Duyurular | |
Gossip Girl | ~ NY gençleri neredesiniz? Dedikodularınızı bekliyorum. Bilgi için tıklayın.
Seviliyorsunuz. Xoxo |
Yönetim Kadrosu |
|
|
| Gitmek yada durdurulmak. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: Gitmek yada durdurulmak. Paz Ağus. 07, 2011 12:34 pm | |
| Kişiler:Ophelia Orieux&Desiree Schult Zaman: Öğlen saat iki civarı.
Sabah kalktığımda aklıma koyduğum şeyi yapacağıma karar verdim. Rusya'ya geri dönecektim. Asıl evime, benim asıl ülkeme, yaşamayı öğrendiğim yere. Burada annemle babamın işleriyle uğraşıp dururken, bir yandan da birbirlerini aldatmalarına katlanmak zorunda kalmak istemiyordum. Onlar benim ailemdi. Onları mutsuz görünce mutsuz oluyordum evet. Ama kızgındım bir yandan da onlara. Birbirlerini kandıracaklarını bu işi kısa yoldan bitirmeleri, boşanmaları gerekiyordu. Beni de her defasında para konusunun içine dahil ediyorlar, babam annemin çok para harcadığını söylememi, annem de babamın boş yere para harcadığını savunmamı istiyordu. Kafam karışmıştı artık. Neredeyse üniversiteye başlayacaktım ve artık onların çocukça kavgalarına katlanamıyordum. Aslında bu evden ayrılıp kendi evime geçme zamanım çoktan gelmiş de geçiyordu bile. Sonunda bu fikir bana yakın gelmeye başladığında saat dört buçuk falan olmalıydı. Sabah dört buçuk elbette. Düşünmekten kafamı patlatacaktım adeta. Ama sorun şuydu. Ben burada bir ev tutmak istemiyordum. Büyüdüğüm, akrabalarımın bir çoğunun olduğu Rusya'da okumaya devam etmek, mümkünse üniversiteye de orada giymek ve ailemle uzun süre görüşmemek istiyordum. Özlemeleri umurumda değildi. Her gün canımın sıkılması artık bunaltmıştı beni. Bu benim hayatımdı ve ben bir kere yaşayacaktım. O yüzden kararlarıma karışamazlardı.
Kalktım ve yatağımı düzelttim. Her uğraş bana düşünmek için azıcık daha vakit kazandırıyordu. Yumuşak, etrafında beyaz tüyleri olan yastığa da benzeyen terliklerimi ayağıma geçirdim ve odanın içindi toplamaya koyuldum. yerlerdeki parkeler, camdan giren cılız güneş ışığı ile parlıyordu. Koyu mor perdeler, aralardan güneş ışığını sızdırırken, ufacık açık olan camdan içeri rüzgar giriyor ve perdeleri sallandırıyordu. Yerlerde birçok ayakkabı ve kıyafet bırakmıştım. Annem tembihlemiş olmalıydı hizmetçilere. Toplamamaları ondan olsa gerekti. Ama umursamadım. Kendim toplayacaktım ve uzun süre de bozulmayacaktı bu ada. Parlak gümüş rengindeki özel yapım masanın üzerinde CD 'leri kutularına koydum ve rafındaki beyaz yerlere yerleştirdim. Yerdeki ayakkabıları tek tek gümüş üzerine mor yuvarlak desenli dolabımın içine düzenlice dizdikten sonra, yerdeki kıyafetleri alıp, banyodaki kir yığınına attım. Bir hafta da bu kadar kıyafet değiştirdiğime inanamıyordum.
Oda sonunda düzeldiğinde, koyu mor perdeleri sonuna kadar açtım ve yere kadar uzanan camdan, cılız ışıklar yerine bol bol ışık girmesine izin verdim. Koca pencereyi biraz daha açtım. İçeride biraz oksijen olmalıydı yaşayabilmem için. Daha sonra odamın kapısını kilitledim ve duşa girdim. Ilık suyun beni daha da kendime getirmesiyle rahatlamış ve son kararımı vermiştim. Gidecektim. Burada sıkıntı çekmektense kısa bir süre, en azından alışana kadar, sıkıntı çekmek daha kolayıma gelmişti. Tekrar yastığa benzeyen terliklerimi ayağıma giyip banyodan çıktığımda, vücudumdan parkelere damlayan sular eşliğinde dolabıma gittim tekrar. Gümüş yüzeyinde yüzümü görmek mümkündü. Yüzümden de her halim belli oluyordu. Son derece sıkıntılı ve yorgun. Umursamadan dolabımı açtım ve pembe , dizimin neredeyse bir karış yukarısında bir elbise çıkardım. Elbisenin göğüs kısmından bel kısmına olan yeri vücuduma tam olarak yapışıyor, etek kısmı ise hafif kabarıktı. Vücudumu saran kısmında, tam göğüslerimin arasındaki hizada yaklaşık on tane gümüş rengi düğme duruyordu. Pembe askıları biraz omuzlarımı çekiştirdiğinden kısa olan elbiseyi biraz daha yukarıya çekmek zorunda kalmıştım. Ayakkabılarımın olduğu tarafı da açtım ve aslında daha yeni koymuş olduğum, gümüş rengi düz ve onu kapalı olan ayakkabıyı çıkardım. Daha sonra aynanın karşısına geçtim ve kızıl rengi saçlarımı kurutup, doğal bir şekilde dalgalı durmasını sağladıktan sonra, belirgin bir pembe renk ruj sürdüm. Gözlerimi çok hafif renklendirdim ve parfümü üstüme boşalttım. Daha fazla süslenmeye gerek yoktu. Sadece yolculuk yapacaktım.
Daha sonra dolabımı tekrar açtım ve yanıma bana bir hafta yetecek kadar kıyafet aldım. Valizim dolduğunda, yanıma fazlasıyla da para ve kredi karlarını aldım. Ev tutmak,eşya almak, kıyafet ve ayakkabıları tamamlamak için yeterli olacaktı elbette. Daha sonra çantamı ve telefonumu da alarak odadan çıktım. Aşağıya elimde valizle indiğimi gören annem, şaşırmış mavi gözlerini bana dikmişti. Biraz kızgın biraz da endişeli görünüyordu. Babam da beni görmüştü ama umursamamıştı. Ne düşündüğümü anlıyordu çünkü. Eğer elinde olsaydı bunu yapacak ilk kişi o olacaktı zaten. "Nereye gidiyorsun Desiree?" "Rusya anne Rusya. Büyüdüğüm ve çocukluğumu çok güzel yaşadığım o yere gidiyorum. " "Kimden izin aldın peki?" "İzin alacak yaşı çoktan geçtim anne. Bana gereken parayı babam veriyor zaten, şikayet edecekse sadece o edebilir. Ve gördüğüm kadarıyla oda beni destekliyor." dedim ve babama baktım. Babam evet anlamında başını salladı ve gülümsedi. O da benim biraz rahatlamam gerektiğini düşünüyordu. Annemi umursamadan, kahvaltı etmemeye de razı olarak çıktım evden. Yaklaşık bir saatlik uzaktaydı hava alanı. Neden bu kadar uzaktaysa...
Olabildiğince hızlı geçtim yolları, kimi zaman kırmızı da bile geçtim ve neredeyse bir yayaya çarpıyordum. Ama geç kalacaktım. Saat ikiyi on geçe bir uçak vardı ve ondan sonraki uçak arızalı olduğundan, saat beş gibi kalkacaktı başka bir uçak. O kadar bekleyemezdim. Hava alanına geldiğimde hızlıca arabamı park ettim ve valizimi alıp koşar adımlarla biletimi aldım. Kadın kalkmasına çok az bir vakit olduğunu ve acele etmemi söyledi. Ama yapacak bir şey yoktu. Önce bulduğum ilk yerden para çekmeliydim. Hava alanında bir o yana bir bu yana koşuyordum topuklularla. Paramı çekmiş, şimdi de uçağa yetişmeye çalışıyordum. Önüme bakmam gerektiği nedense hiç aklıma gelmiyordu. Birine çarpıp elimdekiler yere düşüp etrafa yayıldığında, aynı şey çarptığım kişinin de başına gelmişti. Tüm eşyalarımı topladım ve çantama yerleştirdim. Aksilik bu ya, bu sefer de fermuarı kapanmıyordu. "Özür dilerim bayan. Uçağımı kaçırmak üzereyim af edersiniz."
|
| | | Ophelia Orieux Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 88 Kayıt tarihi : 07/08/11 Yaş : 32 Nerden : Moskova Lakap : Oph, Ophe, lia
Bilgiler Puan:
| Konu: Geri: Gitmek yada durdurulmak. Paz Ağus. 07, 2011 2:06 pm | |
|
"Artık burada daha faza kalamam ben." Sarı saçlı güzel kız burnundan soluyordu adeta. Sertçe bavulunu gardıroptan çekip yatağın üstüne koydu ve bağırmaya devam etti. "Olmuyor Jason, anlamıyorsun. Yapamıyoruz." Seri adımlarla dolaba doğru gidip askılardaki eşyaları tek tek çıkarıp yatağa fırlattı. Kaşlarını çatmış ve aralarında ince bir çizgi oluşurken dudaklarının ucu aşağıya doğru seğiriyordu. Bir yanı gitmek istemese de öbür tarafı daha ağır basıyordu. Sinirleri her zaman sevgisinden baskın olmuştu. Ona üzgün gözlerle -sadece bakan- adamın gözlerine bakmıyordu bile. Baksa biliyordu. Her şey daha da sessizleşecek, sevgisi daha baskınlaşacak ve gitmekten vazgeçecekti. Yo, hayır bu sefer böyle olmasına izin veremezdi. Bu sefer hiç bir şey yokmuş gibi davranmayacaktı. Olayları zihninde canlandırdıkça sinirlerinin damarlarında olan yükselişini hissediyordu. Keskin, mavi gözleriyle adamın gözlerine delici bir bakış attı. Eşyalarını bavula tıkarken adamın hala orada duruyor olması sinirlerini kat ve kat arttırıyordu. Niye ona engel olmuyordu ki? Niye onun durmasını sağlayacak olan tek kelimeyi dudaklarından çıkarmıyordu? İçinden geçen hüzün dalgasının üzerini nefretle örtmeye çabaladı. "Mirela" boğazını yırtarcasına bağırdı hizmetkarına. Saniyenin onda birini geçmeden yatak odasının kapısında belirdi kadın. Belki de bizi dinliyor diye düşünmeden edemedi Ophe. Ama şimdi önemli olan bu değildi. Zayıf bedeniyle patronunun ağzından çıkacak tek kelimeyi yerine getirmek için hazırdı.
"Mirela, şoföre söyle hava alanına gidiyoruz." Kadını şöyle süzdü. O onun sağ koluydu. Onsuz pek bir şey yapamazdı. Beceriksizdi. " Hazırlan, sen de benimle geliyorsun." Kadının şaşkın bakışlarını umursamıyordu. Orada bulabilecek miydi ona sadık birini? Bundan pek emin değildi. Kadının çocukları vardı. Onu yanında kaç bin kilometrelik yere götürmesi haksızlık olurdu. Ama isterse çocuklarının yanına gidebilirdi. Hatta Ophe Manhattan'a alıştıktan sonra onu geri bile gönderebilirdi. Kadının konuşmasına fırsat bile vermeden işaret parmağını kapıya doğru uzatıp git işareti yaptı. Her şeyin bu kadar kolay olması canını yakıyordu. Jason'un varlığını görmezden gelerek bavulunun yanına doğru yürüdü. Şimdilik bu kadarı yeterdi. Oraya tamamen yerleşince eşyalarının tamamını göndertirdi. İç güdüyle elini boynundaki kolyeye götürdü. Onu sevdiği erkek almıştı. Birlikte olduğu günden itibaren hep boynundaydı. Gözleri yavaşça ona doğru kaydı. Göz bebeğinin ince bir zar gibi titrediğini görebiliyordu. Hep böyle yapardı. Kendini sıkardı.Hemen buradan kurtulmalıydı. Bavulunun kapağını sertçe kapattı ve fermuarı zorlayarak çekti.
Cılız kollarıyla bavulunu bi yandan çekiştirirken öbür yandan şoföre sesleniyordu. Odadan dışarıya çıkabilmişti sonunda. Bu zor kısmıydı. Diye geçirdi aklından. Sağ elini boynunun arkasına götürüp nazikçe çıkardı kolyeyi odaya tekrardan girip komedinin üstüne yavaşça bıraktı. Artık onu takmasının bir anlamı yoktu ikisi içinde. Jason hala ayakta duruyordu. Sağ elini yumruk yapmıştı. Kendini hala sıkıyordu. İçinde korku hissetti biraz. Şoförü koşarak gelip bavulunu aldı ve önden yürüyerek arabaya doğru taşıdı. Yuvarlak kemik çerçeveli güneş gözlüklerini gözlerine indirip merdivenlerden hızlıca indi. Ne kadar hızlı kurtulursa o kadar iyiydi. Mirela'ya taksi tutmak isterdi ama buna zamanı yoktu. Bir sonraki uçak biletini ona ayarlardı.
Arabanın camından villaya doğru baktı. Huzursuzca kıpırdanıp arkasına yaslandı. "Bu kadar kolay mıydı?" Fısıldadı kendi kendine. Gözlüklerle örttüğü mavi gözlerinden yaşlar akıyordu. Ağlayanlardan, ağlamaktan nefret eden güzel kız içli içli ağlıyordu.
---
"Bir şey alır mıydınız efendim ?" Tepesinde bekleyen sarışın hostesin sesiyle irkildi. Yeni bir gün, yeni arkadaşlar, yeni okul... Bunların heyecanıyla keyifli bir şekilde arkasına yaslandı. "Nescafe alabilir miyim? Şekersiz olsun." Gözlüklerinin ardından yumuşakça gülümsedi. Manhattan'a varmalarına on beş dakika kalmıştı. Hafızası dün akşam yaşadıklarını gözüne gözüne soksa da o yaşananlara inat gülümsemeye çalışıyordu. Gözlüklerini kafasına doğru kaldırdı ve küçük çantasından minik bir ayna çıkardı. Gözleri hafifçe kızarmıştı. Ama ağladığı belli olmuyordu. Güneşe de alerjisi vardı zaten. uçları hafifçe karışmış saçlarını ince parmaklarıyla düzeltti ve hafif bir tebessümle aynayı yerine koydu.
Uçaktaki koca bavulu aklından çıkmıştı. O kadar ağır şeyi eve kadar taşıması imkansızdı. Herkes uçaktan içince hostes kabinine doğru yürüdü. " Merhaba, bana yardım edebilecek biri var mı? Eşyalarım çok ağır da..." Alt dudağını hafifçe sarkıttı. Havalı, dalgalı saçlı bir host ricasını kabul etti.Ve birlikte uçaktan aşağıya doğru indiler. Kol çantasını dirseğinde taşıyordu. Fermuarının yarısı açık kalmıştı. Platform topuklu ayakkabısının üzerinde nazik adımlar atıyordu güzel kız. Ta ki ona çarpıp, onu yere düşüren kişiye kadar. Gözlüğü gözünden düşmüş, Sarı saçları birbirine karışmış. Yarı fermuarı açık çantanın içindeki her şey yere doğru düşmüştü. Makyaj malzemelerini, günlük pedlerini çabucak toplayarak ayağı kalktı. Kızın hızlıca mırıldanmakta olduğu şeyi umursamadı bile. " Niye önüne bakmıyorsun ki sen? Uçağı kaçıracakmış? Bu benim sorunum mu acaba? Senin yüzünden kos koca hava alanında rezil oldum." İç çekti. "Hiç bir yere gitmiyorsun. Herşeyin bir bedeli var. Sen beni orada öylece düşürdün beni rezil ettin. Bundan sonra görürsün. Zaten ben buralardayım. Sen de bir yere gidemeyeceksin." Burnundan soluyordu. Tek elinle sap gibi duran hosttan destek aldı ve kıza doğru döndü. Yorulmadan aralıksız konuşuyordu. Söyleyecek sözleri bitmiyordu. Sanki dün akşamki hırsını bu kızdan alıyor gibiydi. Kız aceleyle gidecekken kızın kolundan tutup kendisine doğru çekti." Sana hiç bir yere gidem-" Rusya uçağının kalktığını haber veren anons Ophe'nin duraksamasına sebep oldu.
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Gitmek yada durdurulmak. Paz Ağus. 07, 2011 2:41 pm | |
| Bütün aksilikler beni bulmalıydı. Annem arkamdan fazla kötü söz söylemişti anlaşılan. Her şey bu kadar üst üste gelmek zorunda mıydı? Normalde şansı hep iyiydi. Her konuda. Şans oyunları bile hep bana çıkardı, kumarda daima ben kazanırdım, kısa çöpü çekme yarışında da kısa çöpü hep ben çekerdim. Ama şimdi? Bugün? Bu kız gerçekten sinirimi alt üst etmişti. Ben ona yanlışlıkla çarptığımı söylemeye çalışsam da nefes almadan konuşuyor ve kolumdan da tutuyordu. Kolumdan tutması beni olduğum yere sabitlemeye yetmişti. Oldukça sert tuttuğu gibi herkesin ortasında bana bağırıyor ve kolumu acıtıyordu. Hiç sesimi çıkartmıyordum. Mutlaka birine sinirlenmiş olmalıydı. Belki hostesler, belki valizini taşıyan adam... Ama benim aklımdaki tek şey Rusya uçağıydı. Eğer onu kaçırırsam, muhtemelen bir daha kini beklemeyecektim. Zaten görevli de sadece beş kişilik yer olduğunu söylemişti. Onlar da birinci sınıf değildi. Ben kızı umursamamaya devam ettikçe o daha fazla konuşuyor ve daha fazla öfkeyle bakıyordu bana. Kahveden kızıla çalan saçları ve keskin mavi gözleri vardı. Oldukça zayıf ve uzun sayılabilirdi. Sinirli yüzü, kızarmış ve bağırırken sanki nefes almayı unutuyormuş gibiydi. Üzerini aceleyle giymiş gibiydi, çünkü onun kadar güzel bir kız mutlaka abartılı bir şey bulundururdu üzerinde. Belki de o sadeliği seven biriydi. Yada farklı biri. Ama burada durup zamanı çalan, bana bağıran bir New York kızı gerçekten farklı olamazdı. Diğer sürtüklerden bir farkı yoktu belki de. Ama yinede yargısız infaz yapmayacaktım. Ona baktığımda kendimi görüyordum çünkü. Anne ve babama olan sinirimi, bazen arkadaşlarından çıkarmıyor değildim ben de. Yada biriyle kavga etsem, yakınımdakiler daima hedef tahtam oluyorlardı benim. Öylece donup kalmıştım.
Ses çıkaramadığım gibi, aptalca ona bakıyordum.Kafam patlayacak gibiydi. Sesim kısık çıkıyordu ama ben de bir yandan ona derdimi anlatmaya çalışıyordum. Sürekli, lütfen, diyor ve kolumu çekmeye çalışıyordum. Ama gözü dönmüş gibiydi. Kalbinde sanki sadece nefret ve öfke vardı. Belki de egosunu tatmin ediyordu. Ne yapacaksa umurumda değildi. Uçağı kaçırmadan önce artık bırakmalıydı kolumu. Sonunda , lütfen, diye bağırdığımda sustu. Ama aynı zamanda bize Rusya uçağının kalktığı haberini veren anons eşlik etmişti. Ona olan sinirim çok fazlasıyla artmıştı. Artık onu ben azarlamalıydım belki de küçük bir çocuk gibi. Eline ne geçmişti şimdi? Uçağımı kaçırmış, vermiş olduğum para da boşa gitmişti. Ona o kadar sinirlenmiştim ki, kolumu tutan elini bir hışımla ittim ve keskin mavi gözlerine, benim buz mavisi gözlerimi sabitledim. Sadece bana bakıyordu artık. Belkide yaptığı yanlışı fark etmişti ama artık iş işten geçmişti ve ben patlamak üzereydim. "Benim sana ödemem gereken bir bedel var öyle mi? Sen bana asıl uçak parasını ödemek zorunda kalacaksın aptal!" dedim . Sadece ona bakıyordum. Ne diyeceğimi bilemesem de, içimden ona küfürler sayıyor ve onu boğuyordum. Ama sadece içimde. Bunu dışarıya vuramayacak kadar terbiyeli ve saygılıydım. Bu kızgın cümleyi sessiz kurmamın da sebebi buydu. "Tanrım sen kendini ne sanıyorsun? Söylesene! Senin yüzünden uçağı kaçırdım ve gidebileceğim başka bir yer de yok! Özür dilemiştim senden, daha ne yapabilirdim ki." dedim yine sakin ama öfkeli çıkan bir ses tonuyla. Elimde olsa, yetiştirilme tarzıma uysa o kızı oracıkta boğardım. Ama elbette böyle bir şey yapmayacaktım. Sadece öfkeli gözlerle ona bakıyordum. |
| | | Ophelia Orieux Lütfen rütbe edininiz
Mesaj Sayısı : 88 Kayıt tarihi : 07/08/11 Yaş : 32 Nerden : Moskova Lakap : Oph, Ophe, lia
Bilgiler Puan:
| Konu: Geri: Gitmek yada durdurulmak. Ptsi Ağus. 08, 2011 6:48 pm | |
|
Öfkesi bütün benliğini ele geçirmişti. Tanımadığı kıza karşı çok kaba davranmıştı. Belki onunda kendisi gibi sorunları vardı. Bilemezdi ki. Kendi egoistliğinden utandı. Kızın kolunu sıktığı parmaklarını yavaşça gevşetti. Uçak parasını mı dert ediyordu şimdi? Belki de durumu o kadar kötüydü. Suratını ekşitmek istedi ama onu süzdüğünde fakir biri gibi görünmediğini düşündü. Kızıl saçlı kız baştan aşağı marka giyinmişti. Çakma olmayacak kadarda gerçek görünüyordu. Çakma olan ürünü on metre öteden tanırdı Ophelia. Boğazını temizledi " Şey... Ben gerçekten özür dilerim." Parmaklarını saçlarının arasında gezdirip iç geçridi. İçten içe pişman olmuştu. Yüzündeki mimikerin değişmesine engel oldu. Kızın gidecek yeri yoktu. Onu ortada da bırakamazdı zaten. Belki evden atılmıştı. Herkes böyleydi. Oda ailesinleyken kavga eder, evden kaçar parası bittiğinde mecburen geri dönerdi. Ya da bir arkadaşı yoktu. Yaptığını belki de sadece bir şekilde telafi edebilirdi.
- "İstersen bana gelebilirsin." Duraksadı. Evin halinden haberi yoktu ki. Belki de leş gibiydi. Ama leş gibi evde de kalamazdı. Otele gitmek en iyisi olurdu ikisi içinde. Kol çantasına elini daldırıp cep telefonunu aradı. Mirela bir kaç saate burada olurdu. Telefonuna aceleyle bir kaç numara yazdı ve kulağına dayadı. Sol elini beline koyup sağ ayağını yere vurmaya başladı. " Mirela" dedi. Ciddi bir ses tonuyla. "Sen bugün benim eve geç. Evin ne durumda olduğunu bilmiyorum. Ben otelde kalacağım." Konuşurken yere doğru bakıyordu. Kafasını yavaşça kaldırıp telefonu kapattı. Gözlerini, kızıl saçlı kızın gözlerine eşleştirdikten sonra ekledi. " İstersen otele gidelim. Sanıyorum ki benim de gidecek bir yerim yok." Yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirirken kızın vereceği ce vabı merakla bekliyordu.
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Gitmek yada durdurulmak. Ptsi Ağus. 08, 2011 7:32 pm | |
| Yaptıklarından pişman gibiydi. Söylediklerinden de. Elini yavaşça benden uzaklaştırdığında suratındaki ifade değişmişti. Ama eminim değiştirmemeye çalışıyordu. Onun gibi olanları tanırdım. Marka giyinen, elindeki çantasının içinde tahmin edemeyeceğin bir değerde mücevherleri olan, bir telefonuyla istediğini elde edenlerdendi. Biran kendimi kötü hissetmiştim. Belki çantamda bir hazine taşımıyordum,ki banka kartları hazine sayılırdı, ama marka giyiniyor, istediğimi telefonumla elde edebiliyordum. Peki bu kız neden bana fazlasıyla kibirli ve itici gelmişti? Kendimde onu görüyordum. Elbette aynı kişi değildik. Elbette farklı yaşamlarımız, farklı karakteristik özelliklerimi vardı. Ama hayatın bize sunduğu şans, birleştirdiği yer aynıydı. Kaderler sanki tanışmamızı, benim dışarıdan böyle bir izlenim verdiğimi anlatmaya çalışıyordu bana. Belki de annemle babamın yanından ayrılmamalıydım. Onları birleştirmek, çocukça davrandıklarını söylemek en iyisiydi. Onlar için çabalayacağım yere kaçmayı, uzaklaşmayı tercih etmiştim. Bu bana göreydi. Evet tam bana göre. Hayatım boyunca bir şeylerden kaçmıştım. Ağabeyim evi terk ettiğinde, onu geri dönmesi için ikna etmeyi değil bir süre onunla konuşmamayı tercih etmiştim. Annemi bir adamla öpüşürken yakaladığımda, onunla konuşarak neler olduğunu anlamayı değil, ağabeyimle bir süre yaşamaya karar vermiştim. Annem babama onu aldatamayacağını söylerken, sen de aldatıyorsun demek yerine yine ağabeyimin yanında bir süre kalmayı seçmiştim.
Her şeyden kaçamazdım. Bugün bu kız, yarın bir başkası mani olacaktı belki. Ama eninde sonunda sürekli söylemek istediklerimi söylemek zorunda kalacaktım. Belki de ben söyleseydim, anneme ,babama yada ağabeyime kızıp onları birleştirmek için elimden geleni yapsaydım. bugün mutlu bir aileye sahip olacak, bu kızla bu şekilde karşılaşıp rezil olmayacak, belki de başka şekilde tanışıp iyi arkadaş olacaktım. Kaderimi kendim çizdiğime inanırdım. Ve kaderimi en kötü şekilde çiziyordum. Buna devam etmemeliydim. Kız bana onda kalabileceğimi söylediğinde, beni fakir ve kimsesiz biri olarak düşünmüş gibi gelmişti. Ama aslında öyle değildi elbette. Onda kalabileceğimi söyleyip, kıyafetlerime bakması, marka giyindiğimi fark etmesine işaretti elbette. Belki de derdimi anlamıştı. Her ne kadar insanların farklı olmamasından yakınsam da ben de onlardan biriydim. Bende çoğu genç gibi her istediğimde evi terk edebiliyordum. Ama sanırım o bu yüzden burada değildi. Merak etmiştim , neden buradaydı? Telefonunu alıp konuşmaya başladığında, burada yaşamıyor gibi gelmişti. Evinin ne durumda olduğunu bile bilmiyorsa... Ama benden özür dilemesi tüm sinirimi alıp gitmiş ve ona sıcakkanlı tarafımla bakmaya başlamıştım. Yine de bu kadar kolay değildi her şey. Tanımadığım birinin evine gidebileceğim hakkında büyük şüphelerim vardı. "Birincisi, beni rezil edebileceğin kadar rezil ettin. Özür dilediğinin farkındayım ama, gerçekten benimle aynı ortamda kalabileceğinden emin olamazsın değil mi? Yani evden bir sinirle çıkıp burayı terk etmek istemiş olabilirim ama hala yaşamak istiyorum." dedim ve güldüm. |
| | | | Gitmek yada durdurulmak. | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |