilin 6. günü dışarı çıkıyordum. Göz kapaklarımı araladı ve: "Lanet olsun, uyandım!" diye tısladım. " Küfür yok Stella! Küfür yok!" diyerek annem 13. yaşımdaki isyanımdan bu yana yaptığı gibi odadan çıktı.
Şükürler olsun ki kendime ait bir banyom vardı. -Sevgili, sevgili, sevgili, canım , küçücük, minicik- kardeşimin mikrop kapmasından korkuyorlardı. Bu nedenle yeni taşındıkları evin benim için ayırdıkları tavan arasında küçük bir banyo inşa etmişlerdi. Yataktan kalktım ve banyoya ilerledim. Dünden kalma makyajımın iyice gitmesi için yüzümü belki 10-15 dk yıkadım. (Yanlış anlamayın makyajdan hoşlanmadığım için değil, yenisini daha iyi yapabilmek için) Dişlerimi fırçaladım ve yüzümü kurulayarak odama geçtim.
Dolabı açtım ve anneannemin patronunun kızının sıkıldığı birkaç -düzine- kıyafete göz attım. Anneannem büyük bir şirketin sahibinin evinde yatılı hizmetçidir. Patronunun kızının sıkıldığı kıyafetleri bizim eve getirerek kısa ev ziyaretlerimde giyecek birkaç parça kıyafetimin olmasını sağlamaya çalışırdı. Ki başarılıydı. Bazen beğendiklerimi Gece Evi'ne bile götürüyordum. Bu duruma kızmıyordum. Aksine kıyafetleri giymekten keyif alıyordum. Yeni kıyafetlere göz gezdiktirden sonra altıma özel tasarım işi Dolce&Gabbana kot pantolon (her yeri yırtık pırtık ve üzerime tayt misali oturdu) ve üstüme ise 80 beden gögüslerimi ortaya çıkaran petrol yeşili bir straplez geçirdim. Ayakkabı kısmına geçtiğimde Aldo'dan olduğunu tahmin ettiğim rengarek (içinde mavi, petrol yeşili de var) bir gladyatör ayakkabıyı giydim. İtiraf ediyorum. Gladyatör geçen senenin modası ama gerçekten giydiklerimle uyumluydu!
Sarı saçlarımı da düzleştirdim ve işaretimi iyice fondoten ve pudarayla kapattım. Mavi gözlerimi yeşilimsi göstermek için yeşil bir göz kalemi gözlerime çektim ve siyah bir rimelle kipriklerimi ortaya çıkardım. Gözlerim ön planda olduğu için dudaklarıma hafif şeftali renginde bir parlatıcı sürerek onları 2. planda bıraktım. Telefonuma baktığımda saat 20:01'i gösteriyordu. Saat 20:30 gibi Tiffanielerle buluşacaktım. Yarım saatim vardı neredeyse geç kalmıştım ki bunu her zaman yaparım. Tavan arasındaki odamdan indim ve kapıma kilit koydum.
Mutfağa indiğimde abimin kankası mükemmel yakışıklı Ian'ı görünce flört edercesine sırıttım. "Selam Stel" dedi ve bana doğru yürüdü. Artık büyüdüğümü ve ona sırnaşmıyacağımı göstermek için "Selam Ian!" derken buzdolabına doğru yürüyüp bir paket süt çıkardım. "Gece Evinde hayat nasıl?" diye sordu. Bu sırada elinde yaklaşık 10 birayla ot kafalı şapşal abim Mike geldi. " Bu ahmakla aynı evde yaşamaktan daha iyi." dedim ve bolca gevrek koyduğum kaseme süt ekledim. Ian söylediğim lafın üzerine koca bir kahkaha patlattı. "Keşke bir vampir seni becersede kurtulsam!" diye çıkıştı ahmak Mike. Benim bir bakire olduğumu bilir diğer abiler gibi kardeşinin bakireliğinden gurur duymak yerine sürekli benimle dalga geçerdi. "Senin gibi kaldırım yosmalarıyla yatan bir hastalıklı değilim en azından!" diye bağırdım sinirle. Daha sonra sinirimin yatışması için ağzıma bir kaşı gevrek tıktım. " Kapa çeneni seni sürtük!" diye bağırdı ve üstüme saldırmak için girişimde bulunduğunda Ian onu tuttu. Ağzımda dolu olduğu için ona bağırıp iyice kızdıramadım. Bu sırada da 2 ot kafalı Mike'n odasına geçtiler.
Boş kaseyi bulaşık makinesine yerleştirdim ve o sırada elinde bir kese kağıdı yiyecekle annem ve onun elinden tutan küçük kız kardeşim Melanie geldi. "Nereye Stella?" diye sordu annem yiyecekleri lavabonun üzerine koyarken. " Dışarı anne . Tiffanielerle."dedim. Cevabı beklerken telefonum titreşti - Lnt olsn S. Çbk ol! Bn ewdn ckyrm yne gc klma! - diye Tiffanie'den mesaj geldi. "Tamam. Paraya ihtiyacın var mı?" diye sordu . Bu durumu hiç düşünmediğimi farkederek "Hiç fena olmaz." diye karşılık verdim ve annem cevabım üzerine elime 2 tane 20'lik dolar tıkıştırdı. "Teşekkürler anne! Gerçekten." dedim ve sarılarak öptüm. " Görüşürüz Mel" diyerek -bla, bla, bla- benzeri sesler çıkaran kardeşimi de öptüm.
Meydana vardığımda saat 20:40'ı gösteriyordu ve her zaman ki gibi geç kalmıştım. Tiffanie'yle buluşmayı planladığımız iHop'a doğru yürümeye başladım.
iHop'a vardığımda Tiffanie, Aubrey ve Bella pankek yemekle meşguldü. Benim geldiğimi görünce hepsi ayağa kalktılar. "Selam kızlar!" dedim ve Tiffanie'den başlayarak hepsini öptüm. "Vay canına! Şu vampirlik olayı gerçekten seni taş ötesi yapmış" dedi Auby. "Sağol canım!" dedim ve pis pis sırıttım. Aubrey 180 boylarında, dişlek, kendini emo sanan, at bacaklının tekiydi ve bence hiç de güzel değildi! Bella bir altmış beş boyunda, saçları karamel sarı gibi boyayla edilmiş renklerde hafif toplu gözlüklü güzel denebilecek bir kızdı. Tiffanie ise benim bebeğimdi! 170 boyunda kumral küt saçlı bence çok güzel bir kızdı. Moron gibi onlara bakmaktan vazgeçerek "Ee, nereye gidiyoruz?" dedim. Hepsi bir ağızdan " Bar" dedi.
" Ahh! Hadi ama hiç içki havamda değilim!" dedim ve yürüyerek gittiğimiz bara gitmemek için direniş verdim. "Aubrey ve ben bir-iki saat sonra Starkın yanına gideceğiz. O zaman sizde kalkarsınız" dedi Bella. Aslında bozulmuştum ama bozuntuya vermiyordum. Stark bei Bella için terk eden bir erkekti." Tamam.." dedim ve direnişe son verdim.
Bara vardığımızda kapıda kimlik sorulmadan içeri girdik. Önde Bella ve Auby. Arkada Tiff ve ben ilerliyorduk. içerisi henüz sakindi ama yavaş yavaş dolduğu bariz ortadaydı. Köşedeki döşemelere geçtik. Müzik sahnede bir grup tarafından yapılıyordu. Gece Evi'nden bir çok çocuk vardı ama hiçte selam verecek havamda olmadığım bir olguydu.
Saatler geçmiş ve 3 bardak votka içmiştim . Aubrey ve Bella ayyaş kafayla etrafta dolaşıyor bunu fırsat bilip Tiffanie ve ben de dertleşiyorduk. Ben ona aynı Gece Evi'nde kaldığımız birkaç hafta önce yetişkin vampire dönüşen Charles'ı hala unutamadığımdan, o bana Harry'i kaybetmekten ne kadar korktuğundan bahsediyorduk.
Charles benim yaz okulundan bir zamanlar kardeş ötesi olduğum bir arkadaşımdı. Benden birkaç önce değişim geçirmiş Gece Evi'nde uzun süre beraber takılmamızın ardından birkaç ay önce benim insan arkadaşlarımızla kutladığım partide fazla yakınlaşmamızdan dolayıStark'ın da dolduruşlarıyla Gece Evi'ni değiştirerek beni bir daha görmek istemediği haberlerini yollamıştı. O zamanlar onun benim için doğru kişi olduğunu düşünerek ona aşık olmaya başlamıştım.
Harry ise pezevengin tekiydi! Tiffanie'yle ayrıldıkları bir sürede ( ben Tiffanie'yi tanımadan önce) benim içkili ve uykulu halimden yararlanarak benimle öpüşmüş. Daha sonra Tiffanie'de dahil herkese beni kullandığını veya benim onu zorla öptüğümü onun kalkıp gittiğini v.b. yalanlarını yayarak benim adımı kaşara çıkarmaya çalışmıştı.
Saat on biri gösterdiği sıralarda barın iyice kalabalıklaşmasıyla Tiffanie'yle rahatsız olup kalktık. " Stel, beni eve bırakacaksın değil mi?" diye sordu Tiffanie. " Ahh! Yine mi? Ben sabaha kadar iznin var sanıyordum." diye çıkıştım. Ailesi ultra korumacı bir aileydi ve bu beni delirtiyordu. "Hadi ama annemi biliyorsun!" dedi ve yoldan geçen ilk taksiyi durdurdu.
Kısa bir sürede Tiffanie'lere geldik. Ultra-korumacı-ailesine şöyle bir gözüktükten sonra Katolik dedesiyle kavga etmeye başlayınca kendimi apar topar dışarı attım. Şansıma küs ki yağmur çiseliyordu. Ara sokaklara girmeden, ana caddeler üzerindeki apartman kenarlarında ıslanmadan yürümeye çalıştım. Issız bir caddeden geçerken " Ooo, bu gece bize iş var ahbap" diye bir serseri laf attı. Umursamayarak yoluma devam ettim. "Hişşt" diye bir ses duydum yine o serseridir diyerek arkamı dönmedim. Tekrarlanınca küfürü basmak için arkama döndüğümde karşımda Charles'ı yani Chuck'ı gördüm. ÖYlece moron gibi kaldım. Aylar sonra karşı karşıya gelmiştik. Ayaklarıma güç gelmediğini hissettim ve olduğum yerde moron misali durmaya devam ettim.
"Gelsene." diye bağırdığımda 5 dakikadır moron misali ona baktığımı farkettim." Sen gel!" dedim ve "Hayır sen gel !" dediğinde hızlıca ıslanmamak için karşıya geçtim. "N'apıyosun burda?" dedi ve yumruğuyla koluma hafifçe geçirdi. "Tif'i bıraktım ve eve dönüyorum." dedim. Aylardır görmediğim Chuck'ın yüzüne yeni dövmeler eklenmiş, omuzları genişlemiş, kol kasları gelişmişti. Gömleğinin altından mükemmel fiziğini görmek mümkündü. "Ben de Stark'ı Bella'nın yanına bıraktım ve dönüyordum. İstersen gitceğin yere kadar bırakabilrim ya da zamanın varsa dolaşabiliriz. " dedi. "Olur, Nereye?" dedim yalpalayarak. "Farketmez biraz yürüyelim." dedi ve koluma girdi. Bu çok flörtöz bir hareketti ve kalbimin yerinden çıktığını hissediyordum.
"Sen hani benimle konuşmuyordun?" diye sorarak anı bozacak saçma bir girişimde bulundum. "Konuşuyorum işte SUS! " dedi her zaman ki maço Chuck. "Tamam" diyerek bir kedi misali beline sarılarak sırnaştım.
Uzun süre sessizce yürüdük. Ara sokağa girdiğimiz bir sırayı fırsat bilerek konuşmak için kolundan çıkıp karşısına dikildim. "Chuck" dedim ve söyleyeceklerimi toparlamak için derin bir nefes aldım. "Bilmiyorum. Napıyorum? Ama söylemeden edemiyeceğim. Hatalar yaptım.Stark'la çıktım, Harry'le öpüştüm. Ama sonradan farkettim seni sevdiğimi. İçimde tutamıyorum. Ne zamandır bu anı hayal ediyorum bilemezsin! Bak artık neredeyse ölümsüzsün. Ben de vücudum kabul ederse değişimi olacağım. Yani sonsuza dek seni bekleyebilirim." dedim ve boğazıma sözler takıldı, sustum. "Stell" dedi ve geri bir adım attı yüzünde üzgün bir ifadeyle."Seni sevmiştim ama sen Starkla çıktın. Gözümün önünde sarıldıınız bu çok kötüydü-" dedi ve elimle onu susturdum. "Artık 15 yaşında değilim ve sana daha fazlasını verebilirim." diyerek elimle iki gögsümün arasına kadar inen bir çizik çektim gögüs kısmıma. İlk önce karşı koymak ister gibi bir hali vardı ama daha sonra çiziğe ağzını dayadı ve kanımı içine çekmeye başladı.
Kanımı içine çektikçe zevkten inliyorduk. Diliyle kanımı pıhtılaştırarak dudaklarını gögsümden ayırarak dudaklarıma bastırdı ve beni tutkuluca öpmeye başladı. Daha önce kimsede hissetmediğim bi duyguydu bu. Dili dilimle adeta dans ediyor. Hissettiğim duygu seli adeta titrememe neden oluyordu. O beni duvara yaslayıp daha fazla sarmaya çalışırken ben saçlarını yolarak daha fazlasını istercesine inliyordum.
Resmen ayakta sevişir hâle gelmiştik. Gömleğinin düğmelerini açarak hayallerimdeki muhteşem gögsünü ortaya çıkardım. Vücudunu saran damarlarındaki kanın sesini duyuyordum. Dayanamayarak tırnağımla göğsünü çizdim. Kanın kokusu etrafa yayıldığında ağzımı çiziğe istem dışı dayadım.
Kanı içime çektikçe daha fazlasını istiyordum. Kanın tadı çikolata, karamel, vanilya ve hatta kahve tadı gibi geliyordu bana. Daha önce tatmadığım gibi.. Ne şaraba katılmış çaylak kanına , ne de buzdolabındaki bayat kana benziyordu tadı. Bambaşka birşeydi bana özel..
Kendimden çok fazla geçtiğimi farketmemi "Stell, yeter bu kadar" diyerek kendini yavaşça çekmesiydi Chuck'ın. Tükürüğümle kanı pıhtılaştırdım ve istemeyerek de olsa kanını içmeyi bıraktım. "Tamam" diyerek saçlarımı düzelttim. "Çok fazlasını verdin Stella, teşekkürler" dedi ve gömleğinin düğmelerini ilikledi. Kendimi sanki bir kaşar gibi hissetmiş ve akmaya başlayan gözyaşlarımın arasından "Seni seviyorum Charles" demiştim. "Ben de seni Stel" dedi ve eğilerek dudaklarıma sahipleyici yumuşak bir öpücük kondurdu. "Ölene kadar.." diye ekledi. Ben de sıkıca sarılarak "Ölene kadar" diye tekrar ettim.
Ara sokaktan çıkarak elele kol kola yürümeye başladık. Saat telefonuma baktığımda 03:20'yii gösteriyordu. Sokaklar bomboştu. Ölüm sessizliği denilen şey bu olsa gerekti.
"Lanet olsun Stark kurtar beni"
Bella'nın çığlıklarını duyar gibi oldum. Charles'ın kollarından sıyrıldım. Ses tekrarlanınca "Bu Bella!" diye bağırdım "Koş" dedi Chuck ve aynı anda sesin geldiği yöne hızla koşmaya başladık. "Yardım, yardım-" dedi ve ses kesildi. Sadece yaklaştığımızı farkettim. "Bella!" diye bağırdım ve etrafıma baktım. Sağ taraftaki çöp konteynırlarının arasında üzerinde leş gibi bir vampirle debelleşiyordu. Bella'ya doğru koştum. "Bırak onu seni sersem!" diye bağırdım. Vampir ağzını Bella'dan ayırınca bana döndü. Kıpkırmızı gözleri ve içi dolmamış bir hilâli vardı. "Zssssaten yeterinsssce doymuşssstum. " dedi ve bir örümcek misali hareketlerle kaçmaya başladı. Chuck hızla peşinden gitti ve ben de bu arada Bella'yla ilgilendim. Oldukça kan kaybetmişti ve gözlüğü yerde paramparçaydı. "Dokunma bana!" diyerek ağlamaya başladı. "Bella kendine gel ben Stella!" diye bağırdım. Hışımla tekrar "Dokunma bana pis vampir! Senden de o yaratık arkadaşlarından da nefret edi-" derken sesi kesildi. "Bella, Bell-" derken lafımı böldü " Görmüyor musun ölüyorum. Ne olur yardım çağır." dedi kısık bir sesle ve başı yana doğru kaydı. Dokunmamaya dikkat ederek uzaklaştım. "Chuck!, Chuck!" diye seslendim. Chuck biraz ilerde vampire saldırmaya kalkmış olduğu ve vampirin bir hamlesiyle yeri boylamış olduğu bariz belli bir şekilde yatan Stark'ı ayıltmaya çalışıyordu. "Birşeyler yap! Ambulans ya da Neferet'i çağır!" dedim ve 2 insandan da uzaklaştım. Çok korkuyordum. Eğer olay bizim üzerimize kalırsa ömür boyu cezalandırılabilir ya da asılabilirdim..
Chuck dediğim gibi Neferet'i aramıştı. Neferet etraftaki polisler ve ambulanslarla ilgilendiği bir arada uzaktan izlediğimiz yerde bizi farketti ve emin adımlarla yanımıza gelmeye başladı. "Korkmayın bir şey olmayacak. Ne onlar, ne de siz gördüklerinizle ilgili birşey hatırlamayacaksınız." dedi ve kolumuzdan tutup bizi sarstı, tek hatırladığım gözlerimin karardığıydı.
Uyandığımda odamdaydım. Beynime boş ağrılar kitlenmişti. Uyanmamı sağlayan telefona bir göz attım Chuck'tan 2-3 tane mesaj vardı.
-Stell. Nldgnu htrlyr msn?-
-Uyanınca msj at Stella.-
-Sesni dymk istyrm hayatm-
Hemen onun aradım. Bir kaç lanet olası çalışta sonra telefonu açtı. "Günaydın Chuck" dedim uykulu bir sesle. "Günaydın Stella!" dedi sesimi duyduğuna sevinmiş bir hâlde ve devam etti: "Stell, Dün gece neler oldu, hatırlıyor musun?" diye sordu. Evet sokak ortasında resmen sevişmemizi hatırlıyordum. "Sanırım" dedim bilmemezlikten gelerek. " Dün gece damgalandık Stel. Onları hatırlıyorum ama ondan sonrasını düşündüğümde beynim uçup gidiyor ağrılar saplanıyor. Sana bir şey olmuş olabilieceğinden korktum." dedi üzgün bir sesle. Düşünmeye çalıştım ama yine o boş ağrılar girdi. "Ben de aynı şeyleri hissediyorum sevgilim. Merak etme ben iyiyim. Sen iyi misin?" diye cevap verdim onu yatıştırmak amacıyla. "Ben de iyiyim Stel. Gece Evi'ne dönüyor musun?" diye sordu. Bu soru açıkcası beni şaşırtmıştı. "Hayır, dönmem mi gerekiyo neden?" diye sordum sorgulayıcı bir ses tonuyla. "Radyolar anons yapıyor tatil bitmiş." dedi. "Lanett olsun!" diye tısladım. " Aynen öyle. Kapatmam gerekiyo görüşürüz." dedi aceleci bir sesle. "Görüşürüz" dedim ve kapattıktan sonra yataktan kalkarak bir karton mağaza poşedi aldım. Beğendiğim birkaç parça kıyafeti Gece Evi'ne götürecektim. 1 haftanın sonunda hepimize (özellikle bana) yol görünmüştü...