Duyurular | |
Gossip Girl | ~ NY gençleri neredesiniz? Dedikodularınızı bekliyorum. Bilgi için tıklayın.
Seviliyorsunuz. Xoxo |
Yönetim Kadrosu |
|
|
| İmza Kargaşası | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: İmza Kargaşası Perş. Ağus. 18, 2011 12:34 pm | |
| Esther F. Sandore x Bianca Anne Griswold Bianca sabahı nasıl ettiğini bilemiyordu. Yatağın içerisinde bir o yana, bir bu yana dönüp durmuş yine de bir türlü uyuyamamıştı. Belki de saatlerce kuzu saymıştı ama zaten bu yöntemin baştan saçma sapan olduğunu tahmin etmişti. Bu tür şeyleri insanların nerelerinden uydurduklarını merak ederdi hep. Bu nasıl bir fanteziydi ki kuzu sayınca vücutları gevşiyordu ve uyuyabiliyorlardı? Düşüncesi bile insana oldukça sapıkça geliyordu. Yastığı başının üstüne geçirmiş yarı uyuyan Bianca, başının ne kadar ağrıdığını hissedebiliyordu. Beyninin ön lobu resmen kendi içinde bir parti veriyor gibi hissettiriyordu. Oysaki Bianca uzun süredir böyle bir ağrı hissetmemişti. Üstelik dün akşam kayda değer bir şey yaptığını da sanmıyordu, sonuç olarak bir yudum içki bile ağzına koymuş değildi. Zaten koymuş olsa da ondan etkilenecek kadar çıtkırıldım biri sayılmazdı. İçkinin düşüncesi bile beynine yeni bir zonklama duygusu yayılmasına neden olmuştu. Bianca ister istemez bunu düşünüyordu, ‘Neden bugün?’ Belki de en sonunda onunla tanışma imkanı bulabileceği için memnundu. En azından yüz yüze gelebileceklerdi. Acaba hangi parfümü kullanıyordu? Gerçi bunlar genç kızın bilmediği şeyler değildi. Esther’in kütüğüne kadar her şeyini biliyor sayılırdı ki kullandığı parfümü bilmemesi imkansızdı. Kalbinin üstünde yeniden hissettiği heyecan dalgası ile uzandığı yerden kalkmaya karar verdi. Ne de olsa bütün bir yedi saat boyunca uyumayı denemişti ve on beş-yirmi dakika bunu başarmış sayılırdı. Daha fazla denemenin bir manası yoktu. Dizlerinin üzerinde yatağının üzerinde otururken aynada kendisiyle göz göze geldi. Saçlarının ne kadar soluk gözüktüğünü fark etmemesi elde değildi. Uyuyamamış olduğu da o kadar belliydi ki, Bianca o günkü bütün planlarını iptal etmek istedi bir an. Ama böyle bir fırsatın bir daha eline geçmeyeceği düşüncesi bile ona yeterince gaz veriyordu. Oturduğu yerden sarılmış bir makara gibi hoplayarak kalkan Bianca hemen banyoya giderek sıcak bir duş aldı. En azından suyun vücudunu daha iyi bir duruma sokmasını umuyordu. Aldığı küçük duştan sonra çabucak giysi dolabına yöneldi ve ne giymesi gerektiğine dair on beş dakikalık saçma bir zihin yarışından sonra sevdiği elbiselerden birini üstüne geçirdi. Yüksek topuklu ayakkabılardan birini giydikten sonra yanında gerekli olacak eşyaları ayarladı ve hepsini bir çantanın içine tıkıştırdı. Saçlarını da kurutup şekillendirdikten sonra hafif tonda bir makyaj yaptı ve aceleci bir tavırla hemen evden dışarı çıktı.
İmza gününün nerede yapılacağına dair anlık bir unutkanlık yaşayan Bianca ajandasının sayfalarını karıştırmaya başladı. New York güneşinin sıcaklığı altında erimeye başladığını hissediyordu. Hudson oteline gitmesi gerektiğini hatırlayınca hemen taksilerden birini çevirmek için cadde kenarına ilerledi. Vızır vızır geçmekte olan trafiğin gürültüsü ve dumanından rahatsız olan genç kız, birkaç dakika beklemek zorunda kaldı. En sonunda taksinin rahat koltuklarına yerleşmeyi başarınca taksiciye “Hudson Oteli.” diye seslendi. Arabanın hareket etmesi ile küçük bir sarsıntı yaşayan Bianca, çabucak kendine geldi ve nasıl göründüğüne bakmak için çantasından minik bir ayna çıkardı. Saçları rüzgardan dağılmaya başlamıştı ama yine de fena gözükmüyordu. Rahatlama içerisinde aynayı yeniden çantasının derinliklerine yolladı ve arabanın camından dışarıyı izlemeye başladı. Aradan on dakika geçtikten sonra en sonunda varmıştı otele. İmza günü için asılan pankartlara ve deli gibi atılan çığlıklara bakılırsa tam zamanında gelmişti. Taksiciye parayı uzattıktan sonra arabadan indi ve meraklı bakışlarla etrafını izlemeye başladı. Aslında burası oldukça iyi bildiği bir mekandı ama şimdi gözüne çok daha farklı görünüyordu. Otelin içerisine girdiğinde oluşan kuyrukla gözleri büyüyen Bianca, bir şekilde ön taraflara geçmesi gerektiğini biliyordu. Araya sıvışmak ve kaynama yapmak için küçük bir bedene sahip olduğu için de mutluydu. Hem aşırı gösterişli giyinmeyerek de aralarda kaybolabilirdi. Ne de olsa insanlar Esther’i görmek için savaş vereceklerdi, kimse o sırada önünde arkasında kim var ezberleyemezdi. Bu düşüncesine güvenen genç kız, sırada gözüne kestirmiş olduğu bölgeye doğru ilerledi. Ama çok hızlı adımlar atmıyordu, ki yanında duran sıradakilerin şüphelenmesi ve mızmızlanmaları hoş bir durum olmazdı. Bianca da olay çıkarmak niyetinde değildi, en azından o an için… |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İmza Kargaşası Perş. Ağus. 18, 2011 1:46 pm | |
| Esther siyah elbisesinin üstünde elini gezdirdi. Mükemmel olduğuna kanaat getirdikten sonra dudaklarına kırmızı rujunu sürdü ve sarı dalgalı saçlarını omuzlarından arkasına düşürdü. Hudson Otelinde kalıyordu. İmza günü için iki gün önceden buraya gelmişti ve burada kalması için tüm ayarlamaları yapmalarını istemişti. Birkaç dakika içinde hayranları otelin içine akın edecekti ve birçok flaş, resim, kalemle karşılaşacaktı. Bunlarla ilgili asla bir sorunu olmamıştı. Hep hayallerinde vardı ve şimdi gerçekleştiriyordu. Yatağının üstünde duran küçük siyah çantayı kaptı ve telefonunu çıkardı. Menajeri iki tane mesaj atmıştı. ‘Esther birkaç dakika sonra kapılar açılacak.’ ‘Nerdesin?’ Telefonu yeniden çantasına tıktı ve otel odasından çıktı. Asansör ile inerken derin nefesler alıyordu. Asansörlerden oldu olası hoşlanmıyordu. Çıktığında karşısında menajeri duruyordu. Kaşlarını hafifçe kaldırdı ve Esther’i büyük beyaz bir masa olan odaya itekledi. Masanın üstünde Esther’in birçok fotoğrafı vardı. Bir tanesini eline aldı ve baktı. Mankenlik ajansından göndermiş olmalıydılar. Menajerinin arkadan gelen boğuk sesi ile döndü peşinde basın görevlileri ile beraber odaya girmişti. ‘Herşey hazır Esther.’ Esther sadece kafasını sallamakla yetindi. Umarım odaya girerken birbirlerini ezmezler diye fısıldadı.
Esther yerine otururken menajeri yeniden gözden kayboldu ve birkaç güvenlik görevlisi daha kapıya konuldu. ‘Kapıları açtılar. Birkaç dakika içerisinde diğer görevliler ile beraber gelecekler.’ Koridordan gelen hızlı ayak seslerini duyduğunda heyecanı bir kez daha kabardı. Hep böle oluyordu. Basın görevlileri de hazır görünüyordu. Birkaç dakika içinde hayranları içeriye doluşmaya başladı. Bazıları heyecandan masaya atlamıştı ama bir güvenlik görevlisi kızı kaptığı gibi arkaya götürmüştü. Esther ayağa kalktı ve boğucu gürültüyü, gülüşmeleri durdurmak için gülümsedi ve ellerini susun şeklinde salladı. ‘Meraba. Sizi görmek çok güzel... Yani hayranlarım ile buluşmaktan her zaman hoşlanmışımdır. Bugün tamamen size aidim. Hadi bakalım. İlk olarak fotoğraflardan başlayalım.’ Hafif bir alkış tufanı koptuktan sonra hayranları ile fotoğraf çekilmeye başladı. Bazıları topluca geliyordu bazıları tek tek çekinmek istiyorlardı. Bu sırada sarışın bir kızın bakışlarını fark etti. Ona hafifçe gülümsedikten sonra basın görevlilerine doğru hayranları ile görüntü vermeye başladı. Neredeyse yirmi dakika boyunca hayranları ile fotoğraf çekilmişti. Ama hala yorulmuş değildi. Hayranlarının sevgisi onu daha da güçlendiriyordu. Yeniden masaya döndükten sonra bu kez de fotoğrafları ile imza vermeye başladı. Bu sırada hayranları ile konuşuyordu. Sorular soruyorlardı. Her zaman ki bildik cevaplarını veriyordu ve fazla hayranlarına bakmıyordu. Aslında imza atmaktan bakacak fırsatı olmuyordu. Birkaç erkek hayranı onu öpmek istediğinde ise güvenlik görevlilerin tepkilerini almışlardı. Bazıları vücutlarına bile imza istiyordu. Esther yıllar önce bu kadar hayranı olacağını söyleselerdi asla inanmazdı. Ondan imza isteyeceklerine, ona hayran olacaklarına hatta aşık olacaklarına. Sıraya, fotoğraf çekilirken ona bakan kız geldi. Kız birkaç şey söyledi ama Esther gürültü yüzünden duyamıyordu. Sonunda menajeri kızı sıradan alınca da iş işten geçti. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İmza Kargaşası Perş. Ağus. 18, 2011 4:11 pm | |
| En sonunda sırada beklediği yere geçince yüzünde sinsi bir gülümsemenin oluşmasını engelleyememişti. Derin bir nefes alırken elini saçlarının arasına soktu ve sırada bekleyen diğer insanlara bakmaya başladı. Aslında çoğunun yüzünde heyecanlı bir tebessüm vardı. Bazı oğlanlar bakışlarını Esther’den ayıramıyorlardı. Kızlar ise çığlık çığlığa bağırarak sanki seslerini ona duyurabileceklerini sanıyorlardı. Bianca sıkıntı içerisinde ofladı, bu tür şeyler ona hep bayağı gelirdi çünkü. Genelde ünlülerin sahip olduğu tarzda insanlar böyleleriydi çünkü. Her biri kendilerini Esther’in dünya üzerindeki en büyük hayranı sanıyordu muhtemelen. Bir iki fotoğrafına sahiptiler belki ya da filmlerine. Yoksa öyle en büyük hayran kriterine sokulacak özel bir şey yapmış değildi muhtemelen hiçbiri. Saçıyla oynamasını bitiren Bianca, az da olsa kabarmış bölgesini omzundan geriye attı. Şimdi sıra yavaş yavaş ilerlemeye başlamıştı bu yüzden o da küçük adımlar atarak bekliyordu. Zaten sıranın önlerine geçmişti, yoksa normalde geldiğinde sıranın en arkasına geçmiş olsa akşama kadar Esther’i göremezdi belki de. Yine de durumundan şikâyetçi değildi. Arkasında böğüre böğüre sohbet etmekte olan gençleri bile kafasına takmıyordu aslında. Onun gözü Esther’deydi, ona doğru yürüdüğü her adımda parmaklarının uçlarına yükselme gereği duyuyordu. Belki bir umutla göz göze gelirler diye. Aradan yarım saat geçmesi ile iyice sıkılmaya başlayan Bianca, hala arkasında ses tonunu ayarlayamayan gençlere patlamadığı için şaşırıyordu. Dönüp ikisinin de yüzüne birer tane geçirmek için kendini zor tutuyordu aslında. Belki o zaman kendilerine gelirlerdi ve seslerini keserlerdi. Ama bu durum, Bianca’nın güvenlik görevlileri tarafından uzaklaştırılmalarına neden olurdu. Ama o oldukça kararlıydı. Esther’i görmeden şuradan şuraya gidecek değildi.
En sonunda önündekiler işlerini bitirip, sıra kendisine geldiğinde de aynen böyle duygular içerisindeydi Bianca. Arkadakilerin hala ses yapıyor olması zaten sinirlerine dokunuyordu. Ama bu sefer sohbet etmiyorlardı, Esther’e doğru bağırıyor ve Bianca’nın neredeyse bir saattir beklediği hakkını elinden çalıyorlardı. Onları umursamayan genç kız yanında getirdiği filmleri ve fotoğrafları Esther’in önündeki masaya yığdı neredeyse. İlk başta ne diyeceğini şaşırdı hatta ki bu hiç başına gelmiş bir olay değildi. İlk kez bu kadar heyecanlandığını hissediyordu. Yine de bir şeyler demek istiyordu. Ama onun yerine artık dayanamayıp arkasına döndü ve bağırarak “Şu çenenizi siz mi kapatırsınız yoksa yardım edeyim mi?” Gözlerini kendisinden belki de on beş santim daha yüksekte duran gözlere çevirdi ve gözlerini devirdi. Yeniden başını Esther’e doğru çevirdiğinde sorusunu ona yöneltti ama dediği duyulmamıştı çünkü arkasındaki ikili yeniden bas bas bağırmaya başlamışlardı. Bu sefer sinirlerine hâkim olamayan Bianca, çekildi ve sıranın onlara geçmesini bekledi. Daha sonra da arkadan üstlerine saldırarak ikisini de yere devirdi. Kendisinin de ne yaptığı pek anlamıyordu ama ilk eline bulaşan kan sarışın oğlanın dudağından gelmişti. Elinin ağır olduğunu zaten bilen Bianca güvenlik görevlileri ona yetişmeden iki genç oğlanda da birkaç hafta gözükecek yara açmayı başarmıştı. O sırada deli gibi bağırıp haykırmakta olduğunun da farkında değildi aslında, o kadar sinirlenmişti ki neredeyse gözü dönmüştü. “Yardım etmekten büyük bir zevk duyarım!” |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İmza Kargaşası Perş. Ağus. 18, 2011 5:02 pm | |
| Bağırıp çağırmalardan dolayı Esther’in de asabı bozulmuştu. Hep şu erkekler. Onun ilgisini çekmek için herşeyi deniyorlardı. Ama son bağıranın bir kız olduğunu fark ettiğinde şaşırdı. Masanın önüne yığılmış erkeleri görebiliyordu hatta sarışın olanın dudağının kanadığı. Sarışın kızı güvenlik görevlileri zapt etmeye çalışıyordu ama kız sinir krizi geçiriyor gibiydi. Sonunda masadan kalktı ve herkesin ona bakamsını sağladı. ‘Lütfen! Bu gürültüde siz ve diğerleri ile nasıl konuşacağım söyler misiniz ve siz ikiniz hemen buradan gidin. Katlanamayacağım kadar çok gürültü yaptınız.’ Güvenlik görevlilerinden birine işaret etti ve çocukları yerden almasını sağladı. Güvenlik görevlisi ve çocuklar uzaklaşırken diğerlerine döndü. ‘Lütfen. Daha sessiz.’ Dedi. Ardından sarışın kıza döndü. ‘Sende biraz sakin ol lütfen.’ Kızı tutmakta olan güvenlik görevlisine doğru bir el işareti yaptı. ‘Sanırım biraz önceki çocuklar senin sıranı sabote ettiler. Bu yüzden sana özel bir izin vereceğim. Bu imza günü bittiğinde benimle özel olarak görüşeceksin. Şimdi lütfen sakinleş. Juilette kızla ilgilen.’ Dedikten sonra yeniden masaya oturdu ve hayranlarının getirdiği film kasetlerini, fotoğraflarını imzalamaya devam etti. Gürültücü çocuklardan yüzünden tamamen kendisini de kaybediyordu ama aklına takılan şey bu değildi. Sarışın kızın onları hırpalamasıydı. Hoş haklıydı neredeyse saatlerdir onunla karşılaşmak için debelenen onca hayran vardı. Sıra yavaş yavaş ilerliyordu. İşin bir günde bitebileceğini düşünmüştü oysaki ama yanıldığı ortaydı. Ama hayranlarını da hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu. Bazılarının fısır fısır konuştuklarını duyuyordu. Kavgacı kızla özel görüşecekmiş. Evet ya. Onun gibi biriyle görüşülür mü? Ben onu çok seviyorum ama o herkese saldıran biri ile görüşüyor. Derin bir nefes aldı ve dişini sıktı. Birkaç saat sonra tüm hayranlar için işi bitecekti ve kızla da görüştükten sonra sıcak yatağına girecekti.
Sırada tek tük kişilerin kaldığını fark ettiğinde bir oh çekti. Sonunda bitiyordu. Son kızı içinde birkaç fotoğraf imzaladıktan sonra kalemi masaya bıraktı ve güvenlik görevlilerin kapıyı kapatmasını bekledi. Menajeri yanına doğru seğirtirken başını ovalıyordu. ‘O hala burada. Şu oğlanları tırnaklayan kız. Biliyorsun. Özel görüşeceğini söylemiştin.’ Esther sadece kafasını sallamakla yetindi ve masaya dayanarak ayağa kalktı. Kızı otelin odanın diğer tarafında bulunan bir çift kırmızı koltuğun yanında götürmüşlerdi. Basın görevlilerine teşekkürlerini sunduktan sonra kırmızı koltuklara doğru seğirtti. Menajeri de kıza küçük bir bakış attıktan sonra güvenlik görevlilerini kapıya dikti ve masada ki eşyaları toplamaya başladı. Telefonunun birkaç kez çalması ile de odadan çıktı. Kızın karşısında ki kırmızı koltuğa otururken ne kadar yorgun düştüğünü anladı. ‘Evet. Sonunda herkes gitti. Şimdi seninle özel olarak görüşelim bakalım.’ |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İmza Kargaşası Perş. Ağus. 18, 2011 5:37 pm | |
| Oğlanların kendilerini savunmasına izin vermeyen Bianca, elleriyle ikisinin de yüzlerini parçalamak gibi sapıkça bir düşünceye sabitlemişti zihnini. Tabi ki bunu yapacak değildi ama en azından bir ders almalarını sağlamayı istiyordu. Sırf boyu kısa diye ve dişi olduğu için erkekler tarafından küçümsenmekten nefret ederdi Bianca. Etrafındaki karmaşa içerisinde dudağı kanamakta olan oğlana bir kere daha saldırdı. Çünkü en çok sesin ondan geldiğini çığlığını işittikten sonra anlamıştı. “Sizi uyarmadığımı söyleyemezsiniz ama değil mi? Oh hayır, siz kafanızın dikine gitmeyi tercih ettiniz!” En son cümleyi neredeyse ikisinin yüzüne tükürerek söyleyen Bianca, iki güvenlik görevlisinin kendisini kollarının altından kaldırması ile ayrılabildi oğlanların yüzlerinden. Ama hala boşta kalan ayakları ile onları tepiklemeyi sürdürüyordu. Görevlilerin elinden kurtulmak için de büyük çaba gösteren genç kız, bakışlarını daha sonra Esther’e çevirebildi. Onun, bu gürültüden fazlasıyla rahatsız olduğu belliydi. Ama bunun olmasını Bianca istememişti, o sadece kaşınan kişileri kaşımıştı. Soluk soluğa kalmış olduğundan dolayı birkaç derin nefes alması gerekti. Daha sonra yavaş yavaş sakinleşmeye başladığını hissetti. Görevlilerin kendisini yere bırakmalarını bekledi ve kendisinin de kapı dışarı edilmesi için beklemeye başladı. Aslında kovulmadan önce kendisi çıkmak istemişti otelden. Ama Esther’in dedikleri üzerine şaşırmaması mümkün değildi. Demek kendisiyle özel olarak görüşmek istiyordu. Bu durum Bianca’nın oldukça hoşuna gitmişti, baş işareti ile onaylarken görevlilerin kendisini otelin arkasında bulunan yere götürmesine izin verdi. O sırada etrafındakilerin kendisi hakkında konuşuyor olması umurunda bile değildi. Eğer çok istiyorlarsa bir iki çizik de onların yüzüne atabilirdi pekala.
Otelin arkasının hoş bir dizaynı vardı. Basın görevlilerinin önünden geçmeleri gerekmişti bir kere. Bianca fotoğrafının çekilmesine çok alışık olmadığı için gözünün acımasına neden olan flaşlara karşı sinirlendi. Ama iki yanında yürüyen görevlileri kızdırmak gibi bir niyet içerisinde değildi. Bu yüzden kafasını diğer yana döndürdü ve kendisine gösterilen koltuklardan birine oturdu hemen. Başının ağrıdığını hissediyordu ama bundan öte heyecanı ve adrenalinin kanında dolaştığını biliyordu. Ellerini kucağında birleştirdi ve başını da oturduğu koltuğun arkasına yasladı. İmza gününün bitimine kadar oldukça uzun bir süre onu bekliyordu, yine de bu konuda bir şikâyette bulunamazdı. Dergileri inceleyerek ve otel görevlileri ile sohbet ederek zamanın nasıl geçtiğini anlayamadı Bianca. Birkaç saat geçmiş gibi geliyordu ona, oysaki çoktan akşam olmuştu. Bu durumda yarım saat içerisinde Esther’i de görebilecekti. Ki aynen beklediği gibi on dakika sonra onun geldiğini gördü. İlk başta kendisine yaklaşmakta bir tereddüt yaşadığı belliydi. Bianca ona ister istemez hak veriyordu, ne de olsa kimse kavga çıkartıp olay yaratan biriyle oturup konuşmak istemezdi. Yine de genç kız, Esther’deki bu önyargıyı yıkabileceğine inanıyordu. O gelip yanına oturduğunda, Bianca da oturuşunu düzeltti ve yüzünde geniş bir gülümseme oluşmasını sağladı. “Bunu yapmanı hiç beklemiyordum, aksine kapı dışarı edilmek için saniyeleri saymaya başlamıştım.” dedi cüretkâr bir sesle. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İmza Kargaşası Perş. Ağus. 18, 2011 6:15 pm | |
| Sesinde ki cüretkârlık Esther’i etkilemişti. ‘O çocuklar sıraya girdiklerinden beri başımı ütülüyorlardı. Ama bu konuda sende pek haklı sayılmazsın. Onlara öyle... Dalmaman gerekirdi.’ Şimdi bakıyordu da kız bayağı hoştu. Saçları sarı renkteydi ve gözleri de masmaviydi. Bakışlarını kızdan kaçırıp dışarıya bakmaya başladı. Babama benziyorum diye bir düşünce geçti içinden. Gördüğü her insana şehvet besleyen deli bir insana... Hayır. Ben o değilim. Ben annemin kızıyım. Birkaç kez içinde tekrarladı bu cümleyi. NY’de akşam olmuştu ve akşam görüntüsü otelin dışına hoş bir görüntü katmıştı. Eskiden Budapeşte’de annesi ile beraber pencerenin kenarın a oturur akşam oluşunu izlerlerdi. Birkaç kez gözlerini kırpıştırdıktan sonra yeniden kıza döndü. ‘Evet. Şuan Esther’le birlikte kırmızı bir koltukta oturuyorsun. NY’un en ünlü oyuncusunun yanında. Soruların olmayacak mı?’ Kızın soru sormak ister gibi bir yanı olmadığını fark etti. Belki de kız onun hakkında herşeyi biliyordu. Ünlülerin özel hayatı diye bir şey yoktu zaten. Her magazin dersinde, gazete köşelerinde her tarafta onlar hakkında konuşulurdu ve şimdilerde en geç ve en ünlü oyuncu olarak tanınan Esther’di. İnsanların tüm ilgisi ondaydı.
Kızın bakışları onu tanımak ister gibi bakıyordu. Daha yakın belki de. Bir arkadaş gibi... Belki de. NY’un zengin çocukları ile arkadaştı. Örneği Opelia, onunla beraber takılırlardı ve modellik çekimlerinde birlikte olurlardı. Aslında tek dostu o gibi gözüküyordu. Kıza bir kez daha döndü. Hoş bir kızdı bu yadırganamazdı belki de modellik bile yapıyordur diye düşündü. ‘İsmini hiç sormadım. İsmin nedir? Hadi özel görüşmemize başlayalım.’ Bu sırada kapıda menajeri belirdi. Elinde br tepsi ile beraber kahve getiriyordu. ‘Bol sütlü ve kremalı Esther. Sevdiğin gibi.’ Dedi ve kıza küçümseyici bir bakış attıktan sonra geldiği yoldan döndü. Esther kahveyi dudaklarına götürdükten sonra ‘Sorumu cevaplamadın?’ |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İmza Kargaşası Perş. Ağus. 18, 2011 6:40 pm | |
| Bianca sabahleyin bütün bunların başına geleceğini bilseydi, daha özenli geleceğini düşünüyordu. Gerçi çok kötü bir görüntü çiziyor değildi ama saçı dağılmıştı ve yüzü de saatler önce kıpkırmızı kesilmişti. Şimdi çok daha iyi görünüyor olduğunu yadırgayamazdı. Ama Esther’in kendisini incelemesi ile huzursuzlandı. Belki de büyük bir hata yaptığını düşünüyordu şu anda. Boşu boşuna zamanını harcadığını ve çekip gitmenin en doğru seçenek olduğunu. Bianca zihninden bu tür düşünceleri uzaklaştırdı ve onun dediklerine karşılık vermek için öncelikle derin bir nefes aldı. O sırada burnuna dolan parfüm kokusunu da fark etmemesi mümkün değildi. O gün düşündüğü parfüm olayı yeniden zihninde canlanmıştı bu yüzden. Yüzünde saçma sapan bir gülümseme daha belirdi. “Emin ol, o oğlanlardan daha beterleri ile karşılaştım. Hatta her gün uğraştığım bir ağabeyim bile var.” Aklına Martius’u getiren Bianca ona ağabey demekte bile zorlanıyordu aslında. Ne de olsa çok fazla yüz yüze geliyor sayılmazlardı ya da pek bir şey paylaştıkları. İkisi de birbirlerinin davranışlarını aşırı saçma buldukları için karşı karşıya geldikleri zaman mutlaka bir tartışma çıkıyordu. Hatta belki daha ötesi, birbirlerine fırlattıkları eşyaların kırılma sesleri odada yankılanıyor oluyordu. Bianca, Martius’un bazı konularda çok esnek davrandığı için ondan hoşlanmıyordu. Martius’un ise çok farklı sebepleri vardı elbette. Derin bir nefes daha alan genç kız, neden böyle bir zamanda kardeşine odaklandığını merak etti.
Aynı şekilde o da, Esther’in üstündekilere bakarken onun bakışlarının kurbanı oldu. Hala yüzündeki şüpheci ifade geçmiş değildi. Muhtemelen Bianca’nın çok konuşan bir tip olmaması da bunun en büyük nedenlerinden biriydi. Kendini bildi bileli iki lafı bir araya getirmekten hoşlanmazdı zaten. Genelde davranışlarıyla karşısındaki ile iletişime geçmekten hoşlanırdı o. Kelimelerin gücü denen şeye karşı inancı pek yok gibiydi. Esther’in sorduğu soru üzerine, “Bianca. Eminim çok duymamışsındır adımı, öyle ünlü biri sayılmam çünkü Manhattan çevresinde… Ya da hiçbir yerde.” Yüzünde umursamaz bir ifade oluşmasını sağlayan genç kız aslında Esther hakkında çok şey merak ediyordu. Ama bu tür sorular direkt yüzüne sorulabilecek şeyler değildi. Hem muhtemelen bu, aralarındaki bütün huzurun bozulmasına neden olacaktı. Çünkü Esther, Bianca’nın paparazzi olup olmadığından şüphelenecekti. Böyle bir şeyin olmasına izin vermek istemeyen genç kız hiçbir şey sormama kararı verdi. Sadece onunla birlikte zaman geçirmenin tadını çıkaracaktı. Hem belki onun merak ettiği şeyler olabilirdi. Nasıl iki tane oğlanın hakkından gelebildiği gibi… O olay aklına geldikçe sırıtan Bianca, içeriye giren menajeri bir an fark edemedi. Kendisine attığı kötü bakışları hissettiğinde başını o yöne doğru çevirdi. Esther’e kahve uzattıktan sonra Bianca’yı umursamayan kadın arkasına bile bakmadan oradan uzaklaşmıştı. “Sanırım menajerin benden pek hoşlanmıyor. Ya da bu görüşmeden.” Daha sonra bu durumdan rahatsız olmaya başlayan genç kız oturduğu yerde kıpırdanmaya başladı. Aslında böyle davranarak hiç kimseye yardım etmediğinin farkındaydı. “Böyle bir davranışta bulunmak zorunda değildin. Şimdi de zamanını çalıyor gibi hissediyorum. Yani şu an burada zorla oturuyorsan, benim için bu görüşmenin hiçbir değeri yok demektir.” |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: İmza Kargaşası Cuma Ağus. 19, 2011 8:11 am | |
| Esther kahvesinden bir yudum daha aldı ve kıza baktı. ‘Juilette kimseden hoşlanmaz. Zaman kaybı olarak görür. ‘ dedi. Fincanı yeniden masaya bırakırken kızın onu izlediğinden emindi. Sanki her hareketini dikkatle izlemek için programlanmış bir robot gibiydi. Bu düşünceyi hemen kafasından sildi. O hayranlarından biriydi sadece. ‘Ve doğruyu söylemek gerekirse zamanın azalıyor. İstediğin bir konuda konuşabiliriz.’ Dedi. Kızın biraz yüzünün asıldığı fark etmiş olsa da erken toparlanmıştı. ‘Bak ne dersin bu görüşmeyi burada bitirtelim ve başka bir gün konuşalım. Hatta sana telefon numaramı verebilirim. Çoğunlukla Juilette’in sorumluluğunda olsa da telefonumu arayabilirsin.’ Tepside duran bir peçeteyi aldı ve masada ki kalemlerden biri alarak telefon numarasını yazdı. Ardından mürekkebin fazla bulaşmamasını sağlamak için peçeteyi düz tuttuktan sonra kıza doğru uzattı. Gülümsedi ve koltuktan kalktıktan sonra uzaklaşmaya başladı. Tek bir kelime söylememişti kıza giderken. Sonra görüşürüz, İyi akşamlar gibi bir cinsten hiçbir şey söylememişti. Ama o kadar yorgun hissetmeye başlamıştı ki kendini daha fazla dayanamayacağını düşünerek hemen oradan kalkmıştı. Kapıda Juilette ile karşılaştı ama onun boş laflarını dinleyecek kadar kendini güçlü hissetmiyordu. Sonunda otel odasına çıktığında üstünü bir çırpıda çıkarttı ve saten beyaz pijamalarını giydikten sonra yatağına girdi. Kendini uykunun eşsiz sıcaklığına bırakmıştı.
Rp Out: Kafam durdu resmen hiçbirşey yazamadım neyse bitirdim işte. |
| | | Vladimir Chivas Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 87 Kayıt tarihi : 01/08/11 Nerden : Russian Boy
Bilgiler Puan: 20
| Konu: Geri: İmza Kargaşası Cuma Ağus. 19, 2011 11:34 am | |
| Esther F. Sandore : 8 Bianca Anne Griswold : 13 | |
| | | | İmza Kargaşası | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |