Misafir Misafir
| Konu: ÖRNEK +18 RP C.tesi Tem. 10, 2010 5:43 pm | |
| Sokakta gezinen ve çoğunlukla siyah giyimli vampirlerin arasından geçerken vampirler beyaz elbisesinden dolayı dönüp ona bakıyordu. Omuzlarında her zamanki siyah pelerini vardı ama bu ne kızılımsı kahve saçlarını, ne beyaz boynunu nede sade elbisesini kapatıyordu. Pelerin yağmurdan dolayı ıslaktı ve kız bir an için şapkayı kapatmayı düşündü ama bunu yapsaydı eğer birkaç gecedir gezinirken duyduğu piyanisti belki de hiç bulamayacaktı. Candice iç çekti; belki eskisi gibi masum ve sakin bir kız değildi ama yine de piyano ve keman hala vazgeçemediği bir hobiydi onun için. Piyanoyu hiçbir zaman çalamamıştı ama kemanı ona annesi öğretmişti. Annem… İçinde bir burukluk hissetti genç kız ve yürüyüşünü yavaşlattı. Eğer beni sırılsıklam görseydi ne derdi bana? Ya da bir piyanisti bulmak için okuldan kaçıp durduğumu bilse? Büyük ihtimalle kızardı Candice’e ama buna değerdi. Çünkü bulacağı kişinin birçoklarından daha sanatçı olacağına emindi. Candice onun piyanoyu nasıl çaldığını duyduğunda büyülenmişti, nazik parmakların piyanonun tuşlarında nasıl hareket ettiğini duyduğunda piyaniste daha yakın olmak istemişti. Bunu yapabilir miydi? Emin değildi genç kız ama belki de yeniden çalmaya başlarsa… Tek umudu buydu şimdi, piyanistin bir an önce verdiği molayı bırakıp ikinci parçasına geçmesi için tanrıçaya dua etti. Ve tanrıça onun duasını hızla yerine getirdi. Kız gülümsedi ve müziği dinlemeye başladı.Candice bestenin içindeki her notayı ve uzunluklarını kafasında çıkarmaya çalıştı. Bu hep yaptığı bir şeydi ve artık onun için bir refleks gibiydi. Ne zaman bir piyano veya keman sesi duysa kendini onu çalan sanatçının yerine koyar ve notaları beynine kazırdı. Bu çok kolaydı onun için ama bu beste o kadar karmaşıktı ki beyni bir yere kadar gelip durdu. Notalar beynine doluyordu ama o bunları anlamlandıramıyordu. Kendini tekrar bestenin sıcak kollarına bıraktı ve takibine tekrar başladı. Ses kızı kendine çağırıyordu. Sanki beden bulmuş gibiydi ve Candice sesi öyle gibi görüyordu şimdi. Rengi sürekli değişiyordu, bazen özgürlük dolu bir mavi, bazen asil bir mor ve bazen melankolik bir siyaha bürünüp elini kıza uzatıyordu. Kız ne zaman ele uzansa ses kızdan uzağa kaçıyor ve onu daha ilerilere gitmeye ikna ediyordu. Sonunda bir cafeden içeri girdi ve gözden kayboldu hayali vücut.Candice içeri girip girmemek konusunda kararsızdı ve bu çok nadir bir şeydi onun için. Gözlerini kapadı ve kapının dışındaki yere yaslandı yavaşça. O dışarıda dururken müzik bitmişti ve yağmur hızlanmıştı. Sonunda içeri girdi ve gözleri içeriyi taradı. Aslında aradığı kişiyi bulmak onun için en büyük istekti ve o da hızla piyanonun olduğu tarafa baktı. Piyanonun başından kalkmış olan adam bara doğru yürüyordu ve sandalyelerden birine oturmuştu yavaşça. Kız onun yüzünü pek iyi seçememişti ama adamın yakışıklı olduğunu hızla söyleyebilirdi. Barmen kız ve içerideki kadınların çoğu adama istek dolu gözlerle bakıyordu. Kız bir süre adamı izledi uzaktan ve sonunda bara yaklaşıp adamla konuşacak gücü bulabildi kendinde. Adımları yavaştı ama içeridekilerin çoğu çaktırmadan ona bakmaya çalışıyordu. Genç kız hafifçe gülümsedi ve pelerinini omuzlarından attı. Omuzları loş ışıkta pürüzsüz ve büyüleyici gözükürken saçlarını sol omzuna attı ve öyle kalmaları için çevirdi. Şimdi boynunun bir kısmı tamamen açıktaydı ve kız bunu bir insanın yaptığını düşündüğünde gözlerinde açlığın parıltıları belirdi. Dudaklarındaki gülümseme genişledi ve daha da büyüleyici bir hale geldi tabii 16 yaşında birinin olabileceğinden daha büyük gözükmesinin de bunda payı büyüktü. Adamın yanındaki sandalyeye oturmak için bir hamle yaptı ve adamın başı yavaşça ona döndü. Kız onun bakışını önemsemeden sandalyeye çıktı ve barmen kızın adama bakışını gördüğünde hafifçe kıkırdadı. Adamın bakışları hala onun üzerindeydi.“Bu kadar güzel piyano çalan birinin birçok hayranı olmalı?” diye sordu genç adama dönerek. Ve döndüğü anda piyanistin tahmin ettiğinden çok daha yakışıklı olduğunu gördü. Barmen kıza ve çevredeki kadınlara hak veriyordu artık. Adamın gözlerindeki bakış değişti ve Candice onun ne düşündüğünü öğrenmek için her şeyini verebileceğini düşündü. Adamın gözleri birçok kadının sahip olmak isteyeceği bir mücevher gibiydi. Yüzünde mesafeli ve bir o kadar da yakın bir ifade vardı. "Öyle mi olmalı? Sanırım senelerdir kendilerini saklıyor olmalılar." sesi sitem doluydu ve bakışlarından bir şeyleri söylemediği belliydi yine de Candice bunu önemsemedi. Şu anda düşünebildiği tek şey adamın güzel gözleri siya, parlak saçlarıydı. Adam konuşurken Candice’e bakma gereği bile duymamıştı, gözleri bitmek üzere olan içkisindeydi ve barmenin gözleri de adamın üzerindeydi. Bir an adama adını sormak için cesaretlendi ama bunu yapamadı. Adam konuşmaya devam etti. "Bu saatte burada olmak, senin gibi bir genç kız için pek güvenli değil. Okulda neden değilsin? Duyduğuma göre vampirler çok acımasız olabiliyorlarmış." Candice sözlerini ciddiye almamıştı ama sonra adam vampir dişlerini gösterecek şekilde gülümsemişti. Bu bir tehditti, bir uyarı. Candice yine de onun uyarısını dikkate almadan adamı incelemeyi devam etti. Gözleri adamınkilerle buluştuğunda kendini farklı hissetti ve adamın bakışları kızın gözlerinden boynuna indiğinde sanki bakışlar onun tenine dokunabilirmiş gibi bir hisle hafifçe titredi. Adam fazla tehlikeliydi belki ya da gizemli, bu önemli değildi Candice için; o tehlikeye ve sırlara hayrandı. Aldığı tehlike ya da risk her zamankinden büyüktü belki ama Candice sadece heyecanlıydı. Yanında oturan bunu anlamışçasına gülümsedi hafifçe ve bu gülümseme kıza cesaret verdi. “Vampirlerin acımasız olduğunu bende duymuştum. Okulda değilim çünkü birkaç gündür piyano çalışını dışarıdan dinlediğim bir piyanisti bulmak için okuldan kaçıp duruyorum…” bunu söylediğinde adama baktı ve dudaklarına samimi bir gülümseme yerleştirdi. Adamın ona olan bakışını gördüğünde konuşmaya devam etti. “Güvenlik konusuna gelince; eminim ki burası birçok yerden daha güvenli benim için. Ve en azından kendimi savunmayı biliyorum…” sesi oldukça sakindi ama beyninde görüntüler uçuşuyordu. Ona ormanda saldıran vampirler, annesinin katili olan elfi arayışı, karanlık mağarada bir tutsak, bir köle gibi geçirdiği günler… Bu anıları başından atmak istercesine gözlerini kapattı ama bu görüntülerden kaçışı olmayacağını biliyordu.Piyanistin ne düşündüğünü deli gibi merak ediyordu Candice. Çünkü ona bakan gözleri kızı görmüyor gibiydi. Düşüncelere mi dalmıştı? Belki… "Bir hayranım olmasına sevindim doğrusu. Biraz fazla genç ancak hiç yoktan iyidir. Sanırım daha rahat bir yere geçmeliyiz." Candice biraz fazla genç sözüne elbette kızmıştı ama kızgınlığını hızla dışa vurmak –hele de çok iyi tanımadığı insanlara- pek ona göre değildi. Adam hesabı barmen kıza öderken kızın Candice’e bakışları tehditkâr ve kıskançtı. Candice ona keskin dişlerinin uçlarını gösterecek bir şekilde gülümsediğinde piyanist ayağa kalkmıştı bile. Candice de onun peşinden piyanonun yanına geçti ve adamın onun için çektiği sandalyeye oturdu. Adamın elleri piyanonun üzerinde amaçsızca hareket ederken Candice onun sesine zar zor konsantre olabiliyordu. Konuşması anlamsızdı onun için. Yine de adamın son sözleri beyninde tekrar ediyordu. “Pardon mademoiselle, adınızı sormadım. Adınız nedir?” kız sonunda sözcükleri bir araya getirebildiğinde piyanistin sorusunun üzerinden çok da az olmayan bir süre geçmişti. Bunu kavradığında yüzünde utangaç bir gülümsemeyle yakışıklı adama baktı. Utandığında hep yaptığı gibi elini boynunda dolaştırdı ve bu hareketin adamın dikkatini boynuna çektiğini fark ettiğinde narin elleri kucağına düştü. “Candice.” diye kısaca yanıtladı, Irina’yı söylemek gibi bir niyeti yoktu. Kendi sesinin tınısının içinde kaybolurken hala adamın adını bilmediğini fark etti. “Bende sizin adınızı bilmiyorum monsieur. Adınızı öğrenmeyi çok isterim…” aksanı tam bir parisien gibiydi ve kızda her zaman bunu sevmişti. Paris… Dünya üzerinde en çok sevdiği yeri öylesine özlemişti ki. Oradaki insanlar güzelliğe o kadar düşkündü ki Candice içecek bir şeyler istediğinde aralarına karışır ve oldukça yakışıklı bir adamı yolundan çevirirdi. Adamlar kızın güzelliğinden başka bir şey düşünmedikleri içinde kızın işi hep kolay olurdu. Onun ne olduğunu çok iyi bilen biri vardı Paris’te; Nicolas... Kız onu özlemişti açıkçası. Onun kanının tadını ve kokusunu her şeyden çok özlemişti. Onunla olan ilişkisi yalnızca açlıkla ilgili değildi genelde. Ama çokta iyi bir ilişkileri olduğu da söylenemezdi. Bir kaç tutkulu öpücük ve birkaç kalpten gülümseme… Gözleri adamın yüzünden piyano üzerinde dolaşan ellerine indi. Gözlerini kapattı ve öylece durdu bir süre. Gözlerini açtığında adamın bakışlarıyla karşılaştı."Damien. " isim havada kaldı bir süre, Candice söyleyecek bir şey bulamıyordu ve adam piyanoda herhangi bir şarkı çalmaya başlamıştı. Sadece onu dinledi, gözlerini adamdan bir saniye ayırmadı ve elini piyanonun yanına koydu. Candice yavaş parçayı bir yerlerden anımsıyordu, daha önce dinlemişti ama şu mükemmel hafızası bile ne zaman dinlediğini ve parçayı kimin çaldığını hatırlayamıyordu. Bunu düşünmeyi bir kenara bıraktı ve piyanonun sesine konsantre oldu, daha doğrusu olmaya çalıştı. Gözlerini Damien’dan uzağa çevirdi. Bunun bir işe yaradığı da söylenemezdi, çünkü beyni yanında piyano çalan adamla fazlasıyla meşguldü. Aklına istemediği düşünceler geliyordu, bunu durdurmaya çalıştı ve bu sırada piyanonun sesi kesildi. Candice kendine bakan adama çevirdi gözlerini. Adamın mavi gözlerinde ne olduğunu anlayamadığı bir şeyler vardı ve bunun normalde rahatsız edici olabileceğine emindi, ama Candice adamdan çekinmiyordu. Tam tersine ona daha yakın olmak istiyordu. Saniyeler boyunca -ki bu süre Candice’e saatler gibi gelmişti- adam ona baktı. Sonra aniden, nedensiz yere gözlerini kızdan uzaklaştırdı. Candice hala ona bakıyordu, sanki büyülenmişti ve sanki gözlerini adamdan uzaklaştırırsa yanacaktı. Bunu düşünmek bile istemedi çünkü içinde çok eski zamanlardan kalma bir şeyin tekrar filizlendiğini hissediyordu. Kan tutkusu gibiydi bu, yalnızca daha büyük ve daha zorlayıcıydı. Kız adamın derin bir nefes aldığını duymadı, bunu hissetti. Aklına binlerce görüntü geldi. Birbirlerinden çok uzaktı her biri ama sanki hepsi bir diğerini takip ediyordu. "Dışarıya çıkmak istiyorum, mademoiselle. " Damien’ın sesi Candice’i içine düştüğü boşluktan kurtarmıştı, sesi veya aniden kolunda hissettiği dokunuşu. Hızlıydı, fazla hızlı ve kız ne olduğunu bile anlayamamışken kendini ayakta buldu. Yüzündeki kafası karışık ifade kendisini önce şoka sonra derin bir rahatlamaya bıraktı. Duygularının hızla değişme sebebi adamın, kolunu okşayan parmağıydı. Candice başka bir seçeneği yokmuşçasına onu takip etti. Haklıydı da, başka bir seçeneği yoktu. Adımlarını Damien’ın adımlarına uydurmaya çalıştı ve bunu başardığı sırada kapıdan çıkmak üzere olduklarını fark etti. Damien’ın eli hala kolundaydı ve etraf bomboştu. Candice başını gökyüzüne çevirdi ve çok az bir süre için yüzüne düşen yağmur damlalarının tadını çıkardı. Sonrası onun için bulanıktı, aniden kendini duvara dayanmış bir şekilde buldu. Kendisini duvarla bedeni arasında sıkıştırmış olan Damien’a baktı. Gözlerinde binlerce kez başka adamların gözlerinde gördüğü o baştan çıkarıcı ateş yanıyordu; şehvet. Sonra adamın dudakları Candice’inkilerin üzerine kapandı. Candice ona hızla cevap verdi; dilini adamın dudaklarının üzerinde gezdirdi ve geri çekti. Bu sırada Damien’ın titrediğini fark etti Candice ve bunu önemsemedi bile, aklı boynunda gezinen elle fazlasıyla meşguldü. Candice kendini adama bırakmaya hazırdı, Damien’ın her hareketi onu daha sıcak bir ateşle yakıyordu. Çevresinde olanların farkında bile değildi, aklında olan tek şey Damien’ın dudakları ve göğüslerine doğru inen elleriydi. Elleri hedeflerine ulaştığında Candice istemsizce inledi, bu ses oldukça alçaktı, bir vampirin bile duymakta zorlanacağı derecede alçak. Candice kendi ellerini hareket ettiremiyordu, vücudunun altında sıkışmışlardı ama onları hareket ettirebilseydi yapacağı ilk şey Damien’ın vücudunu kendininkine biraz daha çekmek olurdu. Aralarındaki azıcık boşluk ona çok fazla geliyordu çünkü. Vücudu adamın ellerinin altında titriyordu, korku değildi nedeni, el değmemiş bir zevkti bunu ona yaptıran. Damien’ın eli kalçalarına indiğinde Candice bir an için ayaklarının yerden kesildiğini hissetti. Sonrasındaysa elleri serbest kalmıştı. Damien onu kaldırdığında hem onun ellerini izlemişti bacakları hem de içinde daha fazlası için yalvaran bir hayaletin vücuduna verdiği emirleri uygulamışlardı. Bacakları adamın beline sımsıkı dolanmıştı ve Damien onu duvara biraz daha bastırmıştı. Ve içindeki hayaleti dinlemeye karar verdi. Beynine fısıldanan şeyleri yapmaya hazırlanırken Damien’ın sesini duydu. Ses boğuktu ve bu Candice’i delirtiyordu. "Genç bir kızın bu saatte burada olması çok tehlikeli, söylemiştim." Candice sözlerin anlamını kavradığında konuşacak gücü kendinde bulamadı. Onun yere düşmesini engelleyen tek şey adamın gergin bedeniydi ve Candice bundan uzaklaşmak istemiyordu. Ne söyleyeceğine karar verdiğinde nefesinin olması gerekenden çok daha hızlı olduğunu fark etti ve konuşamadı. Damien ondan bir cevap bekliyordu sanki çünkü delici gözleri kızın gözlerine sabitlenmişti ve elleri bacaklarından başlayıp göğüslerine çıkan ve tekrar aşağıya inen okşamalara devam ediyordu. Candice uzun bir süre sessiz kaldı. Damien’ın okşamaları onu yükseklere çıkarıyordu ve nefesi yavaşlayacağı yerde hızlanmaya devam ediyordu. Sonunda ellerini adamın elleri üzerine koydu. Damien okşamalarını hızla durdurdu ve Candice’in bedenini sıkıştıran bedenini kızdan azda olsa uzaklaştırdı. Candice elini Damien’ın kollarından yukarı doğru çıkardı ve omuzlarını kavradı. Damien’ın ona nasıl baktığını görebiliyordu ve içinden bir ses ona izin vermesini söylüyordu çünkü Damien’ın bedeni ondan o kadarcık uzaklaştığında bile fiziksel bir acı duyuyordu. Buna dayanamayacaktı ve içinde yanan alev ona fazlasıyla zevk veriyordu. Derin bir nefes aldı ve Damien’ı kendine doğru çekti. Ellerini adamın boynuna doğru çıkardı ve başını onun omzuna yasladı. Nefesini adamın boynuna doğru üfledi. Damien bekledi. Candice sözlerini kafasında toparladı. “Tehlikeyi severim. Ve benden uzaklaşmanı istemiyorum, devam et ama sana söyleyeceğim her bir kelimeye dikkat et. Çünkü bir süre sonra geri dönüşü olmayacağını biliyorum. Beni istediğin yere götür, ama gitmek istediğimde bana izin ver. Ve ben durmanı isteyene kadar benden uzaklaşma. Buna şu an dayanabileceğimi sanmıyorum…” Candice bunları söylerken nefes nefeseydi ve bakışlarını Damien’dan özellikle uzak tutuyordu. Sonunda cesaretini toplayıp adama baktığında dudaklarında bir gülümsemenin olduğunu gördü. Başını adamın boynuna biraz daha bastırdı ve dilini boynunda gezdirdi. Adamın hafifçe titrediğini fark ettiğinde konuşmaya devam etti. “Lütfen…” sesi bir inleme gibiydi ve içindeki tutku oldukça yoğundu. Damien’ın elleri hareketlerine başladığında kendini sorgusuzca adama bıraktı. Candice’in elleri bu kez hareket ediyordu. Adamın sırtında yavaşça dolaşan elleri ensesine çıktı ve bir tüyün dokunuşu gibi gezinmeye başladı.Damien kendisini yere indirdiğinde Candice şaşkınlıkla bakmıştı adamın yüzüne, ayakları yere basmaya hazır değildi, bedeni ondan ayrılmaya hazır değildi ve sonra Damien’ı gülümsemesini görmüştü. Aklına bir şey geldi… Elbette bunu anlamak zor değildi. Candice bu nedenle adamın elinin kendi elini kavradığını hissettiğinde şaşırmadı, onu takip etmeye hazırlandı. Tekrar bara girdiklerinde Candice çevresine baktı, içerisi neredeyse boştu, içeride olanlarda kendi masalarında oturanlarla fazlasıyla ilgiliydi bu nedenle Candice ve Damien dikkat çekmemişti. Candice nereye gideceklerini düşünmüyordu, bu aklına geldiğinde beynine sızan tek bir düşünce vardı. Beni her nereye götürüyorsa duvara dayanmaktan daha rahat olacağına bahse girerim. Damien’ı düşünmekle çok meşgul olmasaydı onun kapıyı kırdığını daha önce fark edebilirdi Candice. Merdivenden hızla çıktıkları sırada Damien’ın aniden durması Candice şaşırttı, karşılarındaki kapıya bakıyordu. Ne düşünüyor? Candice bunu düşünürken Damien kararını vermiş gibi elini arka cebine attı ve hızla kapıyı açtı. Candice içeriye baktığında temiz evin her ayrıntısını hızla fark etti. Beyni normalden daha hızlı çalışıyordu ve bunda heyecanın katkısı büyüktü. Damien’ın elini belinde hissettiğinde yüzünde bir gülümseme belirdi ve içeride ilerledikleri sırada yalnızca ona baktı. Damien’ın durduğunu hissettiğinde, pencerenin yanındaki yatağı gördü. Ve işte ilk kez o zaman işlerin ne kadar ciddileştiğinin farkına vardı. Önceden yalnızca eğleniyordu, bu kadar ileri gitmeyi düşünmemişti ama Damien’ın elini yanağında hissettiğinde tüm bu düşünceler beyninden uzaklaştı. Ah Tanrıçam, nasıl bir şey bu böyle? Ne hissettiğimin farkında değilim. Aşk mı tutku mu? Tanrıçam yardım et bana… O bunları zihninden geçirirken Damien dudaklarını yakalamıştı bile. Dudaklarındaki içki tadını aldığında Candice kendinden geçti. Bu tat ve Damien’ın elbisesinin askısında dolaşan eli Candice’in nefesini hızlandırdı. Askısı düştüğünde Damien’ın dudakları boynundaydı. Candice inledi ve daha fazlasını almak için sabredemeyeceğini düşündü. Daha fazlasını almak mı? Ne zaman bunu kesin yapacağıma karar verdim? Damien’ın dudaklarını omzunda hissettiğinde elinin kalçalarına indiğinin zar zor farkına vardı. Hangisine odaklanması gerekiyordu, dudakları mı elleri mi? Cevap hızla geldi. Damien elini elbisesinden içeri soktu ve Candice nefes almayı kesti. Damien'ın dudakları tekrar yukarı çıkmaya başlamıştı. Candice elin dokunuşlarıyla titredi ve bu sırada Damien konuşmaya başladı. "Seni istiyorum." Candice adamın nefesini dudaklarında hissetti. Bu his mükemmeldi. Bende seni! dememek için zor tuttu kendini. "Lütfen bana hayır deme. Seni istiyorum ve istediğim şeyi almak için her şeyi yaparım. Ne kadar güçlü olduğumu görmedin." Candice titredi ve bu kez sebebi zevk değildi. Korkuyu hissetti Candice, özellikle Damien’ın ‘Ne kadar güçlü olduğumu görmedin.’ demesi kızın tehlikenin boyutunu algılamasına yardımcı oldu. Vampir asırlardır yaşıyor olmalıydı, bunu kavradığı anda gözlerini adamınkilerden kaçırıp pencereden dışarı, yağmura baktı. Tanrıçam, bunu istiyorum, ama korkuyorum. Candice adamdan bir anlığına uzaklaşma ihtiyacı duydu, kararsızdı. Ayaklarından birini yarım adım geriye uzattı ve ağırlığını ona verdi. Damien’ın normalde bunu fark etmeme olasılığı yüksekti ama Candice’in hesaba katmayı unuttuğu bir şey vardı; Damien’ın kalçalarındaki eli. Candice bir karar vermek zorunda olduğunun farkındaydı, ya devam edecekti, ya da uzaklaşabilmeyi umacaktı. İkinci seçeneği yapmak istemiyordu. Derin bir nefes aldı ve yarım adım geri attığı ayağını Damien’a yaklaştırdı. Gözlerini kapattı ve kararını gözden geçirdi. Bunu yapmak istiyorum. Kararının verdiği cesaretle ellerini adamın göğsüne koydu ve dudaklarına minicik bir öpücük kondurdu. Damien’a bakamıyordu, bakmak istemiyordu ya da konuşmak, çünkü kelimeleri bir araya getiremeyeceğinden korkuyordu. Devam etmek istediğini gösterebilecek tek şeyi yaptı, Damien’ın gömleğinin birkaç düğmesini açtı ve elini çıplak tenine dokundurdu. Adamın nefes alış verişini elinde hissetti. Başını kaldırdı ve Damien’ın çene çizgisine bir öpücük kondurduktan sonra keskin olmayan dişlerini çizginin üzerinde dolaştırdı. “Ne kadar güçlü olduğunu merak ediyorum doğrusu. Bunu öğrenmek için daha fazla bekleyemem.” söylediği sözlerin devamında Damien’ın gömleğini açmaya devam etti ama elleri kararsızdı. Sözlerinde ciddiydi, ama elinin titreyişi onu ele verecek kadar fazlaydı. Damien’ın bunu masum görünüşüne yorması tek umuduydu, çünkü aniden geri çekilmesinin başına açacağı bela oldukça fazla olurdu. Kız onun gözlerinde yanan ateşin büyüdüğünü gördüğünde aldığı tehlikenin de gittikçe büyüdüğünün farkındaydı. Candice’in nefesi oldukça hızlıydı ve titriyordu. Şu anda düşündüğü şey Damien’ın vücudu değildi, öfkelendiğinde nasıl biri olabileceği ve Candice’e ne kadar ihtiyacı olduğuydu. Hot as a fever, rattling bones I could just taste it, taste it If it's not forever, if it's just tonight Oh, it's still the greatest, the greatest, the greatest "Sana asla zarar vermem, seni seviyorum. Bana güvenmelisin. İstediğin anda duracağım. Söz veriyorum." İşte bu sözleri söyleyen sesin içindeki duygular Candice’in korkusunu yerle bir etti. Karşısındaki adama az önceki korkularından kurtulmuş olarak baktı, bu sırada kendisini saran kollara teslim oldu. Çünkü biliyordu ki her ne yaparsa yapsın, Damien onu zorlamayacaktı, onu korkutmak değildi amacı yalnızca ona sahip olmaktı isteği. Candice bunları düşündüğünde kendini saran bedeni iyice sarmaladı. Ondan bir saniye bile ayrılmaktan korkuyordu artık. Damien’ın dudaklarını boynunda hissettiğinde ondan ayrılamayacağını anladı. Artık içinde başka bir duygu vardı, hiç tanımıyordu bunu, başkasına karşı bunu hissetmemişti. Bu duygu tutkudan daha güçlüydü ama doyurulması gereken bir şey değildi, içindeki ateşi güçlendiriyordu ve başını döndürüyordu. Damien onu kucağına aldığında bile içindeki duygunun tanımıyla meşguldü. Beyninde bir ses duydu ve bu onu şaşırttı. Aşk. Hissettiği buydu işte. Adamın tenine dokunduğu her an gittikçe kuvvetlenen bir aşk. Hissettiği tek şeyin tutku olmaması onu mutlu etmişti, yalnızca tensel bir arzu yüzünden kendini adama açsaydı kendini affedemezdi ama âşıktı ve bu kendini adama vermesi için yeterliydi. Ah, ne çabuk âşık oldum ama aşığım işte, onu seviyorum, onu deliler gibi seviyorum... Damien onu yatağa taşırken heyecanlıydı ve istekli, onu istiyordu, vücudunu kendi vücudunu üzerinde hissetmek için her şeyini verebilirdi ama buna ihtiyacı olmadığını biliyordu. Arkada bırakılmayacağını biliyordu bir şekilde, adamın bakışlarında okuyordu bunu. Yatağa vardıklarında onun ağırlığını üzerinde hissetti ve adamın kendi bedenine değen her bir santiminin fazlasıyla farkındaydı. Gözleri Damien’ın gözleriyle buluştuğunda kendi yansımasını gördü, bakışları ateş kadar sıcaktı, dudakları yarı açık bir şekilde adamı bekliyordu ve yüzünün her hattı tutkusunu gözler önüne seriyordu. Adam dudaklarını bulduğunda ellerini gömleğinin son birkaç düğmesine indirdi Candice ve düğmelerle uğraşırken elbisesinin vücudundan yavaşça sıyrıldığını hissetti. Gözleri ay ışığıyla parlayan beyaz elbisenin yere düşüşünü izlerken Damien’ın kendine nasıl baktığını gördüğünde dudakları istemsiz bir şekilde yukarı kıvrıldı. Vücudunun güzel olduğunu biliyordu ama bir adamın onu bu kadar mükemmel görmesi gururunu okşamıştı. Ellerini adamın göğsünde gezdirdi ve düğmeleri açmaya geri döndü. Damien’ın kızın vücuduna bakmak için ayırdığı dudakları öncekinden daha tutkulu bir öpücükle yerlerine dönerken Candice titredi. Ah, bu kes sebebinden emindi işte, adamın onu ne kadar isteğini görmesi içindeki tutkuyu büyütmüş, aşkı kuvvetlendirmişti. Candice Damien’ın ellerinin aşağıya indiğini fark ettiğinde gömleğin son düğmesini çözmek üzereydi. Kız düğmeyi açmak üzereyken Damien’ın istek dolu sesi onu durdurdu. "Seni sonsuza kadar seveceğim, sevgilim." Candice adamın sözleri üzerine kendini hiç olmadığı kadar mutlu hissetti. Candice yatığı yerden hızla doğruldu ve kollarını Damien’ın boynuna sardı. Gülümsüyordu, içten ve sevgi dolu bir gülümsemeydi bu. Adamın dudaklarını az önceki gibi öpmeyi düşündü ama daha iyi bir fikir geldi aklına. Ellerini adamın boynundan aşağıya indirirken yatağa uzandı. Damien tekrar üzerine eğildiğinde ellerini Damein’ın pantolonu üzerindeki ellerine koydu ve onları kendi vücuduna sardı. Dudaklarını adamın boynuna bastırdı ve yukarı doğru ilerletti. Damien’ın kendini öpüşmeye kaptırdığını hissettiğinde onun dudağını hafifçe ısırdı. Akan kanı önemsemedi, vampir kanı onun için özel bir şey değildi. Zaten yara hızla kapandı. Damien’ı şaşırtacak bir şey yapacaktı ama bunun gerçekten istediği etkiyi yaratıp yaratmayacağı konusunda şüpheliydi. Dudaklarını adamınkilerden uzaklaştırdı. “Hep yanımda kal, mon chéri.” Adamın bir cevap vermesine fırsat bırakmadan dudaklarını dudaklarına yapıştırdı. Bu öpücüğünün sebebi adamın dikkatini dağıtmaktı ve bunu hızla başardı. Dikkat dağınıklığını kullanarak Damien’ın vücudunu kendine çekti ve hızlı bir hareketle kucağına oturdu. Damien’ın ellerini yatağa bastırdı ve gülümsedi. Damien ona şaşkınlıkla bakıyordu. Yaptığı bu hareketle adamın dominantlığını ayaklar altına alıyordu, bundan emindi ama bun umursamadı. Bu belki de adamın kolları arasında geçireceği ilk ve son gün olacaktı. Hayır, son olmayacak! Düşündüğüne inanmak istiyordu. Bunun Damien'la baş başa geçirdiği son gece olmasını istemiyordu. Ona bakan gözlerinde gittikçe büyüyen panik yerini kabullenmeye bıraktı yavaşça. Bu Damien'la geçireceği ilk ve son gece bile olsa, her zaman en iyisi olarak kalacaktı, kimse ondan daha mükemmel olmayacaktı. Kimse Damien'ın ve bu gecenin yerini dolduramayacaktı. Onunla daha muhteşem bir gece geçirene dek, en iyi anısı bu, en mutlu olduğu gün bu gün, en mutlu olduğu an onun ellerinin üzerinde olduğu anlar olacaktı. "Bu gece hiç bitmemeli, sen hep yanımda kalmalısın..." sesi kısıktı, Damien'ın gözlerine sanki bir daha göremeyecekmiş gibi baktı ve kendini adamın yanına attı. Damien ona doğru döndüğünde parmağını adamın yüzünde dolaştırdı ve dudakları üzerinde durdu. "Sana güveniyorum ve seni-" bu sözleri söylemek zor geliyordu ona. Derin bir nefes aldı ve tekrar denedi. "Buna hazırım. Senin olmaya. Yalnızca bil ki bende seni seviyorum." gözlerini adamınkilerden uzaklaştırdı ve konuşurken sesinin titremiş olmasından dolayı kendine küfretti, bu kadar kolay kapıldığı için lanetler okudu. Gerçek yüzümü görüyor, belki ilk ve son defa...Sonrası oldukça hızlıydı genç kız için. Yakışıklı adamın pantolonu odanın bir ucuna uçtuğunda, Candice hissettiği sertlik nedeniyle derin bir nefes aldı, acıyacaktı, bunu biliyordu ve bu nedenle adamı üzerinden atmak itiyordu hızla. Ama bu dürtülerini engelledi ve onun gözlerinin içine bakmayı sürdürdü. Adamın gözlerinde tutku ve endişe vardı. Endişenin sebebini biliyordu mavi gözlü kız; adam onu korkutmak istemiyordu ve bu nedenle kızın kesin onayını alana kadar daha ileriye gitmeyecekti. Kız kollarını adamın boynuna doladı ve vücudunu onun vücuduna bastırdı. Adamın sessiz iniltisi beyninde dolanıyordu ve kız onun gittikçe ısınan bedeninin altında mutluydu. Adamın kulağına yaklaştırdı dudaklarını. “Hazırım.” Damien kelimeyi durduğu anda kızın içindeydi. Candice acı dolu bir çığlık attığında adam onu yatıştırmak için yüzünü okşadı ve vücuduna mibnik öpücükler kondurdu. Kız kendini adama yaklaştırdı ve Damien’ın hareketleri hızlandıkça, acı yerini zevke bıraktıkça çığlıkları inlemelere dönüştü. Ay ışığı terden sırılsıklam olan vücutlarında dans ederken genç kız adamın boşaldığını hissetti ve yüzünü onun boynuna bastırdı. Vücudu zevkle titrerken adam ona tutkulu bir öpücük verdi ve kız gülümsedi. Damien’ın vücudunu kendi vücudunun üzerine düştüğünde ağırlığını önemsemedi ve ona sarıldı. Dudaklarını adamın boynuna bastırdı ve oradan dudaklarına ilerledi. “Beni hiç bırakma sevgilim.” diyen sesi tutku ve aşkla doluydu. Adam boğuk ve yorgun bir sesle cevapladı onu. “Senin bu odadan çıkmana bile izin vermeyeceğim aşkım. Şimdi uyu, uyandığında yanında olacağım.” Kız bu sözleri duyduktan kısa bir süre sonra uykuya daldı. |
|
Gossip Girl Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 678 Kayıt tarihi : 30/06/10
Bilgiler Puan: Bunlara gerek yok.
| Konu: Geri: ÖRNEK +18 RP C.tesi Tem. 10, 2010 5:47 pm | |
| | |
|