Gossip Girl RPG
Gossip Girl RPG
Gossip Girl RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Gossip Girl Role Play Sitesine Hoş Geldiniz!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Duyurular



~
House Party kurgumuz başlamıştır katılmak için tık!




~
Seviye sistemi kaldırılmıştır.


~
Yeni Popülerlik sistemi düzenlenmiştir. Lütfen göz atınız tık!


Keyifli Role Play'ler...
Gossip Girl
~ NY gençleri neredesiniz? Dedikodularınızı bekliyorum. Bilgi için tıklayın.


Seviliyorsunuz. Xoxo

Yönetim Kadrosu
Dükkan Sahipliği alımı Pam10 Dükkan Sahipliği alımı Lalea10

 

 Dükkan Sahipliği alımı

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Gossip Girl
Lütfen rütbe edininiz
Lütfen rütbe edininiz



Kadın Mesaj Sayısı : 678
Kayıt tarihi : 30/06/10

Bilgiler
Puan: Bunlara gerek yok.

Dükkan Sahipliği alımı Empty
MesajKonu: Dükkan Sahipliği alımı   Dükkan Sahipliği alımı EmptyÇarş. Haz. 30, 2010 7:57 pm

Ad soyad:
Yaş:
Ek karakteriniz varsa isimleri ve meslekleri:
İstediğiniz dükkan(Var olanlardan):
Örnek RP:


_________

Kendiniz Dükkan açmak istiyorsanız;

Ad Soyad:
Yaş:
Ek karakteriniz varsa isimleri ve meslekleri:
Dükkanınızın ismi:
Tanıtımı:
Açmak istediğiniz yer:

Örnek RP:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




Dükkan Sahipliği alımı Empty
MesajKonu: Geri: Dükkan Sahipliği alımı   Dükkan Sahipliği alımı EmptyPerş. Tem. 01, 2010 5:29 pm


--------------------------------------------------------------------------------

Ad soyad: Lena Camicia
Yaş: 25
Ek karakteriniz varsa isimleri ve meslekleri: Manuéla Ria Osané-Öğrenci.
İstediğiniz dükkan(Var olanlardan): Mümkünse Butter.
Örnek RP:

"Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup 'aşk'' sanıyorsunuz!"
[W. Shakespeare]


Lena gözlerini yavaş yavaş yeni bir güne açıyordu. Perdenin tam olarak koruyamadığı camdan sızan günışığı bedeninden çok ruhunu rahatsız ediyordu. Derin bir iç çekişten sonra gözlerini ovaladı. Yanındaki çıplak erkek bedenini baştan aşağıya süzdü. Suçluluk duygusuyla boynunu büktü ve başucunda duran telefonuna uzanıp, ekranından saate baktı. Epey geç olmuştu. Yanındaki adamı dürttü diğer eliyle. "Joseph gelmeden buradan tüysen iyi olur" dedi. Adam tek gözünü açarak Lena'ya baktı. Ondan beklenmeyen bir çabuklukla doğruldu. Lena'ya yaklaştı. Dudaklarına bir buse kondurmak için eğildi; fakat Lena onu reddetti. Adam şaşkın bir şekilde Lena'ya baktı. "Daha dün geceye kadar benimdin. Çabuk unutuyorsun." dedi ve yerdeki pantolonun cebinden bir sigara alıp yaktı. Şimdi ikiside sessiz bir şekil öylece yatakta oturuyorlardı.
Dakikalar ilerledikçe, Lena huzursuzlanmaya başlamıştı. "Sigaran da bittiğine göre gitsen diyorum." Lena'nın sesi bu sefer ısrarcıydı. Adam homurdanarak yataktan kalktı ve elinde, son demi kalmış sigarayı camdan dışarıya fırlattı. "Bir dahakine sen gel. Böyle ürkekçe yaşayamam ben. Yada anlat her şeyi sevgiline. Hem böylece ikimizde rahat ederiz." Lena'nın yanına geldi ve bu sefer dudaklarından öptü. Lena reddetmedi bu defa. Dakikalardır karşısındaki koltuğa odaklanmış gözlerine adama çevirdi ve;
-Asla! Böyle bir şey olmasını istemiyorum. Elbet sonunda olacak. Sadece uygun zamanı kolluyorum.-
-2 senedir bu uygun zaman için katlandım zaten her şeye. Biraz daha katlanabilirim herhalde. Ama sadece 'biraz'.
Adam üstünü giyindi ve aynada kendini süzdükten sonra hiçbir şey söylemeden çıktı gitti. Lena yatak odasını derleyip toparladıktan sonra tekrar telefonunu aldı ve Joseph'in numarasını çevirdi.
-Merhaba hayatım.
-Merhaba Lena.-Müsaitsen eve gelsene. Yani çalışmaların bittiyse. Oradan sonra da bi restorana gider bir şeyler yeriz.
-Tamam hayatım. Evde görüşürüz.

Telefonunu kapatıp, bir bornoz aldı ve duşa girmek üzere banyonun yolunu tuttu. Yıkanırken sadece dışı temizleniyordu. Halbuki asıl pis olan dışı değil içiydi. İçindeki suçluluk duygusundan ne yaparsa yapsın arınamayacığını biliyordu. Bazı lekeler kalıcıdır. Bu da onlardandı işte. Ona göre en büyük suçu işliyordu. Birini kandırıyordu. Aldatıyordu. Hemde hayatta en değer verdiği insanı. Kocasını bir hiç uğruna, geçici bir zevk uğruna aldatıyordu.

Banyodan çıktıktan sonra odasına geldi ve dışarı çıkacakları için güzel bir şeyler seçti giyinmek için. Kırmızı, altları fırfırlı elbisesini, altına da kırmızı topuklulularını giydi. Kısacık saçlarını her zamanki gibi bu sefer de kurutmamayı tercih etti. Sadece bir kaç tarak attı onlara. Aynanın karşısına geçti ve kıyafetine uyumlu olması için kıp-kırmızı rujunu özenerek sürdü. Tam o sırada kapıdan gelen anahtar sesiyle, ayağa kalktı ve eşini karşılamak için kapıya doğru ilerledi. Her zamanki gibi oldukça asil ve yakışıklıydı. "Hoşgeldin hayatım!" dedi ve adamı dudaklarından öptü. Fakat Joseph ruhsuz gibiydi. Bir nebze olsun tepki vermemişti bu harekete. "Gergin görünüyorsun bir şey mi var Joseph?" Bunun üzerine adam daha da sinirlendi. Gözleri bir ejderhanınkiler kadar kırmızıydı. Burnundan ateş püskürtmesi bile olağandı bu sinirle. "Ha-haya" Lena'nın sözünü şimşek hızıyla kesti. "Bana bunun bir oyun olduğunu söyle Lena. Bunu yapmış olamazsın değil mi? O kadar... o kadar adi değilsin di mi Lena?" Elinde bir zarf sallıyordu. Lena ne olduğunu hala anlamamıştı. Şaşkın gözlerle Joseph'e bakıyordu. "Neyden bahsediyorsun Joseph?" Sesine ister istemez bir suçluluk duygusu yerleşmişti. Adam elindeki zarfı Lena'ya fırlattı. Lena yere düşen zarfı aldı ve sert bir şekilde açtı. O da sinirlenmeye başlamıştı. Joseph onu bilmediği bir nedenden dolayı suçluyordu. Zarfı açtığında bi' müddet öylece bakakaldı. İçinde; sabahki adama ve kendisine ait hoş olmayan fotoğraflar vardı. Şaşkınlıkla Joseph'e baktı tekrar. "B..Ben üzgünüm Jo..Joseph." Ses tonu kırgın ve ağlamaklıydı. "Neden Lena, neden? Sana istediklerini veremeyeceğimi söylediğimde, bunun sorun olmayacağını söylemiştin bana. Madem önemliydi neden benim senelerimi boş yere harcadın Lena? Artık sana nasıl güvenebilirim ki? Hiç bir şey söyleme lütfen. Hemen bu evi terketmeni istiyorum senden. Sesi oldukça gururluydu. Hiç bir tereddüt yoktu. Lena son kez Joseph'in gözlerine baktı. Kapıya doğru ilerledi ve çıkmadan önce; "Şunu bil ki Joseph, ben hep seni sevdim." dedi ve uzaklaştı oradan.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pamela Schweitzer
İş Kadını
İş Kadını
Pamela Schweitzer


Kadın Mesaj Sayısı : 280
Kayıt tarihi : 30/06/10
Nerden : Manhattan

Dükkan Sahipliği alımı Empty
MesajKonu: Geri: Dükkan Sahipliği alımı   Dükkan Sahipliği alımı EmptyPerş. Tem. 01, 2010 5:35 pm

Rütbeniz verildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://scandalouslife.yetkin-forum.com
Misafir
Misafir




Dükkan Sahipliği alımı Empty
MesajKonu: Meroche V. Dionné   Dükkan Sahipliği alımı EmptyC.tesi Tem. 03, 2010 2:25 pm

Ad soyad: Meroche V. Dionné
Yaş: 27
Ek karakteriniz varsa isimleri ve meslekleri: Eléonora Jane Pércival (Öğrenci)
İstediğiniz dükkan(Var olanlardan):Veronique

Örnek RP:

Güneş mesaisini bitirmiş, arklardaki sular parlamaz olmuştu. Etrafı kapatan dik,
sivri dağlar duman ve bulut sarılı kocaman başlarını birbirlerine dayayarak çoktan uykuya dalmışlardı. Evler, kayaların gölgesine sığınmış sabahı beklemekte, karanlıkta fısıldayarak insanlar bir an önce evlerine dönme telaşı içinde hızlı hızlı yürümekteydi. Fısıldayan insanların arasından başını önüne eğmiş, adeta koşarcasına yürüyen bir kız çığlık attı. İnsanlar yardım edeceğine kaçmaya başladılar. Kız dizlerinin üstüne yığıldı. Çığlık çığlığa asfalt yolu elleriyle yoklamaya başladı. Karanlığın içinden biri yavaş adımlarla kıza yaklaşmaya başladı. Kızın zaten titreyen elleri daha da titremeye başladı. Yolda bir şey arayan ellerinin üstüne bastı gelen kişi. Kız acı bir çığlık daha attı.

-”Sen… Buldum seni sonunda… Seni ne kadardır aradığımı bilemezsin…” dedi adam alaycı bir sesle. Kız “Mont-Montrélayn…” dedi fısıltıyla. Sözcükleri demesiyle gökyüzünde bir ışık demetinin süzülmesi bir oldu. Adam “Seni sürtük…” diye
bağırarak sendeledi. Kız “Heat life…” dedi bu sefer havada süzülen ışık demeti kızın içine süratle girdi. Kız gücünü toplayarak ayağa kalktı.

-”Sen beni hiç yakalamadın yakalayamazsın …” diyerek ellerini havaya kaldırdı. Bu sefer bağırarak “Montrélayn…” dedi. Adam çığlık attı. Tenini kırmızı bir ışık kapladı ve siyah bir toz bulutu olarak yok oldu. “Safira geri gel…” diye geçirdi içinden. Karanlığın içinden Yeşil, parlak pulları olan bir ejderha süzülerek kızın önüne geldi. Kız ejderhaya yaklaştı ve ejderhayı okşadı. Üstüne bindi. “Gidelim… “ diye bağırdı sevinçle. Ejderha hızla koyu gökyüzüne doğru uçmaya başladı. Hızlandıkça hızlanıyordu. Bu daha da heyecan katıyordu işin içine. Bir anda aşağıya doğru gitmeye başladı ejderha.

Jane birden gözlerini açtı. Etrafına baktı.İçinden “Oh…!” diyerek nefes aldı
-“Hepsi bir rüyaymış. .Zaten bir ejderhanın üstünde olarak gözlerini açmayacaktım herhalde…” Diyerek pencerelere koştu. Üzerinde pembe üzerine beyaz kalpler olan bir gecelik vardı. Eflatun perdeleri açtı. Güneş doğmamıştı. Hemen üstüne siyah bir kot pantolon ve pembe bir bluz geçirdi. Jane odasının iç tarafı mor dış tarafı kahverengi olan kapısını yavaşça açtı. Tam inecekti ki içeri tekrar girdi. Tokasını bilekliğine geçirdi. Çantasını kaptı. Tekrar kapıya yöneldi ve çıktı. Parmak uçlarında gıcırdayan kahverengi merdivenlerden aşağıya inmeye başladı. Dış kapıyı da sessizce açtı ve dışarı çıkarak kapattı. Arkasını döndüğünde bir adam ona bakıyordu. Adamın gözlerine baktığında
korkmaya başladı; çünkü adamın gözleri kırmızıydı.

-“Se-Sen de kimsin?”
-“Beni tanımıyor musun?” dedi adam bir kahkaha ile beraber.
-“Tanımak zorunda mıyım?” dedi Jane sağa doğru yavaşça kaydı. Kaçmak istiyordu. Adam birden Jane’nin boğazına yapıştı. Jane’nin ayakları yere değmiyordu. Çırpınmaya başladı.
-“Benimle oynama! Ejderhan nerede küçük hanım?” dedi adam öfkeyle.
-“Ne ejderhası?” dedi Jane zorlukla.
-“Hahaha… Bir ejderha süvarisi ejderhasının nerede olduğunu bilmiyor öyle mi?” diyerek Jane’nin boğazını daha da sıktı ve Jane’i daha da havaya kaldırdı. Boğazını sıkmasıyla Jane’nin beyaz teninde kırmızı bir iz oluşturmuştu. Jane çığlık atmaya çalışsa da atamıyordu. O anda adamın kafasına bir ok saplandı. Adam toz bulutu olarak kayboldu. Tıpkı rüyasındaki gibi… Jane dizlerinin üstüne düştü. Genç bir erkek Jane’e doğru yaklaştı. Üzerinde siyah dar bir pantolon ve yeşil bir bluz vardı. Ve arkasında oklar vardı. Elinde ise yayı vardı. Kahverengi saçları ile çikolata kahvesi gözleri mükemmel bir uyum içindeydi.
-“İyi misin? Buradan hemen gitmeliyiz! “ dedi Jane’i kollarından tutarak ayağa kaldırdı.
-“Ejderhanı çağır …” dedi genç adam. Jane “Bunlar neden bahsediyorlar? Ne ejderhası?” diye geçirdi içinden.
-“Bir ejderha süvarisisin. Ejderhan olmak zorunda…” dedi genç adam. Jane şaşırdı. Daha demin söylediğinin dişlerinin arasından sözcüklere dökülmediğine emindi. Peki, bunu nasıl duymuştu? Genç adam Jane’nin endişesini anlamıştı.
-“Zihin okuyabiliyorum.”dedi ve gülümsedi. Gülümsemesi Jane’de büyü etkisi yaratmıştı. Hareket edemiyordu. “Neler oluyor sana Jane? Âşık olamazsın…”dedi içinden. Genç gülümsedi.
-“Duyulması gereken bir şey dediysen ve düşünceni serbest bıraktıysan duyabilirim.”dedi genç. Sonra devam etti.”Ama şimdi buradan gitmeliyiz! Haydi…” dedi ve Jane’e döndü. Jane anlamıştı.
-“Bunu nasıl yapacağım? Hem bir ejderham mı var ya?”
-“Evet, senin bir ejderhan var. Sen doğduğunda o da doğdu. Ejderhan düşüncelerini okuyabilir. Düşüncelerinle onu çağır! “ dedi. Jane buradan neden gitmeliler bir türlü anlamıyordu.
-“Peki, buradan neden gitmeliyiz?”
-“Çünkü demin seni öldürmeye çalışan adam geri gelebilir.”
-“İyide ölmedi mi?”
-“Hayır. Ben onu sadece uzaklaştırdım. Onu ancak sihirli sözcüklerle öldürebilirsin… Haydi, ejderhanı çağır! “ dedi genç adam. Jane “Ejderham benim yanıma gel.” Diyerek beklemeye başladı. Bir anda gökyüzünün karanlığından devasa bir ejderha çıkageldi. Jane korkarak geri çekildi. Genç Jane’nin elinden tutarak yeşil ejderhanın üzerine bindirdi. Genç adam da arkasına bindi. “Ama sen öne bin… Yani ben nasıl süreceğim? Eğer sürmem gerekiyorsa …” dedi Jane endişeli bir ifadeyle. “Bir ejderhayı süvarisinden başka hiçbir kimse yönlendiremez…” dedi genç. “Tamam… Sakin ol Jane… Bunu başarabilirsin…” diyerek kendini teselli etti Jane. “Hadi gidelim… “ dedi. Ejderha bir anda havalandı. Hızlandıkça hızlanıyordu. Jane çılgınlarca bağırıyordu. En sonunda aşağıya doğru hızlıca inmeye başladı. Jane bu sefer korkudan bağırıyordu. Yavaşça yere indiler. Bir ormanın içindeydiler. Buraya nasıl gelmişlerdi? Asıl soru evden ne kadar uzaklaşmışlardı? Ejderhadan inerken Jane düşmek üzereyken genç onu tuttu. “Bu arada adım Mike.” Dedi. Jane “Benim adımda Minerva Jane ama bana Jane dersen mutlu olurum.” Dedi gülümseyerek. “Zaten Jane derdim herhalde kısa olduğundan… Minerva Jane diyecek halim yok ya…” dedi Mike gülerek. “Buradan Rachlew şehrine
gideceğiz. Ondan sonra orada peri dilini öğrenirsin.”
dedi Mike. Jane “Peri dili mi?” dedi merakla. Mike “Hani bugün sana bir adam saldırdı ya işte onu öldürecek sözcükler peri dilinde gizlidir.” Dedi. Jane “Peki o kelime nedir?” diye sordu. Mike “Montrélayn…” dedi fısıltıyla. Bu rüyasında kendisinin dediği sözcüktü. “Montrélayn…” diye tekrar etti. Mike “Şşşşt sessiz ol! Kimse duymamalı…” dedi. Jane “Bu gece burada kalacaksak ki burada kalacağız gibigörünüyor. Benim uykum geldi…” dedi. Mike yere oturdu. Bacağına vurdu. “Buraya yatabilirsin. Başka yerimiz yok gibi görünüyor.” Dedi Jane ilk tereddüt etti ama sonra o da yere oturarak Mike’ın dizine yattı. Mike Jane’i izliyordu. Çok güzel bir kızdı. Sarı saçları beline kadar uzanıyordu. Mavi gözleriyle uyum içerisinde olan saçları rüzgârda sallanıyordu. Açık teni gecenin karanlığında adeta ışık saçıyordu. Jane “Saçlarımla oyna. “ dedi. Bu Jane’nin çok sevdiği bir hareketti. Mike şaşırdı. Ama ellerini Jane’nin sarı saçlarının üzerinde gezdirmeye başladı. Güneşin ilk
ışıkları kuş cıvıltılarına karışarak tatlı bir şekilde ağaçların arasından dağılıyordu. Mike hala Jane’nin saçlarını okşuyordu. Jane gözlerini açtığında hala burada olduğunu gördü. “Aman tanrım! Annem çıldırmış olmalı! “ dedi ve hemen ayağa fırladı. “Eve gitmeliyim…” dedi. Mike “Gidemezsin. Gidersen seni öldürür.” Dedi endişeyle. Yüzünde öyle endişeli bir ifade vardı ki Jane her an gitmekte vazgeçirebilirdi. Mavi gözleri ile onun çikolata kahvesi gözleri birbirine bakmaya devam ederse Jane bir daha çözülmemek üzere donabilirdi. En sonunda mavi gözlerini onun gözlerinden çekti. Bu kalbine saplanmış bir acı gibi döndü ona. Çünkü bir saniye veya bir salise olsa bile ondan ayrı düşmek hiç de hoş değildi. En azından Jane için. Evet doğruydu. Giderse ölebilirdi. Ama değişip gidebilirdi. Öyle tanıyamazdı herhalde ucube adam. Elindeki tokayla saçlarını atkuyruğu yaptı. Pembe tokası ile mükemmel bir uyum oluşturan sarı saçlarını toplayarak yüzünü açmıştı. Mike’ın ağlamaklı gözlerine baktı. Ona yaklaştı. Mike Jane’nin yüzünü ellerinin arasına aldı.

-“Seni seviyorum Jane. Nasıl bu kadar çabuk âşık olunabilir? Bilmiyorum ama ben sana âşık oldum. Beni bırakma…” Jane’i şaşırtıyordu. O ona ilk başta âşık olmuş olabilirdi ama bunu söylemeye cesaret edemedi. Zaten söylemeden de Mike duymuştu. “Ben...”
dedi ama sözcükler boğazına takılıyordu. Hala Mike’ın ellerinin arasında olan yüzü kızarmaya başlamıştı. Mike daha da kendine yaklaştırdı ve olan oldu. Dudaklarını Jane’ninkilerde hayat bulmuştu sanki… Jane bu ani hamle karşısında hem şaşırmış hem de mutlu olmuştu. En sonunda Jane Mike’ın dudaklarından çekebildi dudaklarını.

-“Ben de seni seviyorum Mike…”
-“Gitme o zaman… Beni bırakma… Öldürür seni anlamıyor musun?”
-“Bende saklanarak giderim. Değiştiririm kendimi ne biliyim gözlük falan takarım.”
-“Gidemezsin Jane. Lütfen gitme öldürür seni.” Jane Mike’ı dinlemiyordu. Gözlerin etrafta gezdirdi. Mor üzerinde beyaz pırlantalar olan çantası yeşil ağaçlardan birinin dalına asılmıştı. Hemen ona doğru yürüdü. Elini çantasının içine soktu. Buralarda olmalıydı. Doktor bilgisayar oynarken takması için dinlendirici gözlük vermişti. Onu takarak değişebilirdi belki… Belki… Hemen onu gözüne geçirdi. Gerçekten farklı bir havası olmuştu gözlük takınca… “Ejderham buraya gel.”dedi içinden. Ejderha büyük bir hışımla hemen geldi. “Adım Safira süvarim.” Dedi. Jane şaşırdı. Ejderhası konuşabiliyor muydu? “Aman böyle daha iyi… Bana yeni bir arkadaş çıktı desene…” dedi. Ejderhasının üzerine atladı. Mike Jane’nin elini tuttu. “Jane Heat life kelimesi güçlendirme sihrini etkin kılar. Bunu unutma! “ dedi. Jane ejderhadan indi. Mike’a yaklaştı ve dudaklarını onunkilere yapıştırdı. “Unutmam…” dedi ve ejderhasına tekrar bindi. Evlerinin biraz uzağında ejderhasına gitmesini söyledi. Bundan sonra yürüyerek gitmesi gerekiyordu. Zaten tekrar gece olmuştu. Yolda midesi bulanıp sürekli
Safira’ya inmesini söylemeseydi çoktan burada olurlardı. Siyah peleriniyle fark edilmezdi. Adeta koşarcasına yürüyordu. Birden kalbine bir hançer saplamış gibi
hissetti. Çığlık attı. Dizlerinin üstüne yığıldı. Çığlık çığlığa asfalt yolu elleriyle yoklamaya başladı. Değişmek için taktığı gözlük yere düşmüştü. Onları aramaya başladı. Karanlıkta bu hiçte kolay değildi. Karanlığın içinden biri yavaş adımlarla Jane’e yaklaşmaya başladı. Jane’nin zaten titreyen elleri daha da titremeye başladı. Yolda bir şey arayan ellerinin üstüne bastı gelen kişi. Jane acı bir çığlık daha attı.

-”Sen… Buldumseni sonunda… Seni ne kadardır aradığımı bilemezsin…” dedi adam alaycı bir sesle. Jane adamın o gün onu öldürmeye çalışan adam olduğunu anladı.“Mont-Montrélayn…” dedi fısıltıyla. Sözcükleri demesiyle gökyüzünde bir ışık demetinin süzülmesi bir oldu. Adam “Seni sürtük…” diye bağırarak sendeledi. Jane Mike’ın güçlendirme sihri dediği kelimeleri hatırladı.“Heat life…” dedi bu sefer havada süzülen ışık demeti kızın içine süratle girdi. Kız gücünü toplayarak ayağa kalktı.
-”Sen beni hiç yakalamadın yakalayamazsın …” diyerek ellerini havaya kaldırdı. Bu sefer bağırarak Montrélayn…” dedi. Adam çığlık attı. Tenini kırmızı bir ışık kapladı ve siyah bir toz bulutu olarak yok oldu. Safira geri gel…”diye
geçirdi içinden. Karanlığın içinden Yeşil, parlak pulları olan bir ejderha süzülerek kızın önüne geldi. Kız ejderhaya yaklaştı ve ejderhayı okşadı. Üstüne bindi. “Gidelim… “ diye bağırdı sevinçle. Ejderha hızla koyu gökyüzüne doğru uçmaya başladı. Hızlandıkça hızlanıyordu. Bu daha da heyecan katıyordu işin içine. “Hayatımda bazı şeyler değişecek ne dersin Safira? Özellikle aşk hayatımda… “ dedi
Jane Mike’ı düşünerek. Sadece aşk hayatı değil bütün hayatı değişecekti. Yeni bir sayfadan başlayacaktı hayatına. Özel gücü bile vardı belki. Geleceği görme yeteneğini ne zaman keşfedecekti? Mike ile süper bir ikili olmuşlardı.

________________________________________________________________


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dükkan Sahipliği alımı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Dükkan Sahipliği alımı
» Dükkan Sahipliği Alımı
» Dükkan Başvuruları
» Rütbe Alımı Başvuruları
» Serbest Meslek Alımı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gossip Girl RPG :: Rp Out :: Çöp kutusu-
Buraya geçin: