Lanet olsun!
Tüm odanın içinde tlefonumu ararken saniye başı lanet okuyordum. En azından sessizde bırakmasaydım! Aslında, şu sinir bozucu ve sürekli kaybolan minik aleti aramamaktan çok daha iyi şeyler vardı yapabileceğim. Homurdanarak yatağımın üzerine zıpladım. Yastıkları kaldırırken komodinimden garip bir "zırrr" sesi geldiğini fark ettim şans eseri. Bingo!
Çekmeceleri hızla boşaltırken yerde parıldayan birşey gördüm. Avizenin ışığını yansıtan ve telefonumun üzerinde görmekten zevk aldığım küçük gümüşi amblem parıldarken en azından telefonumu bulduğuma seviniyordum...
Ama komodinin içindeki iç çamaşırlarım ciddi manada dağılmıştı...
Gelen tüm yeni mesajları cevapladıktan ve Eric'le yarın buluşmak için sözleştikten sonra, Mich'e Butter'e gelmesini söyleyen bir SMS attım. Bu aralar onunla görüşemiyor olmaktan rahatsızlık duyuyordum... Anlatılması güç ama nasıl desem, sanki hep onun yanında olmalıyım gibi hissediyorum.
Buluşma önerimi onaylayan karşı mesajı aldıktan sonra oturmuş olduğum yataktan zıplarcasına kalktım ve dolabıma doğru ilerledim. Üzerime toz pembe tek omuz bir bluz geçirdim ve altıma da dar paça beyaz bir pantolon...
Siyah Miu Miu topuklu ayakkabılarımı da giyindiğimde hazırdım. Telefonumu ve beyaz güneş gözlüğümü bir elime, iri siyah çantamı da bir diğerine aldıktan sonra topuklu ayakkabılarım takırtıları eşliğinde aşağıya indim.
Evin kapısında hazır bekleyen siyah limuzine bindim, şoför birşeyler mırıldandı. Bense ne dediğini anlamama rağmen başımı salladım ardından "Butter'a..." dedim.
Geldiğimizde Manhattan'ın mükemmel havasını ne kadar özlediğimi tekrar tekrar hatırladım. Malibu'daki yakışıklılar ne kadar ilgi çekici olsada buradaki hayatımla yarışamazdı hiçbirşey.
Butter'in kapısını nazikçe ittim ve gözlüklerimi başımın üzerine aldım.
Michelle'i arayan gözlerim anlık bir yuvalarından çıkma durumu ile karşılaşmıştı. Evet demek istediğim tam olarak bu!
Kuzenim Mich, modayı seven Mich, bir dilenciyi andıran yeni bir tarz mı oluşturmuştu?
Hızla oturduğu masaya ilerledim ve karşısına geçtim.
"Lanet olsun Michelle! Kendine ne yaptın sen?"