Duyurular | |
Gossip Girl | ~ NY gençleri neredesiniz? Dedikodularınızı bekliyorum. Bilgi için tıklayın.
Seviliyorsunuz. Xoxo |
Yönetim Kadrosu |
|
|
| || 548 Numaralı Oda || | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: || 548 Numaralı Oda || Ptsi Ağus. 02, 2010 9:55 am | |
| Zaman: Öğlen saatlerinden geceye kadarKişiler: Esme Adorée, Jake Carter HallŞahıs eki: KarışıkVe sonunda, ülkemde...Mad Nights da kötü bir geceden sonra eve geldim. Partide gereksiz bir kız, kafamı attırmış, ama ben de ona dersini vermiştim. Benden sonra ne oldu hiç bir fikrim yoktu. O anda tek algılayabildiğim, telefonuma gelen GG haberiydi...Haber benle değil, eski sevgilim Hall ile ilgiliydi... Normalde ona soyadıyla hitap etmem, J derim ya da sinirlendiğimde, bozulduğumda, resmiyet gerektiren zamanlarda Jake derim. Daha doğrusu derdim. O geceden sonra Hall diye hitap ediyorum, çünkü yabancılara soyadıyla hitap edilir... Beni üzen kısım; Hall'in aşk hayatı değil, çok yakın arkadaşımın aşk hayatının onunkiyle birleşmesiydi ve benim hiç bir haberim olmamasıydı. Bu olaylar beni yıpratıyor...O gecenin devamını hatırlamıyorum, sadece ağlayarak arabayı sürdüğümü, eve gelince şarap dolabımı boşalttığımı hatırlıyorum. Sanırım bir şişenin sonu da hayal meyal aklımda... Sabah kalktığımda iki boş şarap şişesi, viski dökülmüş kadife koltuk, açılmış ama yenmemiş cips paketleri ve o öğlene Paris'e 1. sınıf uçak bileti beni karşıladı... Ne yazık ki bilet hakkında hiç bir fikrim yoktu... Baş ağrısıyla şişeleri ve çöpleri çöpe atıp. Koltuğun üstü belli olmasın diye kırmızı eşarbımı örttükten sonra, bileti kullanmaya karar verdim. Uzaklaşmak iyi gelebilirdi... Büyük çantamın içine cüzdanımı, pasapotumu, kredi ve banka kartlarımı atıp hiç kıyafet almadan evi terkettim. Siyah Citroen arabama binip, havaalanına gittim. Arabamın anahtarını görevliye bırakıp, ona bırakması gereken yeri tarif ettim. Eline de yüklü bir miktar para verdim.Havaalanı, hafta sonu olduğu için tıklım tıklımdı. Gerekli işleri hallettikten sonra, bir süre bekleme yerinde bekledim. Çok farklı yapıda insanlar gelip geçiyordu. Hepsini tanımak istiyordum...Vakit geldiği zaman, uçakta gözümü kapattım. Ve açtığımda Eiffel kulesi bana hoşgeldiğin diyordu. Sanırım uzun zamandan beri ilk defa kendimi bir yere ait gibi hissettim. Her ne kadar kötü anılarım burada geçmiş olsa da, burası benimdi. Herkes benim gibiydi... Ve ben buraya aittim bunu her hücremle hissediyordum... Uçaktan indiğimde, geriye ne baş ağrısı ne de mide bulantısı kalmıştı. Kendi insanlarım bana gülümsüyor, hoşgeldin diyor ve tüm sevecenlikleriyle beni kabul ediyorlardı. Güneşli bir hava vardı ama bunaltmıyordu. Taze ve ferahtı. Havayı içime çekip, şükrettim. Gözlerim doldu ama bunu engellemedim, çünkü ben ait olduğum yerdeydim ve ağlayabilirdim. İstediğim kadar... Bir taksi durdurdum, şöförü ince yapılı kemikli bir tipti. Gülümseyerek;"Où irez-vous?" Kibarca, nereye gitmek istediğimi sordu... Ona annemin otelinin ismini verdim. Déesse de la Chambre. Bu oteli Paris'te kime sorsak bilirdi. Çok lüks bir oteldi ve çok güzeldi. Şöför ismini duyunca bana karşı tutumu değişti, çünkü o otele giden insanlar genelde ünlüler ve iş adamları olurdu. Ya da onların çocukları... Benim gibi. Ama babamın veya annemin kimliğiyle ön plana çıkmak istemiyordum... Araba yolculuğu sırasında, gözlerimi camdan ayırmadım. Sanki ilk defa görüyordum. Hayır, bu caddelerde geçirmiştim zamanımı... İşin kötüsü her parça bana Alex'i hatırlatıyordu... Paris'in her köşesinde bir anı vardı... Köşedeki pastanede portakal suyumu bir kızın üstüne boşaltmıştım, çünkü Alex'e yiyecekmiş gibi bakıyordu. Alex bu haraketime bayılmıştı... O, kıskanmaktan hoşlanan bir erkekti, bense çok kıskanç bir kız... İlerideki bankta uyuyakalmıştık... Çünkü iki gece boyunca, hiç uyumayıp sürekli konuşmuştuk, sonunda dayanamamıştık... Sabah polisler bizi karakola götürmüştü. Ama babamın ve annemin ismini duyunca bizi güzel bir odaya alıp çay ikram etmişlerdi... Arka sokaktaki dövmecide dövme yaptırma kararı almıştık. İsimlerimizi yazcaktık, aşkımızın kalıcı olması için. Her şeyi ayarlamış masaya oturmuştuk ki, ikimizde korkup vazgeçmiştik. Mazeret olarak, bizim aşkımızın daima kalıcı olmasının yeterli olduğunu söylemiştik... Öyle miydi? Belki de o dövme daha kalıcıydı...Bunları düşünürken, sürekli ağlıyordum. Şoför, geldiğimizi söyleyince kendime geldim. Büyük ihtişamlı otel beni karşılamıştı. Hiç değişmemişti, gitmeden önce yeni işletmecisini tehtid etmiştim. Eğer, bu otelin tek bir parçasını değiştirirsen, bu sokaktan bile geçemezsin diye... Korkmuş demek ki.. Korkacak elbet, çünkü buna yetecek gücüm var. Taşıdığım tek çantayı alıp, otelin merdivenlerini çıktım. Kapıda duran görevli değişmişti, onu tanımıyordum ama o beni hemen tanıdı. Çantamı almak istedi ama izin vermedim. Resepsiyona gidip, kendimi tanıttım. Gerçi tanıtmama gerek kalmadı, hepsi beni tanıyorlardı. 548 numaralı odanın anahtarını verdi, yanımda da bir hizmetli gönderdi. Görevli, geniş asansörüne binip, düğmeye bastı. Bende arkasından... Bir kaç sessiz saniyeden sonra, ben konuşma başlattım."Ne zamandır burdasın?" dedim. Aslında çok ilgilnmiyordum, ama ileride burayı işletme ihtimaline karşı iyi bir insan gibi gözükmeliydim. "İki yıldır." dedi. Evet. Sanırım gerçektende ilgilnememişim. Biraz bozulmuş gibiydi. Bende biraz utandım. "Babam mı tembih etti, gelince böyle davranmanızı?" Evet, bu biraz kaba bir soru olabilirdi, ama cevabını merak ediyordum. "Hayır, efendim. Biz size daima böyleyiz." Evet. Babam tembih etmiş.Asansörün geldik anlamına gelen sesi, beni çok rahatlattı. Çünkü verecek cevabım yoktu. Sadece gülümseyip önden yürüdüm. Yolu göstermek istedi ama ben bilmiş tavırlarla odaya kendim gittim. Elindeki kartı kapıdan geçirip, bana kapıyı açtı. Ben de teşekkür edip, kartı aldım. Bahsişini verip gönderdim. Oda'nın numarası 548'di. Ben her geldiğimde bu odayı alırdım. Dizaynı biraz daha farklıydı diğer odalardan. Burada genelde sanatçılar kalırdı. Çantamı mavi koltuğun üstüne atarak, Eiffel manzaralı camdan sokakları izlemeye koyuldum.- Görünüm:
[url=https://scandalouslife.yetkin-forum.com/javascript: window.close()][/url]
En son Esmeraude G. Adorée tarafından Cuma Ağus. 06, 2010 3:42 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 4 kere değiştirildi |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Salı Ağus. 03, 2010 7:02 pm | |
| Uçaktan indikten sonra kulaklarımdaki uğultunun geçmesi için resmen büyük bir çaba sarf etmiştim. Lanet olası tıpaları bulsaydım eğer takar ve rahatça uçabilirdim. Kafamı iki yana sallıyordum kiraladığım limuzinin arkasında otururken. Yanımdaki çantamda duran laptopa gitmişti bir an elim. Daha sonra ise vazgeçerek cebimdeki telefonu çıkarmıştım. Buraya gelmekteki amacım neydi ?! Esme. O zaman hemen Esme'yi arayıp zaman kaybetmeden yanına gitmeliydim. Evet, çok zaman olmuştu. Çok özlemiştim, çok. Claire'i sevmediğimden değil. Ama Esme hep çok ayrıydı. Ben aşıktım ona. Kimseye aşık olmamıştım bu zamana kadar ondan başka. O tekti benim hayatımda. Hepte tek olacaktı. Belki zaman gelecek evlenecektim ama değişir miydi bilmiyordum. Telefonun açılmış olması ve onun kulağımda çınlayan yumuşak sesi, sertleştirmeye çalıştığı yumuşak sesi demek daha doğru olurdu. Güzel Esme, ne kadarda hata yapmıştım onu ailemle tanıştırıp bağlılık yüzüğü takarak. Tek sorunumuz bu olmuştu değil mi ? Seviyordu yoksa beni sevmişti. Sesindeki gariplikten sarhoş olduğunu kolayca anlamıştım. Özlediğini duyunca seviniyordum sanırım. O da özlediğini sandığını söylemişti ama telefonumu açtığına göre bal gibi özlemişti. Yine aynı oteldeydi. Büyük ihtimal oda numarası da 548 olacaktı. Telefonu kapar kapamaz yüzümdeki mutlulukla şoföre otelin adını söyledim. Şoför sağa kırarken direksiyonu bende keyifle viskimi yudumluyordum. Otele geldiğimizi söylemek için şoför kabinindeki adam arıyordu beni, yani arka tarafı oturduğum yeri. Telefonu cevaplamadan direk kapıyı açıp limuzinden inmiştim. Telefonumu unuttuğum koltuktan alarak şoföre fransızca bir kaç kelime ile bagajımı bir oda tutarak oraya çıkarmasını söylemiştim. Ben hemen Esme'ye gidecektim çünkü. Gidip sarılmak istiyordum. Biliyordum bir daha asla barışamazdık ama kollarımla beline sarılmayı o kadar çok özlemiştim ki, kokusunu da çok özlemiştim. Her şeye rağmen bugün onunla olmak istiyordum. Sadece otursa karşımda o da yeterdi. Düşünürken birden asansöre binmiş olduğumu farkettim. Kaçıncı kattı net olarak hatırlayamasam da görevli sayesinde kolayca bulmuştum katı. 548 numaralı odasının kapısına geldiğimde derin bir nefes alarak kapıyı tıklatmıştım. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Salı Ağus. 03, 2010 8:05 pm | |
| Odadaki buzdolabı çeşit çeşit şarapla ve içki çeşitleriyle doluydu. Neden mi söylüyorum, bilmiyorum.
Gözlerim ağlamaktan kızarmıştı. Saat kaç oldu, yemek saati geldi mi, hatta acıktığımı bile bilmiyordum. Gözlerim çatlayana kadar Paris'i seyredecektim. Çünkü, ne Hall, ne Gw ne de... Aklıma gelmedi ama görmek istemediğim hiç kimse burada değildi, burası benimdi. GG de yoktu. Kimse ağladığımı görmeyecekti.
İçki olmadan, kalbim ağrıyordu. Uyuşmazsam acı çekiyordum. Ve her acı çekmem beni odadaki buzdolabına yaklaştırıyordu, fazla geçmeden elimdeki kadeh, sallanan koltuk, ben ve Paris bir de kafamda uçuşan yıldızlar başbaşa kalmıştık. Başım dönüyordu, ya şaraptan ya da sallanan koltuktan...
Başımı koltuğun yumuşak yastığına yasladım. Artık Paris'i izlemiyordum, gözlerim yanıyordu. Düşüncelere daldım. Ne yaptığımı ve ne yapacağımı düşündüm. Hissettiklerimi ve hissetmemem gerekenleri. Mesela o gece GG haberini aldıktan sonra Gw'in yanına bir fıçı birayla gidip, onu neşelendirmeliydim. Öyle yaparım her zaman. Ama bu da neydi... Evet. Sinirim bozulmuştu. Ama bozulmamalıydı. Ayrılmak isteyen bendim... Bir de yüzsüz yüzsüz mesaj çektim... Ah tanrım ne yapıyorum ben! İnanamıyorum ya... Ne diye mutluluklar mesajı çekersem... Bana ne ki!
Bunları düşündükçe sanki kemiklerimi kavramışlar iki yandan sıkıştırıyorlar gibi hissediyordum. Kaburgalarım ardında bir şey kilitli kalmıştı ve içten bana zarar veriyordu. Bunları her hissedişimde bir yudum aldım. Ve beni dünyaya telefonumdan gelen Lady GaGa'nın Love Game şarkısı döndürdü. Daha doğrusu, ekranında yazan Hall yazısı... (Telefonumda J diye kayıtlı normalde ama dün gece Hall diye değiştirdim, nedenini bende bilmiyorum...)
Mutlu mu oldun, huzursuz mu yoksa sinirlendim mi ya da rahatsız oldum, sevindim... Ya sanırım hepsini hissettim. Çünkü ona çok kızgınım, hem de çok...
Tabi telefonu açmam bu kadar uzun sürmedi. "Hı-, Hall?" Sesim şaşkından çok, umursamaz çıkmıştı. Gerçi, onuda becerememiştim.. "Esme, nasılsın?" Nasılsın?! Çıldıracam galiba... "Ne var Hall!" "Ben... ben konuşmak istedim." İçimde rahatlama oldu. Neden bilmiyorum ama, sanki bekliyordum. Ama asla belli etmiyecektim, asla. Çünkü...
"Evet! Neyi anlatmak istersin, Gw'i mi kuzenin, Claire'i mi?"
Aptal Esme! Ne diyorsun sen! Kendimi sürtük gibi hissettim, aldatılmış sürtük. Ama ne ben sürtüktüm ne de aldatılmıştım, olayların tamamen dışındaydım. Yine hissediyordum ama hissetmemem gerekliydi.
"Umrunda değil sanıyordum..."
Herşeyi berbat etme yolundaki adım bir!
"Neyi! Hah! Umrumda gibi mi gözüküyor! Saçmalama!"
Ve evet, sürtük iş başında, ne olur tanrım yarın sabah bu anıları hatırlamayayım.
"Sarhoş musun... sen ?"
"Ne zaman sarhoş gördün beni?" "Sadece son zamanlarda fazla içtiğini duydum ve iyi gelmiyor sesin..." "Ben her zaman iyiyimdir, Hall.. Ne söylemek istiyordun.." "Ben seni özlüyorum Esme..." Evet, içimde ki o şeyden bahsetmiştim ya, beni yaralayan. Sanırım o halledildi. Ve sarhoş olmadan. Ama bu tamamen saçma, saçmalık. Sadece saçma. Ny'daki kızlara ne olmuş ki beni arıyor...
" ..." "Fransadayım ben, görüşmek istiyorum Esme."
Üzüldüm mü yoksa sevindim mi hiç bir fikrim yoktu. Çünkü içkinin tesiriyle uyuşmuştum. Davranışlarımı kontrol edemiyordum. O anda ayık olup onu azarlamayı çok isterdim.
"Fransa ?! "Paris." "Jake... Neden ?" "Özledim diyorum Esme..." "Sanırım, ben de..." "Neredesin sen ? "Déesse de la cha-.. İyi değilim J, yani..." "Kapa telefonu yarım saat sonra yanında olacağım."
Buraya mı geliyor?
Telefonum elimdeydi, bense ipek çarşaflı yatağın üstünde oturuyordum. Olayları kavramaya çalışıyordum ki, alkol IQ seviyemi anında düşürmüş olduğundan endişeleniyordum. Gözlerim kayıp duruyordu, ayaklarım uyuşuyor, sanki bir şeyler sağa sola itekliyordu... Evet bu hissi biliyordum, üç yıldır her gece dolabımdaki şişeler bana bunu hissettiriyordu...
Tık sesi duydum. İçimdeki o garip duyguyla, ve elbette biraz da zorla kapıya gidip tokmağını çevirdim. Jake kapıya dayanmıştı, her zamanki gibi görünüyordu. Sarı saçları biraz dağılmıştı yalnız. Ama kıyafetleri özenliydi. Sakalları uzamıştı biraz, sanırım bilerek kesmemişti. Bu daha yakışıyordu. Kapının yanındaki duvara dayandım, çünkü midem dönüyor ve başım bulanıyordu. Evet. Jake'i özlemiştim. Bunu biliyordum, ama okuldaki arkadaşlarımı da özlemiştim. Yani... Mesela... Hımm... Pekala hiçbiri umrumda değildi o an.
"Merhaba..." Tek diyebildiğim buydu, ne diyebilirdim ki? Hey başka hangi sürtüklerle yattın konuşmayalı, mı?
En son Esmeraude G. Adorée tarafından Çarş. Ağus. 04, 2010 9:58 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Salı Ağus. 03, 2010 8:27 pm | |
| Kapıyı açtığı an karşımda onu görmüştüm. Kumral dümdüz saçları biraz karışmıştı. Üzerindeki gecelik onu seksi göstermek yerine şirin gösteriyordu. Belki de beni ona çeken şeylerden biri de buydu. Kulağının arkasına attığı saçlarına bir an önce dokunmak istiyordum. O beni süzerken bende onu süzüyordum. Uzun zamandır görmediğim için onu gözlerim bile onu özlemişti. Onu sevmiştim, seviyor muydum hala... Sev-... Claire'e bunu yapamazdım. Seviyorsam da kendime bile söylemeyecektim. Söylememeliydim. Merhaba dediğinde ipeksi ve hafif kaymış sesiyle daldığım uykudan çekip çıkarmıştı beni. Dudaklarına bakarak gülümsedim hafifçe. Onları da özlemiştim. Her şeyini çok özlemiştim. Söylediği tek kelimeye bile cevap verememiştim. Gözlerim mi doluyordu ? Yok artık. Saçmalıyordum. Dayandığı duvardan hafifçe kaydığını görünce belinden be dizlerinin altından tutup onu kucakladım. Olabildiğince mesafeli davranmaya çalışmıştım ama bunu yapmasam yere çakılacaktı. Ellerini istemeden de olsa boynuma doladığını farketmiştim. Benden çekinmiyordu. Ama garip bir kızgınlık seziyordum onda. Biraz daha az içse, sadece çenesi açılmış olsa şimdiye yanmıştım. Dırdırından duramazdım. Onu yavaşça yatağa yatırdıktan sonra yatağın ucuna oturdum. Daha demin, o kucağımdayken tenine değmişti elim. Yumuşak, pürüzsüz teni... İyice bırakıyordum kendimi. Birden bire ayağa fırlayarak " İçmek için izin isteyemeyeceğim. " dedim. Televizyonun tam karşısında duran koltuğa yöneldim. Yerde iki üç tane boş şişe bir iki tane de dolu şişe duruyordu. Yarısı dolu olan bir şişeyi elime alıp tekrar ona doğru yürümeye başladım. Bardak bile kullanmayacaktım. Ağzıma dayadığım şarabı su gibi içiyordum. Yarım şarabı neredeyse bitirmek üzereydim. Bana napıyorsun dermiş gibi bakıyordu yattığı yerden. İçkitiğim iki bardak viski beni gevşetmeye yaramamıştı anlaşılan. Ama birazdan daha da rahatlayabilecektim. Tekrardan yatağın ucuna oturup ona bakmaya başladım ne diyeceğimi bilemiyordum. Elimdeki şişeyi hemen ayağımın arkasına bıraktım. Dizlerimin üzerine dirseklerimi dayayarak kafamı ellerimin arasına aldım. " Esme, neden bu kadar içtiğini sorabilir miyim ? " Hali hiçte iç açıcı görünmüyordu. Neyi takmıştı da böyle içmişti. Gözleri kıpkırmızı ve şişkindi. Yani ağlamıştı da. Ona bakmadan kafamı ellerimin arasından çıkardım. Bakışlarımı boş duvara dikmiştim. Ona her baktığımda gözlerim doluyordu. Karşısında ağlamak istemiyordum. En son bağlılık yüzüğünü parmağından çıkarıp elime bırakırken ağlamıştım, hem de köpekler gibi. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Salı Ağus. 03, 2010 8:51 pm | |
| Sırtımdaki duvarın artık orada olmadığını hissediyordum. Hayır bayılmamıştım, görüyor, duyuyor ve kahretsin ki hissediyordum. Sadece görüntüler kayıyordu. Zemini hissetmek yerine, belimde ve dizlerimin iç kısmında baskı hissettim. Hayır. Beynim yerinde... Ve o kişinin J olduğuna emindim. Ayık olsaydım orada ona demediğimi bırakmazdım, bu yüzden kafamın üstünde uçuşan yıldızlara dua ettim. Yumuşak bir zemini hissettiğimde yatağa yattığımı anladım. Uykum gelmişti, ama uymamalıydım. Uyuyamazdım. Uyumamak için gözlerimi tavana diktim. Jake bir şeyler söylüyordu ama anlayamıyordum. Sadece elindeki şarap bardağını görüyordum, kafasına dikiyordu. Ah deli mi bu be! Zoraki "Ayık olman gerek J!" dedim. Ah kahretsin, Hall diyecektin hani! Gözlerimi açmam işe yaramıştı, onu daha net görebiliyordum. Yatağın ucuna oturmuştu, şişe yerdeydi. Ellerine dayanmıştı bana bakmıyordu. " Esme, neden bu kadar içtiğini sorabilir miyim ? " Bana acıyordu... Dönüp baktığında çok kötü hissettim. İçimden oteldeki tüm görevlilere, şarap üreticilerine, taşıyıcılarına, satıcılarına en başta kendime küfrettim. Haklıydı. Niye? Gözleri kızarıyordu, gözlerim kaymış olmasına rağmen bunu görebiliyordum. O anda ben de ağlamış olabilirdim bilmiyorum. Ama sanırım ağlamıştım, yani gözden yaş dökülmesi başka ne anlamına gelir ki... Cevap veremedim bir süre, çünkü utandım. Yaptığım her şey için o anda dayanılmaz bir pişmanlık ve utanç duydum. Ve küfrediyordum, ama içimden. "J... Bilmiyorum... Biliyorum, ama bilmemem gerek, galiba..." dedim. Söylerken ben bile kendime inanmıyordum... Gözlerimden yaş aktığını hissettim. "Sadece dinlenmem gerek..." Bunu söylerken sesim çok çatallanmıştı ve çok kötü bir durumdu. Sustum. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Salı Ağus. 03, 2010 9:33 pm | |
| Sadece dinlemesi gerekmiyordu. Biraz doğrulup sarılsa boynuma yeterdi. Gözlerinden akan yaşlar neyi temsil ediyordu. Hala unutamadığını, beni öylece ortada bırakıp gittiğine pişman olduğunu veya bir buçuk yılımızı birbirimiz olmadan geçirdiğimiz gerçeğine neden olduğunu mu ? Sessizce gözlerine baktım. Göz yaşlarının aralıklı aralıklı aktığı yanaklarından boynuna doğru gidiyordu. Sessizce uzandım ona doğru ve göz yaşlarını sildim. Elimi çekerken eline değdirmiştim. Elinin üzerinde durdurduğum elime bakıyorduk şimdi ikimizde. Hiç bir şey söylemesine izin vermeden elinden tutup çektim onu ve doğrulmasını sağladım. Daha sonra ayağa kalkıp iki elinden de tutup yere basması için onu hafifçe çekip ikna ettim. Yere yarım yamalak bastığında bir an bile olsa kırmızı şişik gözleriyle kırmızılaşmış gözlerimiz takıldı birbirine. " Çok özledim, sadece izin ver. " Gözlerine bakarken ne yapacağımı anladığını düşünüyordum. Anlamıştı da. Gözleri ne kadar hayır dese de ağzından çıkaramıyordu o kelimeleri. Yavaşça sarıldım beline. Kafamı omzuna koyup hafifçe saçlarına doğru çevirdim. Alkol kokusuyla karışmış olsa da teninin kokusunu da alabiliyordum. Onca zaman hiç mi değişmezdi bir insan. Ellerinin hareket ettiğini hissediyordum. İtmekle sarılmak arasında kalıyordu oda. İtse de bırakmayacaktım. Zaten sarhoştu, bıraktığım anda düşerdi. Bu duyguyu gerçekten oldukça özlemiştim. İçimdeki garip kıpırtıyı yine hissediyordum. Sanki hala... aşık gibiydim. Hayır hayır hayır. Olamazdım. Bunun için beynimle savaşıyordum. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Salı Ağus. 03, 2010 10:25 pm | |
| Gözlerimden akan yaşlardan utanmaya başlamıştım. Tavana bakmaya devam ediyordum. Bazen de kaçamak bakışlarla ona bakıyordum. Tavana baktığım sırada onun ellerini yüzümde hissettim. Sıcaktı. Göz yaşlarımı sildi. Normal ağladığımda göğüs kafesim gerilir, nefes veremiyor gibi olurdum. Bu yüzden ağlamalarımı tanırım. Ama şimdi, göz yaşlarım yanaklarımda gezerken kaşındırmasa ağladığımı bile fark etmem. Garip bir ürperti hissettim, eli yanlışıkla elime değdi... O anda tek şey istiyordum, elini tutmak. Ama yapmadım. Sarhoş bile olsam... Geçmişe dönme ihtimalim olsaydı ne yapadım? Neyi değiştirirdim... İşte bunun cevabı canımı yakıyordu, çünkü asla geçmişe dönemeyecektim. Değerlerim, bana verilen eğitim ve bunların dışında zamanın ve yaşanmışlıkların bana öğrettiği şeyler... Hepsi şu ana itiraz ediyordu. Mantığım; suratına tokatı atmamı söylüyordu, ama istemiyordum. Ellerimden tutup beni doğrulttu. Başım dönüyordu, kafamı bile düz tutamıyordum. Aslında içimden sarhoş olduğuma seviniyordum, eğer ayık olsaydım onu çoktan kovmuştum. Ve bunu istemiyordum. Kaşlarım çatıktı. Sinirim geçmemişti. Beni ayağa kaldırdı. Ayakta duramıyordum, itiraz ettim ama pek etkili olmadı. "Çok özledim, sadece izin ver. " Tanrım! Karşı koymadım, koyamazdım da başım dönüyordu. Ellerini belime dolamıştı. Evet. Özlemiştim. Keşke olaylar daha farklı gelişseydi. Keşke hiç ayrılmamış olsaydım... Ben de ona sarıldım. Her zaman kullandığı parfümün kokusunu aldım. Ne acı ne ağrı... Herşey yok olmuştu. Evet, ne istediğimi biliyordum. Sonra yaptıkları aklıma geldi. Gw... Claire! Ne yapıyordum ben! Salak salak salak! Kendim ondan uzaklaştırarak koltuğa oturdum. Ellerimi alnıma dayayarak halının desenlerini incelemeye koyuldum. Halının deseni falan umrumda değildi! Başım ağrıyordu, midem bulanıyordu ama bunlar benim için hiçbir şeydi çünkü ellerimi alnıma dayadığım anda, biraz da içkinin etkisiyle yüksek sesle ağlamaya başladım. GG'deki haber, son zamanlardaki davranışları, ona olan sinirim... Hepsi, gözlerimin önüne serildi... Hıçkırıklar arasında duyulan tek tük sesler; "Ne kadar salağım, sanki hep aynısın" Kendi kendime söyleniyordum... Sonra kafamı kaldırdım, öfkem sarhoşluğu yatıştırıyordu, ya da sarhoşluğum öfkemi kabartıyordu... Kafamı kaldırıp bağırmaya başladım; "Ya sen hangi yüzle buraya gelebilirsin. Hangi yüzle özlediğini söylersin!" Konuştukça öfkem artmaya başladı. Her kelime öncekinden yüksek sesle çıkıyordu. Ayağa kalktım... "İnanamıyorum sana..." düşecek gibi oldum ama yatağın ucuna tutup, oturdum. Tamam, volta atmak kötü bir fikirdi. Kelimelerim hıçkırıklarım arasında boğuluyordu. "Ya ben inanmak isterdim, biliyor musun? Evet. İsterdim! ama ne oldu. İnanmıyorum, inanamıyorum çünkü daima..." İyice çatallaşan sesim devamını getirmeme engel oluyordu. Ne dediğimi ben de bilmiyordum. Sadece konuşuyordum. Jake'e bakmıyordum. O sırada konuşuyor mu, bağırıyor mu, yoksa gitti mi hiç bir fikrim yoktu. Ben sadece bağırıp duruyordum.. Ellerim titriyordu gözlerimde kayıyordu, ama pes etmeyecektim. Onu algılamakta zorluk çekiyordum... |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Çarş. Ağus. 04, 2010 1:43 pm | |
| Bir anlıkta olsa sarılmıştı bana. Kollarını boynumda hissedince biraz daha rahatlamıştım. Daha sonra ise yavaşça kollarımdan sıyrılarak koltuğa gidip oturmuştu. Elini alnına dayayarak yere doğru bakıyordu. Bense olduğum yerde öylece kalmış hareketlerni izliyordum. Birden bire ağlamaya başlamıştı. Neredeydi benimle çıkarken ki taş kalpli Esme. Ben ayaklarına kapanıp ağladığımda bana ısrarla git diyen kadın ? Bir şeyler söylüyordu. Ne kadar salak olduğunu falan, herhalde bana nasıl inandığını söylemek istemişti. İnanması gerekiyordu. Gw ile öpüşürken istem dışıydı bile diyebilirdim. Aramda kesinlikle duygusal bir şey yoktu. Birazdan ayağa kalkıp bağırmaya başlamıştı. Ben hep yüzsüzdüm zaten. Ona karşı hep yüzsüzdüm. Gurur diye bir şey yoktu. Aşıktım ben ona. Düşecek gibi olmuş yatağa tutunmuştu. Hızla yanına gittiğimde hala kızıyordu bana, bağırıyordu. İnanmak istermiş bana ama inanamıyormuş. Neyime inanamıyordu. Aptal bir haber için mi yakıyordu tüm gemileri. Ne yani önceden yaptığı gibi yine pişman olacaktı. Buradan gidersem sabaha kadar ağlayacağına emindim. Haline bakarak kendime lanet etmiştim. Onu yavaşça yatağa yatırdım tekrardan. Elleri titriyordu. Ellerini avcumun içine alarak başucuna oturdum. Beni kovmadan hemen önce bir şeyler yapmalıydım. Gitmek istemiyordum. Bu gece yanında kalmalıydım. Ellerini çekmeye çalışıyordu ama o kadar kuvvetsizdi ki yapamıyordu. Yavaşça eğilerek yaş akan gözlerine baktım. Sonra yanaklarına ve dudaklarına... " Üzgünüm ben... Hala etkinden çıkamadım ve tüm yaptıklarım seni aklımdan çıkarmak içindi. Neden ağlıyorsun Esme ? Mutlu değilsin bensiz ?! Görüyorsun, neden hala bunu yapıyorsun ? " İyice burun buruna gelmiştik. Nefesini hissederken dolmuş gözlerimle gözlerine bakıyordum. Sesimde garip bir tokluk vardı. Boğazımda bir şeyler düğümlenmiş ve bu düğümlerden kaynaklanan bir sesmiş gibiydi. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Çarş. Ağus. 04, 2010 3:00 pm | |
| Benim sinirli olmam onu hiç etkilemiyor gibiydi. Sinirimi yeterince yansıtamıyordum ya da... Bacaklarım da titriyordu, halim kalmamıştı. Yatağa oturunca yanıma geldi. Ona bakıyordum, mutlu değildi. Gözleri kızarmıştı. Ağlamış mıydı o? Hayır, benim için değil... Bana bakıyordu ama bakışı beni deliyordu. Ellerinin sıcaklığını hissettim. Sanki ilk defa eli değiyordu...
İtiraz ettim, ama umursamadı. Halim de yoktu zaten. Başımı yastığa dayadım. Beynimde fırtınalar kopuyordu, içimdeki Esme bağırıp çağıyordu ama dışımdakinin pek umrunda değildi. Çünkü o da özlemişti... Bir şey olması gerekmezdi, sadece bir kaç saniye dursun istiyordu.
" Üzgünüm ben... Hala etkinden çıkamadım ve tüm yaptıklarım seni aklımdan çıkarmak içindi. Neden ağlıyorsun Esme ? Mutlu değilsin bensiz ?! Görüyorsun, neden hala bunu yapıyorsun ? "
O da hala unutamamıştı... Ama hiç bir şeyi değiştirmezdi bu, erkekler her zaman...- Erkeklerdir işte! Zayıf bir sesle konuşmaya çalıştım, ikna edici olmadığımı biliyordum.
"Mutluyum, çok mutluyum... Ben, sen olmada-"
Yüzünü çok yakınlaştırmıştı. Nefesini hissediyordum. Elimle ittirmem gerekirdi ama yapmadım. Dudaklarımız birleşince özlediğimi tekrar anladım. Bu hissi çok iyi biliyordum. Yaptığım kötü bir şeydi. Kendi irademi hiçe sayıyordum, ama bunu seviyordum. Daha huzurlu ve daha mutluydum. İnanın, içimdeki Esme küfrediyordu... Sarhoş Esme... O anda neden yaptım bilmiyorum ama, başımı omzuna yasladım ve ağlamaya başladım. Başım dönüyordu ve her an kusabilirdim. Bu hiç hoş olmazdı. Başımın dönmesini bir nebze de olsa, azaltmıştı o...
En son Esmeraude G. Adorée tarafından Perş. Ağus. 05, 2010 10:21 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Çarş. Ağus. 04, 2010 7:38 pm | |
| Sözleri yarıda kalmıştı, çünkü dudaklarıyla dudaklarım birleşmişti. Bu duyguyu özlemiş olmalıydım. Ondan sonra kimseyle böyle öpüşmemiştim. Hala ilk zamanlardaki gibiydi aşk dolu, sevgi dolu. Elleri boynuma dolanmıştı. Bense saçlarını okşuyordum. Çok uzun sürmeyen öpüşme beni hayata döndürmüş gibiydi. Yavaşça dudaklarını dudaklarımı çekerek kafasını omzuma koydu. Ağlamaya da mı başlamıştı. Yanına uzanarak kafasının iyice göğsüme düşmesini sağlamıştım. Elimle yanaklarından süzülen ve gömleğimi ıslatan yaşlarını siliyordum. Yüzümde garip bir gülümseme vardı. Çok mutluydum. Hem de her şeyden çok. Şuan Claire'i aldatıyor muydum ? Hayır bu aldatma sayılmazdı. Sayılıyorsa da... Aldatmıştım bile. Yapabilecek hiç bir şeyim yoktu. Olmuştu ve ben gayet mutluydum. Hatta bunu ona kendim söyleyecektim. Şimdi sadece bir kaç masum öpücük ve birlikte uyumak istiyordum. Bu kadar. Derin derin nefesler alarak onun bana bakmasını sağlamıştım. Kafasını bana doğru kaldırdığında ağlaması dinmişti. Gözlerine derin derin bakıyordum. O da aynı benim gibiydi. " Yeniden... olmaz, değil mi ? " |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Perş. Ağus. 05, 2010 11:48 am | |
| Sakinleşmiştim ve mantığımı bir kenara bırakmıştım. Midemin bulanması azalmamıştı. Sadece uyumak istiyordum. Yarın sabah hatırlamayacağıma emindim. Buna seviniyor muydum, yoksa üzülüyor muydum bilmiyordum. Ama şunu iyi biliyordum ki, yarın sabah biri hatırlamıyacaksa eğer, o kişi Jake olmalıydı. Hatta masanın üstündeki şarap şişesine bakıp, içirmeyi bile düşündüm hatırlamasın diye... Sonra kendi zavalılığıma güldüm. "Yeniden... olmaz, değil mi ?" Kelimeler beynim içinde yankılanıyordu. Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Vereceğim cevap, sabah verdiğime pişman olacağım bir cevap olacaktı. Çünkü pişmandım, ayrılmak istediğime pişmandım... Matığım artık işlemiyordu. Hiçbir şey söylemedim. Dudağına küçük bir öpücük kondurup, başımı göğsüne yasladım ve uymak için gözlerimi kapattım. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Perş. Ağus. 05, 2010 1:08 pm | |
| Hayır, demekti sanırım dudağıma bıraktığı öpücük. Derince bir nefes aldım. Dokunmayacaktım ona. Bırakacaktım öylece uyuyacaktı. En güzeli de buydu. Sessizce gözlerini kapayışını izledim. Huzurlu görünüyordu. Yüzümde küçük bir gülümseme belirdi tekrardan. Sonra bakışlarımı ben de tavana dikip tüm yaşadıklarımı düşündüm, baştan sona doğru. Garip bir hayattı bu herhalde. Dünyanın hiç mi bi yerinde acaba böyle şeyler ayıp olarak lanse edilmiyordu kimseye. Belki o zaman daha düzgün yaşardık ha ? Neyse diye düşündüm. Elim sessizce onun saçlarına gitti. Bir yandan saçlarını okşarken bir yandan da gözlerimi kapamıştım. Uyku beni kendine çekerken sabah olmaması için dua ediyordum. Sabah olduğu zaman... korkuyordum beni kovacak diye. Çünkü ayıkken zalimleşecekti. Emindim. Uykuya dalarken yavaşça mırıldandım. Duymadığına bahse bile girerdim.
" Seni seviyorum." |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Cuma Ağus. 06, 2010 3:47 pm | |
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: || 548 Numaralı Oda || Paz Ağus. 08, 2010 12:41 pm | |
| Esme - 5 şöhret puanı 25 dolar Jake - 5 şöhret puanı 25 dolar |
| | | | || 548 Numaralı Oda || | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |